Gül yaptığı yazılı açıklamasında 2013 yılında, ekonomide konuşulan konuların başında, gelişmekte olan ülkelerin ortak sorunu olan orta gelir tuzağı, ülkemizin durumu ve bundan çıkış yolları ile ilgili tartışmaların geniş yer tuttuğunu belirtti.
ORTA GELİR TUZAĞI
“Orta Gelir Tuzağı; genel olarak kişi başına düşen GSYH bakımından orta gelir seviyesine gelmiş ülkelerin, üst gelir seviyesine geçememe durumudur.” Diyen Gül şöyle devam etti; “ 2005 yılı satın alma paritesine göre; kişi başı gelirin 17 bin Doları geçen, imalat sanayi payı yüzde 23’ü bulan ABD ekonomisinin gelirinin yüzde 58’ine ulaşması durumunda ki ülkeler, orta gelir tuzağından kurtulmuş olmaktadırlar ki bu konumda dünyadaki ülke sayısı sadece 13 tür.
KİŞİ BAŞI GELİRİMİZ 10 BİN DOLARIN ÜSTÜNDE
“Türkiye’nin bu gün kişi başı geliri 10 bin Doların biraz üstündedir. Dünyada, kişi başı gelirin 25 bin Doların üstünde olan ülke sayısı 14 tür. Bu ülkelerin kişi başı gelirin 10 bin Dolardan 25 bin Dolara yükselmesi incelendiğinde; en kısa sürede yükselen 18 yıl, en uzun sürede yükselen 55 yıl, ortalaması ise 33 yıl olarak görünmektedir. Türkiye’nin Cumhuriyet Döneminde, ortalama reel büyüme oranı yüzde 4,5 tır.Türkiye’nin düşük orta gelir seviyesinden yüksek orta gelir seviyesine geçmesi 50 yıl sürmüştür. Çin Halk Cumhuriyetinde ise bu süre 17 yıldır.
YÜZDE 50 ORANINDA FARK BULUNUYOR
“Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer almakla birlikte, dünyanın ilk 15 büyük ekonomisine baktığımızda; 15. sıradaki Güney Kore 2013 yılında, 1.258,6 milyar dolar GSYH sahip olduğu görülmekte, Türkiye ise 851,8 milyar dolar ile 17. sırada yer almaktadır. Ortalama yüzde 50 oranında bir fark bulunmaktadır. Dış borç yükünde ise; Türkiye 6.sıradadır.Milli Gelirimiz, 10 bin 800 Dolar olarak görülmesine karşılık; 1998 fiyat ve kur düzeyi göz önüne alındığında 6.187 Dolar gibi bir rakam ortaya çıkmakta ve toplam borç stoku son 10 yılda 221 milyar Dolardan 533 milyar Dolara yükselmiş bulunmaktadır.
TÜRKİYE’NİN İTHALAT PAYI ORTALAMASI
“Türkiye’nin toplam ithalat payları ortalaması; sermaye malında yüzde 17,5 , ara malda yüzde 70.6 ve tüketim malında da yüzde 11.4 tür. 2008 ve 2009 krizinden sonra ülkeler, ekonomi politikalarıyla yeniden imalat sanayine dönmüşlerdir. İmalat sanayinin milli gelir ve toplam istihdam içindeki payı, ileri teknoloji ürünü üreten ülkeler de Türkiye’ye kıyasla daha az, ancak ileri teknoloji ürün ihracatına bakıldığında, hem toplam değer, hem de ihracat içindeki payı bakımından Türkiye’den çok daha iyi bir yerde olduğu ortaya çıkmaktadır.”
İMALAT SANAYİSİNDE SIRALAMADAN ÇIKTIK
“İmalat sanayisinde en çok brüt katma değer yaratan 15 ülkeye baktığımızda; 1990 yılında 13., 2000 yılında 15. sırada bulunan Türkiye, 2010 yılında sıralamadan çıkmış görülmektedir. Türkiye ekonomisinin iç tasarrufları yüzde 13, toplam iç yatırımlar yüzde 22, açığımız ise yüzde 9 civarındadır. Güney Kore’nin iç tasarruf oranı ise yüzde 30 un üstünde seyretmektedir. 1981-2002 döneminde 34 milyar dolarda kalan Türkiye’ye, her tür yabancı kaynak girişi son 10 yılda 400 milyar dolar gibi müthiş bir rakama ulaşmıştır.”
FAİZ KARŞILIĞI BORÇ VERİLEN BİR ÜLKEYİZ
“Yabancı yatırımcının son 10 yılda Türkiye’yi daha çok “faiz karşılığı” borç verilir ülke olarak tercih ettiği söylenebilir. Doğrudan yabancı yatırımın son 10 yılda sektörel dağılımına baktığımızda; yüzde 18 gayrimenkul, yüzde 32 Finans, yüzde 26 sanayi ve yüzde 24 hizmet sektörü olarak dağıldığını görürüz. Doğrudan yabancı yatırım tutarı ise; 122,8 milyar dolardır. Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkması; ciddi bir zihniyet değişikliği ile birlikte başta eğitimin kalitesini yükseltmesi, üretim ve ihracat yapısını değiştirmesi ileri teknoloji kullanan üretim ve katma değer yaratan ihracat sistemini yaratması ile mümkün görülmektedir.”