featured

Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği’nden Açıklama

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Karasal Yayın İhaleleri ile iligli RATEM bir açıklama yaptı. Tatemden yapılan açıklama şu şekilde

Karasal sayısal yayın ihalesinin ülke gündeminde olduğu bu günlerde, konunun gerek yayıncılar gerekse kamuoyu ve siyasiler tarafından yeniden değerlendirilmesi amacıyla yayıncılık sektörüyle ilgili aşağıdaki hususların üyelerimiz adına açıklanması ihtiyacı doğmuştur.

Ülkemizde 1990’lı yıllarda başlayan özel radyo ve televizyon yayıncılığını düzenlemek amacıyla
1994 tarihinde 3984 sayılı “Radyo ve Televizyonları Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun” çıkarılmış; bu çerçevede, 1995 yılında lisanslama sürecine başlanmış; mevcut yayıncılar, anılan tarihte kanun ve ilgili mevzuat çerçevesinde tüm gerekleri yerine getirmişler, hatta talep edilen lisans avans bedellerini de ödemişlerdi.

Kanun ve uygulama, lisans için müracaatta bulunan kuruluşların haklarını bugüne kadar korumuş, fakat aradan geçen yirmi yıla yakın süre içinde lisanslama yapılamamıştır. Bununla beraber, halen radyo ve televizyon kuruluşları frekans kullanım bedellerini ödemeye devam etmektedirler.

Ancak, geçen bu süre içinde, yayıncılık sektörü teknolojik gelişmeler çerçevesinde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük ölçüde değişmiş; ‘ifade ve haber alma özgürlüğü’, ‘evrensel hizmetlerden yararlanma’ gibi insan hakları konusundaki gelişmeler de mevzuata yansımıştır.

Tüm bu gelişmeler devam ederken, 2011 yılında 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun” kabul edilmiştir.

Bu kanunla getirilen yeni ve önemli bir hüküm de karasal yayınla ilgili ihale konusundaki düzenlemedir. Bu düzenleme yapılırken kanun koyucu, mevcut yayıncıların haklarını korumak amacıyla, yapılacak sıralama ihalesine katılabilme hakkını en az bir yıl yayın faaliyetinde bulunma koşuluna bağlamıştır. Ülke gerçekleri ve yayıncılık sektöründeki son teknolojik gelişmeler dikkate alındığında böyle bir düzenlemenin gerekli ancak, yeterli olmadığı açıktır.

Bu konuda, özellikle şu hususlara dikkat çekmek istiyoruz:

– 1995 yılında yapılması planlanan anolog düzenlemeden farklı olarak, bugünkü teknolojik imkanlar çerçevesinde sayısal yayıncılığa geçişle beraber, aynı bant genişliğinde çok daha fazla yayın yapılabilecektir.

– Bilindiği gibi, yayınların kamuya ulaşmasında karasal yayın yanında uydu ve kablo yayını da bulunmaktadır.
1995 yılında karasal yayınların tüm kullanım içindeki payı yüzde seksenlerin üstündeyken bugün, en iyi tahminlerle yüzde on beş düzeyindedir. İnternet ve diğer teknolojik alanındaki gelişmeler de hesaba katıldığında bu oranın daha da düşmesi kaçınılmaz gözükmektedir.
Yayıncılık sektöründe gelirin, izlenme ile doğru orantılı olduğu dikkate alındığında ve karasal yayıncılıkta izlenme oranının yüzde on beşler civarında olduğu göz önünde bulundurulduğunda, sektörün durumunun gerek bugünkü değerlerle ve gerekse geleceğe ilişkin olarak son derece olumsuz olduğu ortadadır.

Buna rağmen, yayıncılık sektöründe yaklaşık yirmi yıldır yer alan kuruluşlar, 1995 yılında yaptıkları başvuru doğrultusunda, bugüne kadar sürdürdükleri yayınlarının devam etmesini ummaktadırlar.

Ancak, gelişen teknik imkanlar ve buna bağlı olarak genişleyen kapasiteye rağmen,
6112 sayılı Kanun ile uygulamaya konulan ihale süreci, 1995’ten beri lisanslanmayı bekleyen yayıncıların varlığını ve yaşamasını ortadan kaldıracak nitelikte gözükmektedir.

Mevcut yayıncıların, 1995 yılındaki kanuna uygunlukları, lisans başvurusu, kanal ve frekans kirası vb. ödedikleri bedeller, yirmi yıldan bu yana ülkemizde yayıncılık sektörü olarak gösterdikleri çaba ve ülke ekonomisine katkıları yanında, demokrasinin gelişmesine, kültürel çeşitliliğin korunmasına, ifade ve haber alma özgürlüğüne katkıları da dikkate alınarak haklarının korunması gerektiği açıktır. Kaldı ki, uluslararası alanda taraf olduğumuz sözleşmeler ve uygulamalar da dikkate alındığında, radyo ve televizyon yayıncılığını sadece ekonomik bir faaliyet olarak görmek, yayıncılığın kamu hizmeti boyutunu ortadan kaldıracaktır. Karasal yayıncılık alanındaki izleme payının çok düşük seviyelerde olması ve sektörün içinde bulunduğu ekonomik koşullar göz önüne alındığında, ihale yaklaşımının doğru olmayacağı açık olduğu gibi, kamunun ifade ve haber alma özgürlüğünün dayanağı olan yayıncılık sektörünü sadece ekonomik bir gelir noktası olarak görmenin kabul edilemeyeceği de açıktır. Tüm dünyada tartışmasız kabul edildiği üzere, yayıncılık bir kamu hizmetidir ve bu hizmet verilirken, kamuya ait olan bir alan kullanılmaktadır. Dolayısıyla, bu noktada kamu menfaati, her türlü ekonomik menfaatin önünde olmalı, halkın haber alma ve kendini ifade özgürlüğü engellenmemelidir.

Nihayetinde, yapılacak ihaleye katılacak yayıncı kuruluşlar, bu ülkenin kanunları gereği kurulmuş ve kanunda belirtilen yeterliliğe sahip olan kuruluşlardır. Bu kuruluşların tamamı,
1995 yılında RTÜK’e müracaat ile hangi alanda yayın yapmak istediklerini belirtmiş, bu hususta talep olunan gerekleri yerine getirmiş ve günümüze kadar da tüm yasal yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmişlerdir. Bu kere, anılan kuruluşlarının mevcut haklarının ve yerlerinin korunmayarak ihale yapılması, teknik bir zorunluluk da bulunmadığı dikkate alındığında, sadece ekonomik gerekçelerle açıklanabilecektir.

Sayısal yayıncılığa geçişte, mevcut tüm yayıncıların varlıklarını ve haklarını korumayı esas alarak yapılacak sıralama ihalesini, 1995 yılı müracaatlarındaki esaslar korunarak yapmak mümkündür. RTÜK tarafından 16 Kasım 2012 tarihinde alınan karar doğrultusunda kullanıma açılacak olan kapasitenin, 1995 yılı müracaatları çerçevesinde ulusal, bölgesel ve yerel tahsisinden sonra geriye kalan bölümünün 1995’ten sonra kurulmuş ve en az bir yıl yayın tecrübesi bulunan kuruluşlar arasında ihale yapılarak tahsis edilmesi mümkündür.

Özetle, tüm yayıncılık sektörü, daha iyi hizmet verebilmek ve daha belirli kurallara uymak yönünden, karasal sayısal yayın lisanslarının bir an önce verilmesi gerektiğine inanmaktadır.

Ancak, bu yapılırken teknolojik gelişmeler ile yayın yapılabilecek spectrum doğrultusunda, tüm mevcut yayıncıların haklarını koruma imkanı bulunduğundan, muhtemel kaosa izin vermemek için, bu hakların korunması gerektiği açıktır. Bu haklar ve mevcut durum korunduktan sonra, halen açıkta olan yüzlerce lisansın verilmesinde ise elbette ki Kanunda yer aldığı şekilde bir sene fiili olarak yayıncılık faaliyetinde bulunmuş kuruluşlar arasında ihale yapılabilir.

Meslek Birliğimiz, yukarıda yapılan açıklama doğrultusunda gerek kamunun ve gerekse yayıncıların menfaatine olduğunu düşündüğü ve senelerdir tüm platformlarda savunduğu bu çözüm yolu için tüm üyelerinin katkısıyla beraber çalışmaya devam edeceğini kamuoyuna beyan eder.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği’nden Açıklama

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir