BAYIR-BUCAKLININ SÖYLEYEMEDİKLERİ ( Türkiye Cumhuriyetinin ) PROJELERİ OLMALIDIR
Gelinen topraklar için yapılan savaşlar, çekilen çilelerin amacı: “Onursal özgürlük ve yeni kurulacak bağımsız Suriye devletinin asli unsuru olma “ gibi bir istek için çıkılan yoldur.
Onun için, işgal edilen köylerin yeniden alınması, tamirinin, onarımının ve bakımlarının yapılması, için ne gerekiyorsa bir an önce yapılmalı. Köylerimize gitmeliyiz, deniyor. Bu umutları ilk günden bu yana hiç eksilmeden artmıştır. Özellikle sayın Başbakan’ın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın “ Özel birlikler hazırlanıyor “ şeklindeki ifadeleri daha da umutlandırmıştır.
Yukarıdaki güzel umutların beklentisi içinde, Türkiye’de acilen alınması gerekli tedbirlerin bir kısmını yazmıştım. Bu yazımda kaldığım yerden devam ediyorum. Bayır-
Bucaklıların söyleyemediklerinden ;
1-Türkiye’de uygulanan, Gümrükler yasasına elbette saygılıyız. Ancak bu yasa normal durumlarda uygulamaya konulan yaptırımlardır. Konu özet olarak: Suriye’den gelen Arabaların ilk gümrükten geçiren olmadan çeşitli nedenle bir başkasına satılan arabanın tüm belgeleri olmasına rağmen, vergisi plakası çıkarılmasına rağmen bu araba “ Gümrükten ilk “ geçiren olmadan yeni alıcının üzerine tescillenemediği, bu durumunda çok üzücü telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmuştur. İlk gümrükten geçen yok. Şehit olmuş. Almanya’ya , Avrupa devletlerine, gitmiş oluyor. Gelemiyor. Gelemeyince de zor şartlarla alınan arabalar sınırın öbür yüzüne gönderiliyor. Veya gümrüklerde bekletiliyor. Savaş halinde olunduğundan bu hususun düzeltilmesi istekleridir. Kolaylaştırılmalıdır.
2-Misafir gelen gençlerimizin evlenme durumlarında nikah konusunun özel haller kapsamında çözülmeli. Kızımız, yerli biri ile evleneceği zaman Suriye’den nüfus kayıt örneği istenmesi, ortada yok olan bir devletten evrak istemek. Resmi yoldan olamadığına göre rüşvetle alınması durumuna düşülüyor. Bu evraktan vazgeçilmesi, elindeki kimliğe göre işlem yapılması yeterli olmalı. Ayrıca burada iki misafir gencin nikah konusuna bir çözüm getirilmiyor. Kendilerine verilen kimlik kartlar üzerinden nikah konusu çözülecek şekilde düzenlenmeli.
3- Bu misafirler geldikleri yerde çiftçi idiler, hayvancılık, bahçecilikle uğraşırlardı. Şehirlerde oturanlar, rençper, esnaf, küçük çapta el işi yaparlardı. Misafirler çadırlarda, veya çok zor şartlarda ev tutarak geçimini inşaat işleriyle uğraşarak beş yılarını geçirdiler. Bu insanlar kendilerine yetecek çalışmalar içine itilemez mi? Örnek: Çadır yerine konteynır yapılıyor. Bu yapılan Konteynırlar altı ahır, üstü ev şeklinde yapılıp, bu ahırlara, Tarım ve Köy işleri Hayvancılık Bakanlığının aracılığı ile günlük yüksek düzeyde süt veren, et veren inek veya besi danalar verilse bu insanlar bu işlerden uğraşarak gelir elde etseler olmaz mı? Bu elde edilen sütleri peşin para ile alan etrafa mandıralar, sütü peynir, pastörize süt, yoğurt hatta ayran, “ TÜRKMEN” süt ürünleri diyerek piyasaya girilemez mi? Hatta eti için besi yapılan hayvanlardan sucuk ve çeşitli et ve et ürünleri pazarlaması yapılamaz mı? Bunlar yapılırsa her ailenin her ferdi kendi işine sarılarak gelir sahibi olur, ayrıca Yayladağı’nın bitki örtüsü değişir. Bahçecilik ve tarım işlerine ayrıca, yönlendirildiğinde inanın nasıl ki Suriye’yi ayağa kaldırmışlarsa, “ elmacılık “ yaparak, burada da çok şeyler kazandırabilirler.
4- Çifte vatandaşlık şeklinde konuya bakılıp vatandaşlık işlemleri tez elden yeniden gözden geçirilerek, misafirlerin yıllarca kendilerinin bir türlü tapulu malının olmayışına yanan, mal edinme özlemleri de bu şekilde giderilmelidir.
Ayrıca: Hazır yeme, ve boşta kalarak bir işe yaramama gibi onur kırıcı durumdan kurtulmaları ayrı bir kazanım olmaz mı?
Bu köşede dört bölüm olarak yazmaya çalıştığım BAYIR-BUCAKLILARIN SÖYLEYEMEDİKLERİ temalı yazımın sonucunda söyleyemedikleri konuları burada, şimdilik sonuçlandırmak isterken, Bayır-Bucaklıların bu söyleyemediği, veya söylediği halde yetkililere duyuramadığı bu düşüncelerinin tez elden devletin projeleri olarak hayata geçirilip uygulamaya konmalıdır. Derken, saygılar sunarım.
