Halkın Sevgisi Olmalıdır

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Bir çıkar beklentisiyle söz verildiyse o sözden daha büyük bir menfaat beklentisiyle cayılabilir, ancak bu kez caymak cezasız kalmayacaktır. Çözüm ise basittir; ya saklanılır ya da yalan söylenir.”Rousseau’nun bu veciz sözü ile günümüze uygun düşen yazıma başlamak istiyorum.

Sayın Başbakanımız “ Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Arnavut, Boşnak, Gürcü, Alevi” söylemleri ile alt kimlik üst kimlik tartışmalarını kamuoyunda başlattı. Bizler o zamanlar ne oluyor derken pek konuyu anlayamadık. Ancak bu söylemlerin sonunun iyi olmayacağını tahmin edebiliyorduk. Derken, Kürt açılımı başladı. Bu açılımları daha başka açılımlar takip etti. Bir türlü tutunamadı neye söz verilerek yapılan bu çalışmalar, oluşturulan gündem pek başarıya ulaşamadı gibi görünürken, “ Türklüğü de ayaklar altına alıyorum” “ Her türlü Milliyetçiliği de ayaklar altına alıyorum” diyen Başbakan Türk kimliği duygusunun harekete geçmesine yol açtı. İpler koptu. Bundan sonrasını İmralı idaresi isteği doğrultuda yürütülmeye başladı. Ziyaretler. Mektuplar. Bu mektuplardaki yenilir yutulur olmayan acı sözler. Derken Sayın başbakan henüz anti zehri bulunmayan “Baldıran zehrini içeceğim” diyerek yeni bir dönem başladı.

“Analar ağlamasın. Silahlar sussun” Sloganı ile artık yeni bir açılım, yeni bir süreç başladı. Bu süreçte; İmralı’nın gönderdiği mektuplar basına sızdı. İsteklerini sıralarken bu isteklerim olmazsa 50 bin silahlı kişi ile gelir savaşırım diyordu. PKK silahlarını bırakıp çekilecekti. Gün verdiler falan gün çekilmeye başlayacağız diyorlar. Türk ordusu bu teröristlerin önünü açmak, belki de daha rahat bir şekilde gitmelerini sağlamak için çekiliyor….

Görüyorsunuz, hepimizin gözü önünde devam eden süreç kabaca böyle olmadı mı? Oldu. Şimdi 63 tane Akil adamlar adı altında insanlar heyetler şehirlere halkın arasına girerek sözüm ona aldıkları görevi yerine getirmeye çalışıyorlar. Süreci bundan sonraki olacakları anlatmalarını isteyen dinleticilerini militan olarak nitelendiren bu sürecin ne getirip ne götüreceğini bilmeyen akiller aslında iki şey yapıyorlar. Belki de bunların görevi bu. Yaptıkları iş kamu oyunda bu güne kadar oluşan sıkışan gerginliği “Gaz” alma olarak yapmaya çalışıyorlar. Birde el altından “ PKK’nın bir parti olarak devam etmesini, PKK’lıların da güvenlik görevlisi olarak normal sivil vatandaş olarak hiçbir şey olmamış gibi “ kabul edilmesi istenmektedir. Tüm bunların yanında, Bakanlıkların başındaki TC’lerin kaldırılması başlatıldı. Tekrar geri kondu falan yalan doğu ve güney doğu illerimizde tamamen TC’ler kaldırılmış durumda. Süreç içinde APO’nun da af edilmesinin gerektiğini, hatta özgür olmalarının gerektiği söyleniyor.

Bu arada Sayın Başbakan bir türlü bu anlaşmanın neye karşılık olduğunu söylemiyor. Barış olduğu zaman iyi olacağını söylemekle yetiniyor. Tek devlet, tek bayrak diyor. Ama inandırıcı olmuyor. Sinirler geriliyor. Baskılar çoğalıyor. Tehditler ve restleşmeler oluyor. İnanmak gerçekten zor. Çünkü Jandarma Genel komutanı bu gidişin sonunun bölünme olduğunu söylüyor. Halk neye kime inanacağını bilemiyor. Belli ki bir şeyler saklanılıyor, yada yalan söyleniliyor. Bu güne kadar BDP’lilerin ve PKK yöneticilerinin her söylediği yerine getirildiğine göre yalan söyleyen veya bu insanlardan sakladığı bir şeyleri olan sayın başbakan gibi sonuca varan halk çözülüp bölünmüştür. Bunun bilinmesini, birilerinin memnun olması için yapılan bu kadar yanlışların karşılığının olacağını gören iktidar her tepkiye oldukça sert hamlelerle bastırmaya çalışmakta, hatta Başbakan başka devletlerin projelerine falan inanmayın derken sanki o projelerden kendiside rahatsız oluyor gibi söylemler geliştirmeye başladı. Çünkü APO ve yandaşları Büyük Kürdistan Devleti Kurma hayalinden vazgeçti demiyor. Silahı bırakacağız demiyor. İran’a Kuzey Irak’a şimdilik çekilerek daha da kuvvetli olarak bekleyeceğiz diyorlar.

Sonuç olarak; Neyin üzerine anlaşma yapılmışsa başbakan Bizzat kendisi anlatmalı ki, o anlaşmaya uygun sürecin devam etmesi gerekir. Aksi halde APO’nun dediği gibi 50  bin kişilik silahlı eşkıya ile savaş başlar. Bilinci ile sürece destek önemlidir. Ancak ,” Savaşları besleyen cesarettir, ama doğuran korkudur.” diyen Aleen bu günleri görür gibi söylemiş. Kralların elde etmeleri gereken servet, halkın sevgisi olmalıdır. Diyerek, hoşça kalın diyorum. Saygılarımla.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Halkın Sevgisi Olmalıdır

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 25 Nisan 2013, 16:49

    Başbakanın “Kürt Açılımı” ve “Barış Süreci”ni ne de güzel özetlemişsiniz Dayıcığım. Ellerinize zağlık. Ancak, AKP’nin amcı; halkın sevgisini kazanmak değil, birkaç kez daha halkın oyunu almaktır!
    Önümüzdeki 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde halk ne yapacak? Şimdilik bilemiyoruz, sabırla bekleyeceğiz ve hep birlikte göreceğiz. Ama bilinen bir gerçek vardır ki, silahlı PKK Terör Örgütü tamamen tasfiye olmadan Türkiye’de barış olmaz. Teröristler ne istediklerini dürüstçe ve açıkça söylüyorlar ama koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin ağzından sürecin işleyişine dair tek bir söz çıkmıyor. Bu barış süreci halkı savaşa sürüklemez inşallah! Tanrı Türkleri korusun…

    Cevapla