featured

Antakya’nın son fanus ustası Mustafa Gürler

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gece karanlığı yerini kızıldan maviye, maviden beyaza henüz bırakmamıştı. Güneş, Habib-i Neccar dağı arkasından güleç yüzünü göstermeye başlamıştı ki gün ışığı, kuşluk penceresinden yatak odasına süzülmeye başladı… Mustafa usta yatağından kalktı.

Önce, odada bulunan fanusun kapağını açtı; zeytinyağından beslenerek yanan fitili, yan tarafta bulunan söndürme düğmesini ters tarafa çevirerek aşağıya doğru indirdi. Son bir hamle yaparak çok az yanan fitili üfleyerek söndürdü. Fanusun yanında bulunan mutfak çırasını yaktı. “Ya Allah, Bismillahirrahmanir-rahim” diyerek odadan avluya çıktı. Evinin hemen yakınında bulunan Habib-i Neccar Camii’nin şerefesinden müezzinin sabah namazı çağrısını duydu. Apdestini aldı. Namazını kıldı. Mutfağa geçti. Kendisinin bakırdan yaptığı kahve cezvesini kahve ve su ile doldurarak hazırladı. Ocağın içine birkaç parça kömür koyup, bir iki parça çırayı kömürlerin arasına sıkıştırdı. Çıraları yaktı. Kömürlerin kızarmasını bekledi.

Cezveyi kömürlerin üzerine yerleştirdi. Bu arada bahçede bulunan turunç, portakal, limon ve asmanın etrafına diktiği yasemini, limon çiçeğini ve borazan zambağını suladı. Bürkenin etrafında bulunan ortancaları da suladıktan sonra, bürkenin suyunu açtı. Fıskiyeden süzülen su damlacıklarının sesi ona ayrı bir huzur veriyordu. Yatak ve oturma odası olarak kullanılan odanın takasının önüne geldi. Rengarenk menekşeleri suladıktan sonra onları kokladı, ardından elleriyle okşadı…

Yazının devamı Hatay Keşif Mayıs sayısında

Yazı: Josef NASEH

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Antakya’nın son fanus ustası Mustafa Gürler

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir