featured

Tarihteki olaylar ışığında günümüze bakmak

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uluslar, haklı oldukları bir konuda bunu, dünya kamuoyuna kendileri ispatlamak zorundadır. Bir toplum haklı iken sesini duyurmaz ve dünya kamuoyunu yok sayarsa haksız duruma düşer. Bu nedenle Türkiye, tarihi boyunca birçok defa haklı iken haksız duruma düşmüştür.

Bir ülkenin herhangi bir olay karşısında dünya kamuoyuna haklı olduğunu kabul ettirmesi, Uluslararası ilişkilerle yapılmaz. Olayın kökenine de inmek gereklidir. Bu köken elbette tarihte olacaktır. Eğer bir olayın tarihsel yönü, olay sorun haline getirildikten sonra araştırılmaya başlanırsa büyük ölçüde geç kalınmış demektir.

Örneğin. Yunanistan tarafından Kıbrıs ve batı Trakya Türkleri sorun haline getirilince. Türk Yunan ilişkileri üzerinde araştırmalar yoğunlaştı. Bundan da kötüsü Yunanlılar ve Rumlar aynı kökten gelen iki toplum sanıldı. Ermeni teröristler, Türk Dışişleri mensuplarını katletmeye başladıktan sonra, Türk- Ermeni ilişkileri araştırmaların odak noktası oldu. Bulgaristan Türkleri asimile edilmeye başlandıktan sonra, araştırmacılar Türk- Bulgar ilişkilerini ele aldı. Bunlar gibi birçok örnek verilebilir.

Tarihi olaylar üzerindeki bilimsel araştırmaların, sorun gündeme geldikten sonra yoğunluk kazanması elbette doğaldır. Ancak böyle bir durumda daha önce ciddi hiçbir hazırlık yapmamış olmak da istenmeyen sonuçlar verecektir. Devlet politikasında ve toplum anlayışında her konuda önceden hazırlık, esas olmak zorundadır. Özellikle belirtmek gerekir ki üniversiteler bu konuda birinci derecede sorumlu ve yetkili kurumlardır. Üniversitelerin ve yetkili kurumların objektif normlara göre hazırladıkları raporları ciddiye alacak hükümetler gerekmektedir. Hatta bu Hükümetler Ülkelerinin haklılık mücadelesinde ve bunu dünya kamuoyuna kabul ettirmede önemli koşullardan biri de kendi toplumlarına, konuyla ilgili olarak doğru ve yeterli bilgi vermektir.

Yukarıdan beri hatırlatmaya çalıştığım olaylar ve son yıllardaki olaylara bakarsak ne görüyoruz.?  Bir bakalım.

“Arap baharı” diye kulağa hoş gelen bir cümle ile başlayan olaylar. Libya da Kaddafi idaresinin sona ermesi, Amerika’nın asılsız bahanelerle Irak’a girerek Saddam idaresine son vermesi, Ürdün, derken Mısır’da İhvan idaresinin önünün kesilmesi, günlerinde Türkiye ne gibi davranışlarda bulundu. Hangi bilgiyi kendi insanı ile paylaştı. Hatırlayalım. ….

En son arının deliğine çomağın sokulduğu an Suriye’de ki BAAS idaresi ile Hafız Esed’i bitirme eylemleri. Halk ayaklanması mı? Yoksa kör döğüşü mü?

Sonuç olarak bu olaylarda tam rakam vermek mümkün değil ama 1.Dünya savaşında ölen insan sayı olan 2 milyon insanın adı ARAP BAHARI konan kör dövüşünde hayatını kaybetmiştir.

Tüm gelişmeler içinde Amerika ne zaman kendi menfaatine dokunulduğu zaman harekete geçerek koalisyon kuralım, diyerekten İşid denilen örgüte havadan adeta yol gösterir gibi bombalar yağdırıyor. Türkiye görünürde bu koalisyonda var mı? yok mu? Tam bilemiyoruz. Sınırlarımıza dayanan şer güçlerinin sonu ne olacak? Kürtlerle yani PYD’nin güçleri ile savaştırılmasının nedeni ne ? Yoksa sınırımızdan Akdeniz’e ulaşacak olan koridor açma görevi İŞİD’in görevimi? Bu koridor kime yarayacak? Gibi bilinmeyen bir çok sorular kafamızı yormakta iken bir anda 49 rehinenin Türkiye’ye getirilmesi olayı başka bir boyuta taşımıştır.

Sayın Başbakanımız. Dönüp dönüp Musul Başkonsolosumuzu öpüyor. Ne olmuş ta öpüyor.? Gerçekten operasyonla mı? Kurtarıldı, yoksa Sünni aşiretlerin aracılığı ile mi? Yoksa İŞİD’le yine başka, bilinmeyen bir pazarlığın sonucunda mı? Rehineler bırakılmıştır. Rehineler bırakıldığına göre bundan sonraki süreçte Türkiye İŞİD’e karşı sözüm ona yürütülen koalisyonda yer alacak mı? Yoksa ne gibi görev yüklenecek? Sayın Cumhurbaşkanımız ” Takas oldu olmadı önemli olan 49 kişinin ülkemize gelmiş olmaları, Maddi pazarlık olmadı ama siyasi politik pazarlık oldu. Koalisyona girip girmeyeceğimizi istişare sonunda belirleyeceğiz diyor.” Diyor da inandırıcı olmuyor. Çünkü bu güne kadar söylenen o kadar şey yalan çıktı ki, inanın gözümüzün önündeki olaylar bize sanal geliyor. İnanamıyoruz.

Bu sorular ve bu gelişmeler bizleri meşgul ediyor. Kamuoyunda bilgi kirliğinden geçilmiyor. Herkes bir şeye inanıyor. Bu aşamada ve doğrusu ne ise bilinmesinde bence fayda vardır. Doğrusu bilinmeli ki bizler veya bizler gibi düşünen yazan kalemler bu konuları yazmalı vatandaşlar okumalı bilgi sahibi olarak konulara yani Türkiye’nin menfaatlerini içeren konuları bilmeli. Ona göre de ileriki zamanlarda taraf olmalıdır. Yoksa iki veya üç kişi arasında olan konuların dışındaki kişiler mikser olur devamlı karıştırır. Haklı olduğumuz halde haksız duruma düşeriz. Geçmiş tarihteki gibi bilgiler günümüzde de aynı şeyler oluyor. Olay olamadan ne olacağını bilemiyoruz. Olay olduktan sonra kamuoyunun müsaade ettiği kadar bilgi sahibi oluyoruz.

Hoşça kalın.

 

 

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Tarihteki olaylar ışığında günümüze bakmak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir