featured

Şiddetin Ana Kaynağı Okullardır

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazının başlığını yanlış hatta rahatsız edici bulanlar mutlaka çıkacak. Çünkü devleti iyiliğin kaynağı görenlerden okul eleştirilerine hoş bakmayacakları çok açık.
Devletçilere göre bütün sorunlarımızın sebebi “eğitim”sizlik. Yani devletin vermesi gereken eğitimi vermemesi gelişmemizi sekteye uğratıyor.
Biz de tam tersini söylüyoruz: Devlet, çocuklarımızı eğitmeye kalktığı için bu haldeyiz. Atila Yayla, bunu “Allah bu memleketi okumuşların şerrinden korusun” diyerek, devlet eliyle sağlanan geri kalmışlığımıza sivil/özgürlükçü bir eleştiri yapmıştı.

Atilla Yayla, okul sorununu çözümü için onların kapatılmasını önerirken, “bazı” liberaller, sivillerin serbest ticaret faaliyetlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış dershanelerin kapatılmalarını destekledi…

Konumuz bazı liberallerin, öğretiyi bilerek/bilmeyerek çiğnemeleri değil. Liberal değerlere yapılan saldırılara liberallerin ses çıkarmamalarının hatta destek olmalarının camiayı soktuğu zor duruma da değinmeyeceğim.
Devam ediyorum

Ülke kaynaklarının çok önemli bir kısmı okul giderleri olarak harcanıyor. Yaklaşık 16 milyon öğrenciye hizmet sunan bir kurum Milli Eğitim Bakanlığı. Kısaca bütçesi ve hizmet sunduğu çok geniş kitlesiyle ilgili bakanlık büyük bir israfın baş sorumlusu. Üstelik israf sadece para ile sınırlı kalsa, açmazın boyutu bizleri ürkütecek kadar büyük olmazdı. Kendi paramızla çocuklarımızı perişan ettiriyoruz.

Çocuklarımızın perişanlıklarının başında şiddet geliyor. Çocuklar şiddeti üç yerde görüyorlar: Ev- okul ve sokak.
Evdeki şiddet en yaygın olanı. Yaklaşık her 4 çocuktan biri evinde şiddet görüyor. Evin ardından en çok şiddet görülen yer olarak okul geliyor. Her 100 çocuktan yaklaşık 17’si okulda şiddet görmekte. Sokaklar çocuklar için en güvenli yerler. Oran, evde görülen şiddetin yarısı kadar. Çok ilginç rakamlar değil mi?
Sokak üzerinde durmayalım, neticede çocuklarımızın en güvende oldukları yerler oraları. Ev üzerinde de durmayacağım. Hatta ev- okul ikileminin bir birlerini direkt etkilemelerine rağmen ev üzerinde durmak istemiyorum.

Çünkü her anne – baba okul sıralarından geçmiştir. Anne – babaların şiddete bu kadar bel bağlamalarının da sebeplerinden en başta gelenlerinden birinin okul hayatı olduğunu biliyoruz. Sorunun ortaya konmasında okuldan başlarsak, hem devletin okul politikalarını daha iyi anlamış oluruz hem de eve göre daha somut verilerle tartışabiliriz.Yani okul, bir çok anne baba için kullandıkları şiddetin resmi- bilimsel ana referansıdır. Okul, tabiatı gereği, iyi şeylerin çok zor öğretildiği, kötü şeylerin yaygınlaşmasında işe yarayan bir kurum.
***
Çocuklarımıza ne yaparlar okulda ve onlardan ne yapmaları istenir?
Çok genel olarak anasınıflarından başlayalım mı?
5-6 yaşında bir çocuk ilk olarak efsane bir kahramanla tanışır.
Kahraman bizde savaş demektir. Kahraman “kan” döker.
KAN ve çocuk
DÜŞMAN ve oyun çocuğu…
Bir avuç çocuk, bazı törenleri hem izler hem de gösteri yapar. Esas duruşu öğrenir.
Birinci sınıf.
Her çocuk, Türk olduğunu, Türk olmanın bir ayrıcalık olduğunu fark eder.
“Ne mutlu Türküm diyene”
Her sabah yemin ederek güne başlar.
Her derste çocuğa düşmanlarımız anlatılacak.
Hain bir padişah tanıtılacak ona. Tahtı ve tacı için vatanını nasıl sattığını öğrenmesi de çok uzun sürmez…
Temsili düşman askerlerine saldırmak, asker gibi yürümek, düşmanı denize dökmek, törenlerin ruhu.

Korkma diye başlayan ama asık surtalı öğretmen ve idarecilerden korkan çocuklarımıza Milli Marşımızı okutacağız.
Milli Marşımızı okumak iyi bir şey olarak sunulur ama çoğu zaman ceza olarak ta okutulur.
Olmadı bir daha.
Milli Marşa titizlik gösterilir gibi. Lakin çocuklara Milli Şair’in açlık ve sefillik içerisinde öldüğü söylenmez…
İyi şeyleri cezaya dönüştürmek sadece Milli Marş’ın defalarca tekrar edilmesi değildir. Geç kalan ya da yaramazlık yapan çocuğa çöp toplatılır.
Temizlik cezadır okullarda…
***
Düşmanlardan çok sık bahsedilir. Onları nasıl denize döktüğümüz, çok canlı bir şekilde anlatılır.
Yurtta sulh cihanda sulh
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki KANDIR”
Arkasından Bayrak Şiiri
Sana yan bakanın gözünü oyarım, yuvasını bozarım, mezarını kazarım…
Bu adar kan / düşman edebiyatı çocukları ne hale getirir hiç düşündük mü?
Bitmedi:
Her kitapta çocuklara bir uyarı var:
Dahili ve harici düşmanlarımız var. Yöneticilerimiz, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde bulunabilirler.
Damarlarımızdaki asıl kan bizi her türlü kötülükten koruyacak.
Bundan sonra ırkçılık yanlış deyin…
***
Kitaplar özensiz ve çelişkilerle dolu. Örnekler o kadar bol ki!
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi:
Faiz- hile: haram. Namaz – zekat: farz
Matematik derslerinde faiz hesapları çok bol
Süte su katan çiftçinin fazladan kaç lira kazanacağı da sorulur
Derste namaz öğretilir lakin okulda namaz yasak…
İslam’ın başka bir farzını okul müdürleri eda ederler: Fitre ve zekat toplarlar!
Komşuluk her derste üzerinde durulan bir konu ancak ülkenin dört tarafının düşmanlarla çevrili olduğu öğretilir.
Komşularla alış veriş yapmayı vatana ihanet sayan yerli malı haftaları kutlanır. Hani “ev alma komşu al”, komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
Komşudan alış verişi vatana ihanet say, sonra cihanda sulh edebiyatı yap.
***
Çocuk, oyundur, bilyedir, çikilotadır. Kısaca çocuk çocuktur. Üniversitede öğretilenlerle anasınıflarında öğretilenler aynı olursa okul çocukları iyi yönde motive edemez.
Bu kan ve düşman edebiyatı tam bir nefret söylemidir. Ekranlarda çocuklara sigara göstermek yasak ama okullarda savaş- kan ve düşman edebiyatı yapmak doğru değil.
Hayata düşman penceresinden bakan Rum ve Ermenileri külliyen kötü gören anne- babalarımız- çocuklarımız bunları okul sıralarında öğreniyorlar.
İşin kötüsü öğrencilerin öğrendikleri sadece düşman edebiyatı. Son üniversiteye giriş sınavında 950 bin öğrencimiz bir fen sorusunu bile cevaplayamadı. Bu da söylediklerimin ispatı.
Şiddetin azaltılmasını istiyorsak, önce okulları çocuklara göre düzenleyelim. Kan- düşman ve nefret söylemlerini bir tarafa atmadan ve gerçeklerin üzerindeki örtüyü kaldırmadan bunu yapmanın imkanı yok.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 26. Maddesi okulları nasıl düzelteceğimizi açıkça ortaya koyuyor:

Madde 26 1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır. 2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. 3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.
Umarım meramımı anlatabildim
NOT: Okul sisteminde bazı değişiklikler yapıldı. Ant okumanın kaldırılması gibi. Uygulama şekli olarak kalktı ama içerik sunulmaya devam ediliyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Şiddetin Ana Kaynağı Okullardır

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir