featured

Çocuklarıma ne diyeceğim?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yıllar önce idi. Nöbet tutuyordum … yetiştirme yurdunda. 40 yaşlarında bir adam girdi içeriye. Kısaca kendini tanıttı. Bu yurtta büyüdüm.  Şimdi İstanbul’da oturuyorum.
Üç çocuk nasip etti Allah… Lakin eskiden televizyon yoktu. Horon oynardık şimdi çocukların televizyon seyrettikleri odada.

Hey gidi günler!
Çocuklarım sordu dedi, baba sen nerelisin, akrabalarımız kimler?
Memleketimi söyledim. Anan- baban yani dedemiz- ninemiz kim?
Araştırayım dedim.

Bir de hayal kurduk beraber…

Babamın – anamın mezarlarını bulacağım.

Bakımsız kalmışlar besbelli!

Kendi evlatlarından başka kim ilgilenir?

Türbe gibi mezar yaptıracağım, parasını da hazırlamışım…
İnanmazsın, en küçük çocuğum mezarlar için kumbarasında para biriktirmiş.
Bayramda buradayız inşallah.
Mezarların önünde resim çektirip, çektirdiğimiz resmi duvara asacağım.

O anlattı ben dinledim.
O gece misafir edilmesi için il müdürlüğünden bir kağıdı da tutuşturmuşlar eline.
Bir mezar bulmak için İstanbul’dan kalkıp gelmiş ta ….
Sabah olur olmaz arşive bakılacak.
Hayırlısı olsun, inşallah bulursun dedim.
Bulacağım tabi dedi.

Babamın adı: Abdullah.
Annemin Havva.
**
Sabah olmuş bir nöbeti daha bitirmiştim. Arkadaşlarla çay- kahve faslından sonra eve doğru yollandım. Yolun daha başındayken, “O” adam elindeki kağıdı sallayarak bana doğru koşmaya başladı.
Evraka
Evraka
Elindeki kağıt bir korunma kararı. Korunma kararlarını mahkemeler verir.
Sevincini görmek gerek.
Boynuma sarıldı.

Çok teşekkürler, hepinize, memurlara, müdürlere ve öğretmenlere çok teşekkürler.
Korunma kararını bir solukta okudum.
Korunma kararını bulmuş lakin içeriğinden habersiz…
O ağır cümleden bir şey anlamamış…
Şifreyi de bilmiyor!

Baba adı: Abdullah, ana adı Havva:
Gerisini kolay zannetti zavallı.
Hukuk dili eski
Hukukta ruh yok
Zavallı adam
Zavallı çocuk

Üzgün olduğumu beden diliyle anlatmanın faydası yok.
O müthiş bir sevincin mağlubu.
Horon etmeye çalışıyor sokak ortasında.
Ben kıpırdayamıyorum bile.
Kuvvetle çekiyor kolumdan, beni bir milim bile kıpırdatmasının imkanı yok.
Çelimsiz birinin bu kadar kuvveti nereden bulduğunu bilmiyor…
Tahmin etmesi imkansız Bırakmam seni, beraber yemek yiyeceğiz.
Kırma beni sana bir gömlek alayım. Hatta takım elbise hediye etmek istiyorum canım hocam.
Ne olur en sevinçli zamanımda beni yalnız bırakma.
Haydi gidelim yemek yiyip horon edelim.
Sesim kısılmış.

Bana yemek ikram edecek, elbise alacak.
Ne müthiş bir sevinç bu.
Yarabbi
Bana yardım et.
Bu adamın dünyasını bana yıktırma.
Bir daha bakıyorum kağıda.
Cümle aynı.
Gözlerimi kapatıp tekrar dua ediyorum
Değiştir şu cümleyi Allah’ım
Gözümü açıyorum, cümle yerinde hala.
Tekrar tekrar deniyorum.
Ölmüş adama kalp masajı yapmak gibi bir şey.
Cümle orada ve gitmiyor.

O da gitmiyor.
Ne olur gitse…
Bu cümleyi nasıl tercüme ederim ben!
Ne duyacağından habersiz, sevincinden dans eden adamın kulağına fısıldıyorum:
“sokağa metruk, nesebi gayri sahih.”

[Tercümesi: Sokağa terk edilmiş, soyu belirsiz. Bu tür çocuklara şifreli anne -baba adı verilir]
Bu senin kabahatin değil dedim.
Yüzü birden morardı.
Yani
Yani senin kim olduğun belli değil…
Sendeledi.
Boynuma sarıldı ve hıçkırarak ağladı.
Beraber ağladık.
Ben çocuklarıma ne diyeceğim……………..
İkimizin de gömleklerinin önleri sırılsıklam.
Lanet olsun bu dünyaya
Bir mezar hayali daha kayboldu gitti.
Gözyaşlarım görmeme engel oldu.
Nereye gittiğini göremedim bile…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Çocuklarıma ne diyeceğim?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir