featured

Hz. Bayezid-i Bistami’ye Uzanan Adımlar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan doğanın güzelliklerini tanımaya kapısının önünden başlıyor adeta. Çevremizdeki zenginlikleri, tabiatın cömertçe bize sunduğu kaynakları, bulunduğumuz coğrafyada süren yaşam tarzlarını ve farklılıkları, evimizde oturarak bilemiyor elbette. Büyük bir lütuf, büyük bir hediyedir bu topraklar ve üzerinde zenginliği barındırır.         Farklı dinleri ve mezhepleri, hoşgörüyü saygıyı, himayesinde alarak örnek olur dünyaya. Sonuçta medeniyetlerin buluşmasıdır.

 

Bizim için keşfi bekleyen daha binlerce kilometrelik yolun olduğunu bilerek yine yollara düştük. Evet, bugün 17 Kasım 2013 Pazar. Sınırları zorlayacağını bildiğimiz, ama bir o kadar da keyif dolu bir keşif turu bizleri bekliyor. Araçlarımıza binerek Delibekirli Köyü’ne doğru yola koyulduk. Amacımız; üçüncü kez uğradığımız bu köyden başlayıp, Ceylanlı Köyü ve oradan da Hz. Bayezid-i Bistami türbesini ziyaret etmek.

 

Buluşma noktamızdan saat sekizde yola koyulduk. Neşe içinde geçen bir yolculuğun ardından yaklaşık altmış kişiyle öncelikle Kırıkhan, sonrasında Delibekirli. Çamseki Köyü muhtarı Adnan Yayla sağolsun misafirperverliğini bir kez daha göstererek, köyün girişinde karşılıyor bizi. Delibekirli’nin yukarı mahallesi yol ayrımında sözleştiğimiz gibi buluşuyoruz Adnan Yayla ile. Ceylanlı Köyü güzergâhına kadar eşlik ediyor ve yol tarifi sonrasında teşekkür edip ayrılıyoruz.

 

Özellikle yeşilin alabildiğine serpildiği, mevsimine göre her tür Akdeniz meyvesinin yetiştirildiği bir köy Delibekirli. Hele de Kırıkhan ve sonrasında Amik Ovası’na kadar uzanan meşhur Delibekirli Çayı gittiği her bahçeye hayat verir durumda.

 

Yürüyüşümüz yukarı mahallede girişinden, dağa doğru tırmanışımızla başlıyor. Yaklaşık bir kilometre ilerideki Yılanlı Köyü, sonrasındaki Alan Yaylası tabelalarını gördüğümüzde yolun kuzeydoğu sapağından dağa doğru yönleniyoruz. Sağlı sollu bahçesi bulunan evlerin önünden geçerken köy sakinlerinin meraklı bakışları karşılıyor bizi. Bu denli sıcak kanlı ve neşeli insanları görünce, memleket sevdası bir kat daha artıyor.

 

Dağ yolu zorlu, dağ yolu engebeli ve taşlı. Hızımızı biraz yavaşlatıyor ama heyecanımızı asla. Adnan Yayla’nın tarifiyle çıktığımız dağ yolunu nefesimiz yettiği kadar bitirip kendimizi düzlüğe attığımızda, doğu yönündeki Amik Ovası adeta kollarını açmışçasına bizi karşılama hazırlığında. Bu baş döndüren güzelliği seyrederken Vasi Abi telefon ile arıyor ve Kırıkhan’da meşhur ciğer dürüm ziyafeti öncesinde bizden sayı almaya çalışıyor. Kendisinden yol tarifi de alarak ilerliyoruz ancak dürüm yemeyi başka zamana bırakmak üzere anlaşıyoruz.

 

Beş kilometre gittikten sonra, Ceylanlı Köyü’nü yaklaştığımızı anlıyoruz artık. Amik Ovası ile beraber Alaybeyli Köyü ve Bayezid-i Bistami Hazretleri türbesi görünüyor. Hayır Çeşmesi yazan suyun başında bulduğumuz düzlükte kahvaltı molasına karar veriyoruz. Çantamızdakileri sofraya koyup hep beraber yiyiyoruz. Kahvaltı yarım saat sürüyor ama bir o kadar da halk oyunları oynama hevesimiz var. Öncelikle Ankara Karaşar Zeybeği ve sonrasında Sirtaki ile noktalıyoruz kahvaltı molamızı ve yola koyuluyoruz. Bundan sonrası düzlük ve iniş olan bir yol. Hatta asfalt yol Ceylanlı’ya kadar uzanıyor. Taş ocağının yanından geçiyoruz, kamyonlar yanımızdan geçerek yüklerini alıyor.

 

Ceylanlı Köyü nüfus bakımından bile hatırı sayılır bir sayıda. Yaklaşık ikibin nüfusa sahip köyde; sağlık ocağı, İlkokul, taş ocağı, PTT şubesi mevcut. Tarım ile geçimini sağlayan köy sakinleri, özellikle zeytincilik ve hayvancılıkla uğraşıyor. Köyün en önemli sorunları arasında içme suyu şebekesinin olmayışı ve gelir yetersizliği. Köyde çöplerimizi atacak yer arıyoruz ancak bulamıyoruz. Bu denli kalabalık bir köyün çöp toplama merkezinin olmaması da başka bir sorun olarak göze çarpıyor. Beraberimizdeki çöpleri atabileceğimiz çöp konteyneri bile olmaması da ayrı bir dikkat çekici husus. Köy sakinlerine bu sorunu nasıl hallettiklerini sorduğumuzda, ev önlerinde biriken çöpleri dereye attıklarını öğrendik.

 

Bizleri bekleyen araçlarımıza binerek, Kırıkhan-Hassa karayolunda Kırıkhan yönüne doğru yola çıkıyoruz. Çok değil beş kilometre sonrasında Bayezid- Bistami Hazretleri türbesi yüksek bir tepeden “Hoş geldiniz” dercesine bizleri selamlıyor adeta.

 

Hazreti Bistami bazı kaynaklara göre 800 ile 875 yılları arasında yaşamış dönemin erenlerinden. Asıl adı, Ebu Yezid Tayfur Bin İsa Bin Şiruran’dır. Ama annesi ona Tayfun dermiş. Doğduğu yer İran’ın kuzey doğusundaki Bistam kasabası. Bu nedenle Bistami adı ile anılmakta. Bistam şehri Hz.Ömer zamanında fethedilmiş. Bu şehrinde insanlar önceleri ateşe tapanlarmış (Mecusi). Bayezid’in dedesi önemli bir mevkii bulunan tanınmış bir aileden geliyormuş. Hazreti Bistami 875 yılında vefat ettiğinde, kesin olmamakla birlikte mezarı Kırıkhan’daki türbesinde bulunmaktaymış.

 

Türbeye çıkarken merdivenlerin hemen önünde, iki mezar karşılıyor bizi. İnayet Şevki Mursaloğlu ve Reşat Mursaloğlu. Hemen solumuzda ise Hatay Devleti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in oğlu K.Bahir Sökmenoğlu mezarı yer almaktadır. Bu şahıslar, türbenin onarımı ve çevre düzenlemesinde önemli katkıları olmuş.

 

Türbenin üç odası mevcut. Giriş odasında iki mezar bulunuyor. Birinci mezar Hazreti Bistami’nin çobanına, ikincisi ise Mustafa Şevki Paşa’ya ait. Diğer odadaki mezar ise Bistami Hazretlerinin. Üçüncü odayı çile odası olarak kullanmış.

 

Hacı Bektaş-ı Veli’nin şu dizelerine mazhar olan Hazreti Bistami’nin İslam alimleri arasında önemli bir yeri olduğunu bilinmektedir.

 

Âşık olsan Bayezid gibi kendini sat sen,

Vallah billah dünya haram, fırlatıp at sen,

Kanlar döküp gözlerinden geceye kat sen,

Bir lâhza şeytan mülki viran olur.

 

Aslında türbenin bulunduğu tepenin asıl sahibi Darb-ı Sak Kalesi’dir. Türbe, bu kalenin içine konuşlanmış ve kalenin günümüze çok az kısmı sağlam ulaşmıştır. Kalenin Alaybeyli Köyü’ne bakan kısmında bir su kemeri mevcuttur. El Darb, Arapça geçit, yol, Sak ise dağ eteği, vadiye bitişik kısım anlamındaymış. Helenistik döneme ait bu kalenin asıl görevi şimdiki Hassa tarafından gelen akıncıların kuzey geçidine gitmelerini önlemek ve şehri korumakmış. Bizans döneminde Dağlılar veya Çoban Şatosu olarak anılıyormuş. Başka bir kaynakta ise Deyr Bessak yani Yüksek Ruhbanlar evi-Kilise olarak geçmiş.

Türbe ve kale ziyaretimiz, büyük islâm âlimini anlamamız açısından faydalı olmuştur. Gerçekten Hatay ve Kırıkhan için önemli bir alimin yaşadığı bir yer olması büyük bir şans.

 

Yola koyuluyoruz. Yoldayken yine Vasi Abi arıyor bizi. Kırıkhan’ın girişinde yer alan Mesire yerindeki çay bahçesinde ekibimizi çay içmeye davet ediyor. Kent merkezinden mesire yerine geçiyoruz. Koyu bir sohbet ve yürüyüşlerimiz hakkındaki paylaşımlar sonrasında toplu çekildiğimiz fotoğrafı şenlendiriyor Vasi Abi.

 

Yorgun ama heyecan dolu ve mutlu bir şekilde bir yürüyüşü daha güzelliklerle bitiriyoruz. Memleketin her karışı tarih ve doğal güzellik kokuyor ve keşif turlarımız devam ediyor…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Hz. Bayezid-i Bistami’ye Uzanan Adımlar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 Yorum

  1. 11 Mart 2014, 18:18

    Guzel faydalandigim icten bir yazi hos geldin aramiza kardesim. Basarilar diliyorum.

    Cevapla