featured

Ayakkabı güzellemesi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çocukluk yıllarımda ayak işlerini “naylon”larla görürdük. Yandan metal tokalı naylon ayakkabılar, lastik olanlara göre daha konforlu idiler. Çizmelerim de naylondu.

İskarpini kim kaybetmiş ki ben bulayım. İçimde hep iskarpin ukdesi vardı.

4. sınıfa başlayacağım. En büyük ağabeyim Mehmet (baba vekili) beni bir akrabamızın tuhafiye mağazasına götürdü. Bağcıklı siyah bir ayakkabıda karar kılındı. Fiyatı tam 33 lira.

Ayakkabı kutusu elimde, eve döndük. Kıyıp giyemedim.

Yatarken yastığımın yarısını ayakkabılarıma ayırdım. Sabah olmadan uyandım. Rüyamda bana ayakkabı almışlar. Rüya işte dedim. Sonra elimle yastığın üzerini yoklayınca, rüyada olmadığımı anladım. Sevincim yenilenmişti. Ayakkabılarım göğsümün üzerinde hayal kurmaya başladım.

Ayakkabılarla yürümek…

Güneş bir türlü doğmadı.

**

Ayakkabı maceramı unutmuşum. Suriyeli Kasım hatırlatmasaydı, bu anı yaşlı hafızamda kaybolup gidecekti.

Bugün üç genç arkadaşımla çay içip sohbet ederken içlerinden biri, “Ağabey, bizi çocukların olduğu bir sığınmacı evine götürsene” deyince yola düştük. İlkin 16 çocuklu eve gitmeyi tasarladım. Sonra vazgeçtim. Çünkü o evi hem yeni ziyaret edip ihtiyaçlarını karşılamıştık hem de ısmarladığımız ilaçlar gelince gün içerisinde tekrar uğrayacaktım. Tercihimizi iki çocuklu Şii bir aileden yana değiştirdik.

On dakika sonra kapının önündeydik.

“Ya Mustafa, ya sahibelbeyt” diye seslendim. Önce Zehra, ardından Kasım, en son olarak da evin annesi kapıya çıkıverdiler. Mustafa’nın işe gittiğini anlattılar. Çok karışık konular olmadığında Suriyelilerle anlaşacak kadar Arabçam var artık.

Anneye çocuklara elbise ve ayakkabı almak istediğimizi söyledim. Sevindi. Tabii çocuklar da…

Kısa sürede bir şeyler giyip geldiler. Kasım ablasının elinden tuttu, boşta kalan eliyle de benim elimi.

Cumhuriyet Caddesi üzerinde, onların evlerine çok yakın bir elbise dükkanıa daldık hep beraber.

Zehra’ya beğendiği rengi sordum, “ahmar” dedi. Yani kırmızı seviyor. Bir kolsuz çiçekli elbiseyi beğendi Zehra. Tişört ve şorttan oluşan iki takım da Kasım’a aldık. Kasım, renk konusunda “renk” vermeyen cinsten. Bitirdik çıkacağız derken kasım elimden tutup beni tokaların olduğu bölüme götürdü. Yavrucak derdini anlamayacağımı anlamış demek ki.

Bir taç ve bir toka aldık. Biri pembe, öbürü kırmızı.

Sıra ayakkabı almaya gelmişti. Bunun için caddenin karşısına geçtik.

Satıcı uyanık biri. Pembeli bir ayakkabıyı Zehra’ya giydirdi. Kız ayakkabıya bayıldı. Zehra da benim gibi ayakkabısına kıyamadı ama ben giymesi için ısrar ettim.

Kasım ne ister?

Krampon…

Az büyük geldi krampon. Lakin daha küçüğü yok. Kasım giydi ve çıkartmak istemedi.

Sevinçleri görülmeye değer.

Yol üzerindeki bakkaldan bir de top aldık.

Onlar erdi muratlarına.

İşte böyle.

Kasım ve Zehra bana 33 liralık ilk ayakkabımı hatırlattılar.

Merak ediyorum, acaba Kasım ve Zehra ne yapıyorlar şimdi?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Ayakkabı güzellemesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir