featured

Suriyelilerin koşulları düzelecek mi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

METIN ÇORABATIR*7 Kasım 2014, Cuma

Uzun süredir beklenen “Geçici Koruma Yönetmeliği” (GKY), 22 Ekim 2014 Çarşamba günü 2014/6883 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ekinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Türkiye’ye 2011 yılı Nisan ayından bu yana kaçan ve bugün sayıları resmi açıklamalara göre 1.560.000 kişiye ulaşan Suriyelilerin yasal bir statüye kavuşabilmeleri açısından bu gelişme çok büyük bir önem taşıyor. Yönetmelik, her şeyden önce, “6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun (YUKK) “Geçici Koruma” başlıklı 91. maddesine göre hazırlanması gereken bir yasal düzenlemedir. Suriye’den ilk gelen grupların Türkiye’ye toplu giriş yaptıkları 29 Nisan 2011’den 2012 yılının ortalarına kadar Suriyeliler için yetkililer “misafir” kavramını kullanmıştı. Ancak Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) önerileriyle, o tarihte henüz TBMM’ye sunulmamış olan YUKK tasarısının 91. maddesindeki “Geçici korumadan yararlanan kişiler” kavramı kullanılmaya başlandı. Geçici Koruma Yönetmeliği’nde ise geçici koruma altına alınanlar için “geçici korunanlar” ifadesi kullanılmıştır. İdari teşkilat ve personel ilişkin hükümleri 11 Nisan 2013; diğer hükümleri ise 11 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı YUKK’un 91. maddesi, geçici koruma tanınabilecek kişilerle ilgili düzenlemeler için Bakanlar Kurulu tarafından bir yönetmelik çıkarılmasını öngörüyordu. Yönetmeliğin bugüne kadar beklemesi, neredeyse dört yıldır Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin net bir statüsünün bulunmamasına yol açıyordu.

Geçici korumanın kapsamı

Yönetmelik sadece Suriyelilere uygulanmayacaktır. Hangi ülkeden gelirlerse gelsinler kitlesel akınla gelen yabancılar, bu yönetmeliğin kapsamına girmektedirler. Yönetmelikte Suriyelilerden söz eden tek madde, geçici 1. maddedir. Bu maddeye göre, 28.4.2011 tarihinden itibaren Suriye’de meydana gelen olaylar sebebiyle geçici koruma amacıyla Suriye’den kitlesel veya bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen Suriye vatandaşları ile vatansızlar ve mülteciler geçici koruma altına alınırlar. Bunların geçici koruma altında bulundukları sürece, bireysel uluslararası koruma talepleri işleme konulmaz. Ancak eğer bireysel koruma talep eden ve Suriye’den gelen kişi 28.4.2011 tarihinden önce gelmişse, geçici koruma altına alınması talep etmesine bağlıdır. 28.4.2011 tarihinden önce gelenler, geçici koruma istemez ve iltica başvurusunda bulunurlarsa, Avrupa dışından geldiklerinden şartlı mülteci statüsü alıp alamayacakları değerlendirilecektir. Suriye’den Türkiye’ye sadece Suriye vatandaşları giriş yapmamaktadır. Suriye vatandaşı olmayanlar da Suriye’den Türkiye’ye giriş yapabilmektedir. Geçici 1. maddede, Suriye’den Türkiye’ye giriş yapan üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’den çıkış işlemlerinin genel hükümlere göre yapılacağı belirtilmiştir.

Peki, GKY sorunlara çare olacak mı? GKY, şimdilik sayıları 1,5 milyon olan ve geçici korunan Suriyelilerin daha iyi bir korumadan yararlanmasını sağlayacak mı? Onları, hukuki ve sosyal haklarına kavuşturacak mı? Bu arada Türkiye’nin kamu düzeni ve güvenliği açısından büyük sıkıntılar doğmasını engelleyecek mi? Türk toplumu ile geçici korunan Suriyelilerin bir arada önümüzdeki yıllarda sorunsuz yaşamasına yardımcı olacak mı? İki gün yayınlanacak olan bu yazıda, bu ve benzeri konular değerlendirilmeye çalışılacak.

Uluslararası hukuk ve çözümler

Bu soruların cevabını ararken, GKY’yi hem uluslararası hukuk açısından hem de Türkiye’deki mevcut insani krize getirebileceği çözümler açısından değerlendirmenin gereğine inanıyoruz. 2011 yılında Türkiye, Suriyelilere “misafirlerimiz” derken, BMMYK “Türk hükümetinin kurduğu geçici koruma rejimi, ani ve kitle halinde sınırlara mülteci akımları durumunda atılması gereken adımları düzenleyen uluslararası standartlara uygundur” ifadesini kullanmıştı. Ancak yayınlanan GKY’nin söz konusu standartlardan sapmalar içerdiği görülüyor. Öncelikle GKY, geçici korumadan yararlanmayı, YUKK’un getirdiği “Mülteci”, “Şartlı Mülteci” ve “İkincil Korumadan” yararlananlar gibi koruma kategorilerine alternatif bir koruma türü olarak görüyor. Oysa gerek BMMYK’nın 2014 Geçici Koruma Rehberi, gerekse AB’nin 2001 tarihli Geçici Koruma Yönergesi’ne göre, geçici koruma, kitle halindeki mülteci göçlerinde, mevcut sığınma süreçlerinin uygulanmasının pratik olarak imkânsızlaştığı durumlarda kısa süreli, istisnai bir acil durum önlemi olmalıdır.

Dolayısıyla geçici korumadan yararlanan kişilerin, normal sığınma başvurusu haklarından mahrum edilmemeleri gerekir. BMMYK Rehberi, AB yönergesi ve diğer uluslararası belgeler, geçici koruma uygulayan ülkelerin kesinlikle 1951 Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ve bu sözleşmeye ek 1967 Protokolü’nden kaynaklanan yükümlülüklerine sadakatlerini vurgulamalarını talep ediyor. GKY’nin 6 (1). maddesi, Türkiye’nin temel uluslararası koruma ilkesine bağlılığını teyid ediyor. Bu maddeye göre, “yönetmelik kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez”.

Buna karşılık GKY’de 1951 Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ve bu sözleşmeye ek 1967 Protokolü’nden kaynaklanan yükümlülüklerine sadakat konusunda doğrudan bir vurguya rastlanmıyor. Ayrıca GKY’nin 16 (1). maddesi, “Geçici korumanın uygulandığı süre içinde, bu yönetmelik kapsamındaki yabancıların bireysel uluslararası koruma başvuruları, geçici koruma tedbirlerinin etkin bir biçimde uygulanabilmesi amacıyla işleme konmaz” diyor. Uluslararası normlardan bu ayrılış aslında Türkiye’nin 1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ile 1967 Protokolü’nü hâlâ coğrafi bir sınırlama uygulamasından kaynaklanıyor. Bir başka değişle, zaten Türkiye’deki mevcut sığınma sistemi, Avrupa dışından gelen tüm sığınmacılar için geçici bir nitelik taşıyor. Türkiye uluslararası hukuk çerçevesinde, Avrupalı olmayan mültecilere karşı, geri göndermeme ilkesi dışında bir yükümlülük üstlenmiyor. Dolayısıyla GKY’nin amaç ve kapsamını tanımlayan 1. maddesi, “… geçici koruma amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancıların…” ifadesiyle, ülkelerinden kaçan insanların ciddi bir bireysel korku taşımadıkları varsayımına dayanıyor. Bunun sonucunda da geçici korumanın sona ermesinden sonra yapılacak işlemlerin belirtildiği GKY’nin 14. maddesi, “Bakanlar Kurulu’nun geçici korumanın sona erdirilmesi kararını müteakip geçici korunanların Türkiye’den çıkış yapmaları esastır.” diyor. Gerek BMMYK Rehberi’nde gerekse AB Yönergesi’nde, geçici korumanın sona ermesinin önemli bir gerçekleşme biçiminin, kişilerin normal uluslararası korunma statülerinden birisini kazanması olacağı belirtiliyor.

Sığınma hakkı, sığınma sağlanma anlamında bireysel bir hak olarak kabul edilmese de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (ki uluslararası teamül hukuku kuralları bağlamında bağlayıcı kabul edilebilir) sığınma arama hakkını bireysel bir hak olarak düzenliyor. Dolayısıyla geçici koruma hali sona erse dahi uluslararası korumadan faydalanma ihtiyacı devam eden bireylerin, uluslararası korumaya başvurma hakkının engellenmesi yabancıların hak ve özgürlüklerinin uluslararası hukuka uygun olarak ve kanunla sınırlanmasını öngören Anayasa’nın 16. maddesine aykırılık teşkil edebilir. Bu noktada YUKK ile yani kanunla tanınan başvuru hakkının yönetmelikle sınırlandırılması/ortadan kaldırılması aynı zamanda idare hukuku ekseninde bir hukuka aykırılığa sebep olabilecektir.

Geçici korunanların sınır dışı edilmesi şartlarına yer verilmemesi

Geçici koruma altına alınanların sınır dışı edilmesine ilişkin olarak yönetmelikte özel bir hükme yer verilmemiştir. Özellikle dilencilik yapan veya yasa dışı işlere karışan Suriyeliler ile ilgili olarak dönem dönem sınır dışı istemleri dile getirilmektedir. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Nuray Ekşi, yönetmelik, 6458 sayılı YUKK’un 91. maddesine istinaden hazırlandığını (md. 2) belirtiyor. Ekşi’ye göre de yabancıların Türkiye’den sınır dışı edilmesi, kanun ile düzenlenmesi gereken bir konudur: “Çünkü Anayasa’nın 16. maddesine göre, yabancıların temel hak ve hürriyetleri, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla düzenlenir”. Ekşi, yönetmelikte, geçici korunanların sınır dışı edilmesine ilişkin düzenleme olmamasını şu şekilde değerlendirmekten yana: YUKK’ta genel olarak yabancıların sınır dışı edilmesi ile uluslararası koruma talep eden ya da uluslararası koruma statüsü bulunanların sınır dışı edilmesi sebepleri birbirinden farklı olarak düzenlenmiştir. YUKK’un 3 (1). maddesinin (r) bendinde, uluslararası korumanın, “mülteci”, “şartlı mülteci” veya “ikincil ko­ruma” statüsünü ifade ettiği belirtilmiş ancak geçici koruma, uluslararası koruma türleri arasında (r) bendinde sayılmamıştır. YUKK’un 54. maddesinin (1). fıkrasında, genel olarak yabancıların sınır dışı sebepleri ayrıntılı olarak sayılmıştır.

Buna karşın YUKK’un 54. maddesinin (2). fıkrasında ise uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi ki­şiler hakkında, sadece ülke güvenliği için tehlike oluşturduklarına dair ciddi emareler bulunduğunda veya kamu düzeni açısından tehlike oluşturan bir suçtan kesin hüküm giymeleri durumunda sınır dışı etme kararı alınabileceği belirtilerek sınır dışı sebepleri bir hayli daraltılmıştır. YUKK’un 3 (1). maddesinin (r) bendi karşısında, geçici korunanların 54. maddenin (1). fıkrası uyarınca mı yoksa (2). fıkrası uyarınca mı sınır dışı edileceği hususunda yönetmeliğe hüküm konulmalıydı.

*İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Suriyelilerin koşulları düzelecek mi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir