featured

Ruhsuz Yetişen Nesil

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BAAS Partisi, tek ve büyük bir Arap Milleti oluşturma amacı ile kurulmuştur. Diriliş yeniden doğuş anlamına gelen bu parti, 7-Nisan-1947 yılında Şam’da yapılan ilk kongrede resmi nitelik kazanmıştır. Hareketin ilk öncüleri Suriyeli düşünürlerden Ortodoks Mişel Eflak, Sünni Selahattin Bitor ve Alevi Zeki Arsuzi’dir. İlk kuruluş ideolojisinden uzaklaşmış olan BAAS Partisi Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, Yemen ve Sudan’da kurulmuştur.

İlk kuruluş ilkesine uyarak Mısır devleti ile Suriye devleti “ Birleşik Arap Cumhuriyeti” ismi ile iki yıldızlı tek bir bayrak altında ilk adım olarak, gelecekte de Lübnan, Irak, Yemen de dahil olacak şekilde, düşünülmüştür. BAAS Partisinin kurucusu Mişel Eflak, Suriye’nin dışişleri bakanı İslam dininin büyük hayranı olarak kendini tanıtan Hıristiyan Sosyalist Lider Ekrem Havran, Haydar El Kuzbari Başkanlığında Büyük Arap devletini Kurdular.24.Şubat.1958

Devletin kuruluşundan itibaren, BAAS Partisi, Toprak reform, Bankalar, Sigorta Şirketleri, Büyük sanayi Şirketlerini devletleştirdi. Yapılan bu Sosyalist reformlar Suriye’de yaşayan büyük toprak sahiplerini ve şirket sahiplerini ayağa kaldırdı. En kısa zamanda bu idareden vazgeçilmesi için çok büyük çalışmalar başladı. Sonuç olarak Suriye’nin parlamento başkanı Şükrü El kuvvetli Komünizm tehlikesinin kapıda olduğu korkusu ile Suriye Parlamentosu 93 oyla Birleşik Arap Cumhuriyetinden ayrılarak müstakil Suriye Cumhuriyeti kurma kararı aldılar. Daha sonra halkın görüşüne sunarak referanduma gittiler. %92 oy alarak bu görüş kabul oldu. 28.Eylül.1961. Bu idare 8.Mart.1963’ kadar devam etti.

Bu tarihten sonra Partinin bir aldatmaca, bir zehir olduğunu halk ve bu partinin kurucuları gördü. Partinin başına geçenler, kafalarının içindeki pek çok ideallerini uygularken, zaman içinde, iktidar olup ta o iktidarın nimetlerini paylaşan, grup çoğalıyor, çoğaldıkça daha fazla, biraz daha yemek için, yerken de iktidarın tüm imkanlarını sadece durumu kurtarmak ve korumak için tüm ilkelerine ihanet ediyorlar. Kısaca Partizanlık zihniyeti en büyük adamları, düşünür ve inanç sahipleri en düşük halk seviyesine inerek kendi halkına en büyük zararı veriyorlar. En kötüsü de bu verdikleri zararın farkında olmadan zehiri ilaç gibi insanlarına içiriyorlar. Çünkü onlar kimsenin etkisi altında değiller artık. Her dedikleri her düşündükleri doğru olarak kabul görüyor. İşte onlar tamamıyla özgürdürler. Yani her yaptıkları doğru olarak kabul görünmek zorundadır. Aksini söylemek mümkün değildir. Aksini söylemek can vermek demektir. Yok olmak demektir. Rejime karşı gelmektir. Dolayısı ile vatan hainliğidir.

Parti idarecileri ayni cahiliye döneminde kendi elleri ile yaptıkları helvadan putlara taptıktan sonra yedikleri gibi, türettikleri iktidar hırsı kendi düzenlerinin “Karagözleri oluyorlar” Karagözler birer kukladır. Kuklalar başkalarının hareket ettirdiği oyuncaklara benziyorlar. Kendi düzenlerini azınlığın çoğunluğa hükmettiği polis, muhaberat sistemini kurarak, insanlarını da ruhsuz yetiştiriyorlar. Böylece zamanla ruhsuz yetişen nesiller ülkelerini kan gölüne düşürüyor.(Bu konuyu ileriki yazımda geniş olarak yazacağım) Ancak kendi toplumu nasıl ruhsuz yetişmiş, bir örnek vererek izah etmek istiyorum. Suriye’de hiçbir Camii’nin kadrolu, devletten maaş alan imamı yoktur. Suriye’de imam yetiştiren okulu da yoktu. 2005 yılında Kaddafi Suriye’nin Kıneytra Üniversitesinin bünyesinde İmam yetiştirmek üzere bir bölüm açtı. Bu bölüm 2009 yılında ilk mezunlarını verdi. Mezun olanları maaşlarını Kaddafi vererek görevlendirmeler yapıldı. Bu durum Mısır’da da böyledir. İnanç seviyelerine bakın.

Sonuç olarak: Bu ülkede, 50-60 yıl doktor okullarını kapatsanız. Vatandaş sağlığı için çör çöpten şifa aramaz mı? Bu süre kadar dini bilgi veren okullar açmazsanız?  Vatandaş hurafelere, safsatalara, muska ve kafadan dolma işlere gitmez mi?. Sonuçta bu görülen manzara olmaz mı?. Olur. Olunca da, İnsanları Ruhsuz yetişir. Taraflara bölünür. Bölerler. İnsanlar kardeşini keser. Onun için ;

“Dayan Mısır halkı “ demek ölün demektir. Ne kadar ölürseniz dünya kamuoyunda o kadar haklı olursunuz demektir. Akan kandan haklılık payı çıkarma amaçlıdır. Bu da hiçbir dine, hiçbir insanlığa sığmaz. Bu slogan Partilerin haklıyım komutudur. Bana göre yanlış bir komuttur. Taraflıdır. Yeniden değerlendirilmesi gereklidir. Bu devletlerin durumundan günümüz iktidar ve politikacıları bana göre ders almalıdır. Başkanlık sistemi gibi, eyalet sistemi gibi, veya akla gelebilecek yeni düzenlemeleri iyi düşünüp yapmak gerekir. Ucu görünmeyen tünellere girmemek lazımdır. Allah göstermesin güzel Ülkemizin güzel insanları Ruhsuz, niteliksiz olur. Bizde bu tabloyu yaşarız, Allah göstermesin, diyorum. Hoşça kalın, sağlıklı kalın.    

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Ruhsuz Yetişen Nesil

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir