featured

CHP’den nefreti etmeyi terk etmek lazım

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CHP, devleti kuran parti olarak bilinir. Devleti kuran partinin demokratik seçimlerle arası hiç hoş olmadı. Yani CHP, cumhuriyet- demokrasi ikileminde hep cumhuriyet dedi ve demokrasiyi sürekli aşağıladı. CHP’ye göre varsa yoksa cumhuriyet. Cumhuriyet dedikleri de laikçi cumhuriyet. Laik cumhuriyeti korumak için her şey meşru. Sivil vatandaşlara (Dersim) ölüm, sürgün ve hapsedilme bile cumhuriyet uğruna meşru görüldü. Askerler darbe yaparlarken bir gözleri daima CHP’de idi.

CHP, sağ olsun, cumhuriyet- laiklik- irtica üçgenini hep dillendirdi. Darbeci askerlerin büyük çoğunluğunun CHP ile ortak düşüncelere sahip olduklarını söylemek mümkün. Hal böyleyken CHP bir siyasi parti olarak demokrat görünmek zorundaydı. Hem darbe ile beraber hareket et, onlar gibi konuş hem de demokrat geçin.

Nasıl?

Bunun da formülü “demokrasi ama” ile başlayan darbe güzellemeleriydi.

Katliam- darbe- baskı ve halkı aşağılama ile özdeşleşmiş bu partinin önünden geçmek bile caiz değilken ona oy vermeyi geniş toplum kesimleri düşünemezdi. CHP’ye oy verenler ise toplumun şöyle- ya da böyle mağdur edilmiş bazı kesimleriydi. Bu yaman çelişki üzerinde önceki yazılarımda durmuştum. [Tekrara lüzum yok lakin CHP’ye oy veren herkes CHP’nin olumsuz kimlik ve sicilini desteklemek için oy vermiyor]

CHP bu kadar kötü mü?

Evet

Ancak CHP zaman zaman demokrasiye de göz kırptı.

Merhum Ecevit ve Baykal başarısız dememeler yaptılar, olmayınca da vazgeçtiler. Çünkü laikçiliği CHP’den ayırdığınızda geriye kalan şey CHP değil.

Sevimsiz- darbeci- yasakçı bir CHP geçmişte iktidar olamadı günümüzde ve gelecekte de olamayacak.

**

CHP’nin rotası Kemal Kılıçdaroğlu ile değişti. Toplumun geniş kesimi bu değişime inanmıyor.

CHP’nin değişmesi zor ama imkansız da değil.

Kılıçdaroğlu kim?

O, CHP’nin kutsadığı Dersim katliamı mağdurlarından biri.

Ailesi perişan edilmiş, kendisi de bu perişanlıktan ziyadesiyle nasiplenmiş. O, CHP’nin kutsal kabul Dersim katliamını onaylamadığını imkanlar ölçüsünde dile getirdi. Stockholm Sendromuna tutulmuş değil yani.

Dersim, içinde kanayan bir yara Kılıçdaroğlu’nun.

Sakin kişiliği ile CHP’yi eski kimliğinden kurtarmak için ciddi adımlar attı.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermesi üzerinde dindar- muhafazakar ve liberal çevreler hiç durmadılar. Halbuki İhsanoğlu’nun CHP tarafından aday gösterilmesi, resmi ideolojinin fiilen bitmesiydi. CHP nefreti gözleri kör ettiğinden bu olumlu ve hayati gelişme görmezden gelindi.

İhsanoğlu’nun babası, cumhuriyet rejiminin barındırmadığı biri. Hilafet ve Saltanat taraftarı olarak bilinen ve lanetlenen adamın oğlunu aday cumhurbaşkanlığına aday gösteren bir CHP, yüz yıllık bir özrü fiilen dilemiş oldu. Resmi ideolojiye bundan daha büyük darbe olur muydu?

Dedik ya CHP nefreti…

Ekmeleddin İhsanoğlu CHP zihniyetinde biri olsa, yazdıklarımın hiçbir anlamı olmazdı.

Bu kadar mı?

Değil tabi. Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, Mansur Yavaş’ı Ankara’dan aday gösterdi. Hatay ve Çorum gibi yerlerde Ülkücü olarak bilenen adaylarla seçimlere girdi. Üstüne üstlük Bozkurt işareti yapmaktan bile çekinmedi.

Bekaroğlu gibi CHP’yi esastan eleştiren birini de kendisine yardımcı yaptı.

Daha ne yapsın?

CHP, eski CHP değil, Kılıçdaroğlu ayakta kaldığı sürece bu böyle. Kılıçdaroğlu, demokrasi- insan hakları ve demokratik siyaset konularında samimi bir lider.

CHP nefretini bir tarafa bırakıp hem Kılıçdaroğlu’nun hem de ülkenin önünü açalım derim.

NOT: CHP, iktidar ortağı olursa, bundan en fazla mağdur olacaklardan biriyim. Kılıçdaroğlu iyi bir lider olsa da partisi militanlarla dolu. Gerçi iktidara gelen her partiyi ilkin militanlar istila eder. Benim köşem yaz köşesi değil muhalefet köşesi.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
CHP’den nefreti etmeyi terk etmek lazım

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir