featured

Türkiye’nin Avrupa Birliği Serüveni

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mustafa Kemal Üniversitesi Avrupa Öğrenci Topluluğu tarafından “Türkiye-AB İlişikleri” konulu konferans düzenlendi. Atatürk Konferans Salonu’nda gerçekleşen programda Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haydar Çakmak konuşmacı olarak katıldı.

 AB EKONOMİK OLARAK AVANTAJ SAĞLIYOR

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin 1959’dan beri Türkiye’nin gündemine oturduğunu ve o gün bu gündür Türk dış politikasının büyük bir bölümünü teşkil ettiğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Çakmak, 11 yıldır AB ile ilgili konuşmalar yaptığını ve projeler hazırladığını belirtti. 1957 yılının Mart ayında o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak kurulan birliğe Türkiye’nin 2 yıl sonra başvurduğunu söyleyen Çakmak başvuru gerekçelerini ise şöyle aktardı: “Türkiye o dönemde ekonomik sıkıntılar yaşıyordu ve birliğin ekonomik avantajından yararlanmak istiyordu. Batılı ülke olma ihtiyacı duyuyorduk ve Yunanistan’ın bizden 15 gün öce birliğe başvuru yapması gibi üç ana nedenden dolayı başvuruda bulunduk. Zira Türk-Yunan dış politikalarında yazılı olmayan bir kural vardır. Yunanistan herhangi bir yere başvuru yaptığında Avrupa içinde veya dışında Türkiye de hemen gidip başvuru yapar. Türkiye bir yere başvuru yaptığında Yunanistan hemen başvuru yapar.”

“DARBELER İLİŞKİLERİ SEKTEYE UĞRATTI”

Avrupa Birliği (AB)’nin Türkiye’ye önemli kazançlar sağladığına vurgu yapan fakat Türkiye’nin ilişkilerin devamını getiremediğini kaydeden Çakmak, “1959’da başvuru yaptık 1960’da askeri darbe oldu. Dolayısıyla Avrupa Birliği (AB), Türkiye ile olan ilişkilerini dondurdu. 1971’de askeri muhtıra oluyor arkasından 1974’de Kıbrıs savaşı yapıyoruz. 1980’de tekrar askeri ihtilal yapıyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin AB ilişkilerine baktığımızda darbeler ilişkileri sekteye uğrattı.” dedi.

“AVRUPALI NASIL OLUNUR?”

Bunların yanı sıra AB’nin temel bir prensibinin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çakmak, AB’ye tam üye olma şansı olan ülkelerde; demokrasinin, hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğünün olmasının zorunlu olduğunu kaydetti. Konuşmasını “Avrupalı nasıl olunur?” sorusu üzerinden sürdüren Çakmak, doğuştan elde edilen kazanımlar ve sonradan kazanılan değerlerle Avrupalı olunacağını dile getirerek doğuştan gelen kazanımların Roma ve Greek kültürünün yanında Hristiyanlıkla olacağını sonradan elde edilen değerlerin ise demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle gerçekleşebileceğini ifade etti.

Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Veysel Eren ise Türkiye-Avrupa ilişkilerinin tarihinin oldukça eskiye dayandığını belirttiği konuşmasında şunları söyledi: “ İlişkiler Cumhuriyet’le sınırlı değil. Türkiye Avrupa ilişkileri Osmanlı’dan itibaren devam eden bir süreci içine alıyor. Fakat Avrupa Birliğine üyelik süreci de hatırı sayılır bir tarihi birikime sahip. Belki de diplomasi tarihinde en uzun sayılabilecek bir süreç olarak değerlendirilebilir. 50 küsur yıldan beri devam eden bir süreç.”

Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde birçok boyutun bulunduğunu bildiren Eren, “Ekonomik boyut öncelikle öne çıkan boyutlardan birisi ama bunun yanı sıra özellikle demokrasi konusunda, insan hakları konusunda ve teknolojik dönüşüm konusunda birçok alanda bizlere katkısı olan ilişkiler süreci olarak değerlendirilebilir.” dedi.

Avrupa Öğrenci Topluluğu Başkanı Mustafa Atmaca da topluluk olarak 2004’den bu yana faaliyetlerini sürdürdüklerini belirterek, “Ulusal ve uluslararası alanda birçok çalışma yapmış bulunmaktayız. Bu konferansımızla da Türkiye AB ilişkilerinden bahsederek konuyu güncel tutmayı amaçlamaktayız.” diye konuştu.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Türkiye’nin Avrupa Birliği Serüveni

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir