featured

İş kazaları önlenebilir mi?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her yıl binlerce işçi çalışma ortamından ya da çalışma koşullarından kaynaklanan nedenlerle hastalanıyor, sürekli iş göremez raporu almak zorunda kalıyor ya da yaşamını yitiriyor. Denge ve Denetleme Ağı olarak, bu acıların yaşanmaması için gerekli önlemlerin ivedilikle hayata geçirilmesi ve yapıcı çözümler geliştirilerek, sivil toplumu da içine alacak kapsamlı bir altyapının oluşturulmasını istiyoruz.

İş Kazaları Neden Yaşanıyor?

İş kazaları denge ve denetleme sistemiyle yakından ilgilidir. Yasama, yürütme ve yargının birbirini dengeleyip denetlemediği, sivil toplum ve vatandaşların da denetleme görevini üstlenmediği toplumlarda, iş kazalarının yaşanma olasılığı daha yüksektir.

Etkili yasalar çıkarılmazsa, yürütme tarafından yasaların uygulanması denetlenmezse ve caydırıcı yaptırımlar uygulanmazsa, yargı tarafından da, iş kazalarının yaşanmasında, sorumlular hakkında gerekli cezai işlemler yapılmazsa, iş kazalarının yaşanma sıklığı artar. Özellikle, denetleme ve yaptırım mekanizmaları etkin olarak işletilirse, iş kazalarının çok büyük bir kısmı önlenebilir. İş kazalarının en sık yaşandığı üç sektör; madencilik sektörü, metal/makina sektörü ve inşaat sektörüdür.
2012 yılında bu üç sektördeki toplam iş kazası sayısı 74.871’dir. Bunlardan 744 tanesi ölümle sonuçlanmıştır. 2.036 vakada ise sürekli iş göremez raporu alınmak zorunda kalınmıştır. Bu verileri okuyunca, hepimizin aklına gelen soru aynı, bu kazaların meydana gelmesi önlenemez miydi? Ülkemizde yaşanan bu sorun, çok kapsamlı bir çözümü gerektirmektedir. İlgili herkesin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir.

Denge ve Denetleme Ağı Olarak Önerilerimiz

Mevzuatla ilgili düzenlemelerin geliştirilmesi, sahayı bilen, Bakanlık dışından akademisyenlerden/sendikacılardan deneyimli uzmanların, müfettişlerin de katılımı ile özellikle madencilik, metal/makina ve inşaat sektörü için çok daha ayrıntılı ve aynı zamanda pratik nitelikli birincil ve ikincil mevzuatın yeniden ele alınarak hazırlanması ve uygulamaların uzmanlarca ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.

Bu kritik sektörlerle ilgili olarak, devletin işyerleri bazında özellikle işveren, mühendis, ustabaşı, nezaretçi düzeyinde teorik ve uygulamalı eğitim verilmesi konusunda seferberlik başlatması gerekmektedir.

İnşaatlarda İş Sağlığı Güvenliği ile ilgili 167 ve Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği İle ilgili 176 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri’nin TBMM tarafından kabul edilmesi son derece olumlu bir gelişmedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı öncülüğünde kurulacak bu iki sektörle ilgili Bakanlık içinden ve dışından uzmanlar, işveren ve işçi sektörlerinden temsilcilerin katılımı ile oluşturulacak komisyonların, her iki alanla ilgili mevzuatın, bu sözleşmelerle uyumlu hale getirilmesini amaçlayan mevzuat taslaklarını, bir an önce hazırlamaları gerekmektedir.

İş güvenliği uzmanlarının eğitim sürelerinin Almanya ve İngiltere’deki benzerleri gibi daha uzun olması, uygulamalı eğitime ve eğitim programlarında kritik sektörlere öncelik ve ağırlık verilecek yeni bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

İş güvenliği uzmanları özellikle maden ve inşaat gibi çok tehlikeli işlerde uzmanlık alanlarına göre görevlendirilmelidirler. (İnşaat sektöründe İnşaat Mühendisi İş Güvenliği Uzmanı, maden sektöründe Maden Mühendisi İş Güvenliği Uzmanı gibi)

İş kazalarının en sık yaşandığı madencilik sektörü, metal/makina sektörü ve inşaat sektöründe çalışanların mesleki eğitim belgesine sahip olması için gerekli eğitim çalışmalarına ivedilikle başlanmalı ve inşaat ve madende meslek standartları en kısa sürede oluşturulmalıdır.

Madencilik sektörü, metal/makina sektörü ve inşaat sektöründe çalışanlara kısa ve formalite eğitimler değil uzun ve ciddi eğitimler verilmelidir. Verilen eğitimlerin ise işçiler için ücret ve prim kaybına yol açtığı sıklıkla görülmektedir. İş sağlığı güvenliği eğitimlerinin, işçiler için ücret ve prim kaybına yol açmaması gerektiği hususunda Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde cezai yaptırımlar olmasına rağmen hukuki ve etik dayanağı olmayan bu tür uygulamaların sonlandırılması için bu uygulamaların cezai işleme tabii tutulmaları sağlanmalıdır.

Taşeron şirketlerde sendikalaşmanın hukuken ve fiilen sağlanması için gerekli önlemler alınmalıdır.

İlgili Bakanlık, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları bu konuya daha fazla bütçe ayırmalı, yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan da etkin bir şekilde yararlanılmalıdır.

Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, basın ve vatandaşların da, bu süreçte denetleme rolü oynamaları gerekmektedir.

İş sağlığı güvenliği kültürünün oluşması için Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Programları kapsamında ana okullarından başlayarak eğitimin her kademesinde iş sağlığı güvenliği eğitimi verilmelidir.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
İş kazaları önlenebilir mi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir