Yazı:Mehmet ÇARDAK/E. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi
7 Haziran 2015 seçiminin ardından tam 50 gün geçti. Siyasi liderlerin milli iradeye saygısı yok; seçim sonuçları dikkate alınmıyor, Türkiye hâla geçici hükümetle yönetiliyor. AKP – CHP koalisyon görüşmeleri aheste aheste ilerlerken, geçici hükümet şahinleşiyor. F-16’lar Suriye’de IŞİD mevzilerine, Kuzey Irak’ta PKK kamplarını havadan bombalıyor. Eş zamanlı olarak, 16 ilde binlerce polisle teröre karşı 3 ayrı örgüte şafak baskını yapılıyor; yüzlerce şüpheli gözaltına alınıyor.
İçeride ve dışarıda operasyon, Türkiye’de terör ve Ortadoğu’da savaş var. Türkiye iyi yöneltilmiyor! AKP iktidarı 2007 seçimlerinden buyana dış politikada stratejik hatalar yapıyor. Şimdilerde Türkiye; sorumsuz Cumhurbaşkanı, geçicici Başbakan, seçilmemiş Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı, görev süresi birkaç gün sonra bitecek bir Genelkurmay Başkanı ve AKP’li MİT Müsteşarı tarafından yönetiliyor. İçeride ve dışarıda devlet kurmuş terörist örgütlere karşı savaş açıyoruz. Arı kovanına çomak sokuyoruz. Karambola Ortadoğu bataklığına dalıyoruz. Karanlık bir geleceğe doğru gözü kapalı yuvarlanıyoruz. Artık önümüzü göremiyoruz.
AKP bu ülkeyi yönetemiyor! Hiçbir iç ve dış gelişmeyi okuyamıyor. Dünyada ve içeride her olaya yabancı kalıyor. Karşıdaki kim olursa olsun, bir başka ülke, yerli yabancı bir terör örgütü, sivil toplum, onları anlamak yerine, AKP’den gelen ilk tepki, suçlama, yalanlama, hakaret ve ardından saldırı oluyor. Hiçbir görevli sorumluluğunun gereğini yerine getirmiyor. Bir felaketten diğerine sürükleniyoruz. Şu anda bu yaşadığımız şartlarda AKP’nin çoktan hükümetten ayrılması, yeni hükümetin kurulması gerekiyor ama Türkiye yeni bir seçime sürükleniyor. Türkiye’yi seven yok; parti liderleri şahsi ve parti çıkarlarını ülke çıkarlarının üstüne çıkarıyor!
İşte ortada, AKP bu ülkeyi yönetemiyor; yönetemediği gibi, iç ve dış politikasıyla başımız beladan kurtulmuyor. Bazen maden ocağı, bazen canlı bomba, bazen asansör, bazen mevsimlik işçi, katliam ve cinayetler seri halde birbirini izliyor. Ayrıca rant ve yolsuzluk sarsıntıları ile huzur ve güvenini çoktan yitiren ülke, maalesef gözümüz önünde ikiye bölünüyor. Suruç katliamı, çoktan taşmış olan bardağı paramparça ediyor.
AKP BU ÜLKEYİ YÖNETEMİYOR!
Türkiye saraylardan, köşklerden, camilerden verilen sorumsuz direktiflerle ateşin içine sokuluyor. Sorumsuz Cumhurbaşkanı’nın başkanlık ve halifelik hayali yüzünden, modern ve güçlü Türkiye’yi Ortadoğu İslam ülkesine döndürdüler.
Gerçekler ortada; bu ülkede insanlar domuz ağıyla öldürülüp, mezar evlerine gömüldüler. Libya’yla, Pakistan’la, Afganistan’la, vizeleri kaldıranlar, bu ülkelerden 30 bin silahlı ruh hastasının elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’ye gelmesini sağladılar. Vizeleri kaldırdık ayağıyla ülkeyi köktendinci militan yatağına çevirdiler.
İran ajanı mıdır, Muhaberat tetikçisi midir, kim olduğuna bakmadan, ne idüğü belirsiz iki milyon mülteciyi, pasaportsuz kimliksiz insaniyet namına memlekete soktular. Çoluk çocuk, parsız pulsuz demeden, yüz binlerce Suriyelinin istedikleri şehre gitmelerine göz yumdular.
Türk bayrağı indirilirken, Atatürk heykelleri yıkılırken gıklarını çıkarmadılar. Atatürkçülere ‘terörist holigan’ diyen teröristleri tanık, Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarını sanık yaptılar. Hayatını terörle mücadeleye adamış pırıl pırıl subayları, generalleri, amiralleri, fuhuşçu, casus, darbeci, terörist diye hapse tıkadılar.
Koalisyon ortaklarını ‘paralelci’ diye suçladılar. Kendilerine biat etmeyen savcılara ‘çete’, hâkimlere ‘vatan haini’ dediler. Yolsuzluklar üzerine giden polislere ‘haşhaşi’ olmakla yaftaladılar. Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinde orduyu, yargıyı, emniyeti darmadağın ettiler. Son yıllarda memleketi ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ haline getirdiler. Türkiye’yi yönetemediler!
YA EKONOMİK VAATLER…
Halen Türkiye’yi yöneten, müstafi ve geçici 62’nci hükümetin vaatlerini hatırlamakta da fayda var: Enflasyonu düşürmek ana hedefleriydi ama 2004 yılından sonra bir arpa boyu yol gidemediler. Onbir yıldır enflasyon aynı yerde direniyor, namerdi bir türlü düşüremediler.
Büyüme hızlanacak diyorlardı ama hangi büyüme? Son elli yılın ortalaması yıllık yüzde 5 iken, büyümeyi yüzde 3’ün altına indirdiler. Güya cari açık azalacaktı. Petrol takla attığı, fiyatı yarıya düştüğü halde cari açık hâlâ artıyor! Ürettiğimiz her malın girdisinin ortalama yüzde 70’i ithal mallardan karşılanıyor. Türkiye büyüyemediği halde yine de cari açık düşmüyor.
Faiz ‘sebep değil sonuç’ deseler de bir türlü düşüremediler. Ülke ekonomisini adam gibi yönetemediler, faizi geriletemediler. İşsizlik oranı yüzde 5’e düşürülecekti, şimdilerde ise gerçek işsizlik yüzde 10 seviyesinde seyrediyor. Vergi tabanı genişletilemiyor. KDV ve ÖTV ile alabildiğine adaletsiz, dolaylı bir vergi sistemi ile dar gelirlilerin; emekçilerin, emeklilerin, çiftçilerin, küçük esnafın, sanatkârın iflahı kesiliyor.
Harcanan her kuruşun hesabı verilecek diyorlardı. Kuruştan hatta milyonlardan vazgeçtik, milyar dolarların nereye gittiği belli değil. Hesabı verilecek yolsuzluklar bir yana, son 12 yılda örtülü ödenekten yapılan harcamaların toplamı 8 milyar 152 milyon TL’yi buldu bile. Şu örtü kaldırılırsa altından neler çıkar acaba?
AKP ülkeyi inşaat, yol yaparak kalkındırabileceğini sanıyor ama olmuyor. Buna rağmen koalisyon, hâlâ AKP ekseninde dönüyor. AKP-CHP koalisyon görüşmeleri gecikiyor. Türkiye’de, sorumsuz Cumhurbaşkanı ve MHP liderinin seçim düşüncesi ve isteği yüzünden algı operasyonları yapılıyor, kaos ortamı yaratılıyor. Açıkçası AKP, iktidarı bırakmak da Türkiye’nin yönetimini diğer partilerle paylaşmak da istemiyor. AKP, tek başına iktidarda kalmak istiyor!
VATANDAŞIN VERGİSİYLE HOVARDALIK
Haziran ayında hem Cumhurbaşkanlığı’nın hem Başbakanlığın harcamaları önemli oranda artış göstermiştir. Geçen yıl Haziran ayında Başbakanlığın harcaması 16.3 milyon lirayken, bu yıl 331 milyon liraya yükselmiştir. Cumhurbaşkanlığı’nın harcaması ise Haziran’da 11.4 milyon liradan 54.3 milyon liraya çıkmıştır.
Geçen yıl Ocak-Haziran ayları arasında Cumhurbaşkanlığı’nın yaptığı harcama 79.8 milyon lirayken, bu yıl aynı dönemde harcama 131.2 milyon lira olmuştur. Başbakanlığın ilk altı aylık harcaması ise geçen yılki 486.7 milyon liradan 1 milyar 170 milyon liraya çıkmıştır.
Cumhurbaşkanı’nın da Başbakanın da harcadığı bu paralar evlerinden alıp getirilmemiştir, babalarından da miras kalmamıştır. Bu paralar vatandaşın parasıdır, vatandaşın vergilerinden oluşmaktadır. Ancak bu paranın nerelere harcandığına dair vatandaşın hiçbir bilgisi yoktur.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bu yılki harcamaları geçen yıla göre neden bu kadar artmıştır? Bu paralar nereye harcanmıştır acaba? Sözcü’den Özlem Gürses’e röportaj veren, Ortadoğu’yu en iyi bilen Gazeteci Hüsnü Mahalli, bu harcamalara ilişkin ilginç şeyler söylüyor. Mahalli, “…IŞİD, Nusra, Özgür Suriye Ordusu ne kadar örgüt varsa, hepsinin ofisleri var burada, otellerde krallar gibi yaşıyorlar, örtülü ödenekten paralar aktarılıyor” diyor. Ama örtülü ödenekten yapılan bu harcamaları Meclis bilmiyor, vatandaş bilmiyor!
Gerçek şu ki, Cumhurbaşkanı da Başbakan da millet parasıyla hovardalık yapıyor. Yine Mahalli’nin açıklamalarına göre; 9 Haziran 2011’den beri Mısır’dan, Tunus’tan, Suriye’den, Libya’dan Türkiye’ye getirilen bu örgütlerin liderleri, üyeleri Türkiye’ye giriyor çıkıyor, telefonunu, donunu, pantolonunu, yemeğini, çikolatasını, her şeyini buradan alıyor, yaşıyor, geziyor! Masrafları da vatandaşın ödediği vergilerden, emeklilerin maaşlarından yapılan kesintilerden karşılanıyor!
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Cuma sabahı Suriye’de IŞİD’e, Cuma gecesi Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı başlattığı karadan ve havadan operasyonlar için milyonlar harcanıyor. Sorumsuz Cumhurbaşkanı’nın başkanlık ve halifelik hayalleri, seçim düşüncesi, müstafi ve geçici hükümetin dış politikadaki stratejik kararı Türkiye’yi tehlikeye atıyor. Ancak Türkiye’nin hatalı yönetilmesini bedelini vatandaş ödüyor.
Allah vergi ödeyen bu asil ve fakir milletin yâr ve yardımcısı olsun!
