featured

Bu Manşet Haberler Unutulmamalı

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Nihayet, son 14 yıl nasıl bir tutum içinde oldukları tereddütsüs ortaya çıktı. İnanın kısa bir süre sonra bu haberler inkar edilecek. Bu haberler öyle anlatılacak ki, bu olayları yapanlar veya göz yumanlar veyahut ta, yardım edenler, kandırıldık, bilemedik gibi yapılmaması gerekli sözlerle ihanetlerini örtmeye, bastırmaya, hatta yapılan eksikliği başkalarının üzerine atma alışkanlıklarını yinelerler. Temize çıkarlar. Bunlar olur. Olmaması lazım gelen şey sade vatandaşın bu manşet haberleri belleğinde saklamasıdır. Unutmayarak, gereğini yapmasıdır.

Onun için, ben bu yazımı sadece bir gazete de manşet haberini sıralayayım ki, demesinler, biz böyle bilmiyorduk. İşte manşet haberi;

12.Eylül.2015 günlü “bugün” gazetesinde manşet haberde: “ Uyardık kimse dinlemedi şimdi halk örgütün kucağına itiliyor” başlıklı haberde  Cizre spor ve Habur işadamları Derneği başkanı Ali Bingöl 8 gün sokağa çıkma yasağı uygulamaları karşısında;

“1- Mahkemeler kurulurken devlet görmezden geldi. Devletin örgüte yönelik faaliyetleri çözüm süreci ile sonlandırıldı. Mahkemeler kuruldu. İnsanlar öldürüldü. Buna devlet göz yumdu. Silah taşıyanları görmezden geldi.

2- Asker yerine davul zurna ile gençler dağa uğurlandı. Gençler askere değil. Davul zurna ile dağa gönderilmeye başlandı. O zaman uyardık. Ama kimse dikkate almadı. Halka güvenebileceği bir devlet olmadığı hissedilmesine gayret gösterildi.

3- Kobani olaylarında her yer yakıldı, müdahale edilmedi. Kobani olaylarında, bankalar, devlet daireleri, Kuran kursları yakıldı. Devlet müdahale etmedi. Bu gün o olayların %1’i yaşanmıyor ama ilçede OHAL ilan edildi.

4- Kocaman kaya parçaları, taşlar Cizre’nin içine taşınıp binlerce sokak kapatılırken niye engellenmedi. Cizre’de binin üzerinde sokaktan 15 tanesi kapalı. Bu sokaklara  barikat için yüzlerce kamyon kaya taşırken niye engellenmedi. Devlet şimdi 15 sokak için 150 bin insanı cezalandırıyor.

5- Vatandaş örgütün kucağına itiliyor. Millet bebeklerine süt yerine  şekerli su veriyor. Cenazeler yerde kaldırılamıyor. Kokudan şehrin içinde durmak mümkün değil. İşadamları süt, su, çocuk bezi göndermek istedi yardımlar Cizre’ye sokulmadı. Halk örgütün içine itiliyor.” İfadelerini kullanmıştır.

Bu acı itiraf karşısında insanın ne demesi gerektiğini kestirmek, çok zor. Desek ki: Bu güne kadar, yukarıdaki eylemleri yapanları görmezden gelmek “ vatana ihanettir” yanlış olur mu? Çok mu ağır olur. Peki desek ki “ çözüm sürecinin anlaşmalı bir maddesidir, mecburen buna uydular” Bu böyle olduğunu kabul etsek yine de yapılan işler affedilecek türden görülmüyor. Çünkü: Dış güçler yumuşak bir karın bulmuş yıllarca kaşıyıp duruyor. İsteği bir Kürt devleti kurulmasıdır. Bunu artık biliyoruz. Biliyoruz ama, Orada yaşayan bölge halkı, ayrı bir devlet olmak istemiyor. Bu terör örgütünün yaptıklarını tasvip etmiyor. Bölge halkı istemedikçe AKP iktidarı “ çözüm “ süreci, analar ağlamasın söylemi ile adeta Kürt devletinin bir an önce kurulması için; Soğanın katmanları gibi kat kat olan katları aça aça soğanın cücüğüne geldiler. Yörenin halkına ulaşmak için kat kat olan değerlerin üzerinden giderek o bölgenin insanını zalim örgütün içine kucağına atmıştır. Eziyet değneğini üzerlerinde gezdirerek kendi emellerine ve dış güçlerin emellerine ulaşılması için manşet olan haberlere bile aldırış etmeyen tutum içinde olunması gerçektende sözün bittiği yerdir. Çaresi sandık ve bileşmektir. Ben diyorum şartsız birleşmek. En güzelidir.

Barış sürecinin olmasını herkes ister. İster de kardeşim görüşmelerde ne konuşulduğunu, nelerin verileceği bilmek ister. Burası demokrasi ile, Laik bir düzenle yönetiliyor. Şayet görüşülecekse anayasamzda, yürürlükteki yasalarımızdaki uygulamalarda bir mağduriyet varsa oturulur konuşulur, sorun giderilir. Yoksa “ açılım “ diyerek bir terör örgütünün güçlenmesine göz yumarak bölge halkını tedirgin ettirmeye, evini yerini terk ettirmeye, onur ve şerefini yerlere atılmasına zemin hazırlamaya kimsenin hakkı yoktur.

Yapılması gerekli olan yumuşak karın olarak görülen azınlık gibi, mağdur gibi gösterilen et kemik gibi olduğumuz, kardeşlerimizi, amcaoğullarımızı kürt kardeşlerimizin yumuşak görenlere karşı birlik olduğumuzu, yumuşak karının serleştiğini böyle bir sorun olmadığını dedirtmek, bu kanla yoğrulan cennet vatanımızı dış güçlerin inadına güçlü tutmak herkesin görevidir. Çünkü gideceğimiz başka ülke yoktur.

Ben bu konuyu şiirleri ve sohbetleri, ile beslendiğim. Hatay’ımızın yetiştirdiği  değerlerden olan Arif COŞKUN’un “ Arif COŞKUN ve Kitapları Dışında Kalan Şiirleri “ adlı 2001 yılında Antakya’da  Dr. Hayriye Topçuoğlu’nun yaptığı araştırma sonucunda ortaya çıkan eserin 117. Sayfasındaki VATAN ŞİİRİ: Okuyucularıma sunmak istiyorum.

“ Yıkılmaz bir kaledir gücümüzün eseri

Tanrı layık kılmıştır ancak bize bu yeri

Parçalansa kainat, kalsa kemik bir deri

Bu vatan bir bütündür. Bekçisidir Türk eri “

Kelimeleri inci gibi dizerek onlara anlam kazandırmada maharetli olan büyüğümüzü, bu vesile ile anmış olduk. Kendisinden Allah razı olsun. Mekanı cennet olsun. Derken gazete manşetlerini tekrar hatırlanmasını ona göre hareket edilmesini diliyorum.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Bu Manşet Haberler Unutulmamalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir