featured

BAAS Hareketi ve Kemalizm!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazı: Mehmet ÇARDAK-Gümrük ve Ticaret Uzmanı

BAAS hareketi Arap dünyasının Kemalizm’idir. Ulusal Kurtuluş Savaşımızı ve Cumhuriyet Devrimimizi model alan Ortadoğu devrimciliğinin adıdır.

BAAS sözcüğü Arapçada, Rönesans (yeniden doğuş) veya diriliş anlamını taşır. BAAS Partisi, Arap ulusunun tek bir sosyalist devlette birleşmesini amaçlayan siyasal milliyetçi sol partidir.

Kemalizm’in Altı Ok’u, BAAS hareketinde üç ilkeyle özetlenmiştir: Vahda (birlik), Hırriya (özgürlük), İştirakiye (sosyalizm). BAAS Partisi,  Arap dünyasında birlik, özgürlük ve sosyalizmi gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

ORTADOĞU’DA BAAS HAREKETİ

BAAS hareketi ilk olarak 1943 yılında ‘Arap Sosyalist Diriliş Partisi’ adıyla Şam’da ortaya çıkmıştır. İlerleyen yıllarda Suriye, Irak, Mısır ve Libya’da iktidar olmuştur. Bütün bir Arap âlemini derinden etkilemiştir.

BAAS antiemperyalisttir. Arap milletini adeta cetvelle çizili sınırlarla sayısız devlete bölüp parçalayan emperyalizme karşı birliği savunmuştur.

Suriye BAAS yönetimi, ABD emperyalizmine her dönem direnmiştir; hiç teslim olmamıştır. Günümüzde de 20 milyonluk bir kardeş ülke, insanlık tarihinin en kanlı rejimi ABD’ye kafa tutmaktadır, kahramanca direnmektedir. Suriye, Türk milletinin 90-100 yıl önce yaptığını yapmaktadır.

BAAS çeşitli mezheplerden oluşan Arap milletini birleştirmede laikliği temel bir ilke olarak görmüştür. Mezheplere ve milletlere hoşgörü konusunda Türkiye’nin ve tüm ezilen dünyanın örnek alacağı uygulamalar geliştirmiştir.

BAAS İDEOLOJİSİ

BAAS hareketinin bir diğer ilkesi ‘sosyalizm’ ise, Kemalizm’in Altı Ok’unda yer alan ‘Devletçilik’ anlamındadır. Uygulamalar; halkçıdır, kamucudur. Özetle BAAS, devrimci Arap milliyetçiliğinin ideolojisidir.

BAAS’çı Nasır iktidarında Mısır, Süveyş Kanalı’nı millileştirmiştir. İngiliz-Fransız’ın elinden alıp milletin malı yapmıştır. Bütün Arap âlemi Nasır’ın arkasında durmuştur.

BAAS’çı Bin Bella önderliğinde Cezayir, 1,5 milyon şehit vererek 7,5 yıl süren çetin bir mücadele sonunda Fransız sömürgecilerini kovmuştur. 25 Eylül 1962’de ülkesini bağımsızlığa kavuşturmuştur. Bin Bella ve Kaddafi, Nasır’ın manevi oğullarıydılar!

TÜRKİYE’NİN SURİYE POLİTİKASI

Türkiye, Suriye politikasını en başından itibaren “Ya Erdoğan gidecek ya Esad” şeklinde formüle etmiştir. Dört yıl sonra gelinen nokta şudur: Esad kalmış, Erdoğan’ın dış politikası iflas etmiştir. Suriye konusunda “AKP’yle benzer fikirlere sahibiz” diyen Kılıçdaroğlu ve ekibi de yenilgiye ortak olmuştur.

ABD ve Batı bile “Esad’sız çözümü” terk etmiştir. Obama, 2014 yılı başında artık “Esad gitmeli” çağrısını bırakmıştır. Obama, “çok gerekli olmadıkça” Amerikan askerlerini tehlikeli yerlere göndermeyeceği ve “açık uçlu ihtilaflara” sokmayacağı sözü vermiştir.

ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Beşar Esad’ın kimyasal silahların imhasındaki tavrını “Esad krediyi hak etti” sözleriyle övmüştür. Türkiye’de ise Tayyip Erdoğan’dan önce gerçeği Abdullah Gül kabullenmiştir. 2014 Şubat başında “Bugün artık eli güçlü olan Şam” demiştir.

Suriye muhalefeti denen terör örgütleri sürekli bölünmektedir. Uzun süredir artık Esad rejimi güçleriyle değil birbirlerine karşı savaşıyorlar.

Suriye’de ABD emperyalizmi yenilmiştir. Suudi Arabistan kralları, Katar şeyhleri ve Batı Asya’nın Haçlı gericiliği yenilmiştir. BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülen ile birlikte Kemal Kılıçdaroğlu da yenilmiştir.

NATO üyesi Türkiye’nin kendisi artık terörle mücadele etmektedir. Tayyip Erdoğan’a BOP Eşbaşkanlığı’yla iktidarda tutulmasının karşılığı olarak yapması gerekenler önüne konulmuştur. 2011 yılı Mart ayından itibaren ABD nam ve hesabına Ortadoğu kan gölüne çevrilmiştir. Türkiye bütün komşularıyla kanlı bıçaklı hale getirilmiştir. BOB Eşbaşkanlığı’nın bedelini Tayyip Erdoğan değil, Türkiye ödemektedir!

Ve Avrupa ülkeleri AB çatısı altında birleşirken, Ortadoğu ülkeleri yeni parçacıklara bölünmektedir. Günümüzde AKP iktidarı tamamıyla Batı’dan aktarılan sıcak para veya Batı vizeli Körfez ülkeleri petrol dolarları ile yaşatılmaktadır. Ama nereye kadar?

ABD artık tek başına dünyayı yönetecek yetenekte değildir. Artık Çin, yeni bir çağın doğuşunu müjdelemektedir. Çin ekonomisindeki istikrarlı yükseliş, Asya’daki komşularından başlayarak Afrika ve Latin Amerika’nın gelişmekte olan ülkelerine güç vermektedir. Çin’in uyguladığı halkçı, devletçi, ulusal politikalar yeni bir model oluşturmaktadır ve özgüven kaynağı olmaktadır.

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
BAAS Hareketi ve Kemalizm!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir