featured

İsrail Yönetişim Yasası: Çoğulcu Siyasetin Sonu mu?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İsrail siyaseti, kriz üretebilme potansiyeli açısından oldukça zengin. Bütün bir yasama döneminin ardından, Knesset’in tatile girmek üzere olduğu Temmuz ayının son günü gerçekleştirilen oylamayla yasalaşma sürecine giren Yönetişim Yasası (Governance Bill), özellikle Arap ve Haredi unsurların siyasal görünürlüğünü kısıtlayıcı bir işleve sahip olmakla eleştirilmektedir. İsrail siyasetinde görece uzun bir süredir varlığını sürdüregelen Arap siyasal görünürlüğüne dair tartışmalar da, bu bağlamda, yeniden gündeme gelmiştir. Çoğulcu siyasetin önem arz ettiği ülkede, son yaşanan gelişmeyle birlikte hemen hemen bütün muhalefet partilerinin tepkisini alan hükümet, attığı adımda kararlı gözüküyor. Buna mukabil, muhalefetin “diktatoryal ve ırkçı yönelim” suçlamalarından da muaf olamıyor…

Bu kısa değerlendirme yazısında, söz konusu Yönetişim Yasası’nın içeriği ve yol açabileceği sosyo-politik sonuçlar, ana hatlarıyla irdelenecektir.

İsrail Seçim Sistemi Üzerine

İsrail’in seçim sistemi, ülkede yaşayan bütün unsurların Knesset’te temsilini esas alan temel bir anlayışa sahiptir. Bu sistem; İsrail toplumunun Yishuv(1) adıyla örgütlendiği zaman diliminde, siyasal anlamda orantısallığı maksimum düzeyde tecrübe ettiği ve nihayetinde çoğulcu anlayışın sosyolojik olarak temellenmesini sağlayan dönemin devamını temsil eder. Ortak aklın ürettiği bu sistem, kurulan devlete de yansımış ve zaman içerisinde gerçekleşen göçlerle (Aliyah) çeşitlenen ve sayıları astronomik düzeyde artan küçük partilerin etki kapasitelerini de üst düzeylere taşımıştır.

Genel hatlarıyla İsrail seçim sistemi, bütün bir ülkeyi tek bir bölge olarak tahayyül eder. Siyasal partilerin çıkaracakları aday listeleri, Knesset kadrolarına talip olan adayları temsil eder. Bu listelerin belirlenme süreçleri partilerin tipolojilerine göre değişebilmektedir. Söz gelimi, dini partilerin aday listeleri, partilerin dini liderleri tarafından hazırlanır. Dini partiler, kategorik olarak, parti içi temayül yoklamalarını reddeder. Ayrıca, seçimlere katılan ve seçim barajını aşan partiler, elde edilen oy oranıyla direkt orantılı bir şekilde sandalye sayısına sahip olurlar. Alınan oy oranına göre seçim öncesi ilan edilen aday listesinin ilk sırasından başlanarak hak edilen sandalye sayısı kadar milletvekili çıkarılır. 120 sandalyeli Knesset’e %2’lik seçim barajını aşan her parti girebilir.(2)

Yönetişim Yasası, genel hatları çizilen seçim sistemindeki barajı yukarıya çekerek gerçekleştireceği değişiklikle birlikte, siyasal panoramayı radikal bir biçimde revize edebilecek potansiyele sahiptir.

Yönetişim Yasası’nın Bagajı

Yönetişim Yasası’nın teklif edilmesiyle birlikte İsrail siyasetindeki tansiyon da yükselmiştir. Yasaya göre, %2 olan seçim barajı %4’e çıkarılmalı ve böylece “güçsüz” koalisyon hükümetlerine nazaran görece “güçlü” hükümetlerin kurgulanabileceği bir siyasi sonuç üretilmelidir. Ayrıca Knesset içerisinde bir partiden 7 vekille birlikte ayrılıp yeni bir parti oluşturabilmeyi ifade eden Mofaz Yasası da iptal edilip, Knesset seçimlerinin akabindeki süreçlerde sıklıkla gözlemlenen parti bölünmelerinin önüne geçilmek istenmektedir.(3) Ayrıca bu yasada, güvenoyu yoklaması ve devlet bakanlıklarının sayısıyla ilgili düzenlemeler de mevcuttur.

Kurulan koalisyonlarda küçük partilerin “aslan payına” talip olduğu İsrail siyasetinin sistemik bir özeleştirisi olarak da okunabilecek olan bu düzenleme, kurulduğu günden bu yana Temel Yasalar vasıtasıyla garanti altına alınan orantısal temsiliyeti de ciddi anlamda zedeleyebilecek sonuçlara gebedir.(4) Ayrıca sıklıkla atıf yapılan çoğulcu siyasal tahayyüle ve atmosfere de zarar vereceği ve daha ziyade çoğunlukçu bir “büyük parti siyaseti” üreteceği de vurgulanmalıdır. Böylelikle İsrail siyasetinin merkezi değerlerine görece uzak konumlanan sol partiler de siyaseten tasfiye edilme riskiyle karşı karşıyadırlar.(5)

Yönetişim Yasası’nın içeriği, özellikle Knesset’e uzanan siyasi kanalların “ötekilere” kapatılması olarak da değerlendirilebilir. Siyonist(6) devlet ve millet inşasının “ötekileri” olarak tasnif edilebilecek Araplar ve Haredilerin sahip oldukları oy potansiyeli, %4’lük bir seçim barajını aşabilme ve Knesset’te temsil yeteneğine sahip olabilme noktasında ciddi risklerle karşılaşabilir.(7) Bu yasalaşma süreci, bir dahaki seçim dönemine kadar Arapların ve Haredilerin çeşitli partilere dağılan oylarını birleştirmesine (parti evlilikleri de bir opsiyon) ve daha güçlü partilerle seçimlere girmesine neden olabilir.

İsrail kamuoyu, Haredi kesimlerin topluma tam entegrasyonunun sağlanmasını gerçekleştirmek noktasında hemen hemen hemfikirdir. Söz konusu kesimler inançları dolayısıyla, örnek olarak, İsrail’de mecburi askerlik uygulamasına katılmamakta ve hatta Siyonist devlet fikrine dahi karşı durmaktadırlar. Haredileri temsil eden siyasal partiler de devlet katında alınan kararlarda ekseriyetle çekimser oy kullanarak, Siyonist devleti “tanımama” pratiğini hayata geçirirler. Bu partilerin ekseri amacı, devlet otoritesi vasfıyla Haredi toplumunun statüsüne kazanım sağlamaktır. Bu bağlamda, İsrail devletinin çeşitli süreçlerle geliştirdiği uluslaşma pratiğinde ayrıksı bir duruş sergilerler. Bu ayrıksılık, sağ ve sol partilerden yükselen sesler baz alınırsa, İsrail toplumunun önemli bir bölümünü rahatsız etmektedir.(8) Söz konusu yasayla birlikte Harediler, Knesset’te yer alabilme imkanlarını ve dolayısıyla dini komünitelerine kanalize edecekleri “politik rantlarını” da kaybedebilirler.

Yönetişim Yasası ile birlikte İsrailli Arapların siyasetteki görünürlüklerine darbe indirileceği sıklıkla vurgulanan ve eleştirilen bir diğer husustur. İsrailli Arapların temsil edildikleri partiler, İsrail siyasetinde “küçük” olarak tasnif edilebilecek siyasal yapılardır. Aynı zamanda İsrailli Araplar, yekpare bir biçimde, ideolojik homojenliğe sahip olmadıkları gibi, doğal olarak da tek bir partide temsil edilmemektedirler. Bu bölünmüş yapı da temsiliyetin imkanlarını kısıtlamaktadır. Özellikle %4 olarak planlanan bir seçim barajında İsrailli Arapların rol aldıkları partiler, siyaseten tasfiye edilme olasılığıyla karşı karşıya kalacaklardır. Yönetişim Yasası ile birlikte diktatoryal ve hatta ırkçı bir yönelimin hayata geçirildiğine dair iddialar da bu sebeptendir.(9)

Sonuç

İsrail siyasetinin bariz özelliklerinden birisi olarak çoğulcu siyaset anlayışı, söz konusu yasama süreciyle birlikte kısmen akamete uğrayabilir. Başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkede seçim barajının aşağıya çekilmesi tartışmaları demokratikleşmeye atıfla meşrulaştırılmaktayken, buna mukabil, İsrail’deki seçim barajının yükseltilmesinin benzer bir demokratikleşme söylemiyle meşrulaştırılması,(10) gerçekten enteresan bir durumdur. Komünal yaşama dair tecrübelerin referans noktasını oluşturduğu, toplumsal fragmanların sayısının arttığı günümüz İsrail siyasal panoramasında istikrar ve güç gibi sınırları muğlak kavramlarla çoğulcu siyaseti “budamak”, iktidarın yozlaşmaya açık bir müessese olduğunun kanıtı gibi…

ORSAM
Ceyhun Çiçekçi

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
İsrail Yönetişim Yasası: Çoğulcu Siyasetin Sonu mu?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir