İnsanlık Sınıfta mı Kalıyor?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Penceresiz, camı, kapısı olmayan inşaat halindeki binayı birileri kirayla veriyor. Kiraya veren inşaatı bir türlü bitiremeyen, sahiplerini aylardır, yıllardır oyalayan bir arkadaşın sözde yardımcısı. Bay ?’nin vicdanı ile cüzdanı arasında tercihi cüzdan. Adam üç-dört günlük cep harçlığını çıkartmanın derdinde.  Kapısı, camı, penceresi olmayan bu evleri kiralayanlar kim mi? Ne fark eder ki. Sen, ben veya diğeri o adam için fark etmiyor, onun derdi alacağı para.

Ey vicdan sahipleri, ey ceplerinde taşıdıkları nüfus cüzdanında İNSAN yazanlar. Kırıkhan’da camı, penceresi olmayan evin kirası 1000 lira. Elektriği şantiye elektriği. Suyu inşaat suyu.  Yol üzerinde bir bina, inşaatı bitmeyen bir apartman. Müteahhitin ayakçısı evleri, katları soğuk havada perişan olan Suriyeli ailelere kiraya veriyor.

Zaman zaman bazı kiralık evlere birileri farklı bir mantıkla Suriyelilere yüksek rakamla kiraya verip, gerekçe olarak ta “Bunlar bir gece ansızın gittiklerinde, elektrik ve su parasını vermezler, eve zarar verirler, bu nedenle yüksek rakama kiraya veriyoruz” diye kendilerini savunuyor. Nüfus cüzdanı taşıyan ve kendini “İnsan” kabul eden hiç kimse kendisine zorunluluk nedeniyle sığınan “İnsanlar” için bu kadar acımasız, duygusuz olamaz.

Dili, dini, ırkı, rengi, milleti, milliyeti, mezhebi ne olursa olsun Suriyeli’ler ülkelerinden kaçıp bize sığınmışlardır. Biz her zaman, her halükarda övünürüz bazı özelliklerimizle. Gösterin o zaman.  Hz. Muhammed “Komşusu aç iken tok yatan benim ümmetimden değildir!” buyuruyor.  Ülkemize kaçıp gelen, pasaportu ile gelen, sınırı kaçak geçen kim olursa olsun “Aman” dileyen o mazlumların, annelerin, bebelerin, babaların, dedelerin, “komşularımızın” geçici barınma ve beslenme sorununa sahip çıkmanın “İnsani” yönünü unutmamak zorundayız.

Bazı mahalle bakkallarının Suriyeli çocuklara satış yaparken vicdan terazisini unuttuklarına tanık olduk. Bazı Bakkalların ise Suriyelilere satış yapmak istemediklerini, gerekçe olarak ta “Arapça bilmedikleri için” diyerek kendilerini savunduklarına şahit olduk.

Kırıkhan’a gelen, çoğunluğu orta gelir düzeyindeki Suriyelilere evrensel değer yargılarıyla yaklaşmak, onları ülkelerindeki sorun çözülene kadar ülkemizde misafir etmek gerekiyor. Hele çocukların, yaşlıların, hastaların halini gördükten sonra bana ne diyenlere ne demeli bilmiyorum.

Ben onların durumunu, mülteci kamplarındaki yaşamlarını da yakinen takip ettiğim halde, Kırıkhan’da kendi imkânlarıyla kalmaya başlayanların yaşadığı o çaresizliği görünce ağlamamak için kendimi zor tuttum. Kendimi onların yerine koydum günlerce. Ben iltica etmek zorunda kalsam ne yapardım diye düşündüm, durdum.

Müslümanlığımızla övünürüz. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç zorunluluğunu unutursak olur mu? Türklük inancıyla tarihteki adil padişahların, sultanların yaptıklarını niye unuturuz.

Hangi Türk “Aman” diyene sahip çıkmamıştır. Bizim Anadolu kültüründe ayrı gayrı var mıdır? Bu coğrafyada yaşayanların tarihi kökenlerine baktığımızda siyasiler arasındaki sorunlar ile ideolojik yaklaşımlar dışında halkların kardeşçe ve dostça bir arada yaşadıklarına az mı tanık olduk.

Suriye’de yaşananları savunmak mümkün değil. Oradan kaçanlar, bize sığınanlara biz “İNSAN” gibi yaklaşmalıyız. Gücümüz yettiği kadar yardımcı olmanın bize ne zararı var ki.

İnsan gibi kardeşçe, dostça, biraz da ve fazlasıyla aşkla…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
İnsanlık Sınıfta mı Kalıyor?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 31 Ocak 2013, 14:27

    Eline, kalemine sağlık değerli dostum. Bazı yaratıklara insanlık dersi vermişsin. Tebrikler, sevgiler ve saygılar.

    Cevapla