featured

Travmalar ve Toplum Dindarlığı

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Peygamberimize inzal edilen “el yevme ekmeltu lekum..” beyanıyla kemale eren ve tamamlanmış bir dinin mensuplarıyız.

İmanın, insanı insan yaptığı, imansızlığın ise insanı hayvanlardan aşağı seviyelere indirdiğini bilen ve kabul edenleriz.

İbadetle huzur ve mutluluğu, bu dünyada yaşamanın imkanını savunanlardanız. İnsanın ancak Allah’ı anmakla mutmain olacağına canı gönülden iman eden müminleriz.

Ülkemizde ilahiyat fakültelerinde toplum dindarlığına dair çeşitli araştırmalar yapılmakta. Toplumumuzun dindarlık seviyesini anlamada bu tür çalışmaların önemli birer veri olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Dindarlık ölçeği ve dindarlık tipolojileri geliştiren çalışmalar, bu çalışmaların yeterliliği önemli hususlar olup, tartışmak istediğimiz asıl konu bu değildir.

Biz burada namaz, oruç ve zekat gibi ibadetlere yönelik oranları vermekle toplumumuzun dindarlığını tespit amacında da değiliz. Vurgulamak istediğimiz nokta, toplumsal hadiselerin bireylerin dindarlığında olumlu ya da olumsuz büyük etkiler oluşturduğu gerçeğidir. Mesela 17 Ağustos Gölcük depremi üzerine yapılan çalışmalarda toplumun dindarlık oranının büyük değişimler yaşandığı tespit edilmişti.

Ülkemiz 15 Temmuz gecesinde büyük bir travma yaşamıştır. Bu travma diğer doğal hadiselerden çok daha fazla toplumu etkilemiş, pek çok insanın ölümüyle neticelenen büyük bir hadisedir.

Bu darbe olayı yıllarca bu toplumda “dini kimliğiyle öne çıkmış bir yapı” ile ilintili olarak gündeme gelmiş durumda.

Burada darbenin faillerini, nedenlerini tespit ve siyasal bir çıkarımda bulunmak niyetinde değiliz. Ancak ortada lanet bir darbe girişimi var. Bu yapı, toplumun her boyutunu kuşatmış durumdaydı.Darbe sürecinin toplum dindarlığını nasıl ve ne şekilde etkilediğinin tespit edilmesini önemli bulmaktayız.

Bir dönem için Yazar Campanella’nın “Güneş Ülkesi” gibi pek çok insan için dini yaşamın ulaşılamaz idesi idi. (Bizim o zaman da böyle düşünmediğimizi herkes bilir. Biz “ümmetçiliğin” merkeze alınmasını ve Kuran sünnet perspektifinde bir din anlayışını ısrarla savunmaktayız.)

Bilmeyenler için özetlemek gerekirse Güneş Ülkesi, Campanella’nın günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü “ideal devlet hayali”dir. Kimileri için de bu yapı, böyle bir önem taşımış olabilir. Bir başka dini yapının mensupları da kendi oluşumları için muhtemelen aynı kanaati taşıyor olabilirler.

Söz konusu malum yapı dershanesi, okulu, yayınevleriyle  pek çok insanın şu veya bu şekilde kendisiyle yollarının kesiştiği bir yapılanma…

Neticede gelinen nokta “karanlık bir gece”. Ve karanlık gecenin sonunda dinin kendisiyle ilintilendirildiği bir yapı ile birlikte toplumun zihninde “büyük soru işaretleri”… Acaba insanlar vakıf, dernek, cemaat ve cemiyetlere karşı mesafeli olma ihtiyacı hissetmiş olabilir mi?

Herhangi bir kuruma zekat verecek, kurban bağışlayacak insan, “yarın başıma ne gelir?” diye düşünmüyor mu sizce? İşten atılırım ya da hapis cezasıyla karşı karşıya kalırım korkusu yaşamıyor mu?

Okullar açılıyor, üniversite öğrencileri barınma imkanına ihtiyaç duyuyor. Devlet yurduna yerleşemeyen genç kardeşlerimiz, hangi kuruma ait yurt ya da evde barınmaya nasıl cesaret edecek? Hangi vakıf ve derneğin yarın ne ile anılacağından ya da ne ile bu gençleri mağdur edeceğinden emin olabilecekler…

Evinde bulundurduğu, sadece dini olma saikiyle aldığı kitaptan dolayı mağdur olan insanlara mukabil, az okunan bir ülkede kim hangi yayınevinin, hangi dini kitabını almaya nasıl cesaret edebilir?

Kim artık hangi finans kurumuna nasıl güvenecek? Ya da hangi yardım kuruluşuna gönül rahatlığıyla yardım edecek?

Peki basında çok kez okuduğumuz, darbeyle ve bu yapıyla alakasız olduğunu iddia eden hatta ateist olduğunu söyleyen ama herhangi bir nedenle işinden atılan kimseleri dinleyenler, acaba dine ya da dindarlığa nasıl bir bakış açısı geliştirmektedirler?

İşte diyoruz ki araştırmacılar bugün geç kalmaksızın darbenin, “toplum dindarlığına olan etkisini” araştırmalılar. Sağlıklı, bilimsel veriler ortaya koymalılar.

Eğer “olumsuz gelişmeler” söz konusu ise bunun tashihi adına neler yapılması gerektiği geniş katılımlı çalışmalar ile ele alınmalı, tedbirler ortaya konulmalı…

Bu dinin sahibi Allah’tır. Onu yaşatacak olan ve mümtaz din olarak yaşanırlığını ortaya koyacak olan da bu dinin mensuplarıdır…

Yazı: Necmettin Çalışkan

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Travmalar ve Toplum Dindarlığı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir