featured

Gizlenmiş Cennet’in diğer yüzü: Güzelyayla (Soğukoluk)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Güzel Hatay’ın adeta gizlenmiş bir cennetinde tekrar yürüdüğümüz ve birçok defa keşfetme imkanı bulduğumuz Güzelyayla (Soğukoluk) tüm ihtişamıyla bizleri bekliyor… Güzelyayla’nın yukarı mahallesinden zirveye doğru çıkıp, güneyinde kalan ve tüm güzelliğiyle selamını esirgemeyen, önceki yürüyüşlerden de yollarını aşındırdığımız Benlidere Köyü ayrımından kuzeye doğru ilerleyerek yolumuza devam etmeyi planlıyoruz. Yolumuzun üzerinde bulunan Kozaklı Köyü, dağların arasında kalan gizli bir geçit sunar gibi bekliyor bizi…

 

Bugün Pazar… Bugünün tadını çıkarmak, doğa ile baş başa kalmak ve inanılmaz bir keşif turu daha yapmak için güzel bir fırsat… Buluşma noktamızda arkadaşlar yavaş yavaş toparlanırken, saatin sekiz olduğunu fark ettiğimde, hareket etmemiz gerektiğini düşündüm… Normalde bu saatte yürüyüş başlama noktasına doğru hareket ediyor olmamız gerekirdi…. Son kontrollerimizi yapıp, iki midibüs peş peşe, toplam elli yedi kişi,yola koyuluyoruz.

 

Turkuaz Doğa Yürüyüşçüleri olarak daha kalabalık yürüdüğümüz güzergahlar da olmuştu; ancak, bugünkü sayımız da yabana atılmaz. Nitekim, Hatay il, dışında  gerçekleştirdiğimiz yürüyüşlerden sonuncusu olan ve üç kale diye adlandırdığımız “Yılankale-Toprakkale-Kastabala Kalesi ve Aslantaş Barajı”. gezimizi yetmiş dokuz kişinin katılımıyla yapmıştık…

 

Havanın sıcak oluşu kendini hemen fark ettirmişti. Hava sıcaklığı bugün için yirmi beş derece. Yürüyüş ilerledikçe, tepemizde bizi takip eden güneş nedeniyle daha etkili bir sıcaklık olacağı kesin…

 

Belen’e giderken Güzelyayla tarafına döndüğümüzde bu bölgeyi ne kadar özlediğimiz herkesin ağzından dökülüverdi bir anda. Güzelyayla’nın özellikle İskenderun yönündeki manzarası, sık çam ağaçlarının verdiği huzur ve keyif tarif edilemez. Karşımızdaki manzara, adeta eldeki fırça ile hayalinden resim yapar gibi hisettirdi bize…

 

Güzelyayla’nın yukarı mahallesinde midibüslerden inerken sırt çantalarımız alıp ciğerlerimize bol bol oksijen doldurup yürüyüşümüze bir an önce başlama hevesindeyiz. Önceki yürüyüşümüz gibi karlı, buzlu ve bol düşmeli bir yürüyüş olmayacağı kesin; ancak, güneşin ne yapacağı hiç belli olmaz…

 

Araç şoförlerine, ekibimizi Aşıklar Köprüsü’nde beklemesini söyledikten sonra, nihayet yola koyulduk… Yaklaşık bir kilometre tırmanıştan sonra hafif düzlük başlangıcında sağ tarafımızda Tarım Bakanlığının bodur elma yetiştiriciliğini yaptığı bir bahçe gördük. Açıkçası bu bölgenin elma yetişmesi için uygun bir iklime sahip olduğunu bilmediğim için biraz hayıflandım…

 

Çok değil birkaç kilometre daha yürüdükten sonra, sanki saklanmaya çalışan bir cennetin yanıbaşına gelmiş gibiydik. Düzlük bir meranın kenarında bulduk kendimizi. Karşımızda yan yana uzanan ve adeta “hoşgeldin” der gibi bizi karşılayan çam ağaçları ile düz bir meranın ortasında bulmuştuk kendimizi.

 

Nefeslerimiz biraz kendine geldikten sonra, bu güzelliğin tadını çıkarmadan ayrılmak istemedik elbette. Herkes çantasında ne varsa, kahvaltılıklarını, çıkartarak sofralarımıza koymaya başladı bile. Ekibin neredeyse tamamı kahvaltısını yaparken bir yandan da etrafı seyrediyor, doyumsuz güzelliğin kahvaltı ile birlikte verdiği zevkin tadını çıkartıyorduk. Pek de imkansız bir uzaklıkta olmayan ve her isteyenin aracıyla gidebileceği bu müthiş yer için ne söylense az gibi geliyor…

 

Kahvaltılıklarımız karnımızı doyurdu ancak manzaraya doyamadık maalesef. Kozaklı sırtlarına yani İskenderun yönüne doğru ilerlediğimizde sıcak hava kendini hissettirmeye başladı. Herkes kısa kollu kıyafet giydiğinden, kollarımız ve yüzlerimiz güneşin etkisiyle iyiden iyiye kızarıyordu. Mevsim normallerinin üstünde olmayan bir sıcaklık, ama uzun süre güneş altında ilerlemek böyle yapmış olmalı…

 

Yaklaşık on iki, on üç kilometrelik mesafeyi geçtiğimizde uzaktan görünen Kozaklı Köyü biraz olsun rahatlattı bizi. Daha yürüyecek yolumuz var, yorgunluk her geçen dakika kendini daha çok hissettiriyor. Ama neşemiz artarak devam ediyor. Kozaklı’ya geldiğimizde, yolun neredeyse yarısını yürümüş olduk, elbette güzelliklere doyamadık. Köyün içinden geçerken doyumsuz yeşil renk tonuyla bezenmiş olan bahçeler dikkatimizi çekiyor. Geçim kaynağı sebze ve meyve yetiştiriciliği ile hayvancılık olan, İskenderun’a yirmi kilometre uzaklıktaki köyün rakımı, yaklaşık yedi yüz elli metre.

 

Meraklı gözlerle bizi takip eden köylüler gerçekten cana yakın insanlar… Nüfus artışı neredeyse olmuyor. Yüz on hanesi olan köyün yaklaşık nüfusu 550 civarında. Tamamen ormanlık bir alana kurulmuş köyün kanalizasyon şebekesi de yok. Şaşırdığım bir başka konu da köyün ortasında boş bir alanda çöplerin gelişigüzel atılmış olması…

 

Bahçelerin içinden ve derenin kenarından geçerken dayanamayıp suya girdim. Bu yorgunluğun üstüne iyi geldi doğrusu. Kısa bir mola sonrasında, Nergizlik Köyü’ne doğru ilerlerken yolumuza çıkan üç dört kilometrelik yokuş gözümüzde büyüyor. Tepemizde güneş… sıcaklık arttıkça yokuş bir başka zorluyor.

 

Bahçelerin arasından geçip Nergizlik Köyü’nün üst tarafından Aşıklar Köprüsü’ne doğru giden yola saptığımızda rahatladığımız yüz ifadelerimizde anlaşılabiliyordu. Çünkü birkaç kilometre sonra yürüyüşümüz bitecekti. Nihayet çay bahçesine geldik… Uzun,  yorucu bir yürüyüşün sonunda, çağlayan suyun dibinde yer alan bahçede ikram edilen tavşan kanı çayın, verdiği haz, yüzümüzde tebessüme dönerken, aramızda günün kritiğini yapıyorduk. Doyumsuz bir doğa yürüyüşünü bitirmiş olmanın keyfi içimize işlemişti.

Yazan : Arif Kaya

Fotoğraf : Vilye Berber

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Gizlenmiş Cennet’in diğer yüzü: Güzelyayla (Soğukoluk)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir