Yazı: Dr. Necmettin Çalışkan
Ülkemizin en köklü araştırma kurumlarının başında gelen Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) her yıl düzenlediği ve geleneksel hale getirdiği “Müslüman Topluluklar Birliği” kongresini başarılı bir organizasyonla icra etti. Bu etkinlik ülkemizin yapay gündemi içinde kaybolup gitse de Dünya Müslümanları ve İslami hareketler arasında büyük yankı uyandırmakta ve ilgiyle takip edilmektedir.
Bu yıl da dikkat çekici konularla dünyanın dört bir yanından gelen katılımcılar birikimlerini paylaşarak, ümmetin derdine derman olma noktasında gayretlerini ortaya koydular.
Siyasetten sanata, kültürden ekonomiye, bilim ve teknolojiden basın yayına kadar her alanda sunumlar gerçekleştirildi. Kongrenin problemler ve çözüm önerileri başlığıyla ana temasının ekonomi, bilişim ve medya ağırlıklı olması iyi bir tercihti.
***
Müslümanların güncel problemlerine temas eden konular ağırlıktaydı. Gazeteci dostumuz Mustafa Yılmaz’ın görsel materyallerle desteklediği “Basın ve Algı Operasyonu” ile ilgili sunumuyla medyanın önemine değinerek, basının nasıl pireyi deve, deveyi pire, siyahı beyaz, beyazı siyah gösterdiğini anlatması hayli ilgi uyandırdı.
Ayrıca ekonomik politikalar, helal kaynak tedariki ve Kobi üretimlerine yönelik sunumlar ufuk açıcıydı.
Öne çıkan diğer bir husus ise İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in Müslüman olan gazeteci baldızı Lauren Booth ve iki kızının hikayesiydi.
Lauren Booth hanımefendi daha önce (ÖĞDER) Şuurlu Öğretmenler Derneği’nin davetlisi olarak Türkiye’ye gelmişti. Ancak bu sefer bizzat olayın ayrıntısını dinleme fırsatı buldum, çok etkileyici bulduğumdan aktarmak istiyorum.
Lauren Hanım Müslüman olmaya karar verdiğinde durumu çocuklarıyla paylaşıyor. Onlar da annelerine “Müslüman olmak istiyorsan ol, ancak sana bazı sorularımız var” diye karşılık veriyorlar.
1- Sen Müslüman olduğunda halen annemiz olmaya devam edecek misin?
2- İçki içmeye devam edecek misin?
3- Böyle açık giyinmeye devam edecek misin?
Kendisi de gözyaşları içerisinde bu sorulara cevap verip İslam’ın anneliğe verdiği önemi, içkinin yasak olduğunu ve tesettür emrini anlatıyor. Çocukları da büyük bir coşkuyla kendisine sarılıp bu olayı kutluyorlar. Anne Müslüman olduktan sonra kızlarına baskı yapmadan herkesin inancında özgür olduğunu söylüyor ve kendisi İslam’a uygun yaşamaya çalışıyor. Yaşantısındaki müspet değişiklik her iki kızının da Müslüman olmasına vesile oluyor. Ve üçü birlikte ESAM’ın toplantısına katıldılar.
Toplantıdaki sunumunda Lauren Booth kendi deyimiyle “dinimize karşı batıda bir algı operasyonu yapıldığı” üzerinde yoğunlaştı. Yeni bir Müslüman bakış açısıyla çözüm olarak sunduğu fikirler, duruma alışmış eski Müslümanlara ağır geldi.
***
Toplantıdan aktaracağım son bir husus ise Bangladeş’de yaşananlarla ilgili. Önceki yıl Malezya’da şehit Molla Abdulkadir’in hanımını ve oğlunu görmüş, onların metanetini bu köşede aktarmıştım. Herhalde bu metanet bunlara mahsus bir durum diye düşünmüştüm. Nitekim ESAM toplantısına gelenlerden birisi de Bangladeş Cemaat-i İslami Lideri şehit Mevlana Mutiurrahman Nizami’ nin oğluydu. Kendisine herkes acı gözlerle bakarken, o adeta ümmeti teskin edercesine, olayı sanki parmağına diken batmış kadar sıradan bir durum gibi görüyordu. Onun bu vakur duruşu herkese ibret olmalı.
Başkasının başına böyle bir olaya gelse temkinli bir şekilde kenara çekilir başımıza iş geldi bari bundan sonra tedbirli olalım der. Sanki ailenin başından böyle bir üzücü hadise geçmemiş gibi sabırdan söz ederek taziye veren herkesi o teskin ediyordu.
Son olarak şunun da altını çizelim ki bu toplantıların en fazla dikkat çeken yönü halen ümmetin tek kurtuluş yolu olarak Türkiye’yi görmeleri ve büyük umutlar beslemeleridir. Ümmet yanarken herkes ateş içindeyken maalesef bizimkiler değerlerini bilmiyor, gündelik oyunlarla, hamasetle, artistlik tavırlarla günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Son kale düşer, son dağa da kar yağarsa vay halimize!..
