Politika Bu İse Yandık

Demokrasi ile idare edilen ülkelerde, hiç kimse kendini kanunlardan üstün göremez. Bu kişi başbakan, hatta Cumhurbaşkanı olsa bile… İnsanların, demokrasi ile idare edilen ülkelerde güçlerini kanunlardan, anayasalardan almaları gerekir. Durum böyle değil de farklı işliyorsa, o ülkede demokrasinin varlığı tartışılır. İşte bu nedenledir ki, bugüne kadar gelmiş geçmiş başbakanların hiçbiri bu kadar tartışılmamıştır.

Yalnızca tartışılıyor mu? Tartışma bir yana, insanlar adeta çıldırıyor artık. Hınç ve büyük bir kinle, ne yaptığını bilmeden ortalığı kasıp kavuruyorlar. Bu davranışlar elbette yanlış; ama “Ben yaparım, ben ederim, ben şu kadar oy aldım.” diyen zihniyet daha da yanlış. Sayın Başbakanımızın; yalnız kendisine oy verenlerin değil, tüm halkın başbakanı olduğunu unutmaması gerektiğini anlaması lazım artık. Size oy veren %51’lik kesimin karşısında %49’luk bir kitle var. Hatta yıpranmalarla bu oran bence şu an çok daha aşağılardadır. Yani “TBMM’de çoğunlukla aldığınız karara karşı gelinmesi demek, milli iradeye karşı gelindi demektir” iddianız artık geçerli değildir.

Genel seçimlerde beliren sonuç milli irade değil; seçimlerde oy kullanmış seçmenlerin siyasal tercihidir. Parlamentoda sayısal üstünlüğü elde ederek her türlü kararı almak ve bu sayısal üstünlüğe dayanarak gerçek milli irade gibi halka dayatmak, çağdaş demokrasi ile bağdaşmaz; bağdaşmamaktadır da. Artık kamuoyu ve vatandaş iktidarın kuzusu değildir. Benimsemediklerine yakıp yıkmadan tepki koyma hakları elbette vardır

Mitinglere “Milli İradeye Saygı” adını vererek milli iradeye saygı olmuyor. Olmadığı Sayın Başbakan’ın söylemlerine de yansıdı.

2002 yılına kadar Cumhuriyet hükümetleri ne yaptıysa, hangi tesisleri kurduysa, hepsinin birer birer satıldığını gördük bu iktidar zamanında. Oysa onların hepsi Türk Milleti’nin vergileriyle, dişinden tırnağından arttırdığı paralarla yapılmıştı. Fabrikalar, petrokimya tesisleri, Telekom, Tüpraş, limanlar, madenler, elektrik ve doğalgaz dağıtımları, Hazine arazileri, yolcu gemileri; aklınıza ne gelirse…

Her biri yerli ve yabancı işbirlikçilere, özellikle de partili yandaşlara “Özelleştirme” adı altında peşkeş çekildi. İktidar oldukları süre içinde bunları satıp, Türkiye’yi o satışlardan elde edilen o paralarla yönettiler. Son çare; “Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak” sloganlarıyla hamasi bir konuşma yapıp, kendilerine oy verenleri yanında tutmaktı. Ne çare ki inandırıcılığı yoktu. Bu söylemlerin, ben şahsen sonuna kadar yanında olurum; ama inanabilsem… İnanamıyorum ki.

Bugüne kadar söylediklerinin tersini yaparak, kendilerine olan güven duygularının bitmesini sağlamışlardır. İşte en son akil adamlarla yapılan toplantının sonucu böyle bir şeydir. Rapor sonucunu açıklayan Hükümet sözcüsü, “Çözüm sürecini 76 milyon insan kabul etmiştir” gibi cümle kullanarak, akil adamları tüm ülkenin milli irade temsilcisi gibi ilan etmişlerdir. Ayrıca raporun içeriğindeki PKK’nın bitmez tükenmez isteklerinden, bu sürecin ikinci ayağına gelindiğini görüyoruz. İkinci ayaktaki isteklerden hiç bahsetmemekle kimi kandırmış oluyorsunuz? Bence sadece kendi kendinizi… Kendilerini Kanunların üzerinde görenler, bol kepçe dağıttıkları vaatlerle, insanları umutlandırmışlardır. Lice olayları ve devlete başkaldırışın ayak seslerine cesaretlenmişlerdir. Hukuk devletine bu görüntüler yakışmıyor.

Yazık oluyor bu ülkeye. Yeter artık! Bir kere olsun samimi olun lütfen. Bu yükü yalnız kaldıramayacağınızı anlayın ve muhalefetten işin esasını konuşarak ikna edin ki; daha fazla yıpranmadan kurtulalım.

Sonuç olarak, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in birkaç gün önce açıkladığı; “Bu yıl Milli Piyango’yu satacağız. Elde birkaç liman var, onları satacağız. Elimizde mal kalmadı, özelleştirme bitti!” deyişi, “Deniz bitti kara göründü” demek miydi yoksa? Zannediyorum öyle. Anlaşıldı ki politika artık budur. Ramazanınız hayırlı olsun. Hoşça kalın. Allah sonumuzu hayra yorsun.