featured

Mehmet Çardak ‘Birilerinin fiili başkanlık hayali suya düşmüştür’

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazı: Mehmet Çardak/ Gümrük ve Ticaret Uzmanı

7 Haziran 2015 seçiminin kesin sonuçları bellidir. TBMM’de AK Parti 258, CHP 132, MHP 80, HDP 80 milletvekili ile temsil hakkı kazanmıştır. AK Parti, Anayasa değiştirecek vekil çıkaramadığı gibi, sandıktan iktidar da çıkaramamıştır. Sandıktan koalisyon çıkmıştır.

Sandıktan koalisyon çıktığı için, birilerinin fiili başkanlık hayali suya düşmüştür. Beştepe bir gecede boşa çıkmıştır. Saraydaki tüm hazırlıklar güme gitmiştir. 7 Haziran seçiminde değişim sancısız bir şekilde gerçekleşmiştir. 7 Haziran başkanlık hesaplarını altüst etmiştir.

BU ÜLKE HEPİMİZİN…

Meclis’te temsil edilen siyasi partilerimizin, seçim yarışındaki başarı notları şöyledir: HDP pekiyi, MHP iyi, CHP orta, AK Parti ise zayıftır. Sonuç itibariyle seçmenden HDP ‘takdir’, MHP ise ‘teşekkür’ belgesi almayı hak etmiştir. Ancak seçmen, hiçbir partiye tek başına iktidar gücü vermemiştir. Milli egemenli partilerin oy oranına göre paylaştırmış ve siyasi partileri uzlaşmaya mecbur etmiştir. Bu tablodan önümüzdeki günlerde bir koalisyon hükümeti çıkarılacaktır.

Bütün seçmenlerin beklentisi,  4 yıl sürecek uyumlu ve istikrarlı bir koalisyon hükümetinin kurulmasıdır. Meclis’te grup oluşturan 4 partiye de önemli görevler düşmektedir. Çünkü bu ülke hepimizin, hiçbir parti sorumluluktan kaçamaz, kaçmamalıdır!

ŞEFFAF VE HESAP VEREBİLİR BİR HÜKUMET!

Demokrasilerin iki temel özelliği vardır: bunlardan birisi şeffaflık, diğeri hesap verebilirliktir. 13 yıllık AP Parti iktidarı hesap vermemiştir; sürekli denetimden kaçmıştır. Dönemin Başbakanı, “Ben Allah’tan başka hiç kimseye hesap vermem” demiştir.

Dolayısıyla da önümüzdeki günlerde muhtemelen kurulacak olan koalisyon hükümeti hesap verebilir ve şeffaf olmalıdır. İleri demokrasinin ve gelişmiş devlet olmanın yolu budur. Kapalı kapılar ardında nelerin harcandığının hesabı verilemiyorsa burada modern devletten söz edilemez!

Devletin mali tasarruflarından hesap verilmediği süre içerisinde daima şüpheler olacaktır, yolsuzluklar olacaktır, haksızlıklar olacaktır. Diğer bir nokta da hukuki bağlantıdadır. Yolsuzluklardan uzak olmak, herhangi bir şekilde yanlış yapmamak, her şeyin kanunlar, prensiplerle gösterilen istikamette harcanabilmesi açısından Sayıştay çok önemli bir görev üstlenmelidir. Hiçbir kamu harcaması Sayıştay denetiminin dışında kalmamalıdır.

Nihayette, kaynakların nasıl kullanılacağına karar veren siyasi irade, o kaynakları doğru veya yanlış harcama konusunda millete hesabını vermelidir. Dolayısıyla, kaynakların nasıl harcandığını siyasi irade ortaya koyacak ve hedefi o gösterecektir. Bürokrasi o hedefler doğrultusunda çalışacaktır.

Sayıştay siyasi iradenin ortaya koyduğu hedefler doğrultusunda kaynaklar etkin, doğru harcanabiliyor mu, bir israf oluyor mu, bütün bunlarla uğraşacaktır. Dolayısıyla yeni kurulacak hükümetin, Sayıştay’ı bir ayak bağı olarak görmemesi gerekir. Böyle gördüğü andan itibaren tamamen yanlışlara girmiş olur. Mali ve idari konularda hesap vermemek, ancak diktatörlüklerde ve oligarşilerde söz konusudur.

Devlet, uluslararası standartlara uygun, AB müktesebatı standartlarına uygun bir şekilde denetleme yapmak durumundadır. Çünkü millet adına TBMM bütün hesapları denetlemektedir.

DEMOKRASİ VE HUKUK

Türkiye demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasinin kurallarını çalıştıran, mahkeme kararlarına bir üst mahkemede itiraz edilebilen bir ülkedir. Türkiye’de herkesin farklı fikirleri, düşünceleri, inançları vardır ve hepsi değerlidir. Hepsine de saygı göstermemiz gerekir. Bu sevgi ve saygının da karşılıklı olması gerekir. Hangi din ve mezhepten ya da etnik kökenden olursa olsun, herkes kendi ülkesinde kendisini özgür hissetmelidir.

Bu çerçeve içerisinde, demokrasilerde tabii ki halkın iradesi seçimlerde ortaya çıkar. Nitekim 7 Haziran seçiminde halkın iradesi ortaya çıkmıştır. Tablo açıktır, nettir. Ama demokrasi demek sadece seçim demek değildir. Seçimin dışında da farklı görüşler, farklı durumlar, itirazlar varsa bunların da çeşitli yollarla dile getirilmesinden daha tabii bir şey olamaz. Barışçıl gösteriler de şüphesiz bunun bir parçasıdır. Bu anlamda, 28 Haziran Pazar günü İstanbul Taksim’de yapılan, ancak valilikçe engellenen “LGBTİ Onur Yürüyüşü”nü de bu çerçevede görmek, değerlendirmek gerekir!

İyi niyetle verilmiş olan mesajların hepsi alınmalıdır. Günü geldiğinde de bunun gereği yapılmalıdır. Herkes sağduyulu olmalı, itirazlar, görüşler barışçı bir şekilde dile getirilmelidir. Bundan sonra da Türkiye’nin imajını zedeleyici durumlara da müsaade etmemek gerekir. Şunu da unutmayalım ki, bir ülkenin imajını yapmak kolay değildir. Hepimiz hep beraber Türkiye olunur. Türk ekonomisini, Türkiye’nin imajını içeride ve dışarıda çok üst noktalara taşımak ve korumak gibi önemli bir sorumluluğumuz var. Türkiye’nin imajının zedelenmesi hiç kimseye fayda vermez. Bu ülke hepimizindir, sorumluluktan kaçılamaz. Hiçbir siyasi parti koalisyon ortağı olmaktan kaçamaz, muhalefette kalmak için özel çaba harcayamaz!

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Mehmet Çardak ‘Birilerinin fiili başkanlık hayali suya düşmüştür’

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir