featured

Arsuz’un tarihçesi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Selevkoslar’ın incisi,

Mısır Kraliçesi Cleopatra’nın Gül diyarı nam-ı diğer altın kumsallar şehri
Strabon’un Kilikya şehirleri arasında en değerli bulduğu şehir,
Helen’lerin, Romalılar’ın “Rhosus”, Rhosopolis”, “Arsaous” dedikleri,
Ortaçağda Frenkler’in Port -Bonel , Mercidabık savaşından sonra Osmanlıların salnamelerde ‘’ Nahiye-i Arsaouz’’ adlandırdıkları şehir…..
Bizim de, ’’ Arsus” veya ’’Arsuz’’ dediğimiz ,

ilk yaşam bulduğumuz,ilk nefes alıp verdiğimiz , ilk sözcüklerimizi söylediğimiz,ilk adımlarımızı attığımız yer … Toprağımız,yaşam alanımız…
Amanos dağlarıyla deniz arasında yeşilin ve mavinin tüm ihtişamını bizlere sunan, dört mevsimde de ayrı ayrı güzelliklere bürünen,Domuzburnuna kadar uzanan saklı cennetimiz… ARSUZ.

Güneşin doğuşuna kaç asır tanıklık etmiştir bu şehrin kıyıları, denizi,dağları bilinmez ama tarihin zengin izlerini günümüze kadar barındırmış olması Arsuz’un tarihine ışık tutuyor.

Araştırma notlarımdan derlediğim bilgiler ile ele geçen kalıntı ve yazılı kaynaklara göre bölgemizde antik çağlardan bu yana kıyı kesimlerinde ve dağ eteklerinde yerleşim olmuştur. Ancak Arsuz’un tam olarak hangi medeniyet döneminde yerleşime açıldığı bilinmemektedir.

Albert Forbiger ,eski çağlardan beri yerleşim alanı olan Amanos dağları hakkında “eski çağ coğrafyası”adlı eserinde verdiği tarihsel bilgilere göre Amanos dağı eteklerinde eski medeniyetlere ait yerleşimlerin olduğundan bahseder.

Roma döneminde (M.Ö.64-M.S.395) refah düzeyi artmış ovalık, tepelik ve dağlık alanlar da yerleşim olmuş ve bu tarihlerde Arsuz zengin bir dönem yaşamıştır. Kıyılarda yapılan inşaat kazılarında ise Roma dönemine ait heykeller, kolonlar, lahitler, mozaikler ve taş değirmenler gibi yapısal ve mimari öğeler bulunmuştur.

Arsuz’un bilinen tarihi Seleukoslarla başlıyor. Büyük İskender’in ölümünden sonra komutanlarından Seleucus I. Nicator, Seleukoslar dönemini başlatmış ve M.Ö. 300 yılında Seleucia Pieria,Rhosus (Arsuz)kentinin temelini atmıştır.

Bölgemizde 1930 yılında ingiliz arkeolog woolley,1932-1936 McEwan (karaağaç telli köy höyüğünde)1951 yılında Seton Williams’ın yaptığı kazı çalışmaları Arsuz tarihinin İskenderun ovası , Amik ovası ve Çukurova’nın tarihiyle ilişik bir seyir izlediğini kanıtlamaktadır.Ünlü tarihçi ve coğrafyacı Strabon’a göre de; Arsuz ,Kilikya bölgesinin en önemli şehirlerindendir.

Kilikya bölgesinde yapılan kazılar, medeniyetler tarihiyle ilgili ilk bulguların bölgemiz de M.Ö.3200 yılına kadar uzandığını göstermektedir.
Kilikya bölgesi , Arsuz ile aynı tarih, coğrafya ve geçmişe sahiptir. Dolayısıyla toprakları üzerinde barındırdığı medeniyetlerde aynıdır.Tarih kitaplarından bölgemizin birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını öğreniyoruz.
( Bu medeniyetlerin bir kısmı kronolojik tarih sırasına göre şöyle; / M.Ö 1500 Patina Krallığı-Hitit İmparatorluğu,,/M.Ö. 1200 Mitanni-Asurlular , ,/M.Ö 642 Babilliler Dönemi,,/M.Ö 543 Persliler,, /M.ö. 300 Selevkoslar ,,/Roma dönemi (M.Ö.64-M.S.395),,/M.S.527 Bizanslılar Justniaus Dönemi,/M.S.638 İslam orduları egemenliği,/M.S.890 Abbasiler- Hamdaniler Emirliği ,/1097 Haçlı Seferleri/Antakya Prensliği,/1268 ‘de Memlüklüler)

ARSUZ

ARSUZ, İskenderun hava alanından(adliye sarayı) başlayıp,Samandağ sınırına dayanan geniş bir sahil bölgesidir. Bu bölgemizde yaşayan etnik mozayiği oluşturan insanlarımız yıllarca birlik ve beraberlik içinde sosyal toplumun en başarılı örneğini vermişlerdir.

Yazı:Nesrin Topaloğlu

1
mutlu
Mutlu
1
_zg_n
Üzgün
2
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
1
vir_sl_
Virüslü
Arsuz’un tarihçesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir