featured

Kirkor Nerdesin?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Askerliğimi 1994 yılında Burdur’da yapmıştım. Yaşım 34 idi . Bakaya kaldığım için mahkemeye verilmiş askerliğim geciktikçe gecikmişti. Bakaya kalmamda bir suçum yoktuaslında. Basit bir evrak gecikmesi, mahkemeye verilmeme neden olmuştu. Mahkeme beni suçlu bulur ve askerden kaçtığıma hükmeder. Halbuki ben öğretmenlik yapıyordum. Yani askerden kaçma gibi bir şey mümkün değildi? Karara itiraz ettim. Askeri kanunlara göre itiraz süresi bir hafta imiş. Neyse, verilen hapis cezası para cezasına çevrilmişti.

Ödedim.

Parayı ödeyince beni bir daha ne aradılar ne sordular. Yedek subaylık hakkımı elimden aldıkları için kızgındım. Onlar aramayınca ben de askere gitmek için bir çaba göstermedim. Derken bedelli askerlik çıkmıştı, ben de gerekli parayı temin edip askere gittim.

Bu yazıda beni hala rahatsız eden bir olayı paylaşmak istiyorum.

Bedelli askerlerin neredeyse tamamına yakını üniversite mezunuydu. Yurt dışından gelen ama sayıları fazla olmayan askerler de vardı.

Bölüğün ağabeylerindendim.

Okumuş insanların karması denebilecek bir topluluk idik, yurt dışından gelenleri saymazsak tabi.

İlk komutanlık saatini boş bir alanda yapıyorduk. Sırası gelen ayağa kalkıp kendisini tanıtıyordu. Ahmet Hamdi Ayan, Trabzon.

Ali…

Veli..

Sırası gelen, uzun boylu, sarı benizli omuzları hafifçe çökük biri kalkıp Kirkor dedi. Soyadını duyamadım. Çünkü benim veya birkaç kişinin dışında herkes kahkahayı basmıştı.

Kirkor, kıpkırmızı olmuştu. Ben de kıpkırmızıydım. Ne gülüyorsunuz lan dediysem de benim söylediklerim duyulmadı. Çünkü kahkahalar bir türlü kesilmiyordu.

Canım sıkılmış ama tamamına yakını üniversite mezunu olan “aslan” parçalarına derdimi anlatamamıştım.

Ne kadar adi bir tavır!

Komutanlık saati bitince, Kirkor sessizce bulunduğumuz yeri terk etti. Gözleri doluydu. Ben de ağlamak üzereydim ama kendimi tutuyordum.

Yanımdakilere çıkışmıştım. “Ayıp değil mi” dememe ses çıkarmadılar ama onların dünyasında bir Ermeni’nin yeri yoktu. Onun Ermeni oluşunu gülerek karşılamalarının ona bir lütuf gibi düşündüklerini düşündüm.

Şu insanoğlu ne kadar adi bir varlık! Hem anamız- babamız bir der, hem de başkalarını hor ve hakir görür.

Kimseye bir şey anlatamıyordum.

Bu olay beni derinden yaralamıştı.

Türk ve Türkçü olamama rağmen bir Ermeni’nin aşağılanmasına razı olmamıştım.

Hümanist- İslamcı- Sosyalist geçinenlerin bundan rahatsızlık duymamaları veya duydukları rahatsızlığı açığa vurmamalarına çok üzülmüştüm. Tamamına yakını üniversite mezunu olanların durumları buydu.

Cahillerimizin daha vicdanlı olduklarını o zamanlar bilmiyordum.

Türkçü idim ama benim dünyamda her insana ve topluma yer vardı.

Kalkıp Kirkor’un peşinden gittim. Ayakta duruyor ve uzaklara bakıyordu. Üzüntüsü yüzünü kaplamıştı ve gözleri nemliydi.

“Kirkor, ben sana yapılan bu hayvanlığı, bu şerefsizliği onaylamıyorum. Bütün kutsal değerlerim üzerine yemin ederim ki ben gülmedim. Hatta gülenlere kızdım”.

Bu sözlerim üzerine başını yana çevirdi. “Beni yalnız bırak” der gibiydi.

Yalvarmaya devam ettim.

“Sadece seninle arkadaşlık yaparım. Onların selamını bile almam. Yeter ki”

Yutkundu, ağlamak üzereydi. Bana hiç bakmadan yürüyüp gitti.

Yüzüme baksa, yanaklarımdan aşağı süzülen yaşlarımı görecek ve beni bağışlayacaktı.

Arkasından bakakaldım.

O gece rüyamda hep o Ermeni çocuğu gördüm.

Rüyamda bile ağlıyordu.

İki ay boyunca o hep insanlardan uzak durdu.

Ben ne zaman yaklaşsam o hep yutkunarak başını çevirip kaçtı.

Ah Kirkor, soyadını duyamadığım Kirkor, bu toplumda böyleleri var. Ama insana insan gözüyle bakanlar da var. Sen inanmayacaksın ama var. Buna inanmadığın için sana kimsenin kızmaya hakkı yok.

21 yıl sonra senden tekrar özür diliyorum.

Beni bağışlamanı isterim.

Beni bağışla, ben sana sarılmak istiyorum.

Kim bilir belki bu yazım eline geçecek ve beni arayacaksın.

Kim bilir…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Kirkor Nerdesin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir