Zamanın ve çevrenin yaşlandırıcı etkilerine karşı savaşınızda en güçlü yardımcınız kendi kanınız olduğunu biliyor muydunuz?
Son yıllarda kullanımı giderek artan ve diğer yöntemlere göre herhangi bir yan etkisi bulunmadığı için çok tercih edilen PRP (Platelet Rich-Trombositten Zenginleştirilmiş Plazma)’yı Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Funda Ataman’la konuştuk.
Kandaki trombositler vücudunuzda bir hasar olduğunda ilgili bölgeye toplanıp çeşitli büyüme faktörleri salgılayarak onarımı gerçekleştirirler. PRP le ortalama 4 kat yoğunlukta trombosit(pulcuk hücresi) elde edilir.
Trombosit toplama işlemi sonucunda elde edilen plazma;
*Cilde mikro kanallar açarak cildin alt bölgesine daha kolay nüfus etmeyi sağlayan dermaroller işlemi sonrası deriye uygulanabilir. Derinin yeniden yapılanması, gençleşmesi, kırışıklıkların giderilmesi, esnekliğinin ve parlaklığının artması amaçlanır.
*Yara ve operasyon izlerinin giderilmesinde,
*Çatlak tedavisinde
*Deri kırışıklıklarında dolgu olarak kullanımı da mümkündür,
*Maske şeklinde uygulanması da bir şeçenektir
*Saç dökülmesi tedavisi PRP ile yüz güldürücü olmaktadır.
İşlem sırasında elde edilen trombositten zengin plazma kullanılır ancak trombositten kalan fakir plazma da atılmaz maske yada krem halinde uygulanır. Topikal anestezi sonrası uygulanan işlem tolere edilebilen ağrı oluşturur. Trombosit sayısı yetersiz olanlarda ve kanser hastalarında uygulanmaz. PRP son yıllarda yaygınlaşmış olsada yeni bir yöntem değildir. İlk olarak diş hekimleri 15 yıl önce implantlların daha hızlı oturması için kullanmışlardır. Estetik kullanım dışında ortopedi, nöroloji, fizik tedavi branşları PRP’den yararlanmaktadır.