featured

Irak’ta Taci ve Ebu Garib Baskını: Yeniden Şiddet

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

2013 yılının Temmuz ayı Nisan 2008’den beri Irak’ın en kanlı ayı olarak tarihe geçti. Bu anlamıyla 2013 yılının Nisan ayında Irak’taki saldırılarda 712 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, Birleşmiş Milletler Irak Misyonu (UNAMI) tarafından açıklanan rakama göre Temmuz 2013’te 921 kişi hayatını kaybetti ve 1567 kişi de yaralandı.  Temmuz ayında hayatını kaybedenlerden 778’ini siviller oluşturuyor. Nüfusunun yüzde 96’dan fazlasını Müslümanların oluşturduğu Irak’ta Temmuz 2013’e denk gelen ramazan ayında bile bu kadar ölümlü şiddet eylemlerinin yaşanması dikkat çekiyor. Ağustos ayının ilk haftasında yaşanan şiddet eylemleri de Irak’ta şiddetin giderek artacağının göstergesi gibi duruyor.

Burada önemli olan sadece şiddet eylemlerinin yaşanması değil. Irak hükümetinin gösterdiği güvenlik zafiyeti de önemli. 21 Temmuz 2013’te Irak’ın en büyük iki hapishane olan Bağdat’taki Taci ve Ebu Garib hapishane yönelik yapılan baskın sonucu 800’den fazla mahkum kaçtı. Kaçan mahkumların çoğunun El-Kaide üyesi ya da bağlantılı grupların üyesi olduğu söyleniyor. Bunların bir kısmı yakalansa da büyük bir güvenlik zafiyeti açıkça kendini belli ediyor. Zira her iki hapishane de özellikle terör suçlularının mahkumiyetlerini sürdürdükleri hapishaneler. Zaten olayı da El-Kaide ile organik bağı olduğu doğrudan liderleri tarafından açıklanan Şam ve Irak İslam Devleti Örgütü üstlendi. Örgüt tarafından olay sonrası yapılan açıklamada hapishanelere yapılan baskının detaylarına yer verildi. Örgüt tarafından yapılan yazılı açıklamada, hapishanelere yapılan saldırıların, hapishanelerin giriş kapısında canlı bombaların eylemiyle başladığı, açılan boşluktan diğer silahlı grupların cezaevine saldırdığı ifade edildi. Ayrıca kuşatma altına alınan cezaevlerine Irak güvenlik güçlerinin ulaşmasını engellemek için yolların kapatıldığı ve kontrol noktalarının ele geçirildiği belirtildi. Ayrıca örgüt açıklamasında bu olayın, Şii hükümetin Sünnilere uyguladığı politikanın cezası olduğu ifade edildi.(1) Bu açıklamayla olayın mezhepsel boyutu da ön plana çıkıyor. 2013 yılının ilk yarısında yapılan şiddet eylemlerinde mezhepsel gerginliğin körüklenmeye çalışıldığı da görülüyor. Mezhep temelli şiddetin artığı da söylenebilir. Özellikle son dönemde karşılıklı olarak dini mekanlara saldırılar düzenleniyor. Örneğin önce Şii ya da Sünnilere yönelik bir eylem düzenlendiğinde hangi tarafa yönelik saldırı yapıldıysa hemen ardından diğer tarafa da saldırı yapılıyor. Yani bir anlamda tırmandırma politikası izleniyor. Bu durum son derece tehlikeli. Özellikle karma bir nüfus yapısına sahip Bağdat, Musul, Kerkük, Diyala gibi illerde şiddetin daha da körüklenmesi işten bile değil. Irak hükümeti güvenliği sağlamada yeterli seviyeye çıkamıyor. Bu yüzden Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) ile özellikle tartışmalı bölgeler olarak ifade edilen Musul, Kerkük, Selahaddin ve Diyala’da güvenliğin ortaklaşa sağlanması konusunda görüşmeler yapıldığı söyleniyor. Hatta her ne kadar IKBY tarafından yalanlamış olsa da Bağdat’taki “güvenli bölge” olarak ifade edilen “Yeşil Bölge”nin korunması için iki peşmerge birliğinin Bağdat’a girdiğine yönelik haberler medyada yer aldı. Öte yandan ABD’nin El-Kaide’ye karşı mücadele etmek için Sünni direnişçilerle anlaşarak kurduğu ve daha sonra Irak merkezi hükümetine sorumluluğunu devrettiği Uyanış Konseyleri tarafından yapılan açıklamada hükümetin istemesi durumunda Bağdat’ın korunması için yardıma hazır oldukları dile getirildi. Bu durum Irak hükümetinin halk tabanında güvenlik ve istikrarın sağlanması yönündeki inancını kaybettiğinin de bir göstergesi olarak ifade edilebilir. Nitekim Irak’ta yeniden milis güçlerin isimleri anılmaya başlandı. Hapishane baskınları sonrasında Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, siyaset ve ekonomi uzmanlarıyla yaptığı bir toplantıda kendisine gelen soru üzerine Mehdi Ordusu, Irak Hizbullahı ve Asaib Ahl Al Hak dahil hiçbir milis gücünün Irak güvenlik güçlerine güvenliğin sağlanması için yardım etmediğini ve Irak hükümetinin de bir kuruş dahi milis güçlerine yardım etmediğini söyledi. Bu açıdan milis güçlerinin yeniden gündeme gelmesi hükümetin ülkedeki güvenliğin sağlanması için yeni arayışlara yöneldiği/yönelebileceğinin bir kanıtı gibi görünüyor. Bu arayışların somut örneği Irak Savunma Bakanlığı’nın eski Baas rejimi askerlerine yaptığı çağrı. Irak Savunma Bakanlığı, Saddam Hüseyin döneminde Özel Kuvvetler’de görev yapan binbaşı ve daha alt rütbedeki subaylar ile eğitim çavuşlarının göreve dönmek istemeleri durumunda Irak Savunma Bakanlığı’na başvurabileceklerini açıkladı. Bu açıklama Irak hükümetinin destek arayışları içerisinde olduğunu gösteriyor. Böylece hükümet güvenlik güçlerine ek destek sağlayabileceği gibi, hükümet karşıtı protesto gösterileri düzenleyen Sünni Arapların tepkisini de azaltabilir.

Ancak mevcut durum itibariyle Irak’taki şiddet eylemlerinin önüne geçmek için sadece güvenlik önlemlerinin yeterli olmayacağı söylenebilir. Irak’taki temel sıkıntıyı siyasi istikrarsızlığın güvenlik alanına yansıması oluşturuyor. Irak’ta son genel seçimlerin yapıldığı 7 Mart 2010’dan bu yana ancak 9 ay gibi bir sürede kurulabilen hükümet siyasi dengeyi sağlayabilmiş değil. Bunun üzerine Nuri El-Maliki üçüncü dönem başbakanlık için kulis yapıyor. Ancak Irak’taki her kesimden siyasi oluşum Nuri El-Maliki’nin bir dönem daha başbakanlık yapmasına itiraz ediyor. Maliki de pozisyonunu koruma çabasında. Sonuç olarak aslında Irak siyaseti Irak’ın güvenliğinden çok yeni dönem hükümetine kanalize olmuş durumda. Bu nedenle seçimlere kadar Irak’ta güvenlik alanında bir gelişme beklemek zor.

 ORSAM
Bilgay Duman
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Irak’ta Taci ve Ebu Garib Baskını: Yeniden Şiddet

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir