featured

Geleceğimiz Çocuklarımız İçin

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Okullarımızda yetişen çocuklarımızın sağlıklı iyi ve doğru bir eğitim alması gerekir. Peki sağlıklı, iyi doğru bir eğitim verebiliyor muyuz? Çevresi yüksek duvarlarla çevrilmiş, olmadı bu duvarların üzerine dikenli tel çekilerek en az onüç metre yüksekliğe ulaşan, adeta açık bir hapishaneye dönüşen okullarımızda? Bu soruyu 100 öğrenci velisine sorsak ben öyle zannediyorum ki, 80’ i hayır der. Hayır der demesine de  doğrusu için bir şeyler yapmak istemez veya yapmaz. Devamlı olarak bu işleri oldum olası devletten beklemişizdir. Hiç niçin böyle oluyor diye sorgulama gereği duymamışızdır.

Okulların okul aile birliği üyeleri bir olaydan etkilenmiştir. Duvar yükseltilsin. Yükseğe çıkan, kaçan gençlerin engellenmesi için tel çekilsin demiştir çekilmiştir. Bunun hiç eğitim yönüne bakılmamıştır. Yani mekanların çeşitlerini çoğaltalım, bu sokakta ki olumsuzlukları önleyelim şeklinde meseleye yaklaşılmamıştır ki bazı şeylerimiz eksik olmuştur, yanlış olmuştur.

Onun için bu yazımda eğitim mekanlarının kapağını açmaya çalışacağım.

Hatay’ımızın, hiçbir okulunda veya okulunun bahçesinde kapalı spor salonu, konferans salonu gibi mekanlar yoktur. Peki böyle mekanlar çocuklara ne gibi kazanımlar sağlar.? Eğitime ne katar.? Bir bakalım.

Bir kere  “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” Öz deyişi için gerekli. İkincisi sağlıklı yaşama çocuk yaşta kavuşmanın alışkanlığını kazanır. Futbol dahil, sporun her türlüsünde yetenekli gençlerimizin yetişmesi için, değerlendirilmesi ve ortaya çıkarak kendini göstermesi için bir fırsat olur. Kendine güveni gelir, dostluklar sağlam arkadaşlıklar, özlediğimiz insani ilişkiler gelişir. Böylece Uluslar arası spor alanlarında herhangi bir başarı elde edememenin ezikliğini yaşamamış olduğumuz gibi ekonomik bir sektör haline gelmemizde bir vesile olur. Gençlerimizin başarıları bizi gururlandırdığı gibi sağlıklı düşünen insanımız çoğalır. Ayrıca gençlerimiz buralarda vakitlerini değerlendirirken kötü alışkanlıklardan da uzak olur. Spor yaptığı takım arkadaşlıkları ve sporcularla birlikte beraberlikte yaşamanın hazzını keyfini çıkararak kendilerine güven gelir.

Ben bu işleri başarırım diyerek derslerinde de başarılı olmak için çalışır. Böylece çalışan başarılı gençlerimizin sayısı çoğalır. Çok başarılı gençler arasından seçim yapmak en iyisini seçme yarışını kızıştırır ki bu da dünya starlarının Türk gençlerinden çıkmasına neden olur. Böylece kendi reklamımızı kendimiz yapmış oluruz. Yeni bir sektör doğar. Nasıl ki Brezilya futbolda bu sektörü eline geçirmişse bizde buna ortak olabilir veya daha başka spor dallarında marka oluruz. Türk genci yeteneklidir. Fırsat verildiğinde dünya markası olma  misyonuna sahiptir inancındayım.

Bu güzelim amaca ulaşmak inanın çok zor değil. Yatırımların planlandığında bu yıl okul yerine okullarımıza spor ve konferans salonları için yatırım yapacağız. Deyiverdiğimiz zaman bu olur.

Konferans salonları okullarımızda hangi işlevlerin yapılmasına neden olur. Bir kere Yeni müfredat programlarının etkinlikler ve projeler üzerinden yapıldığını daha önceki yazımda belirtmiştim. İşte bu salonlarda diğer sınıf ve okulların ayrı, ayrı şubelerinde üretilen aynı öğrenme alanının davranışlarının kazanıma dönüşmesi için yapılan etkinliklerini ve projelerini karşılaştırarak bir birlerinin yaptıkları ürettikleri yeni buluşlardan etkilenerek kendileri de daha iyi daha çok günlük yaşamımızda kullanacağı araç ve aletlerin yapımına üretilmesine bir zemin hazırlamış olacak.

Böylece belki de marka olacağız. Daha doğrusu marka olmada fırsat vereceğiz gençlerimize. Onlarda bu fırsatı değerlendirecekler. Ne güzel olacak değil mi? Olmaz mı dersiniz. Bana göre çokta güzel olur. En güzel etkinlikler yetenekler yarışmadan geçer. Peki yarışma olmazsa en iyisini bulmak mümkün olur mu? Olmaz . Önceleri bilgi yarışmaları yapılırdı. Spor yarışmaları, konferanslar yapılırdı. Şimdi yıl sonu projeleri parkta anlamsızca sergilemek, bilemiyorum kime ilham veriyor. Kaç proje uygulamaya geçmiş. Geçemez çünkü amacı göstermelik, uygulamaya yönelik değil.

Oysa ki projelerin yarışması, etkinliklerin sergilenmesi, gibi mekanların çoğalması ile yaygınlaşacak bu faaliyetlerin ekonomimize de katkısı olacaktır. Bu icatları diyeceğim. ( Proje yerine belki daha iyi anlaşırım.) İş adamlarımız sanayicilerimiz görür. Bunları üretime geçirerek insanlığın hizmetine sunarak yeni bir iş alanı oluşur. İşsizliğe de bir fayda olur.

Benim bir yeğenim Antakya Sanat Okulunda okurken Bilgisayar alanında bir program yaparak Türkiye genelinde yapılan bir yarışmaya katıldı. Yarışmada dereceye girdi inanın bu gencin hayatı değişti. Kendine geldi. Kendine olan güven duygusu üst seviyeye gelince de piyasaya yönelik iş yapmaya başladı şu anda piyasaya bir yılda 40-50 bin Tl. iş yapıyor kendisini çok güzel geçindiriyor. Ne kadar güzel değil mi?

Bu örnekten hareket ederek böyle kendine güven duyan gençlerimizin çoğalması inanın onlara verilecek küçük fırsatlardan geçer. Diye düşünüyorum. Dünya görüşü değişir. Kendini idare edenlerin nasıl olmasını daha iyi anlayarak, yorumlar. Sonuçta da demokratik hakkını arayan nesil olur. Şimdi tam da burada 11 yıl tek başına iktidar olan bu hükümet bunları bilmiyor mu? Dersiniz. Bal gibi bilir ama işine gelmediği için bu süre içinde bu tür politikalara kapısını kapatmıştır. Varsa yoksa içinde bilgi bulunmayan ancak, bilgiyi bulma yolu diye boyalı sözlerle oyalayan politikalar. Yazık değil mi? Bu Geleceğimiz dediğimiz çocuklara. Tabi işlerine geliyor. Gençlerin kendi özgüvenlerini bularak sağlam karakterli yetişmelerini önlemek. Öyle ya  eğriyi doğruyu ayırt edici nesil gelir de idareye geçerse kimlerin işi kırılır bir düşünelim. Bu zihniyetin işine yarar mı?

Evet düşünün yetişen geleceğimiz çocuklarımız kaliteli seçkin başarılı, kalifiye eleman olursa memleket yönetimine gelince yapacakları da o kadar başarılı olmaz mı?

Onun için inşaat programlarının yapıldığı şu zamanlarda, başta Sayın Valim ve Encümen üyelerim olmak üzere bürokrat kardeşlerime sesleniyorum. Bu yıl derslik yapma yılı olmasın. Bu yıl spor tesisleri ve laboratuarlar, konferans salonları etkinlik mekanları yapımı yılı olsun. Bu tür hizmetlere öncelik verelim. Verelim ki, sağlıklı düşünen kendine bir çıkarım sağlayan, kendine yeten toplumuna faydalı olan tüm dünyaya marka olan gençler yetiştirmesine vesile olalım. Olalım ki geleceğimiz evlatlarımız başka ülkelerde zayi olmasın. Olalım ki dünya düzenine kendileri yön versin. Yönetilmesin yönetsin. İnsanca barış ortamı içinde dünya yaşamının olması için katkı da bulunsun.

Okyanuslar Ötesinden Ülkelere demokrasi getireceğim diye ortaya atılan dünya devi gibi kendini gösteren devletlere, inanıyoruz ki alternatif tek Ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Türk İnsanıdır. Çünkü Türk insanında lazım olan cesaret, üstün zeka, çalışkanlık, dolayısı ile başarı onun “ Asil kanında mevcuttur.” İnanıyorum. Güveniyorum…..

Saygılarımla.19.02.2013

İsmet BOZOĞLAN
Emekli İlköğretim Müfettişi

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Geleceğimiz Çocuklarımız İçin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. destekliyorum

    Cevapla
  2. 21 Şubat 2013, 14:57

    Değerli Hocam!
    Bugün maalesef Atatarük’ün işaret ettiği manada bir gençliğe sahip olduğumuzu söyleyemiyoruz. Bunun sebeplerinin başında cumhuriyeti Türk gençliğine emanet eden Atatürk’ü yeterli bir şekilde tanımamak, milli ve manevi değerlerimizden uzaklaşmak ve millet olma şuurunu gözardı etmek gelmektedir.
    bugün Atatürk’ün yolunda olduğunu iddia edenlerin unutmaması gereken bir gerçek vardır ki, o da şudur: Atatürk, Türk milletini ve Cumhuriyeti’ni vicdanlı, sağduyulu, güzel ahlaklı, dindar, çağdaş, ilerici, vatansever, milleyetçi, itaatli, kişilikli bir nesle emanet etmiştir. Bu nesli yetiştirmek kendisini Atatürk yolunda sayan herkesin birinci görevidir. Bu gençliğin yetişmesi bu görevi üstleneceklerin çalışmasına, azmine ve şevkine bağlıdır.
    21. yüzyılda Atatürk’e layık ve ehil olan Türk gençliği bu ulvi hedefe ulaşacak ve tüm dünya gençliğine örnek bir model oluşturacak şekilde eğitilmekte midir?
    Cevabımız elbette ki “Hayır!”dır.
    Anayasamızdan “Türk” sözcüğünü çıkarmaya çalışanların ve milliyetçiğili ayaklar altına alanların Atatürk’e layıkt ve ehil olan bir gençlik yetiştirmesi mümkün müdür?
    Sadece ‘dindar’ ve ‘kindar’ olarak yetiştirilecek bir gençlik, aydınlık gelecek için önemli bir güç, Cumhuriyetin üzerine inşa edildiği tüm değerleri koruyup yaşatacak olan bir kuvvet olabilir mi?
    Kanaatimce, Türk milletinin yaşanan bu gerçekler üzerinde ciddi olarak kafa yormasının ve riske giren ülkemiz için bir çıkış yolu aramasının vakti gelmiştir artık!

    Cevapla
  3. 20 Şubat 2013, 09:20

    Çok önemli bir konuya değinmişsiniz hocam, okul demek eğitim-öğretim demek dört yanı duvarlarla çevrili binalar demek değiildir. Eğitim dünyamıza ördüğümüz duvarları kaldıralım artık !

    Cevapla