featured

İnanç Özgürlüğü – Seçmeli Dersler- İmam Hatip Liseleri

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnanç özgürlüğü tartışmaları yaklaşık yüzyıldır bu topraklarda yapılıyor. Tartışma elbette olumsuz bir şey değil. Farklı fikirlerin varlıkları düşünce hayatımız için bir güvence. Ancak inanç özgürlüğü tartışmalarının dayandığı temel, inançlara yapılan baskı.

Dindarlığın gericilik olarak vasıflandırılıp ezilmeye çalışıldığı dönemler hala hafızalarda çok taze. Kıyafet yasağı yüzünden işini- okulunu hatta ailesini kaybeden insan sayısı çok fazla.

İnanç özgürlüğünü kavrayamamış bir avuç silahlı bürokrat, dini değerleri yok etme veya kendi kafalarına göre yorumlamayı ülkenin geleceğine bağlamışlardı. İnsanların neye ve nasıl inanacaklarına devlet karar vermeliydi. İnsan hak ve hürriyetlerine bodoslama dalmak, laiklik söz konusu olunca teferruat bile değildi.

Önemli olan devletti. Devletin ayakta kalması da laiklikle mümkündü. O halde yapılacak şey belli: Laiklik için en küçük tehditleri bile ortadan kaldırılmak. Laiklik için en büyük tehlike dindarlardan gelir. Dindarların ezilmeleri şart. Dindarların ibadetleri, taşıdıkları simge, giydikleri kıyafetler bile laiklik ölçülerine uygun olmalı. Yani görünmemeli.

Bu devletçi ve laikçi yaklaşım ülke siyasetinin yönünü değiştirdi. İpe sapa gelmez metotlarla dindar kesimler devlet eliyle ezildi. Bu açmazdan çıkmanın yolu demokrasi içinde denendi. Ülke dindarlarının bildikleri başkaca bir yol da yoktu. Büyük çoğunluk, kızlarını okul önlerinde ağlatan bir avuç görevliye ses bile çıkarmadı. Beddualara gözyaşları eşlik etti sadece. Dünyanın başka hiçbir yerinde eşine rastlanmayacak bir sabır gösterildi ve asla şiddet düşünülmedi.

**

AK Parti, sorunları demokrasi içerisinde çözme vaadiyle iktidar oldu.

Sünni inanca mensup büyük çoğunluğun sorunları zaman içerisinde çözüldü. Kapanmaya yüz tutan imam hatip liselerine rağbet arttı. Bunda da bir anormallik yok. Sen okul açarsın, isteyen çocuğunu o okula yazdırır.

Dershane ve Cemaat okulları tartışmasına girmeden devam edelim.

**

İmam hatip liselerinin sayıları artırıldı. İmam hatip ortaokulları da açıldı.

İsteğe bağlı olduktan sonra kimsenin itiraz edemeyeceği bir durumdur bu.

İmam hatip liselerinin sayılarının artırılarak bu okullara öğrencilerin zorlandıkları iddiaları can sıkıcı. Lakin bu husus da biraz abartıldı. Zorla imam hatip okuluna kimse kaydedilmedi çünkü. Fakat hiçbir yeri kazanamayan çocukların kayıtlarının direkt olarak imam hatip liselerine yapılması velileri epey zora soktu.

İmam hatip liseleri öğrenci bolluğu yaşarken kalite epey düştü. Aklından imam hatip lisesi öğrencisi olmayı geçirmeyenler bile bu okullara kayıtlarını yaptırdılar. Öğretmen eksikleri ve gönülsüz kayıtlarla imam hatip okulları zora sokuldu.

Buna lüzum yoktu. İmam hatip liseleri eski kalite ve saygınlıklarını koruyabilecek mi? Bunu zaman gösterecek. Zorlama direkt olmasa da yanlış.

Başka bir temel yanlış, seçmesi zorunlu seçmeli din derslerinin ihdas edilmeleri. Bu uygulamayla, din derslerini görmek istemeyen öğrencilere bu dersler zorla okutulmaya başlandı. Zira başka seçecek seçmeli ders olmayınca hemen herkes tarafından okutulabileceği varsayılan din derslerini seçtirmek kolay bir iş.

Din ve zor bir arada düşünülmemeli. Dini değerler, tercih olmaktan çıkarılıp dayatıldığında dini değerler olma vasıflarını kaybedip devlet faaliyetlerine dönüşüveriyorlar.

“Ne kadar dini değer o kadar dindarlık” önermesinin tümüyle yanlış olduğunu biliyoruz. Bilmeyen var mı?

Seçmesi zorunlu seçmeli derslerin bir başka mahsuru, ders saatlerinin sayılarının artmasıdır. 10. Sınıflar haftada 42 saat ders görüyorlar. İki devre olarak hizmet veren okullarda haftanın 3 günü çıkış saatleri 19.10, kalan iki gün 19.50. Üstelik teneffüsler beş dakika.

Bu durumu seçmeli derslerin varlıklarına bağlayanların neler düşüneceklerini düşünmek gerekmez mi?

**

İnanç özgürlüğü konusunda iki farklı yaklaşımın olduğunu ana hatlarıyla ortaya koymuş olduk. Biri dini değerleri görünmez kılmak istiyor, diğeri her tarafta görünmesini istiyor.

Dini değerlerin görünür kılınmalarının veya gizlenmelerinin devlet eliyle yapılması inanç özgürlüğüne aykırı. Laikçiler de dindarlar da, dini hayatın devletten bağımsız yürütülmesi gerektiğini anlamak zorunda.

İnanç özgürlüğü İnsan hakları Evrensel beyannamesinde ( Madde 18)gayet açık bir biçimde ortaya konmuş. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (madde 9) de inanç özgürlüğünü aynı şekilde tarif eder.

Evrensel değerlere göre hareket ederek inanç özgürlüğünü tartışmalı bir durum olmaktan çıkarabiliriz.

Kısaca inanç özgürlüğü ile devlet müdahalesi arasındaki ilişki çok bariz.

Devlet bütün inançlara karşı aynı mesafede durursa sorun yok.

Yoksa fasit bir daire etrafında dönüp durur ve yüz yıl önce kardeşimiz olan insanlara kendimizi anlatamayız.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
İnanç Özgürlüğü – Seçmeli Dersler- İmam Hatip Liseleri

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir