Ziyaretçi Defteri

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

122 Yorum

  1. çok başarılısınız devamını diliyorum

    Cevapla
  2. 16 Şubat 2016, 13:36

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – 1

    İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 1

    Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi hahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
    Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
    Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.

    ÖMÜR İÇİN DÜNYA

    Ömür için dünya doğmaya değmez
    Kimisi dünyaya doğmaz doğamaz,
    Yaşama güzeldir doğduysan eğer
    Kimisinin ömrü dolmaz dolamaz.

    Yaz ayı geldimi öter bülbüller
    Sarp dağlarda olur güller, sümbüller
    Dünya sefasına düşmüş gönüller
    Öbür gönül bunu sevmez sevemez.

    Talih kimisinin önünden kaçar
    Kimisini sırtlar kuş gibi uçar
    Kimisi asansörle evine çıkar
    Kimisinin evi olmaz olamaz.

    Çalışanlar daim murada ermiş
    Bazıları maşuk diye aramış
    Kul Allah yolundan sararmış solmuş
    Kimisi Allahın anmaz anamaz.

    Allah emreylemiş böyle olucu
    Herkes cezasını elbet bulucu
    Kimileri hasta yoktur ilacı
    Bazıları hasta kalmaz kalamaz.

    İSMAİL YILMAZ’da doğru söyledi
    Hakk için hahklıya hakkı peyledi
    Yalan olan dünya bizi eğledi
    Kimisi dünyayı bilmez bilemez.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    BENİ BENİ

    Doğru yollara göndersen
    Bu dünyadan beni beni,
    Yağıp yağıp tam dindirsen
    Bu dünyadan beni beni.

    İnanma bu dünya fani
    Gözlerinden akıt kanı
    Mevlam ümmet eyle beni
    Bu dünyadan beni beni.

    Seher vakti uyandırsan
    Kalbini de nurlandırsan
    Ölmeden evvel güldürsen
    Bu dünyadan beni beni.

    Hakiki aşk için yandır
    Varlığına doyur kandır
    Ecelimden önce öldür
    Bu dünyadan beni beni.

    Gidem dosta varam yâre
    Yaralarım O yar sara
    Bilseler de yâre çare
    Bu dünyadan beni beni.

    İSMAİL YILMAZ deseler
    Hakka kurban eyleseler
    Her an daim söyleseler
    Bu dünyadan beni beni.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    GÖKÇEDAĞ NİC’OLDU

    Sana derim sana dağlar kıralı
    Hani senin adın şanın nic’oldu,
    Issız kalmış yaylan bahtı karalı
    Şu yaylanda yaylayanlar nic’oldu.

    Yükseğine beyaz duman çökerdi
    Soğuk sularından beyler içerdi
    Pek çok aşiretler konar göçerdi
    Konup göçen aşiretler nic’oldu.

    Ak Oluk çeşmesi berrak akardı
    Elini dokunsan soğuk yakardı
    Her tarafın esans gibi kokardı
    Menekşe sünbülün gülün nic’oldu.

    Üzerinde büyük bir çınar vardı
    Dibindeki sudan içen kanardı
    Bütün hararetler derhal sönerdi
    Şifa veren damarların nic’oldu.

    Göğe doğru uzanmıştı boyları
    Etrafa yayılmış onun kolları
    Yel estikçe karışırdı dalları
    O çınarın o heybeti nic’oldu.

    Etrafın ormandan çıkılmaz idi
    Tepeden tepeye geçilmez idi
    Meşesi kavaktan seçilmez idi
    Gök göstermez ormanların nic’oldu.

    Üzerin bir düzlük geniş meydandı
    Bir tarafın yüksek sarptı kayaydı
    Çeşitli hayvanlar otlar mayaydı
    Sürü ile ceylanların nic’oldu.

    Dört yanında sana yollar çıkardı
    Her çiçeğin bir mis gibi kokardı
    Bozkıratlı beyler sana konardı
    Misafirperverlik ünün nic’oldu.

    Üzerinde uçar ördekler kazlar
    Jimnastik yapardı gelinler kızlar
    Kiraz gibi olur yanaklar yüzler
    Senin o kuvvetin gücün nic’oldu.

    Asırlarca kaldın bu kuvvetinle
    Beslerdin insanı hep servetinle
    Övünür dururdu herkes seninle
    Şimdi övünenler nerde nic’oldu.

    İslahiye Keller Kuşçu güneyde
    Zincirli İntilli durur dibinde
    Karaburçlu Dünek durur doğunda
    Gölünde yaşayan kuşlar nic’oldu.

    Kaypak Hasanbeyli Bahçe batında
    Ayran Kızlaç Kaman vardır içinde
    İnsanların yaşar çok hoş biçimde
    Habidatda yeyip içen nic’oldu.

    Kozdere Akçınar Mameler yolun
    Zorla geçit verir dik duran belin
    Sana varmak isteyene uzanır elin
    İnsanı uçuran yelin nic’oldu.

    Güneyinde Çavdırma çeşmesi çağlar
    Engininde çoktu bahçeler bağlar
    Sana varmak için çocuklar ağlar
    Oğlak güden çoluk çocuk nic’oldu.

    Yarım asır geçmiş yapılmış yollar
    Bir uçtan bir uca geçer trenler
    Gökçe dağ delinmiş olmuş tuneller
    Emek verip çalışanlar nic’oldu.

    Geçilmeyen yerler hep olmuş yollar
    Bağlı birbirine ilçeler iller
    Ötmez olmuş sana konan bülbüller
    Güllerin aşığı bülbül nic’oldu.

    Nerde sana gelip konup göçenler
    Yaylanda yaylayıp suyun içenler
    Sekiz on direkli çadır açanlar
    Koyunlu kuzulu göçen nic’oldu.

    Asırlardan evvel gayet şen idin
    Kendinle övünen Gökçe Dağ idin
    Bütün hayvanata sen acır idin
    Bakıp büyüttüğün kurtlar nic’oldu.

    Çıktım üzerine neler söyledim
    946 da destan eyledim
    Acıdım haline durdum ağladım
    Benim gibi seven dostlar nic’oldu.

    İSMAİL de derki böyle olacak
    Kimi ağlayacak kimi gülecek
    Bir gün olur sıra bana gelecek
    Diyecekler bunu yazan nic’oldu.
    1946 – Gökçedağı

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GELDİ DE GEÇTİ – 1

    Evvel bahar yaz ayları gelmeden
    Sonbahar ayları geldi de geçti,
    Bahçedeki güller domurcuk iken
    Don vurdu açmadan soldu da geçti.

    Çocuk iken elden ele dolandım
    Ağladıkça beşiklerde sallandım
    Allah lisan verdi ben de dillendim
    Ahrazlık devresi geldi de geçti.

    Ayaklandım sağdan sola saldırdım
    Neyi gördüm ise ona daldırdım
    Yaşımı yaşadım onu doldurdum
    Çapkınlık devresi geldi de geçti.

    Bu yaş arasında ya neler gördüm
    Zaman geldi öldüm öldüm dirildim
    Anasız babasız öksüz büyüdüm
    Evlatlık devresi geldi de geçti.

    Yaşım üçtü şehit edildi babam
    Dört yaşında bizi terk etti anam
    Nenemiz yanında kaldık bir zaman
    Yavruluk devresi geldi de geçti.

    İsmail YILMAZ der benzimiz soldu
    Babam Mehm Çavuş düşmana vurdu
    Kanlı Geçit mevki de Şehit oldu.
    Evlatlık devresi geldi de geçti.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GELDİ DE GEÇTİ – 2

    Sekiz yaşındayken nenem de öldü
    Ağlaya ağlaya gözüm yoruldu
    Her birimiz bir amcaya verildi
    Torunluk devresi geldi de geçti.

    Onbeşine doğru yolum alındı
    Aşk peşine düştüm bu da görüldü
    Onyedi yaşında yuvam kuruldu
    Bekarlık devresi geldi de geçti.

    Bağlandı ayağın gidersin nere
    Geçim telaşıdır düşmüştür sere
    Yaşım yirmi oldu gittim askere
    Askerlik devresi geldi de geçti.

    Baba oldum ama bir gün görmedim
    Eşimle beraber sefa sürmedim
    Bu günüme kadar bir gün gülmedim
    Acı bir hayattı geldi de geçti.

    Yaşım otuz oldu başladı hayat
    Gönül istiyordu artık saltanat
    Allah vurdu bana tek koydu kanat
    Uçmak arzularım geldi de geçti.

    İsmail YILMAZ’ım Ortaysa yurdum
    Oguz’larda soyum Selçuklu boyum
    İntilli denilen Kozdere köyüm
    Gençlik devreleri geldi de geçti.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GELDİ DE GEÇTİ – 3

    Güneş değmez oldu benim üstüme
    Çok kırıldım ahbabıma dostuma
    Bilmem ki feleğin bana kastı ne
    Felek kılıcını vurdu da geçti.

    Ulaşmıştı otuz altıya yaşım
    Gönlüm dinçti artık rahattı başım
    Yoktu bir sıkıntım mesuttu eşim
    Sıkıntılı günüm geldi de geçti.

    Yaşım kırka kadar çok güzel gitti
    Birgün zannettim ki ecelim yetti
    Bir yılan soktuda beni felç etti
    Zehriyle vücudumu yaktı da geçti.

    Yaşım kırkı geçti ağladı gözüm
    Etrafa bakmaya dayanmaz özüm
    Etmedim tövbeyi tutmuyor yüzüm
    Onunda zamanı geldi de geçti.

    Yaşım kırk yedidir geldim buraya
    Sene altmış altı geldi araya
    Bundan sonrasını koydum sıraya
    Yarım bir asırlık geldi de geçti.

    Bir asırı yarıladım yaşadım
    Şiir yazdım yaşamaya başladım
    İsmail YILMAZ’ım çok şey düşledim
    Kalpde düzensizlik geldi de geçti.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GELDİ DE GEÇTİ – 4

    Bundan evvel neler geldi başıma
    Kimse bakmaz gözden akan yaşıma
    Kelpeten dişçiyle değdi dişime
    Beş dişim sıradan geldi de geçti.

    Birden bire gözüm nasıl ağrıdı
    İçerim inledi kalbim ağladı
    İki sene sürdü devam eyledi
    Sonra o günlerde geldi de geçti.

    Bu sefer üç kaza geçirdi özüm
    Taş çivi odunla kanadı gözüm
    Çektim cefaları gülmedi yüzüm.
    Sabrettim bunlarda geldi de geçti.

    Bir kaza ile de kolum kırıldı
    Sandım gök gürledi yerler yarıldı
    Yavrular ağladı dediler noldu
    Buda hayal gibi geldi de geçti.

    Acı çektim zahmet çektim gülmedim
    Sevildim sayıldım geri durmadım
    Sevgi sundum kötülüğü bilmedim
    Sevgimiz yüksekte geldi de geçti.

    İsmail YILMAZ’ım iyilik özüm
    Türk İslam sentezi söylenen sözüm
    Yüce Türk Milleti ülküsü izim
    Türk’ün kötü bahtı geldi de geçti.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GELDİ DE GEÇTİ – 5

    Asıl hayatıma şimdi geleyim
    Olanlara ağlayım mı güleyim
    Son olarak beni tekrardinleyin
    Hayat indiçıktı geldi de geçti.

    Dört yavrum annesiz kaldığı zaman
    O benim hallerim olmuştuduman
    İkinci bir yuva kuruldu heman
    En büyük kara gün geldi de geçt.

    Bu geçen günlerim geri gelmesin
    Hiç kimse de benim gibi olmasın
    Çocuk olsun anne baba ölmesin
    Günler yüreğimi deldi de geçti.

    Ol bari Hüda’dan sağlık isterdim
    Şimdi tekrar bir genç olmak isterdim
    Geçen günlerimi bir bir gösterdim
    Bir çok acı günler geldi de geçti.

    Çocuk oldum ortalıkta süründüm
    Dedem Ahmet Çavuş yüzon yaş gördüm
    Babam Şehit oldu ben gururlandım
    Hayatımda boşluk geldide geçti.

    Adım İsmail’dir soy adım YILMAZ
    Başıma gelenler romana sığmaz
    Kara günlerim de yazmakla bitmez
    Nice kara günler geldide geçti.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    SEVMEK VE SEVİLMEK

    Dertliyem derdime ulunmaz çare
    Dudu dilden kader beni ayırdı,
    Eller ister benim yaremi sara
    O ellerden kader beni ayırdı.

    Ben severdim yâri candan gönülden
    Çok hatalar çıktı zalim dilimden
    Ayrı düştüm beni seven yârimden
    Sevenlerden kader beni ayırdı.

    Ne söylesem boştur bulunmaz çare
    Can dayanmaz her gün figana zara
    Son bir sözüm kaldı svgili yâre
    Yarenlerden kader beni ayırdı.

    En ettim sevgilim san ana etme
    Biz beşeriz aman kusura bakma
    Af et günahımı narından yakma
    Bilenlerden kader beni ayıdı.

    Yürü bire dünya sonun yalanmış
    Seni candan seven elbet aldanmış
    Faniye aldanan hem de betbahtmış
    Zalimlerden kader beni ayırdı.

    Akıl geldi başa İSMAİL YILMAZ
    Günler gitti boşa bir daha gelmez
    Yaşım kırkı geçti tövbem tutulmaz
    Af edenden kader beni ayırdı.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    AĞLAMA

    Ecel gelip baş yastığa düşmüştür,
    Fırsat gitti elden gözüm ağlama.
    Ana, baba, kardeş burada kalmıştır
    Yalvarmak çaresiz boşa ağlama.

    Nerde kaldı oğlun kızın evladın
    Malın mülkün hani onca servetin
    Peygamberin yapman nice sünnetin
    Zaman geçti diye sakın ağlama.

    Hararetten yanar dimağın kurur
    Ezrail karşıda su ile durur
    Yok ise amelin imanın alır
    Yardımcı yok diye sakın ağlama.

    İSMAİL YILMAZ der bana o günde
    Sureyi Yasini okut o anda
    Tövbem kabul ola Yüce katında
    Ömür gitti gönül sakın ağlama.

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 2

    İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 2

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
    Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
    Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
    Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.

    UYARMA

    Ne zamandan beri şair olmuşsun?
    Pek nice hoşuma gitti sözlerin.
    Bilmiyorum kime aşık olmuşsun?
    Ateşli aşıka benzer sözlerin.

    Söyleyin arkadaş ben de bileyim
    Azmış yaranıza merhem olayım
    Beraberce ağlayalım, gülelim
    Yaktı içerimi dağlar sözlerin.

    Davranışın başka, duruşun tuhaf
    Herkes sayılırken sen bundan muaf
    Bilğiler toplamış, olmuşsun sahaf
    Zorlukları çözüp, sağlar sözlerin.

    Yüksek dağlar başı çok serin olur
    Herkes sevdiğini arar da bulur
    Güzel sevmeyenler ecelsiz ölür
    Beni sana sıkı bağlar sözlerin.

    Uzatmak istemem bu kadar yeter
    Avcılar avına okunu atar
    Seninkinden benin derdim çok beter
    Bunu mu söyletmek, ister sözlerin.

    İSMAİL YILMAZ’ın bitiyor sözü
    Gözü değil ağlar her zaman özü
    Sırrını diyemez sararmış yüzü
    Ahınan vahınan geçer sözlerin.
    —- 01.02.1974 – Fevzipaşa/İslahiye

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    AĞLARIM – 1

    İntilli Köyünde fakir doğmuşum
    Baba ocağını bilmez ağlarım.
    Amcalarıma da evlat olmuşum
    Babam şehit, ana bilmez ağlarım.

    Ben beni bileli el diyarında
    Ümidim kalmadı artık yarında
    Samimi arkadaş çoktu varımda
    Şimdi yapayalnız kaldım ağlarım.

    Derdim çoktur söylemekle tükenmez
    Ev hasreti kolay değil çekilmez
    Gurbet elde kimse kimseyi bilmez
    Beni bir bilen yok ona ağlarım.

    Çalışmaya çıktım İskenderun’a
    Eş evlat hasreti kokar buruna
    Uzak olmam eşin gider zoruna
    Gurbette çarem yok ona ağlarım.

    Beklediğim boşa çıktı ümitler
    İşsiz gezer nice babayiğitler
    Zengin giyer kutnu ile ipekler
    Bana çul bulunmaz titrer ağlarım.

    İSMAİL’im gezdim gurbet elini
    Küçük yaşta yokluk kırdı belimi
    Anlatacak kimsem yoktur derdimi
    Ev halkından uzak kaldım ağlarım.
    —- 10.01.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    ARTIK

    -Şule YÜKSEL’e-
    Okurdum yazını ederdim ahı
    Aktıkça akardı gözümün yaşı.
    Geçen günlerime ederim vahı
    Öyle günlerimiz gelmesin artık.

    Şule YÜKSEL kardeş İslam yazarı
    Maksad bilgi sunmak biz acizleri
    Okuyanın ağlar her an gözleri
    Durmadan ağlasın o gözler artık.

    Kalemi durmadan yazı yazıyor
    Gereksizler bir kül olmuş tozuyor
    Sizleri üzenler bizi üzüyor
    Allah ıslah etsin onları artık.

    Allah der alırsın eline kalem
    Gözyaşı tutamaz onu okuyan
    Dünya işi için yapmazsın eylem
    Sizlere dualar ederiz artık.

    “Huzur Sokağı”dır sütun yazılar
    Bilal’lar, Feyza’lar ağlar dadılar
    Hıra Altay’larla dolsun dualar
    Beş vakit Namazda anarız artık.

    Allah için yazan bütün yazını
    Hak yolunda söylen bütün sözünü
    İsmail YILMAZ’da sürer izini
    Topluca izine gideriz artık.
    10.05.1965 – Bursa

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    ASİL AZMAZ

    ’Asil azmaz’ derler bu ata sözü
    Pek doğru söz insan azmamalıdır.
    Mertoğlu mertin hem doğrudur özü
    Yüze gülenlere kanmamalıdır.

    Namerdin elini sakın ha tutma
    Sır var ise sırrı sakın ha satma
    Cambaza kündeyi sakın ha atma
    Şeytanla güreşi tutmamalıdır.

    Fırsatın bulursa biner omuza
    Çehresi azgındır hiç gülmez yüze
    Yediği ekmeği göstermez göze
    Bunlar iyi insan sanmamalıdır.

    Hasta insanların içleri yanar
    Sarhoş kimselerin kafası döner
    Menfaat uğruna elini sunar
    Bunun ateşine yanmamalıdır.

    Vatanın sevgisi üstün her şeyden
    Sırrını her zaman gizle herkesden
    Annenden, babandan hem kardeşinden
    Gizleyip her yerde anmamalıdır.

    İSMAİL YILMAZ’da söyler bu sözü
    Birçok kimselere kararmış özü
    Siması sararmış ağlıyor gözü
    Düşmanın aşına banmamalıdır.
    —- 13. 02.1971 – İslahiye

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    GÖRÜLMÜŞ MÜDÜR

    Seni sevdiğimi görüp bilmezler
    Gizliyi bilenler görülmüş müdür?
    Fakir diye seni bana vermezler
    Yoksulu sevenler görülmüş müdür?

    Fakir hayat boyu yürüyemez mi?
    Eşine giysiyi bürüyemez mi?
    Bir it bir deriyi sürüyemez mi?
    Açlıktan ölenler görülmüş müdür?

    Sevenlere olur samanlık seyran
    Yar severse ben de olurum hayran
    Kuru ekmek bir de bulursak ayran
    İsteksiz içenler görülmüş müdür?

    Sevdiğimi başa taç da ederim
    Koyun olsa çoban olur güderim
    Nere gitse peşi sıra giderim
    Sevgiden dönenler görülmüş müdür?

    Sevgilinin ince belde sarmadan
    Kutsal bildiğini üzüp, kırmadan
    Mürşit kapısına pişip varmadan
    Yüceye erenler görülmüş müdür?

    İsmail Yılmaz der sevdim burada
    Elde kimse tutmaz kaldım arada
    Dört kişi omuzlar olun orada
    Gidip de gelenler görülmüş müdür?

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye

    BURSA GÜZELLERİ – 1

    İstanbuldan daha ince modeli
    Ne güzel yaratmış Mevlam Bursa’da,
    Sözümü dinleyin pek de önemli
    Tipler, sima birdir hepsi Bursa’da

    Sıra geldi Bursa güzellerine
    Musade etseler yazarlarına
    Yabancılar girse pazarlarına
    Seçemezler birbirini Bursa’da.

    Saç sarışın, yüzler beyaz nur topu
    Fidan gibi, sülün gibi, bir yapı
    Gönül verse çıkarılır bir tapu
    Böyle düşünürsün her an Bursa’da.

    Kınalanmış sanki nazik elleri
    İnsanı mest eder şirin dilleri
    Çembere alınmış ince belleri
    Yürüyüşler gayet sade Bursa’da.

    Görmedik orada şişman bir bayan
    Gözleri bir badem, kaşlara hayran
    Sarışın ziyade, esmeri olan
    Vücutlar normaldir hepsi Bursa’da.

    Seçilmez hiç biri sanki bir gülman
    Zariftir dudaklar bakmaya kıyman
    Olsa helalinde sevmeye doyman
    Güzelle doludur Yeşil Bursa’da.
    —- 02.09.1966 – Bursa

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye

    BURSA GÜZELLERİ – 2

    Esmer güzelleri söyleyim size
    Değişik huyları görünür göze,
    Severler hem de terslerler yüze
    Dil imaj gayrisi budur Bursa’da.

    Bunlardan başkası hepsi bir sima
    Ceylan gibi gezer benzerler aya
    Yanaklar kırmızı gözleri ela
    Bu nasıl güzellik Yeşil Bursa’da.

    Cümlesi harika narin dudaklar
    Göğüsler ileri, çökük yanaklar
    Altın bilezikle dolu bilekler
    Görenleri hayran kalır Bursa’da.

    Atalar Avrupa gören kişiler
    Ellerde marifet sanatı işler
    İncilere benzer dizilmiş dişler
    Tertemiz bakımlı kızlar Bursa’da.

    Ne kadar metetsem yine az olur
    Etmeyin nazarı değer göz olur
    Hepsi birbirinden çok güzel olur
    Bitmez ve tükenmez sözler Bursa’da.

    İsmail YILMAZ der bu kadar yeter
    Her taraf yeşildir bülbüller öter
    Bütün güzelleri gül gibi kokar
    Esansa ihtiyaç yoktur Bursa’da.
    —- 02.09.1966 – Bursa

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye

    BÜLBÜL FİĞAN EDER

    Bülbül figan eder gül yapragında
    Yaprağa mı yoksa güle ağlarsın?
    Ayrı düşmüş vatanında elinde
    Vatana mı yoksa yare ağlarsın?

    Ötme bülbül ötme nedir bu halin?
    Seller gibi akar gözünden yaşın
    Darıldı mı sana yarenin eşin?
    Yarene mi yoksa eşe ağlarsın?

    Ne ötersin bülbül bahtı karalı
    Okla mı vuruldun göksün yaralı?
    Çok oldu mu bu yarayı alalı?
    Yaraya mı yoksa dosta ağlarsın?

    Birgün geldi doğdun emir böyledir
    Aşka düşenleri derdi ağlatır
    Ayrılık ateşi her an söyletir
    Ayrılığa yoksa nara ağlarsın?

    Avcıların gelmiş gözlüyor seni
    Halâ mı edersin zarı fiğanı?
    Gelmiş midir yoksa ölüm fermanı?
    Fermana mı yoksa aşka ağlarsın?

    Bu dünya bakidir kimseye kalmaz
    Kervan göç eylemiş bir daha dönmez
    Ağlamanı sorar İSMAİL YILMAZ
    Az ömre mi yoksa göçe ağlarsın?

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    GELİR – 1

    Önceleri duygusuzca bakarken
    Baktıkça güzele bakasım gelir.
    Aslı olup Kerem diye yakarken
    Yandıkça güzeli yakasım gelir.

    Sallanı sallanı gider suyuna
    Eğdirmiş boynunu bakar sağına
    O güzel elleri vermiş elime
    Tuttukça ellerim yanasım gelir.

    İncedir beli de siyahtır saçı
    Güzeller içinde nazlıdır nazlı
    Önceden küçüktü sevdiğim gülü
    Sordukça arayıp bulasım gelir.

    Keklik misin yücelerden uçarsın
    Turna mısın gerdanını açarsın
    Şahin gibi kanadını saçarsın
    Sevdikçe yüzünü göresim gelir.

    Bakınca halinden beter olmalı
    Amcam pederine haber vermeli
    Altınlarla kıymetini bilmeli
    Çektikçe ayrılık evesim gelir.

    İsmim İSMAİL’dir soy adım YILMAZ
    İki seven canı ayırmak olmaz
    Vuslada ersekde gaygımız kalmaz
    Ömrümce güzeli sevesim gelir.
    —- 1938 İntilli Köyü/İslahiye

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    GELİR – 2

    Öksüz oldum aralarda tozarım
    Tozdukça güzeli göresim gelir.
    O güzelin sevgisini sezerim
    Sezdikçe güzeli göresim gelir.

    Gökçe Dağ’ın dik başları çok yüksek
    Göztepe’nin üzerinde bir tümsek
    Harlı Bağ’da Gavur Göl’e bir insek
    İndikçe güzeli göresim gelir.

    Del’olmuşum sağdan soldan gezerim
    Uçan kuşlardan da haber sorarım
    Sensiz bu dünyada canı neylerim
    Sessizce yüzünü göresim gelir.

    Amca kızı deli gibi sevmeli
    Ayın ışığında nerde bulmalı
    Küçük kardeşiyin gönlün görmeli
    Andıkça yüzünü göresim gelir.

    Güzeller güzeli eşim olmalı
    Çıkıp Akçınar’da yari bulmalı
    Annacımda amca kızı durmalı
    Durdukça yüzünü göresim gelir.

    Bindokuzyüz otuz sekiz senesi
    İSMAİL YILMAZ’ın aşk pervanesi
    Sevdiği Sultan da tek birtanesi
    Sevdikçe yüzünü göresim gelir.
    —- 1938 İntilli Köyü/İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    DAİM PARA

    Dertlilere deva verir
    Para para daim para,
    Hastalara şifa verir
    Para para daim para.

    Sevdirmiştir kendisini
    Söyleyim en doğrusunu
    Yaşattırır yuvasını
    Para para daim para.

    Fukaranın hakkın verir
    Hasenetin hayrın bilir
    İyi amel yapmış olur
    Para para daim para.

    Batıl inanca bağlanan
    Onunla her işi sanan
    Doğru değil hep de yalan
    Para para daim para.

    Mazlumları haksız yeren
    Zalimleri haklı gören
    Zavallıyı mahkum eden
    Para para daim para.

    Yapmadığı hiç iş yoktur
    Hayırında şerri çoktur
    Kalplere saplanan oktur
    Para para daim para.

    Anayı kızdan ayırtan
    Mümin olanı darıltan
    Münafıkları bağırtan
    Para para daim para.

    İSMAİL YILMAZ’ı bulsan
    Boş olan keseye dolsan
    Karnı açları doyursan
    Para para daim para.
    —- 11.12.1973 – İslahiye

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    GAFİL OLMA İNSANOĞLU

    Gafil olma insanoğlu sonra halin perişan
    Bir gün giden bu faniden, pişman olun o zaman
    Çalış, fırsat elde iken, değerlendir ol ehil
    Görün narı cehennemi yalvarırsın o zaman.

    Ecel gelir bir gün başa, gözün aç gafil insan
    İster vali, ister paşa, öleceksin bir zaman
    Hepsi senden sorulacak bulamazsın bir kefil
    Ne yaptınsa göreceksin karşılığın o zaman.

    Ahirete çalışmalı dünyayı boştur satman
    İkisini bir tutmazsan ziyan eden o zaman
    Annen, baban, oğlun, kızın emanettir bunlar bil
    Çalış bunların rızkına, muhtaç etme bir zaman.

    Namaz, oruç farz olmuştur Hac’ın zekadın her an
    Müslümansan ede eyle, sorumlusun her zaman
    Eğer kul hakkın boynuna aldın ise ey gafil
    Ara bul hak sahibini, helal etsin şu zaman.

    Küfür, gıybet ettin ise, çeken bol olur cezan
    Eğer zengin, eğer fakir göreceksin, et iman
    Sorulacak bunun hepsi, yatarsan hakkın sebil
    Seher vakti ağlayarak tövbe eyle her zaman.

    Ver benim muradımı sen, yarabbel el alemin
    Yar et beni sevdiğine, sevdir beni her zaman
    Yüzü kara bu kuluyun, çoktur günahı, cahil
    Sensin ancak af tanrısı, af et beni el aman.

    Ol Muhammet Mustafa’ya, ümmet eyle bizi sen
    Gece gündüz ağlayarak, yol alırım her zaman.
    Dert çok İSMAİL YILMAZ’ın huzurda durur sefil
    Ret etme sözümü yarap, çağırırım her zaman.
    —- 01.01.1960 – İslahiye

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye

    GELİNİM OLUR

    Adana’da bir kız gördüm
    Gelinim olur İnşallah.
    Saygı ve hürmeti gördüm
    Gelinim olur inşallah.

    Ben isterim oğlum ne der
    İleride dua eder
    Bu güzel olmasın heder
    Gelinim olur inşallah.

    Oğlumu ikna etmeli
    Güzele düğür gitmeli
    Bu işler olup bitmeli
    Gelinim olur inşallah.

    Boyu oğlumun boyunda
    Huyu oğlumun huyunda
    Suyu oğlumun suyunda
    Gelinim olur inşallah.

    Allah özenip yaratmış
    İyiye güzellik katmış
    Varlığa, nimete batmış
    Gelinim olur inşallah.

    Babasını tam bilirim
    Uğruna köle olurum
    Oğluma gelin alırım
    Gelinim olur inşallah.

    İsmail YILMAZ ne ister
    Yalvarır, yakarır sesler
    Allah’ım iyilik göster
    Gelinim olur inşallah…
    —- İslahiye –

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ

    GEREK

    Nedim İLGÜN’e
    Anaların ayak altı cennete giden tek yol,
    Atalara sayğı gerek bilğeyi saymak gerek.
    Ana baba ihtiyarlar, tutmaz ayak ne de kol,
    Sev küçüğü say büyüğü atayı sevmek gerek.

    Hoş tutasın her gönülü sadakat baki gerek,
    Derindir manası ismin bunları bilmek gerek,
    Şefahattır yüze gülen terki def etmek gerek,
    İstikbalin menbasını fark edip bilmek gerek.

    Menbaalar birkaç koldan menzile akar gider,
    Menzil uzak, yollar sarptır, ol menbaa var eder,
    Ağlar sızlar konuşmaya halk içinde ar eder,
    Atın hazır, yolun uzak, menzile koşmak gerek.

    Bu bir emri ilahidir, çalışan mahrum olmaz,
    Hoş tutasın sen atanı duası yerden kalmaz,
    Kırma gönlünü onların, onlardan zarar gelmez,
    Ana baba emanettir, kıymetin bilmek gerek.

    Ol Allah’ı seven kişi lütfuna mazhar olur,
    Burası bir imtihandır, çalışan serdar olur,
    Hoş tutmazsan ata gönlün emekler heder olur,
    Baba ana dünyadayken duasın almak gerek.

    Çok küçükken sevmiş idim, görüşmemiz güç oldu,
    Felek bana yar olmadı her işimiz felç oldu,
    Neler geldi, neler geçti, bunun hepsi hiç oldu
    Aşık İsmail YILMAZ’ı, atayla anmak gerek.
    —- 10.07.1965 – Maltepe/İstanbul

    İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye

    ASKER ŞİİRİNE CEVAP

    Yeğenim Selahattin YILMAZ’a
    Kardeşimin oğlusun sen, asker oldun piyade
    Sınırları bekle her an güven olsun günlerde.
    Çok severim bilirsin sen gönle doldun ziyade
    Aileni bekliyorsun güven duysun onlarda.

    Mektubunu alır almaz gönlüm güldü şad oldu
    Şiirini okudum da gözüm ağlar yaş doldu
    Bize kutsal vazifedir cümle alem kul oldu
    Askerliği herkes sever şunlar, bunlar, onlar da.

    Vatan bize emanettir çalışırız elbette
    Gazi çıkar, şehit çıkar bu fedakar millette
    Vatan için uyanık ol, olmayasın gaflette
    Ondan bundan, kötülükten söz edersin onlarda.

    Unut artık o geçmişi, düşme sarhoş peşine
    Ölse dahi tükürürler o sarhoşun naşına.
    Yaşamaksa tam niyetin, acı kendi yaşına,
    Meyhane ne? sarhoşluk ne? söz edersin onlarda.

    Temiz bir aslın var senin, neden böyle yaparsın?
    Gelecek o temiz nesle, kötü ahlak katarsın.
    Yarın sen de baba olun, ahlaksıza çatarsın,
    Yaşamak var, yaşatmak var, ne istersin onlarda?

    Geçmişe bir göz atmalı, o tarihde neler var?
    Fatih’ler var, Yavuz’lar var, sultanlar var, hanlar var.
    Fatma’lar var, Asena var, Göv Mehmet Çavuş’lar var.
    Vazifeyi yapar iken ibret alın onlarda.

    Mecbur ettin İSMAİL’i söylettin bu sözleri,
    Merak ettim şiirini düşündürdün özleri.
    Tut sözümü bırakma sen büyüğüyün izini,
    Sakın olha yapmayasın hiyanetlik anlarda…

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    AĞLAMA – 2

    Ecel gelip baş yastığa düşmüştür,
    Fırsat gitti elden gözüm ağlama.
    Ana, baba, kardeş burda kalmıştır
    Yalvarmak çaresiz boşa ağlama.

    Nerde kaldı oğlun kızın evladın
    Malın mülkün hani onca servetin
    Peygamberin yapman nice sünnetin
    Zaman geçti diye sakın ağlama.

    Hararetten yanar dimağın kurur
    Ezrail karşıda su ile durur
    Yok ise amelin imanın alır
    Yardımcı yok diye sakın ağlama.

    İSMAİL YILMAZ der bana o günde
    Sureyi Yasini okut o anda
    Tövbem kabul ola Yüce katında
    Ömür gitti gönül sakın ağlama.
    —- 10.01.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    BU GÜNLER KENDİME

    Bu günler kendime bir hal oluyor
    Kimseye bu sırrı açamıyorum,
    Badeler dolarak bana geliyor
    İzin verilmezse içemiyorum.

    Halden bilen yok da neler söyleyim
    Yoluna bu canı feda edeyim
    Sen gelmezsen söyle ben mi geleyim
    Bu teklifi sana edemiyorum.

    Bütün kötülükten kaçınmalıdır
    Dünyaya iyilik saçılmalıdır
    Seven sevdiğine açılmalıdır
    Eşe dosta haber veremiyorum.

    Aşka düşen kişi severek yanar
    Bade sunulunca içerek kanar
    Bu hararet bilmem ne vakit söner
    Aşkın ateşinden duramıyorum.

    Bir ah çeksem bunu kimler bilecek
    El alem gıybetle bana gülecek
    Bilsen belki gönlün beni sevecek
    Bu aşkımı sana açamıyorum.

    İsmail YILMAZ der gün gelir solar
    Allâh’ın emri de yerini bulur
    Gücenme sözüme böylece olur
    Bana güven yalan söylemiyorum.
    —- 05.02.1940 – İntilli köyü/İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 3

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – 3
    Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1916 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
    Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
    Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.

    GÖNLÜME NASİHAT – 1

    Gönlüme nasihat etmek isterim
    Dinle beni canım ciğerim gönül,
    Paşa, patişah mı, vezir mi oldun
    Etme kuru kibir kimseye gönül.

    Nedir ne değilsin tartıya konsan
    Yükselip, yücelip yükseği bulsan
    En sonunda arşa çıkıp otursan
    Bir damla mendedir varlığın gönül

    Gönül bir kuş gibi yuvadan uçtu
    Gayri meşru yola her zaman koştu
    Hem darıldın bana hemi de küstün
    Nedir bu yaptığın ey zalim gönül.

    Zenginim diyerek gurur ederdin
    Yiğidim diyerek kusur ederdin
    Fakire yoksula önem vermezdin
    Bunların cezasın çekersin gönül.

    Ey gönül aldanma bu dünya fani
    Cabucak bitiyor sayılı günü
    Bunca yaşayanlar nerdeler hani
    Sende onlar gibi olursun gönül.

    İSMAİL YILMAZ der boş yere koştum
    Her şey bozuk düzen israfa coştum
    Uyuştu bedenim bazan da hoştum
    Ne istersen hakta bulursun gönül
    – 10.01.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GÖNLÜME NASİHAT – 2

    Gönlüme nasihat etmek isterim
    Her şeyi yerine yerleştir gönül,
    Doğruyu doğruya yormak isterim
    İnsan ayrıştırma birleştir gönül.

    Söyle bana gönlüm nedir bu işin
    Benimle beraber eşittir yaşın
    Ne kadar zalimsin yoktur bir eşin
    Sen seni dünyaya kaptırdın gönül.

    İstersinki alem sende dinlesin
    Elpençe divanla tazim eylesin
    Dersin ben güleyim onlar gülmesin
    Bunların cezasın çekersin gönül.

    Fakire kızarsın etmen merhamet
    Dost gibi görünün yapan hıyanet
    Hiç kimseye etmez oldun siyanet
    Sen de bir gün pişman olursun gönül.

    Gönlüm gönül oldun hem sultan oldun
    Küçüktün büyüdün al pirhan oldun
    Yar aşkına her an sarardın soldun
    Sevdin ve sevildin dostuna gönül.

    Çalış hiç durmadan ne yapım deme
    Çömert ol her zaman kem kibir olma
    İSMAİL YILMAZ der gönüle uyma
    Beni de yolumda şaşırtma gönül.
    – 10.01.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ————————

    BU CAN USANIK

    Zaman kış mevsimi şubat ayında
    Havalar bulanık kafam bulanık,
    Nasıl tarif edem ehval halinde
    Bu can bedenimden tenden usanık.

    Gül koklarım gülün kokusu gelmez
    Gençler büyüklerin halini bilmez
    Ne kadar uğraşsam talihim gülmez
    Bu can gülden, günden, andan usanık.

    Bazısı tok olur bilmez açları
    Bazısı aç olur bilmez tokları
    Bazısı uyuşmuş bilmez yokları
    Bu can azdan, çoktan, yoktan usanık

    Dünyaya aldanmış binmiş atına
    Çıkmış semaların yüce katına
    Çok kıymet verildi açık kadına
    Bu can şundan, bundan, ondan usanık.

    Nasıl ah etmessin giden günleri
    Hiç mi hatırlaman o gidenleri
    Koltuğuna girip dost olanları
    Bu can eşten, dostdan, halden usanık.

    İSMAİL YILMAZ der perişan halin
    Uzaklardan kaldı yetişmez kolun
    Ölürsün geride kalacak malın
    Bu can maldan, mülkten, vardan usanık.
    – 12.10.1963 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    EY BENİM KIYMETLİ

    Ey benim kıymetli sevgili kardeş
    Devasız dertlere sabreden kimdir
    Sabret selamete gönülde kardeş
    Şükürle murada erenler kimdir.

    Kurt düştü çürüdü kalmadı özüm
    Kafayı yormasın bu benim sözüm
    Aşkla ağlamaktan kör oldu gözüm
    Sonradan gözlerin bulanlar kimdir.

    Köleyken Mısıra patişah oldu
    Ağlamakla gözler hem ağma oldu
    Biz yapmadık diye içtiler andı
    Huzur Nebi de and içenler kimdir.

    İSMAİL YILMAZ’ın sözüne inan
    Gayem muhabbettir değil imtihan
    Düşme üzerime düşünme güman
    Dostların sırrını örtenler kimdir.
    -17.02.1973 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    GÖNÜL GİBİ BİR KİMSEYE

    Gönül gibi bir kimseye yar oldum
    Her dediğin baş üstüne can gönül,
    Yaşıyorum hayat buldum can buldum
    Her şey iyi yaşam olsun can gönül.

    Gönlüm yükseklerde uçar havada
    Boyun eğmez o takdire murada
    Hani sıhhat hani servet nerede
    Bir gün olur hepsi biter can gönül.

    Uğraş verdim her an ettim nasihat
    Yaptın bütün işret hem de sefahat
    Sen o nefse uydun ettin itaat
    Yoktur bana kahrın sözün can gönül.

    Bülbül gibi daldan dala atladın
    Şahin gibi sen avına dalardın
    Dünyalara acı ferman salardın
    Kuvvet, kutret bitti artık can gönül.

    Yanlışlarım, isyanlarım yok olsun
    Yüksek katta tövbelerim bulunsun
    Günahlarım isterim ki durulsun
    Allahıma yalvarırım can gönül.

    İSMAİL YILMAZ der her şey boşuna
    Tövbem gitsin Allahımın hoşuna
    Acısınlar gözlerimin yaşına
    Sapma gönül, korkma gönül can gönül.
    – 11.01.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    KADİR MEVLAM

    Kadir mevlam senden bir isteğim var
    Yüce sevginden ve senden ayırma,
    Arayıp bulunmaz senin gibi yar
    Acı bana yarab senden ayırma.

    Sen af Tanrısısın hududun yoktur
    Hazırsın, nazırsın şerikin yoktur
    Bağışlayan sensin rahmetin çoktur
    Rahmetinden aman beni ayırma.

    El aman yarabbi illa elaman
    Boştur bu dünyaya gönül bağlayan
    Emrolup huzura vardığım zaman
    Suçlarımı af et sende ayırma.

    Nasip eyle yarap bizlere Hicaz
    Yüzleri sürerek edelim niyaz
    Yalvarır daima İSMAİL YILMAZ
    Seni seven kullarından ayırma.
    – 15.02.1973 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ———————–

    NE FAYDA

    Kalemi, kağıdı alıp gelsene
    Katip değilsin ki amma ne fayda,
    Kibir verme, gurur verme kendine
    Bir katre mendedir aslın ne fayda.

    Kuşlar gibi havalarda uçardın
    Ceylan gibi dağdan dağa kaçardın
    Meşhur yaylalarda konup göçerdin
    Kervanın yollarda kaldı ne fayda.

    Hem Peygamber hem de patişah idi
    Mührünün sultanı Süleyman idi
    İnse, cinse dahi hükümdar idi
    Kendi gitti mührü kaldı ne fayda.

    Ahir zaman nebisidir Mustafa
    Bu fani dünyada sürmedi sefa
    Ümmet için çekti durmadan cefa
    Sen de ümmet olmadıysan ne fayda.

    Kış aylar bitmeden everdi yaza
    Düldüle binerdi giderdi ize
    Zülfikar elinde ederdi kaza
    Ali gibi yiğit gitti ne fayda.

    Düşmana daima okurdu ferman
    Arslan gibi döğüşürdü her zaman
    Kılıcı çekince vermezdi aman
    Kılıç, kalkan devri geçti ne fayda.

    Hazreti Hasan’a zehir verildi
    Hazreti Hüseyin şehit edildi
    Yezidi zalime mel’un denildi
    Lanetler okundu ama ne fayda.

    Muaviye yaptı büyük hatayı
    Ehli Beyte karşı etti nidayı
    Oğlu Yezit attı kökten baltayı
    Narı cehenneme gitti ne fayda.

    Bir gün olur Allah emir verecek
    İsrafil surunu bir üfürecek
    Ezrail canını kendi alacak
    Can tatlı diyecek amma ne fayda.

    İSMAİL YILMAZ’da söyler sözünü
    Hakka daim bağlamıştır özünü
    Tövbe eder siler yaşlı gözünü
    Yaşım kırkı geçti ama ne fayda.
    – 10.11.1962 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    “KUYUNUN DOLMASINI DEĞİL
    KAYNAĞINI SEVERİM”

    Göksüme sapladın büyük bir bıçak
    Ağırdır yaralar ölmez mi dersin?
    Musade olursa bohçayı açak
    Halis olan kumaş solmaz mı dersin?

    Baş tutmuş yaramı kanattın bu gün
    Sözünüz kalbime saplanır her gün
    Bana hatırlattı geçmişten sürgün
    O güne bir değer vermez mi dersin?

    İnsanoğlu beşer suç işlemez mi?
    Ömür boyu ağlar hiç gülemez mi?
    Dipten başa kadar varlık solmaz mı?
    Dalı budağı hiç kalmaz mı dersin?

    Kuyunun dolması kolay iş değil
    Sevmeyeni sevmek kolay iş değil
    Başa gelen işler hiç de boş değil
    Taktirin tepdili olmaz mı dersin?

    “Kaynağın severim” edersin hitap
    Hak Tanrı gönderdi dört büyük kitap
    Ya görürsün sefa ya düşen bitap
    Taşımakla kuyu dolmaz mı dersin?

    Nerde yazdın böyle birkaç cümleyi
    Çok düşündüm ona mana vermeyi
    Acımadın bana yaptın hamleyi
    Karşındaki cevap bilmez mi dersin?

    İyi inceleyin benim yazımı
    Kaynağı seversin hem de özümü
    Kurşunla vursalar çekmem sözümü
    Doğruyu söyleyen gülmez mi dersin?

    Çok söyledim kardeş beni mazur gör
    İster darıl ister gel tokatla vur
    Halin nedir diye bir gün olsun sor
    Buna da mı imkan bulmaz mı dersin?

    Ben dilerim her söz doğru olsada
    Haklı hakkın alıp haksız solsada
    Boş vaatler o an doğru bulsa da
    Haksız maskesini atar mı dersin.

    İSMAİL YILMAZ der oldu olacak
    Bu sözün kalbimde gizli kalacak
    Bir gün olup sıra bana gelecek
    Bu fırsat elime geçmez mi dersin?
    – 14.01.1974 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ———————

    BİÇARE

    Arzedeyim şimdi benim halimi
    Biçara biçare halim biçare,
    Uzattım sizlere tutun elimi
    Biçara biçare halim biçare.

    Şükredelim haktan gelen nimete
    Sarılalım hem de farza sünnete
    Ne büyük varlıktır bakın hikmete
    Biçara biçare halim biçare.

    Önümüz karanlık nasıl yapmalı
    Çalışıp yollara anpul takmalı
    Sıtkı hulis ile hakka tapmalı
    Biçara biçare halim biçare.

    Yetmiş iki millet buçuğu ile
    Herkes herkese de yapıyor hile
    Acizlik yapılır hep bile bile
    Biçara biçare halim biçare.

    Ben bir şey bilemem kalem yazıyor
    Gönül abdal olmuş neler söylüyor
    Selamete sabrı bulan eriyor
    Biçara biçare halim biçare,

    Çok söylemek olmaz bu kadar olsun
    Manalar verilsin satırlar dolsun
    İSMAİL YILMAZ’dan hatıra kalsın
    Biçara biçare halim biçare.
    – 10.08.1950 İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    KİMİSİ BULAMAZ

    Ömür için dünya doğmaya değmez
    Kimisi dünyaya doğmaz, doğamaz,
    Yaşamak güzeldir doğduysan eğer
    Kimisinin ömrü dolmaz dolamaz.

    Yaz ayı geldimi öter bülbüller
    Sarp dağlarda olur güller, sümbüller
    Dünya sefasına düşmüş gönüller
    Kimi gönül bunu sevmez sevemez.

    Talih kimisinin önünden kaçar
    Kimisini sırtlar kuş gibi uçar
    Kimi asansörle evine çıkar
    Kimisinin evi olmaz olamaz.

    Çalışanlar daim murada ermiş
    Bazı aşık maşuk diye aramış
    Kul Allah yolundan sararmış solmuş
    Kimisi Allah’ı anmaz anamaz.

    Allah emreylemiş böyle olucu
    Herkes cezasını elbet bulucu
    Bazıları hasta yoktur ilacı
    Kim hasta yatakta yatmaz yatamaz.

    İSMAİL YILMAZ’da doğru söyledi
    Hak için haklıya hakkın peyledi
    Yalan olan dünya bizi eyledi
    Kimisi dünyayı bilmez bilemez.
    – 10.05.1969 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    TALİH

    Merak etme ey güzelim arzu emel sendedir
    Nasip eden bari hüda bütün takdir ondadır,
    Ağlamalar fuzulidir hakka boyun eğmeli
    Ne sendedir ne bendedir hakkın emri böyledir.

    Aşık olan kişilerin aşkı da baki olur
    Unutulmaz bu mertliği takdire şayan olur
    Olmaz dişisi erkeği arslanlar arslan olur
    Bu kabahat bende değil hakkın emri böyledir.

    Çağrıları dinler iken gözlerimden yaş geldi
    Uzattın bana elini ne çareki boş geldi
    Görülmemiş bu ayrılık bana gayet güç geldi
    Hakkın emrin yerin bulur helallaşmak böyledir.

    Bir gün olur kavuşuruz amma zamanı geçer
    Ecel gelir bir gün başa kaftan gömleğin biçer,
    İsterim helallik sende bu dünya böyle geçer
    Ne inç kalır ne cins kalır hakkın emri böyledir.

    Hasta olan şifa ister dertlilerse deva arar
    Deva veren Cenabı Hak hekim ilaç ne yapar,
    Sevdin beni ben de seni gönüller etti karar
    Felek bize yar olmadı belki kısmet böyledir.

    İSMAİL YILMAZdır adım yücedir Oğuz atam
    Üç yaşında öksüz kaldım şehit edildi babam,
    Olan oldu giden gitti hakkımı ettim helal
    Felek bana ödül vermiş dört can ati bendedir.
    – 1949 – İntilli köyü/İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ———————-

    TALEBEYE ÖĞÜT – 1

    Bir öğüdüm vardır talebelere
    Okumak servettir kıymetin bilin,
    Zahmetle, telaşla giden yollara
    Sonu selamettir böylece bilin.

    Okumakla gider bütün noksanlık
    Okumakla gelir vücuda sağlık
    Okumakla kalmaz fakirlik, darlık
    Hayat böyle başlar iyice bilin.

    Bugün küçük isen yârin büyüksün
    Yaparsan tahsili her an ayıksın
    Millete, vatana gurur layıksın
    Fırsat elde iken kıymetin bilin.

    Talebelik devrin tomurcuk gülü
    Temizdir kanları çok nazik dili
    Sanarlarki bitmez bu uzun yolu
    Sonu pek aydınlık iyice bilin.

    Hocan sever, bilgi verir her zaman
    Gayretler gösterir koşar her zaman
    Odası açıktır varsan ne zaman
    Ödeşilmez hakkı bunu da bilin.

    İSMAİL YILMAZ’ım bilği dokudum
    Az da olsa biraz dersler okudum
    İkazımla eşe dosta dokundum
    Doğrunun menzili gönülde bilin.
    – 10.11.1968 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    TALEBEYE ÖĞÜT – 2

    Talebeler bana kulak veriniz
    Vatan sizde hizmet bekliyor bilin,
    Geleceğe asil insan veriniz
    Örf adet hars’ını koruyup bilin.

    Öğretmenler dersi verir haklıdır
    Anadan, babadan daha farklıdır
    Senin sevgin kutsal onda saklıdır
    Bildirmezler fakat siz onu bilin.

    Çocuk fidan gibi büyür de durur
    Öğretmen öğretir çalışır durur
    Öğüdüm sizlere hakikat budur
    Çalışan sevilir yapın da bilin.

    Oku aku her gün durmadan oku
    Okudukça gelir bir güzel koku
    Hep kötü huyların kesilir kökü
    O zaman hayatın kıymetin bilin.

    Fakat bu bilğiyi iyiye kullan
    Hakikat yolunda söyleme yalan
    Milliyetçi ol da Allah’a güven
    Bu dava çok büyük bunu da bilin.

    İSMAİL YILMAZ’ın söylüyor dili
    Okumayan insan sayılır deli
    Öğretmen bir vücut çocuklar kolu
    Nereye dokunsan acıdır bilin.
    – 10.11.1968 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    TALEBEYE ÖĞÜT – 3

    Talebe dinlesin benim sözümü
    Çalış, öğren, cahil kalma öğrenin
    Dilim, gönlüm sana verdim özümü
    Öğretmende bilgi alın öğrenin.

    Okumaktır istikbalin kapısı
    Öğretmendi hayatının hepisi
    Evel Allah sonra odur yapısı
    Olmak iste öğretmenlik öğrenin.

    Öğretmen der çocuklara merhaba
    Çalışmazsan olur emek berhava
    Solda atma ulu orta hiç nara
    Emeklerin yok olur da öğrenin.

    Öğretmen der Atatürk’ü sev çocuk
    Türk oğlusun Türk’lüğünü öv çocuk
    Deden şehit düşmanını döv çocuk
    Kara softa Türk’ü boğar öğrenin.

    Öğütlerim doğru dürüst belleyin
    İstiklal Marşını yüksek söyleyin
    Andımızı can kulakla dinleyin
    Vatan, millet, bayrak, Kuran öğrenin.

    İSMAİL YILMAZ’ım şiir yazarım
    Geçmişimi, geleceği söylerim
    Talebeysem öğretmeni dinlerim
    Can kulakla bütün dersi öğrenin.
    – 11.11.1968 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ———————-

    OĞLUM MUSTAFA

    Oğlum şair, şiir yazmış
    Devamlı yaz der beklerim,
    Bilgi için çok okumuş
    Oku bilgi ver beklerim.

    Gördüm yavru eserini
    Okudum hem şiirini
    Bulamadım gerisini
    Devamını tez beklerim.

    Bozkurt sesi şiirinde
    Hançeri vurmuş derinde
    Feyzi almış Türk gölünde
    Gölüne takdir beklerim.

    Hemi yazmış hem söylemiş
    Türküm demiş tam kükremiş
    Şair diye de ünlenmiş
    Allah’tan ömür dilerim.

    Şiir yazmak güzel olur
    İnsan gider eser kalır
    Postalarsan beni bulur
    Tez günden yolun beklerim

    İSMAİL YILMAZ beğendi
    Eseri iyi görendi
    Evlada sevgi verendi
    Hayır olsun der beklerim.
    – 12.11.1964 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    OLSUN OĞLUM MUSTAFA – 1

    Sana hitabım var oğlum Mustafa
    Özledim sizleri haberin olsun,
    Sizlere dileğim çekmeyin cefa
    Yapdığım dualar yerini bulsun.

    Bir mektup gönderdim almadım cevap
    Baba sıfatıyla eyledim hitap
    Allah’ım eylesin size hidayet
    Şimdilik duamız bu kadar olsun.

    Üzmez biliyorum bu benim yazı
    Allah mesut etsin yuvada sizi
    Siz de unutmayın ne olur bizi
    Söyledim tembihim bu kadar olsun

    Ramazanı Şerif geldi bizlere
    Tükenmez dermanı verdi dizlere
    Arzuladı şeref verdi sizlere
    Namazla beraber emanet olsun.

    Gelinimiz Hürü oğlum Mustafa
    Allah ömür versin sürünüz sefa
    Namazsız oruçlar gider berhava
    Babalık vazifem duyurmak olsun.

    İSMAİL YILMAZ der badeler içtim
    Eğri yoldan dönüp doğruyu seçtim
    Derin çukurlara devamlı düştüm
    Evladın önünde çukur düz olsun.
    – 15.11.1971 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    OLSUN OĞLUM MUSTAFA – 2

    Sözlerim bitmedi oğlum Mustafa
    Soyumuz Türk’lüktür bilğiniz olsun,
    İslam sözü büyük düşmeyin gafa
    Türk İslam sentezi düştürün olsun.

    Öğünürüm her an olan amelle
    Allah birleştirsin nuru imanla
    Kıymet verirseniz elbet zamanla
    Kıymeti zamanı geçmeden olsun.

    Yazı yazdım size çeşitli yönden
    Tutun nasihatım dinleyin benden
    Yaparsanız memnun kalırım sizden
    İlk ikazım şimdi bu kadar olsun.

    Neden gelmezsiniz bizi görmeye
    Beraberce hatır gönül almaya
    Yoktur hakkın bir babayı üzmeye
    İsterim yaptığın güzellik olsun.

    Severim gönülden aşkım büyüktür
    Görünüşe bakma yüzüm soğuktur
    Evlatı şımartmak büyük kayıptır
    Bu elinden büyük prensip olsun.

    İSMAİL YILMAZ’ım ben böyle gördüm
    Evladın gönlüne ahlakı ördüm
    Seceremi yazdım ortaya koydum
    Aslımın neslimin bilğisi olsun.
    – 15.11.1971 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ——————–

    KEMAL PAŞA ATATÜRK

    Frenk gitti Ermeni de
    Yaptıkları kötülüktür,
    Kuvviyyeci memlekette
    Kemal Paşa Atatürk’tür.

    İntilli’de iki şehit
    Ermeniler oldu yezit
    Gövmehmet Çavuşa ağıt
    Kemal Paşa Atatürk’tür.

    Sütcü İmam dikçe durdu
    Antep Şahin Beyin yurdu
    Gövmehmet de çete kurdu
    Kemal Paşa Atatürk’tür.

    İslahiye ıslah ordu
    İngiliz Frenk’i kovdu
    Haklı durdu haksız soldu
    Kemal Paşa Atatürk’tür.

    Hatay düşmanın elinde
    Halkın özlenen dilinde
    Turnalar uçar gölünde
    Kemal Paşa Atatürk’tür.

    Düşmanıma sert vururum
    Hatay için kudururum
    İSMAİL YILMAZ gururum
    Kemal Paşa Atatürk’tür.
    – 10.11.1938 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    DAĞLARIM OVALARIM

    Gökçe Dağı uluların ulusu
    Damlara direkler orada gelir,
    Tepesinde pınarların sulusu
    Sarı yayla çayı orada gelir.

    Gökçe Dağın garbisi var yeli var
    Ovasında bataklığı gölü var
    Sıtma yapan ivezi var sölük var
    Sığır sürüleri orada gelir.

    Yaman olur yaz sıcağı tozları.
    Bol bulunur Akçınarın kozları
    Yörüklerin yayılıyor yozları
    Keçi sürüleri orada gelir.

    Keçilerde sütlerini sağarlar
    İçine de kerrik sütü koyarlar
    Telemeyi tastas yapıp yiyorlar
    Katıkla tarhana orada gelir.

    Yoğurt ile pekmezide severim
    Pekmezle yapılan bulamaç yerim
    Karnım tok olsada isterim derim
    Evlerin hezeni orada gelir.

    İSMAİL YILMAZ’da söyler bal gibi
    Suskun gezer zayıf durur dal gibi
    Gölde geçer bazan yüzer sal gibi
    Ördek, sakça angıt orada gelir.
    – 1947 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    DAĞLARI DELDİLER

    Dağları deldiler tünel yaptılar
    Dedelerim oralarda çalıştı,
    Bulanıkbahçede Kellere tünel
    Demir dizdi takavile alıştı.

    Alman geldi patişahın emriyle
    İnsanlarım çalıştılar kazmayla
    Köprü kurdu kireç ile malayla
    Akşam sabah çalışmaya alıştı.

    Çalışanlar paraları bol gördü
    Dağa derelere duvarlar ördü
    At öküzle arabaları sürdü
    Çalışmaya genç ihtiyar karıştı.

    Alman mühendizi Türkün işçisi
    Bizler olduk bu vatanın bekçisi
    Destek oldu halkın uzun saçlısı
    Frenk geldi Ermeniyle karıştı.

    Uğraştılar bu vatanı bölmeye
    İstekleri lokmamızı almaya
    Çalışırlar bu vatanı soymaya
    Soyguncular Ermeniyle kaçıştı.

    İSMAİL YILMAZ der huzuru bulduk
    Atatürk’ü sevdik askeri olduk
    Hıyanet şerrini burada kovduk
    Bu yurt için bütün millet yarıştı.
    – 1944 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ———————–

    EY ALLAHIM

    Ey allahım ey allahım
    Seni bulayım Allah’ım,
    Yolundan tatlı canımı
    Hemen vereyim Allah’ım.

    Gönül daim seni ister
    Lütfeyle cemalin göster
    Her zaman affını ister
    Af eyle beni Allah’ım.

    Yürü sen doğru yolunla
    Hakkı zikreyle dilinle
    Arama sürme elinle
    Sualin sorar Allah’ım.

    Durma her an zikir eyler
    Hakka duacıyız bizler
    Ol zinaya bakan gözler
    Cezasın çeker Allah’ım.

    Hergün durma dua eyle
    Daim işin olsun böyle
    Kelime tevhit çok söyle
    Sana yalvaram Allah’ım

    Allah ola işin önü
    Çokca ağla çağır anı
    Gönül daim ister seni
    Görüştür beni Allah’ım

    İSMAİL YILMAZ aşina
    Cemalini göster bana
    Allah’ım aşığım sana
    Beni ret etme Allah’ım.
    – 12.05.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    MURADIMA EREYİM DERSEN

    Eğer muradıma ereyim dersen
    Sıdğiyle mevlaya tapınmak gerek,
    Hakikat yolunu bulayım dersen
    Arzulu gönülle çalışmak gerek.

    Adı ile yazmış adını yarap
    Bunu bilmeyenin işleri harap
    Selavat daim çek bulasın sevap
    Huzuru kalbiyle söylemek gerek.

    Aşık isen çalış kalbten zikire
    Zengin isen yardım eyle fakire
    Hayır dile düşme kötü fikire
    Yüceden şefaat istemek gerek.

    Huzuru mahşerden sorgu sorulur
    Cehennem münafık için kurulur
    Mümin olanlara müjde verilir
    Sıratı yel gibi an geçmek gerek.

    Defteri uzanmış sağından alan
    Ol kimki orada selamet bulan
    Nice hurilere münasip olan
    Ebedi cennette bulunmak gerek.

    Tutmuş orucunu kılmış da namaz
    Uymamış şeytana değil beynamaz
    Sorgu meleğinde gelir bir avaz
    Hayırlı habere sevinmek gerek.

    İSMAİL YILMAZ der bakma yalana
    Diyeceğim yoktur hakkı bilene
    Emrini vahini yazmış KURAN’a
    KURAN’a sımsıkı sarılmak gerek.
    – 05.05.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ÇAĞIRIRIM SENİ YARAP

    Gece gündüz yalvarırım
    Çağırırım seni Yarap
    Seher vakti uyanırım
    Çağırırım seni Yarap.

    Allah söyler hiç durmadan
    O ten candan ayrılmadan
    Fani dünyadan göçmeden
    Çağırırım seni Yarap.

    Sabah erken çalıştırsan
    Hem rüyadan görüştürsen
    Muradıma kavuştursan
    Çağırırım seni Yarap.

    Dertlilere deva veren
    Hastalara şifa veren
    Sağ iken ölümü veren
    Çağırırım seni Yarap.

    Bu dünyanın sonu yalan
    İnsan göçer olur viran
    Ezraildir canlar alan
    Çağırırım seni Yarap.

    İSMAİL YILMAZ fermanı
    Allah eyle amanını
    Bulduk göçmek zamanını
    Çağırırım seni Yarap.
    – 13.05.1949 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ————————-

    SANATCI

    Sana derim sana esmer güzeli
    Sallanıp sahneye gel şöyle böyle,
    Elinde mikrafon çeken gazeli
    Sevilen kalplere gel şöyle böyle.

    Umumi sahneye olmuşsun hakim
    Çok güzelim diye verirsin hüküm
    Şımarıklık yapma biraz ol sakin
    Üstünlük fikrinle gel şöyle böyle.

    Güzelsin güzele ne olur sözün
    Güzel sevmemişsen ezilir özün
    Bakarsın her yerde görünür izin
    Birazda dostuna gel şöyle böyle.

    Güzelsin de güzel olun bilinin
    Güzel sözler hüneridir dilinin
    Çalışmazsan bir gün olur silinin
    Sanatın hakkına gel şöyle böyle.

    İSMAİL YILMAZ’ım gözüne baksam
    Yok ki servetim de hediye taksam
    Irmak olsam sence ummana aksam
    Demez misin bana gel şöyle böyle.
    – 03.10.1953 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    UYARMA

    Ne zamandan beri şair olmuşsun
    Ne kadar hoşuma gider sözlerin,
    Bilmiyorum neye aşık olmuşsun
    Ateşli aşıka benzer sözlerin.

    Söyleyin arkadaş ben de bileyim
    Azmış yaranıza merhem olayım
    Beraber ağlayıp hem de gülelim
    Yaktı içerimi dağlar sözlerin.

    Yüksek dağlar başı çok serin olur
    Herkes sevdiğini arar da bulur
    Gözel sevmeyenler ecelsiz ölür
    Beni sana sıkı bağlar sözlerin.

    Uzatmak istemem bu kadar yeter
    Avcılar avına okunu atar
    Seninkinden benim derdim çok beter
    Bunu mu söyletmek dilbaz sözlerin.

    İSMAİL YILMAZ’ın bitmiyor sözü
    Gözü gibi ağlar her zaman özü
    Sırrını diyemez sararmış yüzü
    Ah ile vah ile geçer sözlerin.
    – 01.02.1973 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    SIR ALİ SIRRIDIR

    Sır Ali sırrıdır asla söylenmez
    Sırrını her yere saçar eyleme,
    Saklamak yiğitlik minnet eylenmez
    Sırrı sevdiğine açar eyleme.

    Sırrı saklayanı yaradan sever
    İfşa edenleri huzurdan kovar
    Yarın o dilleri ateşten yanar
    Dosta karşı bizi naçar eyleme.

    Dostları sevmeli hemen her zaman
    Sırların söyleme dahi bir zaman
    İyiyi kötüden ayırmak güman
    Beni hastalığa düçar eyleme.

    Kendim hasta değil gönlüm pek hasta
    Yenice rasladım iyi bir dosta
    Sırrını açarsan koyarlar yasta
    Akıldan fikirden kaçar eyleme.

    İSMAİL YILMAZ der sırrımı açmam
    Dostumun dostu var uluorta saçmam
    Doğru söze karşı doğrudan kaçmam
    Sır Ali sırrıyla uçar eyleme.
    – 17.02.1971 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    NURİ TEPE’YE BİR RİCA

    Ankara’ya uğrar yolun düşerse
    Selam verip selam söylüyor dersin,
    Biraz olup benden haber sorarsa
    Sayğıyla elinden öpüyor dersin.

    Bir rica edeyim bunu yapasın
    Katlanıp zahmete gidip göresin
    Benim hesabıma elin öpesin
    Hürmetli tembihi ediyor dersin.

    Kocatepe Camiinde bulunur
    Diyanete sorsan derhal bilinir
    Cami inşaatı ondan sorulur
    Sizin dostunuzun dostuyum dersin.

    Adı Hacı İlyas soy adı İlgün
    Orta boylu kendi vücudu dolgun
    Sizlere dualar ederim her gün
    Hayırlı dualar bekliyor dersin.

    İSMAİL YILMAZ’ım selam ederim
    Dost bir adım gelse bin kat giderim
    Dostuma güzellik başka ne derim
    Allahtan iyilik diliyor dersin.
    – 10.11.1966 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ————————–

    GÜZELLER GÜZELİ

    Güzelleri çok bol güzel ellerde
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm,
    Eş değerde güzel güzel güllerde
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.

    Salını salını gider yoluna
    Hayran oldum ağzındaki diline
    Nasıl hizmet etmiş selvi boyuna
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.

    Kalem gibi ne incecik kaşları
    Mercan gibi çok ufacık dişleri
    Layık sana kıraliçe taçları
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.

    Kemere gelmeyen ince beli var
    Konuştukça baldan tatlı dili var
    Açılmamış bir çift gonca gülü var
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.

    Soramadım nere gider yolları
    Parmakları narin beyaz elleri
    Salınıyor selvi gibi boyları
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.

    Selam verdim dalgın idi almadı
    Sual sordum cevap verip durmadı
    Tebessüm eyledi bir şey demedi
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.

    İSMAİL YILMAZ da güzeli bilir
    Güzeller katına güzeller gelir
    Selvi boylu selvi gibi sallanır
    Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
    – 12.04.1948 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    ÖĞLEDEN UĞRADIM BEN BİR PINARA

    Öğleden uğradım ben bir pınara
    Seyir ettim gelen iki turnaya,
    Gökten inmiş sanki ay ile güneş
    Gözler kamaşıyor ona bakmaya.

    Allahtan mı sürme sürmüş gözleri
    Gürün elmasına benzer yüzleri
    Hak nasip etse de görse bizleri
    Utanırım her gün yâra varmaya.

    İncecik beli de usul boyları
    Sırmalanmış saçın bütün telleri
    Solmuş yetirdiği açan gülleri
    Yetişmez ellerim onu yolmaya.

    Açıktır gerdanı turnaya benzer
    Ağzındaki dili hurmaya benzer
    Evvel bahar gelse yetişse yazlar
    Ben de gitsem onlar ile kazmaya.

    Kaleme benziyor siyah kaşların
    İnciye misaldir beyaz dişlerin
    Kadir mevlam güzel olur işlerin
    Aramıza nazar gözler girmeye.

    İsminiz anlamlı sabırlı olmak
    Hiçbir şey değilmiş derdinden ölmek
    Nasib değil bize dünyadan gülmek
    Kavuşmamız ahir zaman kalmaya.
    Kadir mevlam seni öğmüş yaratmış
    Siyah zülfün tel tel etmiş uzatmış
    İSMAİL YILMAZ’da seni met etmiş
    Söylediği sözler güce gitmeye.
    – 15.03.1948 – İskenderun

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ

    HOCAM

    Arzedeyim şimdi hali ahvali
    Kimi ağlar kimi gülüyor hocam,
    Kimi gaddar olmuş kimi zavallı
    Kimi inim inim inliyor hocam.

    Kimisi yaramaz, kimi kumarbaz
    Kimi zina yapar, kimi beynamaz
    Kimisi haramı yemekle doymaz
    Bu haller bizleri üzüyor hocam.

    Kimisi şaşırmış bilmez yolunu
    İçkiye kaptırmış kırmış kolunu
    Acımaz soldurmuş gonca gülünü
    Gül benzi açmadan soluyor hocam.

    Birçokları koşar servet peşine
    Bir kısmı oturur masa başına
    Utanmaz Allahtan bakmaz yaşına
    Nasihat kâr etmez oluyor hocam.

    İş zamanı gelir işine gitmez
    Ezanlar okunur dönüpte bakmaz
    Hakkın rahmetinden nasibin almaz
    Allahtan hidayet bekliyor hocam.

    İSMAİL YILMAZ’ı kötülük üzer
    Kötüye bakarak iyiler bezer
    İnsan iyi olsa kötüyü ezer
    Benim gibi herkes biliyor hıcam.
    – 21.10.1973 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
    ——————-

    İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 4

    İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 4

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
    Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
    Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
    Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.

    HOCAM – 1

    Arzedeyim şimdi hali ahvali
    Kimi ağlar kimi gülüyor hocam,
    Kimi gaddar olmuş kimi zavallı
    Kimi inim inim inliyor hocam.

    Kimisi yaramaz, kimi kumarbaz
    Kimi zina yapar, kimi beynamaz
    Kimisi haramı yemekle doymaz
    Bu haller bizleri üzüyor hocam.

    Kimisi şaşırmış bilmez yolunu
    İçkiye kaptırmış kırmış kolunu
    Acımaz soldurmuş gonca gülünü
    Gül benzi açmadan soluyor hocam.

    Birçokları koşar servet peşine
    Bir kısmı oturur masa başına
    Utanmaz Allah’tan bakmaz yaşına
    Nasihat kâr etmez oluyor hocam.

    İş zamanı gelir işine gitmez
    Ezanlar okunur dönüpte bakmaz
    Hakkın rahmetinden nasibin almaz
    Allahtan hidayet bekliyor hocam.

    İSMAİL YILMAZ’ı kötülük üzer
    Kötüye bakarak iyiler bezer
    İnsan iyi olsa kötüyü ezer
    Benim gibi herkes biliyor hıcam.
    —- 21.10.1973 – İslahiye

    İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye

    HOCAM – 2

    Hocalar doğruyu söyler bilirim
    Haksızlar önlere çıkıyor hocam,
    Suçsuz suspus olur ağlar görürüm
    Namertler yüksekte bakıyor hocam.

    Her cins bacağından kendi asılır
    Bir an gelir ceman mizan kurulur
    Ne yaptınsa tek tek hesap sorulur
    Zalime, mazluma, soruyor hocam.

    Bölük bölük insan orda olacak
    Günahı olanlar nara yanacak
    Cömertler cennete önce girecek
    Müjdeyi buradan veriyor hocam.

    Dünya aldatıyor bütün alemi
    İ

    Cevapla
  3. 11 Ocak 2016, 15:39

    Love the website– very individual friendly and great deals to see!

    http://odzywkidorzesranking.eu

    Cevapla
  4. You have fantastic information on this web-site.

    Cevapla
  5. 13 Kasım 2015, 23:07

    Facenin hilesini,
    Meğerse hilesi var face denen illetin,
    Takip kesme kilidi elindedir milletin,
    Dostluk elden gidiyor siz onlara belletin,
    Daha yeni öğrendim facenin hilesini.
    **
    Engelleme var zaten onu biraz anlarsın,
    Takip kesme varımış sen arkadaş sanarsın,
    Dostluğa güvenirsin gizli gizli kanarsın,
    İnanın hiç sevmedim facenin hilesini.
    **
    Engelleme dediğin mertçe seni istemez,
    Takibi kesmek ise istemiyorum demez,
    Bu işten anlayanlar bu hileleri yemez,
    Bunca yıl bilemedim facenin hilesini.
    **
    O kişi dost görünür yazdıklarını görmez,
    Seni siler defterden bir daha sana dönmez,
    Sen de zannedersin ki bu arkadaşlık ölmez,
    Ben nasıl göremedim facenin hilesini.
    **
    Kimi haberi sevmez kimisi ise resim,
    Ben de hep dost ararım önemli olan isim,
    Arkadaş olduğumu kabul ederim hisim,
    Nasılda sezemedim facenin hilesini.
    **
    Azda olsa kavradı Altuncu son günlerde,
    Katıksız dostluk vardı arıyorum dünlerde,
    Bütün dostların ismi yazılı defterlerde,
    Demek ki çözemedim facenin hilesini.

    11.11.2015
    Muzaffer Mustafa Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  6. 21 Mayıs 2015, 01:41

    Mustafa Alkan dostuma,
    Acı haberi aldım sanki dünyam yıkıldı,
    O ölüm halkasına bir yenisi takıldı,
    Bak ölüm meşalesi Kırıkhanda yakıldı,
    Beni çok etkiliyor ölüm haberi dostlar.
    **
    Mustafa Alkan adı “Temiz” derlerdi O’na,
    Vade tamam olunca gelinmiş oldu sona,
    Çok gelmek istiyordu gönül dostum Trabzon’a,
    Bu ani ölümlere dayanmak güçtür dostlar.
    **
    Samimi konuşurduk biz inceden inceye,
    Cümleler uzayınca sığınırdık heceye,
    Sıkıştırırdım O’nu atlardı bilmeceye,
    Gönlümün bir köşesi yara almıştır dostlar.
    **
    O’nu ziyaret ettim Mart ayı Çekmecede,
    Hayat şartları O’nu fırlatmıştı gurbete,
    Tarihi köprü üstü devam ettik sohbete,
    O gezdiğimiz yerler hatırdan çıkmaz dostlar.
    **
    Dostluğumuz çok eski Kırıkhan’a dayanır,
    Ömür uzayıp gider insanoğlu aldanır,
    Hayat acımasızdır her zorluğa katlanır,
    Bu dostumun hayatı hareketliydi dostlar.
    **
    Çok plânları vardı anlattı bana tek tek,
    Çok yalnızdı hayatta yok idi O’na destek,
    Aslında imkânsızlık önünde büyük köstek,
    Böyle yol birden biter anlayamazsın dostlar.
    **
    Zaman çok kısa deriz bazen de çok uzuyor,
    Alınan acı haber frekansları bozuyor,
    Vurdumduymaz olanlar öyle gezip,tozuyor,
    Ölüm gerçeği vardır unutmayalım dostlar.
    **
    Hanımı Nuran ile bir okulda çalıştık,
    Ayrıldık Kırıkhandan ayrılığa alıştık,
    Birbirinin işine zaman zaman karıştık,
    Hakkımızı Temiz’e helâl edelim dostlar.
    **
    Altuncu zor durumda kimse de yok yanında,
    Şu an olmak istiyor inanın Kırıkhanda,
    Ölüm Allah’ın emri öyle yazar Kur’anda,
    İkram Fatiha olsun okuyun hemen dostlar.

    20.05.2015
    Muzaffer Mustafa Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  7. 23 Nisan 2015, 11:27

    23.04.2015
    Öncelikle bu gece idrak edeceğimiz Ragip Kandili hepimize mübarek olsun.
    Rabbım bizleri af etsin.
    İmanlı,sağlıklı ve huzurlu günler nasip etsin.
    Amin.
    Ayrıca bugün 23 Nisan,
    Bu bayram da kutlu olsun.
    Birlik ve beraberliğimiz daim olsun.
    Bayraklar inmesin,ezanlar susmasın vatanımız bölünmesin inşallah.

    Bu duygularla selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Cevapla
  8. 21 Mart 2015, 11:50

    Topkapı Sarayı;
    Bir yanda Ayasofya diğer yan Sultanahmet,
    Doya doya bakarsın aklına gelmez zahmet,
    Ecdat yadigâr braktı bakanlar bilmez kıymet,
    Allah’ım Fırsat verdi gezerim buraları.
    **
    Nihayet girebildim Topkapı Müzesine,
    Kulak verin dostlarım Altuncu’nun sesine,
    Bakıp durmayın onun başındaki fesine,
    Tek başına dolaştım bu defa buraları.
    **
    El sallayarak girdim Topkapı Sarayına,
    Yaş altmışbeş deyince işler girdi rayına,
    Altuncu bekler sizi müzede beş çayına,
    Bilmem ki okuyanlar gezdi mi buraları.
    **
    Girişte sol tarafta vardır eski kilise,
    Giremezsin oraya paran kartın yok ise,
    Bir yerinde de olsa ortaokul ve lise,
    Kaç kişi görmek ister kimbilir buraları.
    **
    Üçüncü denemede girebildim saraya,
    Hedef “Harem” bölümü güya koştum oraya,
    Bence girmeğe değmez yazık olur paraya,
    Eskiden göremedim o mahrem odaları.
    **
    Üç tane mescid vardır birisi kullanımda,
    Girdim tabi oraya Kadıköy tam karşımda,
    Manzarayı görünce bir şey oldu başımda,
    Milyonlar gezdi durdu geçmişte buraları.
    **
    Saray mutfağı vardır bir de var “Arz odası”,
    Üç tane köşk görmüşüm bir de sünnet odası,
    Kutsal emanetlerdir en kıymetli noktası,
    İstanbul’a gelenler görmeli buraları.
    **
    Altuncu tam o anda bunları düşünmüştür,
    Hava soğuk olunca biraz da üşümüştür,
    Hayalinde dostlarla el ele tutuşmuştur,
    Dostlarla gezmek ister her zaman buraları.

    12.03.2015
    Muzaffer Altuncu
    -İstanbul-

    Cevapla
  9. 5 Kasım 2014, 00:08

    Sevmiyorum;
    Çok severim dostluğu devam etsin isterim,
    Dostların karşısında kabarıyor hislerim,
    İstenmeyen durumu sabır ile gizlerim,
    Hiçbir gönül dostumu üzmeyi sevmiyorum.
    ***
    Fikir zikir bir olsun budur benim dileğim,
    Bu konuda şükrolsun çoktur benim emeğim,
    Çok şey istemez gönlüm simit olsun yemeğim,
    Yemek meclislerinde gezmeyi sevmiyorum.
    ***
    Dedikodu kötü şey çalışırım olmasın,
    Amel defterlerimiz günahlarla dolmasın,
    Beni seven dostların hakkı bende kalmasın,
    Mecliste olmayanı yermeyi sevmiyorum.
    ***
    Severim ben gezmeği karnım aç olsa bile,
    Müslüman müslümana düşünmemeli hile,
    Yaşanan birçok olay veriyor bana çile,
    Kenetlenmiş elleri çözmeyi sevmiyorum.
    ***
    Altuncu dikkat eder dost kalbi kırmamağa,
    Dost meclisi kaynarsa niyet eder kaçmağa,
    Huzurlu bir ortamda hal hatırı sormağa,
    Kötü kalple dostları süzmeyi sevmiyorum.

    09.09.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Çaykara-

    Cevapla
  10. 20 Ekim 2014, 23:57

    Kamil Şahin Dostuma;
    Gönülden bağlanınca ağır geliyor ölüm,
    Şahinkaya sitesi soldu kırmızı gülüm,
    Nefis bazen insana yaşatır büyük zulüm,
    Gönlümde yer etmişsin unutmam Kamil Şahin.
    ***
    Ankara ziyaretim uzaktan baktım sana,
    Sarılmak istemişsin biliyorum sen bana,
    Sevdiğini kaybetmek sıkıntı verir cana,
    Gönüllerde yerin var unutmam Kamil Şahin.
    ***
    Her gün buluşuyorduk tatlı mesajlar ile,
    Bir gün mesaj gelmese olurdu bize çile,
    Koyduk seni toprağa gerçeği bile bile,
    Sana rahmet dilerim unutmam Kamil Şahin.
    ***
    İstanbul ziyaretim bakmadın tarafıma,
    Gözlerini zor açtın cevap verdin lafıma,
    İsterdim canım dostum katılasın safıma,
    Hastalık sebep oldu unutmam Kamil Şahin.
    ***
    Hakiki dost ölünce deprem oldu sanarsın,
    Teselli veren olur çocuk gibi kanarsın,
    İçine ateş düşer alev alev yanarsın,
    Bütün bunları bana yaşattın Kamil Şahin.
    ***
    Uzun zaman namazda hep dua ettim sana,
    Çok istedim ben ama ulaşamadım sana,
    Allah’ım rahmet etsin gönül dost daim sana,
    Hafızamda yer ettin bilesin Kamil Şahin.
    ***
    Gün boyu yağmur yağdı gözyaşı gibi aktı,
    Ölümün dostlarının yüreklerini yaktı,
    Tabutunun ardından seni sevenler baktı,
    Ecel şerbeti içen dirilmez Kamil Şahin.
    ***
    Seni seven dostların toplandı Çaykaraya,
    Acı günde de olsa gelmişiz bir araya,
    Eşin, oğlun ve kızın; dostlar girdi sıraya,
    Biter mi bu acımız bilinmez Kamil Şahin.
    ***
    Altuncu ne söylesin kaderin çizgisine,
    İçime attım seni kabul edecek sine,
    Mutlaka bazı şeyler dönecektir tersine,
    Hafızamda yer ettin silinmez Kamil Şahin.

    20.10.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Çaykara-

    Cevapla
  11. 14 Ekim 2014, 23:28

    Lâyıksın Yükseklere !
    Trabzonspor nereye, düşeceksin dereye,
    Ne zaman çıkacaktır taraftar pencereye,
    Bir adağımız vardır koyalım tencereye,
    Belki faydası olur çıkarsın yükseklere.
    ***
    Dörtte dört beraberlik arkasından yenilgi,
    Taraftar bu takıma göstermelidir ilgi,
    Aman ha kullanmayın bu takım için silgi,
    Anlıyorum halinden bakarsın yükseklere.
    ***
    Çok sayıda futbolcu aldın girdin sezona,
    Her şeye rağmen tabi bağlanmışız biz sana,
    Mağlubiyet her zaman eziyet verir cana,
    Bordo Mavi bayrağı asarsın yükseklere,
    ***
    Tarihinde en kötü günleri yaşıyorsun,
    Taraftarı çok üzdün haddini aşıyorsun,
    Uyuz mu tuttu sana başını kaşıyorsun,
    Bordo Mavi rozeti takarsın yükseklere,
    ***
    Altuncu bir taraftar, seviyor renklerini,
    Takım oyunu oyna yok et rakiplerini,
    Aman mekân eyleme liglerin tiplerini,
    Aşağıda sürünme layıksın yükseklere,

    10.10.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Çaykara-

    Cevapla
  12. 31 Mayıs 2014, 15:55

    İSKENDERUN – 1

    Yurdun güneyinde bakir kıyınla
    Beni kucağına al İskenderun,
    İncecik kumunla temiz suyunla
    Senelerce böyle kal İskenderun.

    Van’dan bu tarafın tek denizisin
    Atik’de Oluk’ta kış iklimisin
    Bir saat içinde dört mevsimlisin
    Sürer bu durumun yıl İskenderun.

    Palmiye, portakal meşhurlarında
    Kayabalığı’nla humus sofranda
    Şarkında türkünde ve konuşmanda
    İstanbul şivesi dil İskenderun.

    İhracat tırlarla dolu grajın
    Tertemiz kıyılar bütün plajın
    Vilayet olmaktır artık imajın
    İl ol, ilçe ismin sil İskenderun.

    Demirçelik sende tam yükseliyor
    Sanayi canısın dünya biliyor
    İlçe demek bize çok zor geliyor
    İlçe değil hakkın il İskenderun.

    İskenderunluyum Belen’de izim
    Karaoğlanoğlu dedemiz bizim
    İSMAİLOĞLU der doğrudur sözüm
    Candan sevdiğimi bil İskenderun.
    05.05.1990 – İskenderun

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ

    Cevapla
  13. 28 Mayıs 2014, 17:36

    Yunus

    Tamamıyla yokum desen
    Hakka hizmet güne daldın,
    Miskin hale de bürünsen
    Hak bildiğin dine daldın.

    Bizden hürmet seni sayış
    Senden kalan bu yaşayış
    İnsanlığı kucaklayış
    Gönüllerden yana geldin.

    Günlerini etmen heba
    Bildin dokuz göğü baba
    Toprak, ateş, su, yel ana
    Dört unsuru ana bildin.

    Tapduğ’ın bir güzel kızı
    Sana verdi aşktan sızı
    Nere varsan orda izi
    O’nu yakın cana aldın.

    Halk diliyle halka hitap
    Hak buyrulmuş O dört kitap
    Çalışarak oldun bitap
    Coştun kana kana soldun.

    İSMAİLOĞLU dolaşır
    Uçar gibi helallaşır
    Sevgi saygı dost bulaşır
    Aşkı bana bana doydun.

    Adana – 15.10.1964

    İsmailoğlu Mustafa Yılmaz

    Cevapla
  14. 12 Mayıs 2014, 18:50

    Atamızı Bilmeliyiz

    Türk olmanın sevincini
    İçimizden duymalıyız,
    Büyüklüğün övüncünü
    Gönlümüzden bulmalıyız.

    Çalış, kavuş en ön yere
    Kıymet verip Türk öndere
    Türk Bayrağı’n ta göndere
    Dikenleri sevmeliyiz.

    Dünya yarış içinde bak
    Meşaleyi kaldır ve yak
    Durma büyü, arşa ta kalk
    Yükseklerden olmalıyız.

    Tüm yurdumu sevenleri
    Vatan için ölenleri
    Kendini Türk bilenleri
    Kucak açıp sarmalıyız.

    Hür düzene atanları
    Milletime çatanları
    Vatanımı satanları
    Birlik olup kovmalıyız.

    İSMAİLOĞLU ben buyum
    Ortasya’dan gelir soyum
    Yüksek, ulu Oğuz boyum
    Atamızı bilmeliyiz.
    Afyon – 05.02.1962

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    Cevapla
  15. 7 Mayıs 2014, 00:46

    Gönül bahçem,
    Arar durur bu gönül sevdiği dostlarını,
    İlla sormak isterim her zaman hallarını,
    İlgisizlik kırıyor gönlümün dallarını,
    Unutmayın açıktır sizlere gönül bahçem.
    ***
    Bir zaman çok mutluydum arayanım çok idi,
    Sevgim karşılık görür iskalayan yok idi,
    Açlık uzaktı benden gözüm gönlüm tok idi,
    Bir haller oldu bilmem gariptir gönül bahçem.
    ***
    İnanın özlüyorum ilgi dolu günleri,
    Yarınlarda umut yok arıyorum dünleri,
    Herhalde o dostların çoğalmıştır ünleri,
    Susuzluk kurutmuştur gülsüzdür gönül bahçem.
    ***
    Bir gönül dostu için aşarım ben dağları,
    Susuz kaldı kurudu bu gönlümün bağları,
    Ölenler rahmetliktir özlüyorum sağları,
    Gönül neşe bulursa nurlanır gönül bahçem.
    ***
    Altuncu sen dertlenme dünyanın hali böyle,
    Sen beni anlıyorsun ne olur bir şey söyle,
    Teslim ol sen kadere öyle diyorsun öyle,
    Bir gün huzur bulacak elbette gönül bahçem.

    04.04.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  16. 28 Nisan 2014, 23:17

    YILMAZ, İsmailoğlu Mustafa

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
    1944 yılında Gazianteb’in İslahiye İlçesinin Fevzipaşa Bucağına bağlı Kozdere köyünde doğdu. İlkokulu dördüncü sınıfa kadar köyünde, dördüncü ve beşinci sınıfları İslahiye Merkez Cumhuriyet İlkokulunda, ortaokulu İslahiye Ortaokulu’nda okudu. Liseyi ise Gaziantep Lisesi, Afyonkarahisar Lisesi ve Adana Erkek Lisesinde okudu. Yüksek öğrenimini Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı.
    Adana Devlet Su İşleri 6. Bölğe Müdürlüğü’nde 30 yıl Devlet memuru olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu. Evli ve dört evlat babasıdır. 40 yıl Adana’da yaşadıktan sonra; 2002 yılından bu yana İstanbul’da ikamet etmektedir.
    Küçük yaşlardan beri şiirle ve müzikle uğraşmakta, 23 adet basılı eseri bir o kadar da bestelenmiş güfteleri yanı sıra besteleri bulunmaktadır.
    1992 yılından beri Ozan Dergisi’nin sahibi ve Sanat Yönetmenliğini sürdürmektedir.

    UCU YANIK MEKTUPLAR

    Beni hergün oyalayan, yaşatan
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar,
    Ağlıyorken teskin edip avutan
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.

    Kalem ile ak kağıda kazdığım
    Özlemimi satır satır dizdiğim
    Sabah vermek için gece yazdığım
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.

    Boşunaymış bunca telaş, evmeye
    Dil tutulur, söz bulamaz demeye
    Sabah olur cesaret yok vermeye
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.

    Ateşini kucağıma doldurdum
    Söndü ise tekrar tekrar yandırdım
    Sevdaları tomar tomar kondurdum
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.

    Kalpler çizdim satırların altına
    Öpücükle katlayarak itina
    Pulsuz sundum yükseklerin katına
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.

    Benden sana duyguları anlatan
    Dilsizleri yazı ile söyleten
    İsmailoğlu’nu böyle inleten
    Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
    05.02.1960 – İslahiye

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    ASLIMI SORARSAN

    Aslımı sorarsan Bozok Beyi’nden
    Karaoğlan Hasan Dedemiz bizim,
    Belen’den ikamet, Oğuz soyundan
    Şehitlerle dolu secemiz bizim.

    Vilayetim Antep ünvanı gazi
    Kazam İslahiye gönlümde hazı
    Kozdere Köyü’nden çaldığım sazı
    Ol makamdan dinler yücemiz bizim.

    Bozkurt düştü bir ayağın kırdırdı
    Yedi millet çakal oldu saldırdı
    Göv Mehmet dedemi Frenk öldürdü
    Savaşta dev olur cücemiz bizim.

    Aşık İsmail’dir babamın ismi
    Bir anlık uçmağa mevt oldu cismi
    Şair olmak babam için bir iş mi?
    Tellere sert vurur nicemiz bizim.

    Müslümanız bir Tanrıya taparız
    Türküz devir açar devir kaparız
    Töremize göre düğün yaparız
    Sinsinle doludur gecemiz bizim.

    İsmailoğlu der yükseleceğim
    Büyürse Türkiye sevineceğim
    Mutlu yaşamalı Türk geleceğim
    Dilde destan olur hecemiz bizim.
    08.10.1975 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbl

    ŞİİR DEDİM

    Şiir dedim ekin bildim
    Gözlerinin ışığını…
    Doğdum kendimi salladım
    Cananla can beşiğini.

    Şiir sevmek aslı oldu
    Güldüm Hıra, Tanrı dağda
    İbrahim sofrası doldu
    Şiir aşım gönül bağda.

    Yüreğime damla damla
    Şiirin düştüğü anı
    Unutmam ilk sevdam gibi
    Şah damarda akan kanı.

    Seyhan, Ceyhan nehri doldu,
    Kirpiklerin vuruşunda…
    Gözbebeğin şiir oldu
    Boğulurum akışında.

    Ben senden bir parça oldum
    Gülsen soyum töreyecek
    Galübeladan atiye
    Ceddime gen sürüyecek…

    Dualarım şiir oldu
    Ferhat, Kerem geldi dile,
    Bütün dünya rızkla doldu
    Avuç açıp şükür ile.
    10.11.1970 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    ONDÖRT YAŞTA

    Sevdalandım ilk şiiri yazdım da
    Çocukluğun defterini dürerken,
    Şahin gibi yücelere kondum da
    Ondört yaşda onbeşine girerken.

    Bir kuş gibi titremeni duyardım
    Kalp atışın yüregimle sayardım
    Sevgimizi en yükseğe koyardım
    Ondört yaşda onbeşine girerken.

    Bir gururdun, bin fiğandın gönlümde
    Senin gibi göremedim ömrümde
    Kurşun gibi hissederim böğrümde
    Ondört yaşda onbeşine girerken.

    Günler geçer hatırlamam dünümü
    Bakışınca şaşırırım yönümü
    Ateş basar hiç göremem önümü
    Ondört yaşda onbeşine girerken.

    Sana gelen her belaya kol açtım
    Yollarına toplayarak gül saçtım
    Sanki senle kördüğümce dolaştım
    Ondört yaşda onbeşine girerken.

    Velhasılı sana neler besledim
    İSMAİLOĞLU’nu senle eşledim
    Geleceği gözlerine işledim
    Ondört yaşda onbeşine girerken.
    20.08.1960 – İslahiye

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ

    AFYONKARAHİSAR

    Afyon yaylasında duraklayınca
    Herşey güzelleşir tatlı an gelir,
    Hele bir de durup konaklayınca
    İnsana bin ömür, uzva kan gelir.

    ”Afyon ortasında vardır kalesi
    Kale ortasında kızlar kulesi”
    Atatürk’le sönmez Türk meşalesi
    İlk hedefte Akdeniz’e yön gelir.

    Şifadır çamuru, Gazlıgöl suyu
    Eber’den uçuşur ördek, kaz, kuğu
    İnsanı mert olur güzeldir huyu
    Yücelen başıyla dağ Sultan gelir.

    Haşhaşı, susamı, meyvası olur
    Dinar’da leblebi, çeşni kavrulur
    Kaymağı, sucuğu dünya’lem bilir
    Afyon’a her türlü şan, ünvan gelir.

    Kültürün yücelip oluştuğu yer
    İpek yollarının kavuştuğu yer
    Cananın cananla buluştuğu yer
    Afyon diye gönle bir mekan gelir.

    İsmailoğlu’yum tahsili gördüm
    Hocam bilgi verdi doldukça doldum
    Nice hakan çıkar az bile övdüm
    Yüce makamlara ün devran gelir.
    30.08.1970 – Afyonkarahisar

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    VERESİ GELİR

    Ümran Çetin’e
    Öyle gönül dostu, öyle candan ki
    Canını istesem veresi gelir,
    İnsan yaşatacak öyle kandan ki
    Kanını istesem veresi gelir.

    Gözlerinin içi güler şikarsa
    Herkesi güzellik isterki sarsa
    Ömründe bir anlık zamanı varsa
    Anını istesem veresi gelir.

    Her sabah yeniden aşık olunca
    Doğru samimice sevda dolunca
    Gönlünde sağ yanı boşluk bulunca
    Yanını istesem veresi gelir.

    Öyle kal bu durum güle yakışır
    Sanki sevdalı ki öyle bakışır
    Varı var, yoku yok nokta çakışır
    Varını istesem veresi gelir.

    Güler tatlı dille canı kucaklar
    Ele, dile, bele sahibi yoklar
    Hünkarın bağında Yezid’i oklar
    Dinini istesem veresi gelir.

    Kara sevdalıyı der ki bulurum
    ”Her Sabah Yeniden Aşık Olurum”
    İsmailoğlu der dilbaz bu durum
    Dilini istesem veresi gelir.
    15.04.2001- -İzmir

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    VEYSEL DİYE

    – Aşık Veysel’e –
    Gece, gündüz ağıt yakam
    Veysel diye, Veysel diye.
    Kara güne akca bakam
    Veysel diye, Veysel diye.

    Gözü ama görür idi
    Her gönülü bilir idi
    Bütün millet sever idi
    Veysel diye, Veysel diye.

    Yağmur yağar damla damla
    Gönlüm ağlar her an gamla
    Ağıt yükselir duamla
    Veysel diye, Veysel diye.

    Toprakta tohum zillendi
    Yeşerdi dibi bellendi
    Küçük çocuğum dillendi
    Veysel diye, Veysel diye.

    Sazın elde pas tutmadı
    Ayrılığın soğutmadı
    Dostlar daha unutmadı
    Veysel diye, Veysel diye.

    İSMAİLOĞLU yas saçtı
    Başta duran yüce taçtı
    Kara toprak kucak açtı
    Veysel diye, Veysel diye.
    16.10.1976 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    İSLAHİYE GÖKÇE DAĞIN DUMANLI

    İslahiye Gökçedağın dumanlı
    Garbilerin rüzgar olur savrulur,
    Enginine kuşlar gelir zamanlı
    Gölde berdi hasır olur serilir.

    Yükseğinde kartalların uçuşur
    Yamaçlarda kekliklerin kaçışır
    Gavurgöl’de ördek turna yarışır
    Höyüklerde nergizlerin görülür.

    İslahiye Hınzır yaylan çok serin
    Vadisine dağda baksan pek derin
    Yaşamayı ister isen tam yerin
    Hava, suyu sağlık verir bilinir.

    Buğdayların bulgur olur pilavda
    Başakların firik olur yemekte
    Mayan Bağ’da üzüm pekmez külekte
    Bahçelerde meyve, sebze yenilir.

    Sakcagöz’de, Zincirli’de tarih var
    Örtülü’de Karasuy’un göz çıkar
    Yesemek’de taslak halde heykel var
    Turislerce gelip gezip görülür.

    İSMAİLOĞLU’yum burada doğdum
    İslahiye için kafa hep yordum
    Doğruluğu, güzelliği bol buldum
    Hayat biter ölüm gelir gömülür.
    13.08.1960 – İslahiye

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    YUNUS

    Tamamıyla yokum desen
    Hakka hizmet güne daldın,
    Miskin hale de bürünsen
    Hak bildiğin dine daldın.

    Bizden hürmet seni sayış
    Senden kalan bu yaşayış
    İnsanlığı kucaklayış
    Gönüllerden yana geldin.

    Günlerini etmen heba
    Bildin dokuz göğü baba
    Toprak, ateş, su, yel ana
    Dört unsuru ana bildin.

    Tapduğ’ın bir güzel kızı
    Sana verdi aşktan sızı
    Nere varsan orda izi
    O’nu yakın cana aldın.

    Halk diliyle halka hitap
    Hak buyrulmuş O dört kitap
    Çalışarak oldun bitap
    Coştun kana kana soldun.

    İSMAİLOĞLU dolaşır
    Uçar gibi helallaşır
    Sevgi saygı dost bulaşır
    Aşkı bana bana doydun.
    15.10.1964 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    ALLAH BİRDİR

    İyilik yapana bin iyilik yap
    Kötülük yapana tek karşılık ver,
    Allah birdir yalnız Allah’ına tap
    Adında bulunur tüm güzellikler.

    Yeri göğü altı günde yarattı
    Gece verdi yeri, göğü kararttı
    Güneş verdi yeri, göğü ağarttı
    Günlerde bulunur tüm aydınlıklar.

    Toprağı yuğurup bir şekil verdi
    Adem’i halk etti bir akıl verdi
    Havva’yı Adem’de bölüp kul verdi
    Canlarda bulunur tüm canlılıklar.

    İlk emiri dinle oku! ha oku!
    Dikersen gülleri saçılır koku
    Durmaz çalışırsan tanıman yoku
    Bunlarda bulunur tüm zenginlikler.

    Dargını barıştır düşman kalmasın
    Elin, dilin, belin kötü olmasın
    Narı Cehennemde daim yanmasın
    Onlarda bulunur tüm erdemlikler.

    İSMAİLOĞLU der onca yaşadım
    Yaşadım yaşadım bunca yaşadım
    Birşeyler yaptımsa anca yaşadım
    İnsanda bulunur tüm bilginlikler.
    20.10.1971 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    BERABER GİDİLEN

    Beraber gidilen doğru yollarda
    Yolu bükülene yuh olsun yuh yuh.
    Hasretle sarılan mutlu anlarda
    Kolu bükülene yuh olsun yuh yuh.

    Değer vermez başka kendi canında
    Dedikodu, fitne, gıybet hanında
    Yalan söyleyerek halkın yanında
    Dili bükülene yuh olsun yuh yuh.

    Bütün istediği kendi alsın da
    Bire al ona ver kâr çarşısında
    Çıkar için kula kul karşısında
    Beli bükülene yuh olsun yuh yuh.

    Mürşit kapısında pişip erirken
    Sevdiklerine kol, kanat gererken
    Haklıya hakkını peşin verirken
    Eli bükülene yuh olsun yuh yuh.

    Sevdiceğin için düşersen derde
    Aradaki artık kalkarken perde
    Nakış nakış örgü işlenen yerde
    Mili bükülene yuh olsun yuh yuh.

    İSMAİLOĞLU’yum sevip sayarım
    Altın isem yirmi dörttür ayarım
    Hasbahçede güller olur kokarım
    Dalı bükülene yuh olsun yuh yuh.
    10.10.1979 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    KADERİ YENEMEDİM

    Doğdum büyüdüm işte
    Kaderi yenemedim,
    Güçlüye değer eşte
    Kaderi yenemedim.

    Kötüye attım tokat
    Haksızı ettim sakat
    Hasmımı yendim fakat
    Kaderi yenemedim.

    Oku dedi okudum
    Bilge oldum dokudum
    Er meydanda çok idim
    Kaderi yenemedim.

    Karşımıza dizilmiş
    Anlımıza çizilmiş
    Bahtımıza yazılmış
    Kaderi yenemedim.

    Çok uğraştım olmadı
    Boşa koydum dolmadı
    Çabaladım durmadı
    Kaderi yenemedim.

    İSMAİLOĞLU ağa
    Eşimle kurdum yuva
    Dört çocuk önüm ova
    Kaderi yenemedim.
    10.03.1998 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    YİRMİBEŞ BAHAR

    Yirmibeş baharı sayıp da geldim
    Kokunu vermiyor çiçek ne de gül,
    Güzeller içinde ben seni sevdim
    Tadını vermiyor menekşe sümbül.

    Bence sana kıymet biçmekse eğer
    Bir tek duruşun da dünyaymış meğer
    Cennet güzelliği sana eş değer
    Senin kadar ancak güzel İstanbul.

    Cilveli tebessüm yüzü güldürür
    Çekimser nazların ocak söndürür
    Bakışın can alır gözün öldürür
    Elinde can bulur şakıyan bülbül.

    Daima sorarım sözler içinde
    Aşkınla yanarım közler içinde
    Aydınlık ararım gözler içinde
    Sabah seherinde şafak bul tan bul.

    Ak gerdanda gonca güllerin açtı
    Miski amber gibi kokular saçtı
    Kenan’ı Yusuf’a eş değer taçtı.
    İyilik içinde bakışın makbul.

    İSMAİLOĞLU’yum namert beslemem
    Senden gayri hiçbir şeyi düşlemem
    Karun gibi zengin dünya istemem
    Sen bana düşersen o zaman kabul.
    07.08.1969 – Kozan

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    HERŞEYDEN İLERİ

    Herşeyden ileri bildiğim güzel
    Sevdiğimi bilip bana he desen,
    Çocukca aşkımla sevdiğm güzel
    Aşkıma kapılıp bana he desen.

    Işmarda anlaman yaşın da küçük
    Akgerdanın serbest gördüm de açık
    Darmadağın olmuş saçların saçık
    Bundan bir tel verip bana he desen.

    Senle şor edelim derde yanarak
    Yudum yudum içip aşka kanarak
    Kendin gibi beni sevip sanarak
    Aşkımda eriyip bana he desen.

    Sen olmazsan mahsun boyun bükerim
    Karşımda olsan da hasret çekerim
    Gönüllere sayğı sevgi ekerim
    Geleceği görüp bana he desen.

    Gökçedağ’ın başı sisli dumanlı
    Bana gönül vermen biraz gümanlı
    Bakışın ok olup göze zamanlı
    Yay gibi gerilip bana he desen.

    İSMAİLOĞLU’yum ben seni seçtim
    Aşkın badesini elinden içtim
    Akgerdanı görüp kendimden geçtim
    Gönlüme serpilip bana he desen.
    20.02.1959 – İslahiye

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    DİLE BENDEN

    İste dünyayı vereyim
    Dile benden ne dilersen,
    Güneş, ayı indireyim
    Dile benden ne dilersen.

    İste malımı vereyim
    İste kanımı vereyim
    İste canımı vereyim
    Dile benden ne dilersen

    İste yolundan öleyim
    İste uğrundan öleyim
    İste kolundan öleyim
    Dile benden ne dilersen

    İste yolun ben olayım
    İste pulun ben olayım
    İste kulun ben olayım
    Dile benden ne dilersen.

    İste resmini alayım
    İste ismini alayım
    İste cismini alayım
    Dile benden ne dilersen.

    İSMAİLOĞLU seveyim
    İste gülünü seveyim
    İste ölünü seveyim
    Dile benden ne dilersen.
    15.11.1968 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    YAR DİLİYLE SORULDUM

    Yar diliyle soruldum
    Sorulmak bana yetmez,
    Bulanıktım duruldum
    Durulmak bana yetmez.

    Bilekleri bükendim
    Mert bileği öpendim
    Hizmet ettim tükendim
    Tükenmek bana yetmez.

    Sayılarda asaldım
    Yollarımda yasaldım
    Doldum doldum boşaldım
    Boşalmak bana yetmez.

    Her gönüle bol oldum
    Boş gönüle tam doldum
    Herkes için kahroldum
    Kahrolmak bana yetmez.

    Eğri yolda olmadım
    Haram malı sevmadim
    İnsanları soymadım
    Soyulmak bana yetmez.

    İSMAİLOĞLU gider
    Sevdaları saf eder
    Ters yüreği def eder
    Def olmak bana yetmez.
    03.05.1995 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    GÜZELİM SEN AĞLAMA

    Güzelim sen ağlama
    Üzülürüm üzülür,
    Acı acı söyleme
    Kırılırım kırılır.

    Uzaklara gitme sen
    Benim gibi översen
    Beni sevmek istersen
    Sevilirim sevilir.

    Sen heyecan şaşkında
    Bana durun suskunda
    Beni yakan aşkında
    Kavrulurum kavrulur.

    Narin güzel kollara
    Sevilecek ellere
    Ö incecik bellere
    Sarılırım sarılır.

    Tuttuğum pak elinde
    Sarıldığım belinde
    Yüz vermezsen hemen de
    Bayılırım bayılır.

    İSMAİLOĞLU bunda
    Bulunduğum yanında
    Korkarım ki kapında
    Kovulurum kovulur.
    12.05.1969 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    AŞK YOLUNDA

    Aşk yolunda sevdalansam
    Yâr sevgime değer’mola,
    Arkasında gidip koşsam
    Yorulmama değer’mola.

    İnce belde sırma olsam
    Kollarında burma olsam
    Kesesinde sürme olsam
    Yar gözüne sürer’mola.

    Sıcacıkca ocak olsam
    Eteğinde saçak olsam
    Bohçada giyecek olsam
    Yar sırtına giyer’mola.

    Miski amberlerce olsam
    Bahçede ıtırca olsam
    Dallarında gülce olsam
    Koklamaya eğer’mola.

    Yâr teninde nabız olsam
    Bastığı yerde iz olsam
    Kenger olup sakız olsam
    Yar dişiyle gever’mola.

    İsmailoğlu yar olsam
    Maşûkunu sever olsam
    Onbeş yaşında er olsam
    Yâr gönlünce sever’mola.
    01.08.1968 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    ÇOCUKLARIM

    İlk emir okuyla başlar
    Çocuklarım çocullarım.
    Okumalı bütün başlar
    Çocuklarım çocuklarım.

    İlim Çin’deyse gitmeli
    İnsan ham ise yetmeli
    Hastayı iyi etmeli
    Çocuklarım çocuklarım.

    Bilgi olsun söylenenler
    Öğretmeli öğrenenler
    Tam öğrenir dinleyenler
    Çocuklarım çocuklarım.

    Öğretenler bilgi seli
    Baldan tatlı söyler dili
    Öpülmeli güzel eli
    Çocuklarım çocuklarım.

    Bilginin kötüsü olmaz
    Kötülük bilgide kalmaz
    Çok bilenler geri durmaz
    Çocuklarım çocuklarım.

    İSMAİLOĞLU söyledi
    İsteyenler de dinledi
    Kötü kişi hiç bilmedi
    Çocuklarım çocuklarım.
    12.08.1985 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    İÇTEN GÜLEN

    İçten gülen bakışınla
    Aklı baştan çekip aldın,
    Bana ışmar yapışında
    Başımdan taç olup kaldın.

    Tatlı sesin can alıcı
    Gönlünde gönlüm kalıcı
    Beni sevdaya salıcı
    Diyerek kalbime daldın.

    Yücelerde inme sakın
    Ben bakarım sen de bakın
    Kavuşmamız çok da yakın
    Hal hatırla benle haldın.

    Bana işveli gülerek
    Gözünle gel gel diyerek
    Bunu vallahi bilerek
    Beni ateşlere saldın.

    Ateşlerde ben yandıkça
    Kalbin kalbimde kaldıkça
    Zikredip seni andıkça
    İşte sen de benle yandın.

    İsmailoğlu bilesin
    Ben gittikçe sen gelesin
    Benimle sende ölesin
    Canıma can veren candın.
    20.08.2009 – İstanbul

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    DİYEMİYORUM

    Ayrılırken bile veda etmedin
    Geri dönmeyesin diyemiyorum,
    Bir selamı bile layık görmedin
    Pişman olmayasın diyemiyorum.

    Arkana bakmadan çekerek gittin
    Beni gözü yaşlı zavallı ettin
    Seni sevdiğimi neden ret ettin
    Sevilemiyesin diyemiyorum.

    Küçüktün hevesin bana uymadı
    Bu devin aşkını tutkun duymadı
    Kara sevdam bile uyandırmadı
    Uyanamayasın diyemiyorum.

    Umutsuz dünyama mum alevisin
    Gönül bahçeme de gül fidesisin
    Bilmiş ol kalbimin tek sahibisin
    Sahipsiz olasın diyemiyorum.

    İslahiye sana nasıl dar geldi
    Sevda rüzgarları sana zor geldi
    Onbeş yaşın aşkı sanma köreldi
    Kör olasın diye diyemiyorum.

    Ankara’ya gittin mesken mi tuttun?
    Hangi bağ bozanın aşkını yuttun
    İsmailoğlu’nu yoksa unuttun
    Hatırlanmayasın diyemiyorum.
    25.06.1967 – İslahiye

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    TANE TANE

    Baharı terk eden aylar gidince
    Yeşile çöküşür pus tane tane,
    Gündüzü küstürüp gece gelince
    Uykunun içinde düş tane tane.

    Taşmedrese titrer misali gerçek
    Bir korku var haklı haksız çıkacak
    Sanki sehpasında ipi çekecek
    Ölümün içinde küs tane tane.

    Onbeş yaşta sevda gelirse başa
    İstersen yüzüncü yaşını yaşa
    Göze sürme, kalem çekilir kaşa
    Sevginin içinde süs tane tane.

    Mutluluk rüyası için yatarken
    Kötülüğü, atıp iyi tutarken
    Hayat kündesini bana atarken
    Yarışın içinde tuş tane tane.

    İyi görünmeyen hastadır hasta
    İyi sevilmeyen yastadır yasta
    Akıl yaşta değil baştadır başta.
    İzanın içinde, us tane tane.

    İsmailoğlu’yum işte ben buyum
    Aşktan yana gezgin olmuştur huyum
    Ta ezelden beri bellidir soyum
    Geçmişin içinde üs tane tane.

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    BEN BİR DEDİM

    Ben bir dedim sen de iki
    Gel ortada eşleşelim,
    Uzlaştırmaz sözün diki
    Güzellikle hallaşelim.

    Neyi umdum neyi buldum
    Seni gördüm sever oldum
    Doldum senle senle doldum
    Dostça sevip dertleşelim.

    Gözler anlar gözü bulan
    Mutlulukla gönle dolan
    Birleşmenin akti olan
    Tak yüzüğü sözleşelim.

    Ben isterim sen ecem ol
    Gündüzüm ol sen gecem ol
    Dilimdeki tek hecem ol
    Gitme gel ki birleşelim.

    Burdan gittin tam gideli
    Yokluğundan oldum deli
    Her aşkın var bir bedeli
    Al canımı uzlaşalım.

    İsmailoğlu ne’tmeli
    Peşi sıra mı gitmeli
    Nefes mi can mı bitmeli
    Namert değil mertleşelim.
    10.02.1968 – Adana

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    SEN GELMEZSİN

    Sen gelmezsin öfkeliyim
    Kızarım var kızarım var,
    Söylenirim sevdalıyım
    Azarım var azarım var.

    Tatlı nağme o sözlerde
    Aşkın od’u o közlerde
    Alev alev o gözlerde
    Nazarım var nazarım var.

    Sen olmazsan düşem dara
    Halim benzer ahuzara
    Kara yazgım bahtım kara
    Yazarım var yazarım var.

    Yürek yanar kar bulmaya
    Sen uzakta zor ermeye
    Satlık olan yar almaya
    Pazarım var pazarım var.

    Aşık olup sevenlerde
    Beni seven gönüllerde
    Yarim ile yadellerde
    Mezarım var mezarım var.

    İsmailoğlu kalplere
    Nakış nakış sevgilere
    Mezarımı gurbetele
    Kazanım var kazanım var.
    01.02.2009 – İstanbul

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    Cevapla
  17. 14 Nisan 2014, 01:27

    Bu işte !
    Herkesin gönlünde bir aslan yatar,
    Benimki de öyle bir şeydir işte.
    Kalbim bordo-mavi aşkıyla atar,
    Bir gariplik mı var söyle bu işte.
    ***
    Kalbim hop hop eder devre arası,
    Trabzonspor bizde yürek yarası,
    Şimdi bunların değil sırası,
    Gece yarısında yazarım işte.
    ***
    Rakipler yenilir biz yenemeyiz,
    Taraftar olarak hiç gülemeyiz,
    Bir gün olsun rahat sevinemeyiz,
    Bu ters durumlara kızarım işte.
    ***
    Hak aramayı beceremeyiz,
    Harakiri yapar biz ölemeyiz,
    Dost ile düşmanı hiç bilemeyiz,
    Çalışan saatı bozarım işte.
    ***
    Suçlu ile suçsuz belirsiz halde,
    Herkes çalıp oynar ayrı bir telde,
    Bazıları yürür dersin ki çölde,
    Suçluya bir mezar kazarım işte
    ***
    Altuncu ne yapsın çaresiz hale,
    Sahanın her yanı olsa da kale,
    Şu gol konusunu yapsak ihale,
    Hakem karşısında sızarım işte.

    03.03.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Kırıkhan-

    Cevapla
  18. 29 Mart 2014, 19:11

    BANA KUMPAS

    Bana kumpas kuruluyor dikkat et
    Yakınların söylüyor bak anla net
    Beni korumuyorsan ey vezir dost
    Artık seni sevmiyorum çekil git!
    18.12.2013 – İstanbul

    İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul

    Cevapla
  19. 29 Mart 2014, 19:05

    DERTLİ, Kazım
    Kazım DERTLİ
    Kazım DERTLİ: 22.12.1931 tarihinde Adana’nın Yumurtalık İlçesi, Gölovası köyünde doğdu. Babası Yusuf, annesi Cennet Altınkayak’tır. 1938 yılında babası vefat edince annesiyle Hatay’ın Dörtyol İlçesine amcalarının yanına taşındılar. Orada İlkokula başladıysa da, dördüncü sınıftan terk etti. 16-17 yaşlarına gelmişti ki, bir akrabasının kızına aşık oldu. Şiirler yazmaya, türküler söylemeye başladı. Kızı kendine vermediler. Kahrederek annesi ve kardeşiyle tekrar Gölovası köyüne döndü. Köyünde başka bir kızla evlendi. Bir erkek çocuğu oldu. Çocuk bir yaşında vefat etti. Daha sonra eşinden ayrıldı. 1957 yılında İstanbula giderek İETT şehir içi Otobüs Şoförü olarak işe girdi. 1960’da ayrıldı. 1962’de Almanya’ya giderek Münih kentinde işçi olarak çalışmaya başladı. 1966’da İstanbula dönüp İETT otobüs şoförü oldu. 1979 da emekli olarak Gölovası köyüne döndü. Kendine bir hazır mezar yaptı. Şiir yazıp söylemeye başladı. Aşık Dertli Kazım olarak çevrede ünü yayıldı. Akademisyenler hayatını ve şiirlerini tez konusu yaptılar. Türkülerini notaya aldılar. Ayrıca ozan her sene mezarı başında Misafirlerine, davetlilere ve köy halkına huzurunda yemekli ve ikramlı Kuran ve mevlüt okudur. Daha sonraları Adana Kültür Müdürlüğü; “Gölovası Köyü ve Dertli KAZIM Şiir Şöleni”ne dönüştürdü. Şenliğin 29. si yapılmaktadır. Yayınlanmış 6 kitabı bulunmakta. Aldığı ödülleri, Plaketleri ve verilen hediyeler köyün Kütüphanesinde muhafaza ve sergilenmektedir. Boş zamanlarını, Köyün mezarlığının, okulun, caminin ve Ptt’nin bahçesindeki ağaçlarının ve çiçeklerinin bakımıyla uğraşmaktadır. 1997 yılında Altınkayak olan soy adını mahkeme kararıyla DERTLİ olarak değiştirdi.
    Adres: Kazım DERTLİ Gölovası Köyü Yumurtalık – ADANA Tlf: (0.322) 6752018

    BELİRSİZ YÖN

    Dinleyin beni de tarif edeyim.
    Nasıl devirdeyiz Hakk yardım etsin,
    Avrupalı aydan alıyor arsa
    Bizim sonumuza Hakk yardım etsin.

    Belirsiz bir yola döndü yönümüz
    Beş metelik yapmaz oldu gönümüz
    Mum yakıp ararız geçen günümüz
    Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.

    Aslı meçhul olan taraftar tanık
    Gözlüğü taktımı bir Kıral Faruk
    Belki de dedesi giymiştir çarık
    Böyle bir devire Hakk yardım etsin.

    Kimi dipçik vurur kimi de coplar
    Kimi de yatırır sırtında hoplar
    Kimi karıştırır ne varsa toplar
    Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.

    Kimileri sorar kimin nesisin
    Kimin takkesisin kimin fesisin
    Kimin ağasısın kimin sesisin
    Böyle bir devire Hakk yardım etsin.

    Kimi poyraz olur fırtına yapar
    Kimi de yatırır sırtına çıkar
    Kimi cebindeki kartına bakar
    Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.

    Kimi der kelepçe vurun eline
    Kimi der bağlayın voltaj teline
    Kimi der kızgın şiş basın diline
    Böyle bir devire Hakk yardım etsin.

    Kimileri sorar nere gidersin
    Kimi der aylığı kime ödersin
    Kimi der hay Allah cezanı versin
    Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.

    Kimi yılan başlı akrep kuyruklu
    Kimi SAİT NURSİ, GÜLEN uyruklu
    Kimisi KADDAFİ, SADDAM buyruklu
    Böyle bir devire Hakk yardım etsin.

    Kimi çok havalı bilmiyor engin
    Kimi çok dolaşır bulamaz dengin
    Kimi SABANCI’dan KOÇ’tan da zengin
    Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.

    Hani tarlalarda yattığım günler
    Korkmadan malımı sattığım günler
    Tereyagı bala kattığım günler
    Böyle bir devire Hakk yardım etsin.

    Bu millet tatmıştır demokrasiyi
    Birgün yıkacaktır başta asiyi
    Elbet koruyacak (ATA vasiyi)
    Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.

    DERTLİ KAZIM yeter dilini ısır
    Kimi İRAN ister kimi de MISIR
    Bu millet kimseye olamaz esir
    Böyle bir devire Hakk yardım etsin.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    KARNI GÜP OLMUŞ

    Birisi el etti çağırdı beni
    Baktım pencerede tülü kalmamış,
    Başımı çevirip iyice baktım
    Bahçesinde gonca gülü kalmamış.

    Gecekondu sanki yapının tipi
    Her taraf yıkılmış virane gibi
    Tepeden tırnağa vücudun kepi
    Ele alınacak halı kalmamış.

    Bahçedeki ayva nasıl çürümüş
    İzlerinden belli hırsız yürümüş
    Heryerler örümcek ağı örülmüş
    O kulun tatacak halı kalmamış.

    Bakımsız beslenmiş kuru çöp olmuş
    Gözlerinin önü mavi gök olmuş
    Göğüsler sallanmış karnı güp olmuş
    Zevkle sarılacak beli kalmamış.

    DERTLİ KAZIM bu bir kocaman höyük
    Bacaklar zayıf ya kalçası büyük
    Denize giderse taşımaz kayık
    Bir yat yüzdürecek gölü kalmamış.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    DÜMENSİZ BOT

    Ne bir dur diyen var ne hesap soran
    Bu ilgisizliğe kızar vatandaş,
    Korsanlarla dolu koca deryada
    Dümensiz bot gibi yüzer vatandaş.

    Peşpeşe geliyor zammın filosu
    Dolmak bilmez esnafların silosu
    Altından kıymetli etin kilosu
    Bir deri bir kemik gezer vatandaş.

    Evvel kırsal alan serbest yaşardı
    Kuzu keser etin küpe basardı
    Biraz çemen yapar ipe asardı
    Şimdi ipe kemik dizer vatandaş.

    Esnafların biraz insafı katı
    Yoksulun önüne çekerler seti
    Vatandaş kasapta gördü mü eti
    Bir serçeyle perhiz bozar vatandaş.

    Hafızamdan çıkmaz o eski günler
    Bir uyluk alıpda gittiğim günler
    DERTLİ KAZIM her gün maziyi ünler
    Allah’a dilekçe yazar vatandaş.

    Kazım ERTLİ – Yumurtalık

    AĞLASAM MI

    Dönüp geçmişime baktığım zaman
    Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı?
    Bu yalan dünyaya iki gözümü
    Bilmem bağlasam mı bağlamasam mı?

    Bu gavur dağını kül edip yaksam
    Çekilip geriden haline baksam
    Bir metre yüksekten aşağı aksam
    Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı?

    Balyozla kırsalar ince belimi
    Baltayla kesseler iki elimi
    Hiç susmak bilmeyen dertli dilimi
    Bilmem dağlasam mı dağlamasam mı?

    Pusatın takayım atın başına
    Çekip getireyim binek taşına
    Yârin bakmasını gözüm yaşına
    Bilmem sağlasam mı sağlamasam mı?

    DERTLİ KAZIM derki çok güttüm nahar
    Seslerim kısıldı mevsim sonbahar
    Ağzımı açsam da gırtlağa kadar
    Bilmem yağlasam mı yağlamasam mı?

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    BOŞ ZAMANIM

    Akşama dek otururum evimde
    Bazı zaman biraz şiir yazarım,
    Boş zamanım çalışırım bahçemde
    Ne eğlencem ne de vardır pazarım.

    Sormam benim hallerimi ne diye
    Hergün mecbur bakıyorum kediye
    Alan olsa vereceğim hediye
    Bazı zaman onlara çok kızarım.

    Bir evdeyim yaşıyorum emanet
    Miras elin yapmıyorum hiyanet
    Hiyanete çok günah der diyanet
    Öldüğümde sıkar beni mezarım.

    Bahçemde var üç dört zeytin ağacı
    Yükledim de sarıverdim bağacı
    İçirdiler aşk şarabı çok acı
    Kimseye yok art niyetim nazarım.

    DERTLİ KAZIM gezer eli sopalı
    Hali düşkün biraz şaşkın kafalı
    Termik denen bunu yaptı yapalı
    Kışın yağar yaz günleri tozarım.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    ACIMA YARİM

    Kılıcı kınından çek vur boynuma
    Başımı koy ayak ucuna yarim,
    Beni öldür sonra gel gir koynuma
    Akacak kanıma acıma yarim.

    Sen öldür de beni şehit olayım
    Suç ve suçsuzluğa eşit kalayım
    Davam yoktur diye şahit bulayım
    Tek kan bulaşmasın saçıma yarim.

    Benim aslım esas doğuda Ağrı
    Bütün dostlarıma yapınız çağrı
    Duysa hemen koşar yanarak bağrı
    Harbiye Deniz’i bacıma yarim.

    Senin kılıcınla öldüğüm saat
    Yıkılıp düşerken tut beni fakat
    Belimden kolumdan eyleme sakat
    Allah şahit benim suçuma yarim.

    Sen DERTLİ KAZIM’ın canısın diye
    Damarda dolaşan kanısın diye
    Gelen dostlar beni tanısın diye
    Kurdela bağlatır saçıma yarim.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    İYİ BİR MEZAR

    Ceylan gibi çıkıp gezinme dağda
    Bülbül ol koklaşın güllerle bağda
    Bir eliniz balda bir elin yağda
    Gezdireyim dedim gezdiremedim.

    Kınalı ceylansın gezersin yolda
    Yeşilbaş ördeksin ne gezen çölde
    Adana’da dalyan Van’daki gölde
    Yüzdüreyim dedim yüzdüremedim.

    Aşkın aktini yaz kendi elinle
    İmzalat ver bana gonca gülünle
    Gerçekse ikrar et bülbül dilinle
    Yazdırayım dedim yazdıramadım.

    Kayalı yerlerde benzen kekliğe
    Pınar başlarında koşan ötlüğe
    Liraları tek tek sırma ipliğe
    Dizdireyim dedim dizdiremedim.

    Yarim her çarşamba bazı gün pazar
    Oturur bahçeye fermanım yazar
    DERTLİ KAZIM’a da iyi bir mezar
    Kazdırayım dedim kazdıramadım.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    YARE ÜNLEDİM

    Karşıdan karşıya yare ünledim
    Ne ses verdi ne de elin salladı,
    Cevap versin diye durup dinledim
    Ne ses verdi ne de elin salladı.

    Yeleğin çıkardı beline sardı
    Zaten biraz küçük bedeni dardı
    Elinde kırmizı bir gülü vardı
    Ne ses verdi ne de gülün salladı.

    Bir keder mi vardır bana mı dargın
    Elinde kazma var biraz da kırgın
    Başında tül vardı sinirler gerğin
    Ne ses verdi ne de tülün salladı.

    Orada dikildim epey bekledim
    Birkaç defa daha çağrı ekledim
    Boğazım kısıldı bazen tekledim
    Ne ses verdi ne de kolun salladı.

    DERTLİ KAZIM elim Tanrıya açtım
    En doğrusu kalkıp gitmeyi seçtim
    Elden, gülden, tülden, koldan vazgeçtim
    Ne ayağa kalkıp belin salladı.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOL

    Siz de birgün gelirsiniz buraya
    Gelişi var dönüşü yok bu yolun,
    Yatırırlar sizi derin çukura
    Yön kıbleye altta kalır sağ kolun.

    Doldururlar üzerine toprağı
    Biri diker başa yeşil yaprağı
    Toparlarlar kazmaları küreği
    Herkes gider orda yalnız sen kalın.

    Biri derse kalk gidelim evine
    Sen de dersin niçin sardın kefine
    Sizde gelin arayalım define
    Bu define azığıdır her kulun.

    Geldiğinde hesap vermek zor burda
    Hak adalet soranları var burda
    Volkan dağlar kıpkırmızı nar burda
    İşte burda sonu olur o yolun.

    DERTLİ KAZIM yol burada nihayet
    Burda biter saltanatlı her hayat
    Bura için yaptın ise hasenet
    Kolay hesap vermek için hür olun.

    Kazım DERTLİ – Yumurtalık

    Cevapla
  20. 28 Şubat 2014, 01:24

    Yetkililer !
    Yirmibeşinci sıra dünyadaki yerimiz,
    Sevinemedik yazık bu işe hiçbirimiz,
    Ölüler rahatsızdır verem oldu dirimiz,
    Çaresine bakmalı mutlaka yetkililer.

    Trabzonspor konumuz iyi değil sonumuz,
    Acaba gülecek mi bu dünyada yüzümüz,
    Otuz seneden beri kupadadır gözümüz,
    Taraftarın sesini duymalı yetkililer.

    Taraftar paketini tazeledim bugünler,
    Takım mağlup oluyor zehir oluyor günler,
    Teselli kaynağımız unutulmayan dünler,
    Trabzonspor ruhunu diriltsin yetkililer.

    Üzülüyorum tabi Onurun durumuna,
    Burada ihtiyaç var taraftar yorumuna,
    Takımda ruh olursa can gelecek formuna,
    Olcan’a özel ilgi göstersin yetkililer.

    Altuncu zaman zaman bu şekil dertleniyor,
    Hastalık ilerledi derde dert ekleniyor,
    Fırtına kopacaktır yakında bekleniyor,
    Başarı ateşini yakmalı yetkililer.

    02.02.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  21. 23 Şubat 2014, 00:34

    Fahri Borazancı Kardeşime;
    Nereden başlayayım hangini anlatayım,
    İyi bir dost kaybettim onun için yastayım.

    Şöyle bir uzanalım elli yıl öncesine,
    Trabzon vilâyetinin Çaykara ilçesine.

    Dostlarım kulak versin Altuncu’nun sesine,
    Son günler bir şey oldu ne yazık nefesine.

    Çaykara ilçesinin Şahinkaya köyünde,
    Bizler dünyaya geldik Hadi mahallesinde.

    Aynı mahalledeydi memlekette evimiz,
    Çok defa kesişmiştir bizim hayat çizgimiz.

    Bize Altuncı derler onlara da Borzancı,
    Gönül dostu kaybetmek bilsenizki ne acı.

    Çok oyunlar oynadık ilkokul yollarında,
    Kendimizi bulurduk ağacın dallarında.

    Önce evde okuduk sonrasında baraka,
    O günlerde büyükler küçüklere hep arka.

    Beraber gidip geldik evlerden çok uzağa.
    Destektik birbirine düşmedik hiç tuzağa.

    Böylesi zamanlarda canlanır hatıralar,
    Birleştirilmiş sınıf paylaşıldı sıralar.

    Ortaokul günleri yine biz beraberiz,
    Hadidan Çaykaraya araba yok gezeriz.

    Sadece o günlerde yaylalarımız ayrı,
    Çocukluk yazlarının bize olmadı hayrı.

    Bindokuzüzaltmışbeş göç ettik Kırıkhana,
    Kaderin cilvesi ki evlerimiz yan yana.

    Otuzbeş yıl orada tatlı günler yaşadık,
    Birgüne bir gün dostlar kötü gün yaşamadık.

    Çoğu zaman oldu ki sofralar hep birleşti,
    Karşılıklı sevgiler yüreklere yerleşti.

    Üç yaz ise Belende aynı yerde oturduk,
    Kardeşlik sevgisini yüreklere doldurduk.

    Hanımlarımız bile bizden daha samimi,
    Onun için verirdim zor zamanda canımı.

    İyi bir komşu idi çok iyi de arkadaş,
    Daha da ötesinde olmuştuk iki kardaş.

    İkibin yılı geldi kader ayırdı bizi,
    Şu gurbet ellerinde içimde oldu sızı.

    Ondört yıl oldu dostlar ayrı idik ikimiz,
    Fakat hep birlikteydi inan olsun kalbimiz.

    Bu defa ebediyen ayırdı bizi kader,
    Vadesi dolan ise dostlar ahrete gider.

    Çok dua ediyorum Rabbim af etsin bizi,
    Sevgili kardeşimin gönlümde kaldı izi.

    Kaderin cilvesidir mezarlığımız aynı,
    O yerini almıştır benimki meçhul gayri.

    Altuncu son günlerde hayalde Kırıkhanda,
    Bazı dostlar canlıdır bazıları mezarda.

    22.02.2014
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  22. 16 Şubat 2014, 23:45

    Çocukluk arkadaşım,35 yıllık kapı komşum,gönül dostum Fahrettin Borazancı Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
    Acımız büyüktür.Cenazesinde bulunamayacağım için son derece üzgünüm.
    Şu andaki durumumu izah edecek kelimeler bulamıyorum.
    Ben kendisine Allahtan rahmet,başta eşi Rahime,oğulları Yaşar ve Hüseyin olmak üzere bütün yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
    Yerin cennete olsun can dostum.

    Cevapla
  23. 5 Şubat 2014, 01:10

    Ayrı Dünyalar,
    Kimisi camidedir kimisi ise kahve,
    Kimisi içki içer kimisi ise kahve,
    Kırk yıl hatırı vardır ikram edelim kahve,
    Kalbimden geçen o ki mevcut ayrı dünyalar.

    Çok merak ediyorum bu farklılık nedendir,
    Ruh gizli yerde ama açık olan bedendir,
    Havadan sudanmıdır yoksa dostlar yerdendir,
    Birlikte yaşıyoruz ama ayrı dünyalar.

    Aynı su, aynı hava,aynı toprak,aynı yer,
    Bekliyor bizi insan, bekliyor bizi mahşer,
    Bu sergilenen durum hayır değil elbet şer,
    Merak ediyorum ben nasıl ayrı dünyalar,

    Kimisi çarşaf giyer kimi üryan durumda,
    Ben hâlâ ısrarlıyım yönelttiğim sorumda,
    Farklılıklar olacak yapılacak yorumda,
    Hür yaşıyor insanlar çünkü ayrı dünyalar.

    Altuncu kafa yorma Rabbim elbet görüyor,
    Ahrette insanları iki yer de bekliyor,
    Cennet ile Cehennem gelenleri ekliyor,
    Orada da olacak elbet ayrı dünyalar.

    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  24. 18 Ocak 2014, 15:40

    CAN CAN KIRIKHAN

    Bir ömür yıllarım, seninle geçti
    Unutmak mümkün mü, can can Kırıkhan
    Hasretin bağrımı, deldi de geçti
    Aklım fikrim sende, can can Kırıkhan

    Bir bilsen ki ne çok, özlerim seni
    Elden kıskanırım, gizlerim seni
    Boynu bükük her gün, izlerim seni
    Özümün özüdür, can can Kırıkhan

    Höyükten öteye, Reyhanlı yolu
    Toprağında bolluk, bereket dolu
    Harıl harıl akar, Üngüzlü kolu
    Damarımda gezen, can can Kırıkhan

    Solda Hassa yolu, Asri Mezarlık
    Beyazıd Bestami, taktın nazarlık
    Edebinle olmaz, asla pazarlık
    Şanımsın canımsın, can can Kırıkhan

    Ceviz yokuşunda, Karataş’ında
    Delibekirli’de, suyun başında
    Bin bir lezzet ekmeğinde aşında
    Damağımda tadsın, can can Kırıkhan

    Kurtlusoğuksu’nun, bahçe bağına
    Topboğazı’ndan, Belen dağına
    Aktepe’den gelen, zeytinyağına
    Sofralara şenlik, can can Kırıkhan

    İnsanın merttir, kahpelik bilmez
    Düşenin sırtına, binip te gülmez
    Tükürüp yalamaz, yazdığın silmez
    Delikanlı gibi, can can Kırıkhan

    Dörtyüz sekiz evler, mahallem benim
    Amik’te gerildi, bronzlaştı tenim
    Kırıkhan ruhuyla, yoğruldu genim
    Yüreğimde nakış, can can Kırıkhan

    Kanatlı caddesi, boylu boyuna
    Seksen sekiz evler, Alakoyun’a
    Kurban olam senin, asil soyuna
    Yüreğimde nakış, can can Kırıkhan

    Kurtuluş Barbaros, Gazi’yi gezdim
    Sensizlik çok zormuş, gurbette sezdim
    Elin memleketi, kahrettim bezdim
    Ruhumun içisin, can can Kırıkhan

    Yılanlı Gölbaşı, Aktaş iskanı
    Özlüyor da insan, çekiyor canı
    Salı pazarının, otogar yanı
    İçimde geziyor, can can Kırıkhan

    Hacaloğlu der ki, bir umut versen
    Gurbette şu halim, gelipte görsen
    Bir ferman çıkarıp, hadi gel dersen
    Koşar da gelirim, can can Kırıkhan

    Hacaloğlu
    Kasım 2013

    Cevapla
  25. 15 Ocak 2014, 01:15

    İnsanlar;
    Allah’ın bir hikmeti ayrı ayrı fikirler,
    Kimisi umursamaz kimisinde zikirler,
    Anlamadan insanlar defterlerini kirler,
    Ne zaman anlayacak gerçekleri insanlar.
    ***
    Bu dünyada hiçbir şey kendiliğinden olmaz,
    Dökülen su kabına doldurulsa da dolmaz,
    Yaratan istemeden hiçbir şey asla solmaz,
    Dilerim görecektir gerçekleri insanlar.
    ***
    Herkes kendine baksın eline ayağına,
    Bir de aynadan baksın gözüne kulağına,
    Herkes girmek istiyor bir huzur sokağına,
    İnanırsa bulurlar o sokağı insanlar.
    ***
    Gündüz güneşe bakın gece yıldıza aya,
    Ayakların olmasa yürüyemezsin yaya,
    Elsiz olan bir kişi söyleyin nasıl doya,
    Bunların kıymetini bilmelidir insanlar.
    ***
    Akılsız insan düşün bir de fehimsiz kafa,
    Beyinsiz insanlara anlat bunu bin defa,
    Gözlerini kör etmiş saltanat ve de sefa,
    Aklının değerini iyi bilsin insanlar.
    ***
    Sinesinin üstünde saat gibi yüreği,
    Karaciğeri vardır bir de vardır böbreği,
    Midesiz sindiremez o yediği yemeği,
    Bunları düşünmez mi inanmayan insanlar.
    ***
    Neler vardır insanda görünen görünmeyen,
    Allah’ın verdiğini inceden düşünmeyen,
    Bir de bunun peşinde Allah’a şükretmeyen,
    Tesadüfen dünyaya gelmemiştir insanlar.
    ***
    Altuncu yeter artık anlayan anlamıştır,
    Yetişkin insan için bohçalar bağlanmıştır,
    Uyarının defteri dostlara açılmıştır,
    İnşallah gerçekleri görecektir insanlar.

    12.12.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  26. 12 Ocak 2014, 23:36

    KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  27. 5 Ocak 2014, 12:27

    YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN.

    Cevapla
  28. PENGUENLE

    Şapka düştü keli görüldü,
    Bütün sırlar ele verildi,
    İtibar bitti sona yürüdü.
    Nerde kaldı bu penguenler.

    Eşi,dosttu ağa bey etti.
    Algı vergi Barış’a gitti.
    Onur,haya eridi bitti.
    Nerde kaldı bu penguenler.

    Haram helal demdi yuttu.
    Köylüyü on yıldır avuttu.
    Evler yıktı, suyu kuruttu.
    Nerde kaldı bu penguenler.

    Enflasyon aileyi böldü.
    Cadde sokak nataşa doldu.
    Yaşlı,genç ecelsiz öldü.
    Nerde kaldı bu penguenler.

    Oğlu,kızı suyun başında.
    Yandaş medya yalan peşinde.
    Bizim reis Cennet düşünde.
    Nerde kaldı bu penguenler.

    Bir gün biter bu saltanatın.
    Bıktık bundan bir tokat atın.
    Say say bitmez çok yatın, katın,
    Nerde kaldı bu penguenler.

    V.K

    Cevapla
  29. 21 Aralık 2013, 19:51

    O YÜZÜNE TÜKÜREYİM

    Boş mideden atıyorsun
    Hep halkına çatıyorsun
    Konuştukça batıyorsun
    O yüzüne tüküreyim

    Yıllarca sen çalıp durdun
    Fakire darbeyi vurdun
    Ne tuzaklar bize kurdun
    O yüzüne tüküreyim

    Hayallere dalıyorsun
    Dul yetimden çalıyorsun
    Hep bizleri yoluyorsun
    O yüzüne tüküreyim

    Hiç yok iken oldu yatın
    Dubleks villa çoktur katın
    Hiç durmuyor kişner atın
    O yüzüne tüküreyim

    Orda burada geziyorsun
    Vatandaşı eziyorsun
    Derimizi yüzüyorsun
    O yüzüne tüküreyim

    Ne verdin ki söyle bize
    Soktun inan hep krize
    Yana yana döndük köze
    O yüzüne tüküreyim

    Gani gani dolu malın
    Sahillerde vardır yalın
    Kırılacak bir gün dalın
    O yüzüne tüküreyim

    Yüzün dönder halktan yana
    Kast edersin tatlı cana
    Ne verdin ki bu vatana
    O yüzüne tüküreyim

    Su alıyor artık çatı
    Bırak artık köşkü katı
    Çok kızdırdın şu murat.’ı
    O yüzüne tüküreyim

    Murat ÇAKIR

    Cevapla
  30. 28 Kasım 2013, 11:10

    sitenizi bize sunduğunuz için teşekkürler.

    Cevapla
  31. 24 Kasım 2013, 01:20

    Bütün öğretmenlerin öğretmen günü kutlu olsun,

    Öğretmenin,
    Bugün 24 Kasım Öğretmenler günüdür,
    Bilen için bu unvan o insanın ünüdür,
    Bu günde hatırlanmak bahtiyarlık yönüdür,
    Bu gün dostlar biliniz Bayramı öğretmenin.
    ***
    Her şeye maddi gözle insanlar bakmamalı,
    Hiç olmasa her sene gönüller okşanmalı,
    Hatırlayıp bir defa mutlaka aranmalı,
    Her zaman hatırlanmak ilacı öğretmenin.
    ***
    Öğretmen öğrenciyi hep yükseklerde ister,
    Var mıdır böyle meslek arkadaş bana göster,
    Öğrenci başarısı iç dünyasını süsler,
    Vatana iyi nesil hülyası öğretmenin.
    ***
    Kırkdört yıl bu unvanı taşıdım şeref ile,
    Öğretmen öğrenciye asla düşünmez hile,
    Korku saygı eskiden tersi olmazdı bile,
    Öğrencinin saygısı aşısı öğretmenin.
    ***
    Altuncu başka yönden bakmıştır bu yıl güne,
    Sevgi saygı dışında gerek duymaz ki üne,
    Azıcık hasret kaldı aziz dostlarım düne,
    Sevgi,saygı ve ahlak hedefi öğretmenin.

    Muzaffer ALTUNCU
    -Gölcük-

    Cevapla
  32. 16 Kasım 2013, 13:20

    Haydı Fırtınam Haydı !
    Gündemde Trabzonspor taraftarı üzüyor,
    Haliyle de taraftar bu takıma küsüyor,
    Gurbetten görmek zordur orada ne oluyor,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    “Bize her yer Trabzon” dedik de çıktık yola,
    Nerdeyse otuz sene bu takım verdi mola,
    Taraftarla giriniz çok yakında kol kola,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Ha bugün ha da yarın düzelecek diyoruz,
    Bordo mavi renkleri çok fazla seviyoruz,
    Artık şampiyon olsun biz onu istiyoruz,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Eskiden dış sahada başarılı olurdu,
    Avni Akere ise gelen mağlup olurdu,
    Maçlarını seyreden inanın mest olurdu,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Yolgeçen hanı olduk gelen giden vuruyor,
    Oyuncular sahada sanki dersin duruyor,
    Bu takıma ne oldu herkes onu soruyor,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Öze dönelim dedik onu başaramadık,
    Adam gibi bir golcü ne yazık alamadık,
    Rakibin karşısında ayakta duramadık,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Başkan çok hızlı geldi nefesi çabuk durdu,
    Hesap soracak idi soramadan yoruldu,
    Ne yapsın bu taraftar esiyordu duruldu,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Avrupa macerası teselli oldu bize,
    İnşallah devam eder gelmez orada göze,
    Adalet sağlanırsa biz de başlarız söze,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
    ***
    Altuncu kafa yorma iş oluruna varır,
    Başarılı olursa bu göğüsler kabarır,
    Böyle devam ederse yüzlerimiz sararır,
    Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.

    11.11.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  33. 29 Ekim 2013, 12:47

    CUMHURİYAT BAYRAMI,Vatanımıza Miletimize hayırlara vesile olur inşallah.
    DAHA NİCE 90 YILLARA !

    Gölcükten selam ve sevgilerimle.

    Cevapla
  34. Merhaba, geçmiş bayramınız mübarek olsun kardeşlerim. Saygılar.

    Cevapla
  35. 14 Ekim 2013, 22:45

    Gölcükten gönül dostlarıma selam Ve sevgilerimi gönderiyorum.
    Bugün arife,yarın inşallah Bayram,

    KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  36. 3 Ekim 2013, 17:43

    SEVGİSİ;
    Bizi yoktan var edip hemide rızık veren,
    İnancımız öyledir olamaz O’nu gören,
    Huzur mutluluk bulur İslam dinine giren,
    En başta gelmelidir dostlar Allah sevgisi,

    Bize rehberlik eden fazladır mucizesi,
    Büyüğü gerçekleşti tabi Kadir gecesi,
    Onun yolunda gider insanların nicesi,
    İçimizde olmalı Peygamberin sevgisi.

    Dünyaya gelmemize aracıdır ikisi,
    Baba gurbette idi ana evin reisi,
    Yetişmemizde büyük ikilinin etkisi,
    Bitmedi bitmemeli ana baba sevgisi.

    Her işinde yardımcı evin odur direği,
    Candan bağlıdır sana hop hop eder yüreği,
    Tutumlu olur ise dönersinde direği,
    Söylemeye gerek yok bitmez karı sevgisi.

    Mutluluk verir sana senden dünyaya gelen,
    Çok zahmetler çekersin varmıdır onu bilen,
    Dünyalar onun olur evlatlarıyle gülen,
    Yürekten eksik olmaz iyi evlat sevgisi.

    Altuncu hele söyle başka sevgi yokmudur,
    O küçük bebelerin sevgileri çokmudur,
    Sevginin şiddetini acap ölçmek zormudur,
    Şu anda ilk sırada elbet torun sevgisi.

    09.09.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Çaykara-

    Cevapla
  37. 28 Eylül 2013, 11:42

    Merhaba, Hayat’ıma selamlar.

    Cevapla
  38. 4 Eylül 2013, 23:31

    Güzel olur,
    Dertliyim efkârlıyım anlayan yok halimden,
    Hiç kimse anlamıyor dertlilerin dilinden,
    Bir şeyler almak ister zaman zaman ilimden,
    Sevgiler karşılıklı olursa güzel olur.
    ***
    Bazen hüzünlenirim kimi zaman ağlarım,
    Durumlar karşısında karaları bağlarım,
    Gönüldekini duymaz ağaç kaplı dağlarım,
    Gönlümüzden geçenler duyulsa güzel olur.
    ***
    Dert ortağımdır benim yazdığım dörtlüklerim,
    Saatlerce yazarım neticeyi beklerim,
    Bazen de boşa gider verdiğim emeklerim,
    Gönüllerde sıkıntı olmasa güzel olur.
    ***
    Soruyor bana dostlar sebebi anlatılmaz,
    Bu gönül ferahlığı para ile satılmaz,
    Haklı olarak herkes bu görüşe katılmaz,
    Kafalar rahat olsa her şey çok güzel olur.
    ***
    Altuncu rahatladı dörtlükleri yazınca,
    Mezarcı gelip bana bir de mezar kazınca,
    Elbet rahatsız olur nefis, şeytan azınca,
    Ölçü İslâm olursa her şey çok güzel olur.

    08.08.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Çaykara-

    Cevapla
  39. 17 Ağustos 2013, 09:51

    17 Ağustos 1999 depreminde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum.
    Allah öylesi durumu bir daha yaşatmasın inşallah.

    Cevapla
  40. 8 Ağustos 2013, 05:07

    Bir Ramazan daha geride kaldı,
    Gönül dostlarımdan ayrı kutlayacağım bu bayram inşallah istediğim gibi geçer.
    Geçen yıl bayram namazını köyümün hatta mahallemin camisinde kılmıştım.
    Bu sene gidemedim.
    İnşallah Rabbim nasip eder de bayramlaşmaya giderim.
    Bu konuda gönül dostlarımın duasını bekliyorum.

    Ramazan Bayramınızı Kutlar,
    Türk-İslâm alemine hayırlara vesile olmasını dilerim.

    Cevapla
  41. 7 Ağustos 2013, 15:00

    Dün başladık bugün AREFE,
    Ve yarın inşallah BAYRAM.

    30 gün Oruçlar tutuldu,teravihler kılındı.Elden geldiği kadar ibadetler yapıldı.
    Zekatlar,Fitreler verildi.
    Müslümana yakışır şekilde Ramazan ayı yaşandı ve bugün yolcu ediliyor.
    Ne mutlu görevini en güzel şekilde yapanlara,
    Ne mutlu günahlardan uzak duranlara,
    Ne mutlu dedikodu yapmayanlara,
    Ne mutlu kul hakkı üzerine geçirmeyenlere,
    Ne mutlu İmanın 6 şartına inanıp, İslâmın 5 şartını yerine getirenlere,

    Bu duygu ve düşüncelerle siz gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
    Allah’a emanet olunuz.

    Cevapla
  42. 3 Ağustos 2013, 11:59

    KADİR GECESİ BÜTÜN GÖNÜL DOSTLARIMA MÜBAREK OLSUN.
    MEMLEKETİMİZ VE MİLLETİMİZ İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİM.

    Çaykaradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum

    Cevapla
  43. 28 Temmuz 2013, 00:02

    hatayın ve kırıkhanın guru reşat arslan yeni albüm çalışmalarına başadı saygı ve sevgi dileklerinde bulunuyorum.

    Cevapla
  44. 23 Temmuz 2013, 01:54

    Dünyanın Çivisi Çıktı ?
    Neden mi ?
    Nedenler çoooooooook !
    Nerden başlayayım, hangisini anlatayım.

    Benim hoşlanmadığımdan sen hoşlanırsın,
    Benim sevdiğimi, sen sevmezsin.
    Ortası hiçbir zaman bulunamaz.

    İnsanlar vurdumduymaz,
    İnsanlar gayesiz,
    İnsanlar bir acayip.

    Şimdi sizlere madde madde sıralasam, sayfalar dolusu olur.
    Ama siz her şeye rağmen benim ne demek istediğimi anlamışsınız.
    Sizler de her gün onlarca şeyden rahatsız oluyorsunuzdur.

    Bugün beş altı kız öğrencinin yaptığını görseydiniz çileden çıkardınız.
    Elimde olmayarak onlara birkaç kelam yaptım ama rahatlayamadım.
    Aile terbiyesi eksik,
    Okul bir şey veremiyor,
    Bu yüzden çevre çok bozuldu.
    Çaresi,
    Çaresi yooook ?

    Bir ayrı pencereden bakarsak,
    İnsanlar her şeye siyasi gözlükle bakıyor.
    Allah aşkına neden gerçekler sahiplenilmiyor.

    Şimdi üç örnek vereceğim.
    Sigara ve içki sağlığa zararlı, değil mi ?
    Peki onlar için alınan tedbirlerde neden birlik olunmaz.
    Hiç kimse kimsenin özel hayatına karışamaz elbet,
    Ama etrafı rahatsız etmeğe de kimsenin hakkı olmaması gerek.
    İçki ve sigara reklâmlarını sevmiyorum,
    Tabelalarda içki isimlerini görmek istemiyorum,
    Ne olur benim bu düşünceme saygılı olun.
    İçin, için ne kadar içerseniz için ama beni rahatsız etmeyin.

    Ülkemin güneyinde ateş var,
    Bu durum bile siyasi malzeme yapılıyor.
    Her parti kendine göre açıklama yapıyor.
    Ortak bir noktada buluşmak yine yok.
    Gerçeği göremiyoruz.
    Irak hal edildi,
    Suriye de hal edilmek üzere,
    Peki sonrası ?

    Taksim olayları !
    İlk günde ses vermek için yapılıyor dedik,
    Ama uzadıkça uzadı.
    Burada olanlara direnişçi denilmeğe başlandı,
    Karşı duranlar ise devlet güçleri.
    Peki size bu bir şeyi hatırlatıyor mu ?
    Suriyede aynı ifadeler kullanılıyor.
    Allah korusun,dilim varmıyor demeğe,
    Ama iş korkarım oralara kadar gider.

    Yani bu örnekleri vermeğe devam etsem kitap olur.
    Diyorum ki !
    Tek doğru vardır,o doğruda birleşelim.
    Allah yardımcımız olsun.

    06.06.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  45. 21 Temmuz 2013, 18:41

    site cok güzel kırıkhanla ilgili daha cok resimler yayınlarsanız mutlu oluruz

    Cevapla
  46. 12 Temmuz 2013, 19:13

    İnsanların sende görmesini istemediğin şeyi, yalnız kaldığın zaman da yapma!
    >>>Hadîs-i şerîf

    CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  47. 10 Temmuz 2013, 01:01

    Gönüldeki fırtına !
    Gurbet zor geldiğinde döneriz biz sılaya,
    Ama maruz kalırız çeşit çeşit olaya,
    Nedense alınırız burada biz alaya,
    Sabır veriyor Allah hayat devam ediyor.
    ***
    Şakaların yarısı gerçektir bilirsiniz,
    Gönüllere bu zulmü yine de veririsiniz,
    Nefisler memnun olur fazla zevk alırsınız,
    Kırmayın gönülleri dostunuz öyle diyor.
    ***
    Psikolojik durum yaşamayan anlamaz,
    Dolu olsa da sevgi gönül buna katlanmaz,
    Dost sevgisi olmasa nefis asla uslanmaz,
    Kırık olan o gönül kendi kendini yiyor.
    ***
    Biraz da kendinizi koyun onun yerine,
    Eğer seviyorsanız atman onu derine,
    Sıcakta yaşayamaz gelir güya serine,
    Elbette memleketi çok ama çok seviyor.
    ***
    Diyebilir dostlarım o zaman katlanacak,
    Deve hendeği sevmez illaki atlanacak,
    Zaten köyünde olsa bir yere yaslanacak,
    Haliyle zaman zaman her şeye boş veriyor.
    ***
    Gönülde eser durur her zaman fırtınalar,
    Eski gün hatırlanır gelir gözleri dolar,
    Onun gibi olanlar durumu ancak anlar,
    Basit olaylar bile bu gönülü geriyor.
    ***
    Bu internet olmasa ne olurdu halimiz,
    İyi değil bu günler halimiz ahvalimiz,
    Gönül karar veremez karışıyor Valimiz,
    Köy hasreti olunca günden güne eriyor.
    ***
    Şükrolsun alıyoruz Çaykara havasını,
    İnan aramıyoruz hamsinin tavasını,
    Teselliler temizler gönüllerin pasını,
    Her yer ateş içinde burda hava esiyor.
    ***
    Altuncu ne anlatsın anlayan olmayacak,
    Hiçbir zaman çilesi ne yazık dolmayacak,
    Dua yaparsa dostlar çiçeği solmayacak,
    Azıcık teselliler efkârını kesiyor.

    07.07.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Çaykara-

    Cevapla
  48. 9 Temmuz 2013, 17:45

    Sevgili Ahmet Üstünbaş ağabeyin baldızı vefat etmiştir.
    Merhumeye Allahtan rahmet,başta Muhtarım olmak üzere bütün yakınlarına başsağlığı dilerim.

    Cevapla
  49. 9 Temmuz 2013, 02:31

    ÇAYKARADA SAHUR ZAMANI,
    Ramazan resmen ve de manen başlamıştır,

    Gönül dostlarıma HAYIRLI RAMAZANLAR diliyorum.

    Cevapla
  50. 29 Haziran 2013, 15:35

    Çok güzel bir site elinize sağlık..

    Cevapla
  51. 29 Haziran 2013, 12:10

    [b]İnsanlar yanlış yapabilir,önemli olan o yanlışları mümkün mertebe görmemek ve her zaman huzur kapısını aralamaktır.
    Huzur insanları gençleştirir.
    Muhabbet insana can suyu gibidir.
    Dostunun kusurunu örtmektir güzel olan,yoksa dosta kusur ararsan elbette çok bulursun, bulursun ama o zaman da huzur değil,huzursuzlukla karşılaşırsın.
    Biz burada güzel bir muhabbet kapısı açtık.O kapıyı açık tutmaya çalışalım.
    Gönülleri kırmamağa çalışalım.
    Hep yapıcı olalım,yıkıcı olmayalım.
    Ben bu buluşmalardan son derece zevk alıyorum.Sanıyorum sizlerde zevk aldığınız için buradasınız.
    O halde devaaaaaaaaaaaaaaaaaam.

    Çaykaradan gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.[/b]

    Cevapla
  52. 16 Haziran 2013, 10:53

    Huzurun olmadığı yerde gönüllerde sıkıntı var,
    Huzurun bol olduğu yerlerde ise rahatlama var,
    İnsanoğlunu huzura kavuşturan çeşitli olaylar vardır.Her nasılsa herkesin rahatlaması başka başkadır.
    Birinin hoşlandığından ötekisi hoşlanmaz,birinin sevdiğini ötekisi sevmez.
    Bugünlerde öylesi olaylar yaşanıyor.
    Her nedense karşı taraflar oluşturulmaya çalışılıyor.
    Bunun ne derece tehlikeli olduğunu her nedense ya anlayamıyoruz,ya da düşünemiyoruz.
    Senin kalabalıkların fazla,benim ki daha fazla.
    Bütün Türkiyeyi bir meydana toplasan ne işe yarar.
    O memlekette çatışmalar olduktan sonra !
    Önemli olan bir şekilde huzuru sağlamaktır.Yangına körükle gitmenin bir alemi yoktur.
    Allah ülkemize birlik beraberlik nasip etsin.
    Ülkemizi bölmek isteyenler Rabbim fırsat vermesin.
    Ben şahsen çok üzülüyorum.
    Sanal alemdeki hitabet kirliliği,
    Meydanlardaki hakaretler,
    Her şey kötüye gidiyor,zıtlaşmalar oluyor.
    Bunu anlamıyormusunuz ?
    Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin.
    Amin.

    Bugün inşallah uzun bir yolculuğa çıkıyorum,duanızı eksik etmeyin.Kazasız belasız gideceğim yere ulaşırım inşallah.
    Gölcükten bütün gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Cevapla
  53. 12 Haziran 2013, 12:11

    Arar;
    Gözden ırak olunca gönülden ırak olduk,
    Gençler beni unuttu bu evrende kaybolduk,
    Gül gibi açmış iken son günlerde hep solduk,
    Gönül ferman dinlemez daim gençleri arar.

    Gece gündüz beklerim sanal kapılarında,
    Gençler hayat sürüyor süslü yapılarında,
    Güneş hayat buluyor yüksek çatılarında,
    Gözler gözlük arkası hep o gençleri arar.

    Gökyüzünde uçuşan kuşlara soruyorum,
    Gülemedim son günler efkârdan ağlıyorum,
    Gönül yaşım otuzdur her an haykırıyorum,
    Geceleri rüyamda ruh hep onları arar.

    Garip kaldım onlarsız izleri de kayboldu,
    Gurbet elde halsizim anlayın yüzüm soldu,
    Gözlerime yaş değil şu günlerde kan doldu,
    Görmek için onları şu gönül daim arar.

    Gölcükten yazıyorum Muzaffer benim adım,
    Gülü elime aldım gece gündüz aradım,
    Gökyüzünü ve yeri karış karış taradım,
    Güz mevsimi,Yaz ve Kış;İlkbaharda da arar.

    06.06.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  54. 7 Haziran 2013, 01:07

    Recep ayının son, Haziran ayının ilk Cuması,
    Bütün gönül dostlarımın Cuması mübarek olsun.

    Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    .

    Cevapla
  55. 6 Haziran 2013, 15:37

    Mübarek gecenin sonrasında biz yine buradayız.
    Hayat olduğu gibi devam ediyor.
    Değişen bir şey yok.
    Değişecek olan bizim davranışlarımız,hareketlerimiz ve dostlara bakışımız,
    Değişecek olan kötüyü düşünmeden hep iyiye koşuşumuz,
    Değişecek olan madde ile manaya doğru açıdan bakışımız,
    Allah bizleri af etsin,
    Allah iyi kulları arasına katsın,
    Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin.

    Sevgili Vasi,başın sağ olsun.

    Bu anlamda geçmiş Kandiliniz tekrar mübarek olsun,
    Gölcükten bütün gönül dostlarıma selam olsun.
    Allah’a emanet olun.

    Cevapla
  56. 6 Haziran 2013, 14:49

    Sn Vasi Köse beye baş sağlığı diliyorum. Allah sabırlar versin..

    Cevapla
  57. 5 Haziran 2013, 14:43

    MÎRÂÇ KANDİLİ’NİZ MÜBÂREK OLSUN.

    .

    Cevapla
  58. 5 Haziran 2013, 10:40

    Bazen yenik düştük zamana, esiri olduk anlamsız koşturmaların,rüzgar sağa sola savurduysa adını yüreğimize yazdığımız dostlarımızı,arkadaşlarımızı hiç unutmadık. Kandiliniz mübarek olsun.

    Cevapla
  59. 3 Haziran 2013, 15:18

    DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK ?
    Türkiyede sergilenen olaylar sonrası sanal alemde yapılan yorumlara yorum eklemek doğrusu çok zor iş.
    Yorumlara bakıldığında 40 yıl öncesine göre değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz.
    Kafalar aynı kafa.

    Yani her iki tarafta da değişen bir şey yok.
    Olaylara o gün hangi gözlükle bakılıyorduysa bugün de aynı gözlükle bakılıyor.
    Yanlışı sahiplenen yok.
    Herkes kendi penceresinden olayları hep doğru sanıyor.
    Peki haklı olan kim ?
    Peki haklının dahi haksızlık yaptığı olmuyor mu ?
    Anlayacağınız beyaza beyaz,karaya kara demesini maalesef öğrenemedik.
    Bir kör doğuş devam edip gidiyor.
    Hakaretler takla atıyor.

    Ortada bir ülke var, onun bütünlüğü var,
    O ülkedeki insanların hakları var,
    Hak ararken de asayişi sağlarken de dikkat edilecek hususlar var.
    Ne olur herkes elini başına koysun ve düşünsün.
    Bu ülke öyle kolay kazanılmadı.
    Sabırlı ve daha seviyeli olalım.
    Unutmayalım ki başka TÜRKİYE yoktur.

    .

    Cevapla
  60. 31 Mayıs 2013, 10:18

    Hayat bir çiçek gibi açıp sonra solarken zaman su gibi akıp gidiyor ve o acılı gün geldiğinde üzüntüler hakim geliyor.Bu fani dünyadan diğer aleme göçen Değerli eğitimci Nuriye KÖSEY ‘ e Allah’tan rahmet Vasi KÖSE abime sabırlar diliyorum.Mekanı cennet günahları af olsun.

    Cevapla
  61. 31 Mayıs 2013, 08:55

    Bugün sizlere Karamürselden selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
    Bir Cuma gününe daha bizi ulaştıran Rabbime şükürler olsun.
    Bu mübarek günde Allah yar ve yardımcınız olsun.
    CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  62. 30 Mayıs 2013, 18:49

    GÜYA OVA GAZETESİ KIRIKHAN DAKİ BELEDİYİ BAŞKAN ADAYLARIYLA ALAKALI BİR ANKET YAPMIŞ VE YAZMIŞLAR Kİ BİR BİLGİSAYARDAN BİR TEK DEFA OY KULLANABİLİYORMUŞUZ AMA BEN HER BİLGİSAYARI AÇIP KAPATTIĞIMDA OY KULLANIYORUM
    BU KIRIKHANDAKİ ADAYLARI AŞK ŞEVKİNİ KIRMA YA
    DA POHPOHLAMA DEĞİLDE NEDİR BENİM İÇİN OVA GAZETESİNİN HİÇ BİR GÜVENİRLİĞİ KALMAMIŞTIR…

    Cevapla
  63. 24 Mayıs 2013, 09:42

    Buluşmanın güzelliğini bilen birisi olarak Cuma buluşmasının daha da güzel olduğunu hatırlatmak isterim.

    HAYIRLI CUMALAR,
    Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Cevapla
  64. 17 Mayıs 2013, 09:26

    Mübarek gece sonrası yine karşı karşıyayız.
    İnşallah af edilenlerden olduk.
    Rabbim bütün gönül dostlarımın yar ve yardımcısı olsun inşallah.
    Amin.

    CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.

    Gölcükten sizlere selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Cevapla
  65. 16 Mayıs 2013, 19:42

    Bu mübarek gün ve gecede gönül dostlarımdan hayırlı dualar bekliyorum.
    KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  66. 12 Mayıs 2013, 14:22

    Bugün 12 Mayıs – ANNELER GÜNÜ
    Bütün anaların analar gününü kutlar;imanlı,sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.

    Bir vesile gönül dostlarıma Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderirim.

    Cevapla
  67. 11 Mayıs 2013, 14:22

    11 MAYIS,Üç ayların başladığı bugün bütün gönül dostlarıma sağlık ve mutluluklar dilerim.
    Bu üç ayların Milletimize ve Memleketimize hayırlara vesile olmasını da dilerim.

    Gölcükten selam ve sevgilerimle.

    Cevapla
  68. 8 Mayıs 2013, 00:18

    Cezayı Kime Kesmek lazım ?
    Sanal alemde en fazla üzerinde durduğum konulardan birisidir Temizlik,
    Bu vücut temizliği ile karşımıza çıkar,
    Bu ev temizliği ile karşımıza çıkar,
    Bu çevre temizliği ile karşımıza çıkar,
    Ama beni en fazla yoran, üzen, çileden çıkaran “Çevre Temizliği” dir.

    Hergün çevremdeki kirliliğe bakar ve şaşar dururum.
    Çöplerin peşinde elimde poşetle koşar dururum,
    Ve ister istemez şöyle bir düşünürüm.
    Çevre temizliğinde cezayı kime kesmek lazım ?
    -Çocuğu bu konuda eğitmeyen ana babaya mı ?
    -Eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere mi ?
    -Çevreyi kirleten o ürünü üreten fabrika sahiplerine mi ?
    -O ürünü satan market, bakkal sahiplerine mi ?
    -Çevre temizliğinde yeterli olamayan belediyelere mi ?
    -Çevre temizliğine önem vermeyen Vali ve Kaymakamlara mı ?
    -Hatta bu konuda etkili olabilecek kanunu çıkaramayan TBMM mi ?
    ALLAH aşkına söyleyin kime ?

    Bizim ceza kesmeye ne hakkımız,ne yetkimiz var ne de gücümüz.
    Bu bir serzeniştir.

    Bu konuda bir sonuca maalesef varamadım.
    Ama sonuca vardığım bir şey var.
    Bu konuda kadını-erkeği,yaşlısı-genci,görevlisi-görevsizi yedisinden yetmişine hepsi bir şeyler yapması lazım.
    Yapılacak şey tek,
    Çevreyi kirletmemek.
    Zor bir şey değil,elindeki çöpü yere atmayacaksın o kadar.
    Eeee neden yapamıyoruz ?
    Neden çevreyi kirletiyoruz ?
    Neden,neden,neden ?

    Anaya-babaya, öğretmene-eğitmene,valiye-kaymakama,belediyeye-merketçiye,TBMM ne hülasa herkese sesleniyorum,
    Bu çileden beni ve benim gibi düşünenleri kurtarın.
    Umut ederim ki sesim duyulur,
    Ve umut ederim ki bu sorun hal edilir.
    Unutmayalım ki “Temizlik İmandandır.”

    05.05.2013
    Muzaffer Altuncu
    -İstanbul-

    Cevapla
  69. 8 Mayıs 2013, 00:16

    SEVGİLİ VARDI,TEŞEKKÜR EDERİM !

    Cevapla
  70. 5 Mayıs 2013, 12:02

    vardıların suriyelilere yardım konsunda duyarlılığından dolayı vardılar ailesin ve kemep’e kırıkhan olarak ne kadar teşekkür etsek azdır.böyle iyi yüreklii ve duyarlı insanları Allah kırıkhanından eksik etmesin .

    Cevapla
  71. 4 Mayıs 2013, 15:46

    gerçekten vardı medyaya çok teşekkür ederiz kırıkhanı türkiyeye tanıtma adına yerel yöneticilerimize söz vererek bizim onları tanımamız adına çok büyük gayretlerinden dolayı ama vardıların kırıkhanda yerel yönetim lerde aday olup kırıkhana bilfiil hizmet etmelerini istiyoruz çünkü vardılar eline aldığı her işi hakkını vererek yapıyor

    Cevapla
  72. 4 Mayıs 2013, 00:19

    Rahim bey belkede sebebin 10% ola biler amma tam sebeb bu degildi. Rus ordusunda Azerbaycanli generallar yüksek çinli subaylar var ben kendim motopiyada alayinin subayiyam! Asl sebebler bunlardi 1. sovetin yikilmasina eski devlet insanlari inanmuyordular ve sovet korkusu canlarindan çikmuyordu.2 ortada olan hürriyetçilerin devlet ve ordu kurmak başarisi yokdu.3 harb merkezleşdirilmemişdi yani ayri-ayri örgütler savaşirdi! 4 Harici devletlerin istikbaret teşkilatlari Azerbaycani bölmeye çalişiyordular ve kendilerinin isdedikleri devleti kurmak istiyordular! 5 kurulmuş Abulfaz devletinin insanlarinin bazilari Türkiyeni bazilari İrani,Bazilari ise Rusiyani destekliyordu. bu orduda ösünü gösteriyordu! 6 ermeniler önce bizim kibi başladilar ve 1990 may ayinda tüm örgütler silahi devlete verib Rusiyaninn tefine keçdiler ve 1990 dan ortada kalmiş Azerbaycan kendi hiç kimin yardimi olmadan hem iç hem de dişariyla savaş apardi. ermeniler rus olmasa idi qalib ola bilmezdiler..

    Cevapla
  73. 24 Nisan 2013, 09:40

    TAZİYE:
    BULANIK BİR ÇINARINI DAHA YİTİRDİ O DA SÜLEYMAN ÖZMEN BEY EFENDİDİR.
    36 Yıllık İl Genel Meclisi üyesi
    Tam 36 yıl Bulanık ilçemizin bağımsız il genel meclisi üyesi olarak politik yaşamını sürdürmüştür. Bu kadar yıl bu görevi yapması nedeniyle en çok seçilen il genel meclisi üyeliği ünvanı da almış oluyor. Karizmatik bir yapıya sahipti, kürsüye çıktımı kürsüyü yumruklayarak konuşurdu. Önüne gelen partileri silip süpürürdü. Vali kaymakam milletvekili kim konuşursa konuşsun halkımızın alkışını en çok o alırdı. Bu nedenle o bir halk hatibiydi. Takım elbisesi papyon kravatı, başında fötr şapkası, tam takım, resmi giyim kuşamlı ve şıktı. Seçimlerde bütün partilerin korkulu rüyasıydı.
    İlginç bir politik yaşamı olan ÖZMEN Beyefendi İstanbul’dan evlenerek Muşa ilk kez İstanbul’dan gelin getiren o olmuştur. Düğünü muhteşemdi, köy kent ilçelerde dâhil herkes o gün İstanbul’dan gelen bu gelini görmek için Muş’a akın ederler, ilimize üç dört kilometre kala trenin önü kesilerek durdurulur. Herkes meraklı gözlerle bu şanslı gelini görmek için gayret ederler. Tren oldukça süslenmiştir. O gün devlet daireleri bile ister istemez kendiliğinden tatil edilmek zorunda kalmıştır. Düğünü bir hafta gece ve gündüz devam eder, dillere destan bir şölen şeklinde geçer. 1957 yılında evlenen Sayın Süleyman ÖZMEN Muş ilinden, eşi Aynur hanım ise, Bulanık ilçemizden aday olurlar. Süleyman Bey az bir farkla seçimi kaybeder. Böylece 36 yıllık il genel meclisi üyeliğini eşi Aynur hanıma bırakmış olur.
    AİLESİ DOST VE YAKINLARINA MUŞ İLİ VE BULANIK HALKINA TAZİYELERİMİZİ SUNAR MERHUMA ALLAH’TAN RAHMET DİLERİZ

    Cevapla
  74. 23 Nisan 2013, 03:05

    Sayın Mustafa Altuncu,

    Kırıkhan’a ve Hatay’a selamlar bizden de. Web sitemizin ziyaretçi defteri ile ilgili yorumların onaylanmasında bir problem vardı giderildi şuanda. Ve söylediğiniz gibi ana sayfada duyurma ile ilgili görüşünüzü dikkate alıp bir kaç gün içinde gereken düzenlemeleri yapacağız..

    Selamlar…

    Cevapla
  75. 22 Nisan 2013, 00:16

    Bir zamanlar bu sayfalarda Kırıkhanlı dostlarla ne güzel buluşuyorduk.
    Şimdi pek uğrayan olmuyor.
    Öyle sanıyorum ki bu sayfa burada bulunamıyor.
    Baş tarafta bir yere yerleştirilse daha güzel olurdu diye düşünüyorum.

    Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    .

    Cevapla
  76. 18 Nisan 2013, 01:06

    SİTEYLE İLGİLENEN YOK SANIRIM,
    UZUN ZAMANDIR GİRİYORUM AYNI YAZILAR.
    YAZIK DOĞRUSU ?

    Cevapla
  77. 8 Nisan 2013, 03:51

    [b]TRABZONSPOR
    Sıradan takım olduk gelen giden vuruyor,
    Maşallah olsun başkan hala orda duruyor,
    Sırtımızda yük oldu artık fazla yoruyor,
    Daha fazla üzmesin bizleri Trabzonspor.
    ***
    Mevsimlermi değişti fırtınalar esmiyor,
    Oynadığın o futbol artık bizi kesmiyor,
    Alıştı bizi herkes eski gibi tırsmıyor,
    Fırtına kopsun artık özledik Trabzonspor.
    ***
    Artık çocuklarımız başka takım tutuyor,
    Kendi çöplüğümüzde başka horoz ötüyor,
    Küme düşersin diye hep taraftar korkuyor,
    Korkuların kaynağı olmasın Trabzonspor.
    ***
    Milyonlarca taraftar ne olacak soruyor,
    Hayaller aleminde çok hayaller kuruyor,
    Bahçedeki ağaçlar teker teker kuruyor,
    Ağaçlara can suyu ver artık Trabzonspor.
    ***
    Yazana değil dostlar yazdırana bakınız,
    Karanlıkta bıraktılar ışıkları yakınız,
    Yerlere düşürmeyin rozetleri takınız,
    Bekletme taraftarı ne olur Trabzonspor.
    ***
    Takmayayım diyorum takıyorum kafama,
    Takım bu halde iken bakamam ki sefama,
    Yakınımdaki dostlar şahit olur cefama,
    Bu durundan bizleri gel kurtar Trabzonspor.
    ***
    Her hafta heyecandan kalplerimiz atıyor,
    Kötü giden bu durum dertlere dert katıyor,
    O anda kafamızda sanki şimşek çakıyor,
    Gel yeri göğü inlet rahatlat Trabzonspor.
    ***
    Neden anlamıyorsun taraftar kan ağlıyor,
    Her zaman boynu bükük karaları bağlıyor,
    Ender galibiyetler yürekleri dağlıyor,
    Ağlatma güldür bizi her zaman Trabzonspor.
    ***
    Yinede bu Altuncu daim sizi koruyor,
    Dizde takat kalmadı zar zor yolda yürüyor,
    Fırtına kopar diye ortalığı gözlüyor,
    Bekletme taraftarı ne olur Trabzonspor.

    07.04.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-[/b]

    Cevapla
  78. 3 Nisan 2013, 16:27

    Mesut kardeşim teşekkür ederim ama benim hangi yazım yayınlandı.sağ olsun amca oğulları yorumlarımı dahi siliyorlar………..

    Cevapla
  79. 3 Nisan 2013, 13:25

    Kahraman Hocama gazetemizde bir köşe tahsis edilse de bu güzel yazılarını orada okusak daha iyi olmaz mı?

    Cevapla
  80. 29 Mart 2013, 21:34

    Televizyon icad oldu ahlak bozuldu.. Malesef bizler teknolojiyi kullanmasini bilemiyoruz..

    Cevapla
  81. Thanks a lot for sharing your cool web-site.

    Cevapla
  82. 17 Mart 2013, 21:29

    ÇANAKKALE
    Bir iki değil binlerce top tüfek
    Karşısında korkusuz tek yürek
    El açmış Allah’a vatan diyerek.
    Çanakkale mezar oldu yol olmadı.

    Ne amaçla gelip genç yaşta öldüler.
    Türk milletini korkar mı sandılar.
    Gece gündüz siperlere saldırdılar.
    Çanakkale mezar oldu yol olmadı.

    Tarihe bir destan bırakıp gidenler.
    Vatanıma saldırıp atamı şehit edenler.
    Genç yaşta toprağa düşen o bedenler.
    Çanakkale mezar oldu yol olmadı.

    Sözün değil,topun,tüfeğin bittiği yerde.
    Mehmetçik kelle koltukta durdu siperde.
    Tarih yazmadı Türk tutsak oldu diye.
    Çanakkale mezar oldu yol olmadı.

    Ey ! evimize habersiz gelen sinekler.
    Ölmedi Türk milleti elde bayrak bekler.
    Erkekler şehit, kadınlar sıra bekler.
    Çanakkale mezar oldu yol olmadı.

    Bir devrin battığı yer diye yazıldı.
    Şehitlere toplu mezarlar kazıldı.
    Çanakkale’ye çok destanlar yazıldı
    Çanakkale mezar oldu yol olmadı.

    Kahraman VARDI

    Cevapla
  83. 15 Mart 2013, 21:11

    BARIŞ SÜRECİ
    Kardeşimin adı Savaş,
    Barış isterim gel barış.
    Özgürlüğün adı savaş,
    Barış isterim gel barış.

    Kavga dinsin dursun savaş
    Bizi güçlendirir barış,
    Bayrağa saygıda yarış.
    Barış isterim gel barış.

    Şehitler,gaziler ölmez,
    Bayrak birdir asla inmez,
    Yara derin acı dinmez,
    Barış isterim gel barış.

    Silah ile barış olmaz,
    Kırık testi suyla dolmaz,
    Birdir vatan iki olmaz,
    Barış isterim gel barış.

    Elde silah dağa çıktı,
    Çok haneyi ateş yaktı,
    Bu millet uykudan kalktı,
    Barış isterim gel barış.

    Savaşı kütükten sildim.
    Barış yazdım,kini ittim.
    Rehber Atatürk’üm dedim.
    Barış isterim gel barış.

    Kahraman VARDI

    Cevapla
  84. 12 Mart 2013, 10:16

    İstiklal Marşının Kabulü
    (İstiklal Marşı)

    23 Nisan 1920 günü Meclis açılmış. İstiklal harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu’yu işgal edenlerle savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş. Meclis bu ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması açılıyor.

    Katılımcılara 6 ay süre veriliyor.

    İstiklal Marşı yarışmasına bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adıyla Maarif Vekaleti, yani Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon kuruyor. O dönemin Türkiye’sinde iletişim olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor.

    Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para.

    O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara’ da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)’ dan da bir şiir istiyor.

    Bunun üzerine Mehmet Akif Bey “Ben mebusum (milletvekiliyim), müsabakaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm” diyor.

    Evinde yazmaya başlıyor ve “Kahraman ordumuza” ithaf ettiği şiir bittiğinde, Maarif Vekaleti’ ne teslim ediyor.

    Böylece yarışmaya 7. şiir de katılmış oluyor.

    Müsabaka sonuçlanıyor. Mehmet Akif Bey‘ in şiiri Meclis kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor.

    Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile İstiklal Marşı olarak kabul ediliyor.
    Tarih 12 Mart 1921.

    İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra, kürsüden bir kez daha okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor. Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey’ e 500 liralık para ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor.

    “Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir ve bana ait değildir” diyor.

    Meclis yetkilileri ısrar ediyor. “Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın, isterseniz bir yere bağışlayın” diyorlar. Mehmet Akif Bey bunun üzerine parayı alıyor ve hastanede yatmakta olan gazilerimize bağışlıyor.

    Cevapla
  85. 9 Mart 2013, 11:26

    Trabzonspor- (2012-2013)
    Üzülmüyorum artık kümeye düşsen bile,
    Ne varki varoluşun Altuncu için çile,
    Şimdilik tesellimiz bindörtyüzaltmışbirle,
    İçimden atabilsem rahat ederim Trabzon.

    Girmişsin karanlığa güneşin battı yazık,
    Oyuncuya ruh lazım o da kayboldu yazık,
    Tesellimiz sen idin onu katlettin yazık,
    Yoksa değimli artık “bize her yer Trabzon.”

    Uçurum kenarında, sana gönül verenler,
    Dizlerine vuruyor oyununu görenler,
    Hâlâ görmüyor musun çalar oldu sirenler,
    Yolunu mu şaşırdın nere gidersin Trabzon.

    Gün geldi neşelendik gün geldi üzdün bizi,
    Maceralı yolculuk yakında olur dizi,
    Şu anda taraftarın içinde büyük sızı,
    Ne olur aslına dön bitirdin bizi Trabzon.

    Üzülmüyorum dedim ama siz inanmayın,
    Gülümseme yalancık o gülüşe kanmayın,
    Güneş bir gün doğacak kafanıza takmayın,
    Altuncu yanındadır ruhunu kazan Trabzon.

    04.03.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  86. 8 Mart 2013, 14:52

    MART DÜNYA KADINLARINI GÜNLERİNİ KUTLUYORUM

    8 Mart 1957’de ABD’nin New York kentinde dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret istemi ile başlattığı mücadelede 129 işçinin hayatını kaybettikleri gündür. Alman Sosyal Demokrat Partisi’nden Clara Zetkin’in, 1910 yılında 8 Mart gününü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması yönünde karar çıkartmıştır
    “Kadınların her alanda eşitçe var olabilme mücadelesi, aynı zamanda emek-sermaye çelişkisi düzleminde emeğin de özgürleşme mücadelesidir. Kadın emeğinin mevcut ekonomik ve sosyo-kültürel yapıda daha şiddetli bir sömürüye tabi kalması, sadece kadınların değil, tüm işçi sınıfının, tüm emekçilerin sorunudur. Emeğin mücadelesi ancak toplumsallaşmış kadın emeğinin de örgütlü mücadelesi ile başarıya ulaşabilecektir. Bugün çalışma yaşamında güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretli istihdama doğru hızla yönelen yapısal dönüşüm , en fazla kadın emeğini vurmaktadır” “8 Mart, Dünya Kadınlarının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kadın hareketinin bir simgesidir, bugün kapitalizmin iç boşaltıcı/kavram karıştırıcı operasyonlarının ardından ana akım medya aracılığı ile dünya genelinde sadece kutlanan bir gün haline geldi. Kapitalizmin sömürüsüne, erkek egemenliğine karşı direnişin ve eşitsizliğe karşı bir mücadele günüdür. 8 Mart dünya kadınlarının günlerini kutluyorum.

    Cevapla
  87. 8 Mart 2013, 09:05

    BUGÜN 8 MART 2013 CUMA,
    Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  88. 6 Mart 2013, 15:53

    ÇARE DEDE

    Tarlalar kurudu,gülleri soldu.
    Sütümüz bozuldu,bakteri doldu.
    Hormonlu meyveler pazarı buldu.
    Derdime bir çare olasın dede .

    Kavun,karpuz kelek tadı kalmadı.
    Ambara,mereğe buğday dolmadı.
    Bu yılda domates,tatlı olmadı.
    Derdime bir çare olasın dede .

    Salata uzamış,bahçeye sığmaz.
    Diktiğim soğanlar,bir türlü çıkmaz.
    Karpuz kabak gibi çekirdek vermez.
    Derdime bir çare olasın dede .

    Üzümün tadı yok,çilek ağlıyor.
    Çağlada koku yok, kaysı yanıyor.
    Tarımı unuttuk, tarla kuruyor.
    Derdime bir çare olasın dede .

    Tarlaya,toprağa değer verilmez.
    Çiftçi tarlasını bir daha sürmez.
    Patates çok ucuz kimseler ekmez.
    Derdime bir çare olasın dede .

    Balda tat kalmadı ,şeker tadıyor.
    Beyaz undan güzel helva çıkmıyor.
    Dereler kirlendi,temiz akmıyor
    Derdime bir çare olasın dede .
    Kahraman VARDI

    Cevapla
  89. 5 Mart 2013, 17:14

    Hic dusundundunuz mu RABBİMİN insanin nefsinin arzu ettigi her seyi yaratmis , nasil ki midenin varligi yemegin varligina delalet(ispat) eder oyle ki insanin ebedi yasama arzusunun varligi da AHİRETİN VARLİGİNA delalet eder..

    Cevapla
  90. 4 Mart 2013, 01:14

    Üzülüyorum;
    Biri bana söylesin ne oluyor dünyada,
    Ben bazen sanıyorum yaşıyoruz Kenyada,
    Bilemem nasıl hava Konyada ve Hanyada,
    Yaşanan olaylara fazla üzülüyorum.

    Kadın kıyafetiyle erkekler dolaşıyor,
    Pantolon modasına nefisler alışıyor,
    Haliyle Altuncunun kafası karışıyor,
    Gelenekler yok oldu ona üzülüyorum.

    Kadın ile erkeği kıyafet ayıracak,
    Günah işleyenleri Yaratan kayıracak,
    Karşı cinsler sanırım yinede yarışacak,
    Kıyafetler karıştı ona üzülüyorum.

    Kadını anlıyorum erkeğe ne demeli,
    Uzun saçlı dolaşır kulakları küpeli,
    Sokaklarda cümbüş var bilemem ne etmeli,
    Ayırt etmek zorlaştı ona üzülüyorum.

    Altuncu doğru dersin varmı yanında olan,
    Bir tarafa not edin dostlarım dünya yalan,
    Herkes göçüp gidiyor olmaz dünyada kalan,
    Hiç kimse aldırmıyor ona üzülüyorum.

    03.03.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  91. 27 Şubat 2013, 11:01

    Merhabalar
    İki günlük yalancı baharın ardında bugün Dikil’de yağışlı bir hava ile güne başladık.Yağmura rağmen hava ılık ağaçlar çiçek açmış arkası iyi gelirse bu sene bahar ve yaz meyvesi bol olur.
    Muzaffer hocam paylaştığınız resimleri izledim o güzellikler sadece Gölcük’te yok bizim buralarda orası gibi.herkese sağlıklı iyi günler diliyorum…….

    Cevapla
  92. 25 Şubat 2013, 15:55

    İSLAM’IN ŞARTI
    terekeme ormanda agaç keserken orman memuru yakalar
    -yaptıgın suç ama bir soru soracam bılırsen cezada yok odunlarda senın
    demiş
    -tamam sor efendı demış bızımkı,
    sormuş
    -islamın şartı gaşdı ama bılemezsen dayak atacam demiş
    bızımkı
    -20 dır demış dayak yemış
    -30 dur demış dayak yemış
    -aya öldüm 50 di demiş
    memur odunuda almış kovmuş bızımkını adam eve gelmış.
    hanımı
    -bey bu ne haldı demış
    -sorma arvat memur yakaladı bır soru sordu bılmedım döydü menı
    -ne sorduki bey
    -islamın şartı gaşdı dedı
    hanımı
    -buna ne var bey 5 dır demış
    adam
    -a başın ölsün 50’ye razı olmadı beş desem öldürerdi meni…

    Cevapla
  93. 25 Şubat 2013, 13:16

    Kurnaz bir tat saf bir terekeme’nin evine misafir gelir,aradan üç beş,onbeş gün geçer ve hiçbir şeye adlırmadan tam tamına üç ay kendisini terekeme’ye besletir.
    Misafirin bu haline kızan terekeme ona:”Ay gardeş gonah dediğin üç gün,bilemedin beş gün olar,sen üç aydır burdasın.” dediğinde kurnaz tat” sen meni tanımadın mı Men Allah’ın emisinin oğluyum” diye cevap verir.
    Tat’ın bu sözü üzerine O’nun elinden tutup götürüp caminin kapısının önüne bırakır ve derki:
    -Madem sen haşa Allah’ın oğlusan,İşte gördüğün bu konah Allah’ındır…Burda yat,burda kalkh garnını burda doyur…Bir daha bize gelme.

    Not :terekemeler kibabı sayfa 206.

    Cevapla
  94. 22 Şubat 2013, 09:07

    BUGÜN 22 ŞUBAT 2013 CUMA,
    Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Sigara konusu yıllardır benim gündemimdedir.
    Erkekleri azalttık ama maalesef kadınları da çoğalttık.
    Allah kurtarsın.

    CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.

    Cevapla
  95. 19 Şubat 2013, 00:47

    [b]BUGÜN 18 ŞUBAT 2013 PAZARTESİ,
    Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Yeni bir hafta yeni bir gün ve ben buradayım.
    Buralarda buluşmanın ne derece hoş ne derece güzel olduğunu sanırım gönül dostlarım da biliyordur.
    Birilerinin bunu çocuksu bir şey olarak görmesi, kimilerinin görmemekte ısrar etmesi,işin önemine asla ve asla gölge düşürmez.İnandığımız şeye devam edelim.
    Buluşalım,yazışalım,dost kalalım.
    Tamam mı ?
    [/b]

    Cevapla
  96. 16 Şubat 2013, 14:46

    sayfanız guzel olmus devamının dılegımle

    Cevapla
  97. 5 Şubat 2013, 02:02

    Doymaz insanın gözü;
    Biraz düşünürseniz anlarsınız bu sözü
    Ne kadar varlık olsa doymaz insanın gözü,
    Nefis ile yoğruldu bedenimizin özü,
    Ne kadar bolluk olsa doymaz insanın gözü.
    ***
    Yaratan verir rızık insanoğlu hep ister,
    Hakkına razı olan varmıdır bana göster,
    Şu nefise dostlarım vurmak lazımdır neşter,
    Katlar yatlar olsa da doymaz insanın gözü.
    ***
    Şöyle bir düşünürsek hiç bitmiyor arzular,
    Şükür döl verdi bize meleşiyor kuzular,
    İman versin onlara su korkarım buzular,
    Lüks eşyalar olsa da doymaz insanın gözü.
    ***
    Bir verince Allah’ım bin isteriz her zaman,
    Biraz sıkıntı olsa hemen diyoruz aman,
    İsrafta eğlencede insanoğlu çok yaman,
    Kasalar dolu olsa doymaz insanın gözü.
    ***
    Altuncu bu durumu hatırlattı sizlere,
    Şükür edemiyoruz, nasip olsun bizlere,
    Kıtlığı yoksuzluğu göstermesin gözlere,
    Şükür fazla olursa doyar insanın gözü.

    02.02.2013
    Muzaffer Altuncu
    -Gölcük-

    Cevapla
  98. 29 Ocak 2013, 17:45

    Gölcük’de ikinci günüm bugün İstanbul’a gittim.Hava güzel fakat yağmurluydu.Herkese hayırlı günler diliyorum.

    Cevapla
  99. 29 Ocak 2013, 00:17

    Kırıkhan 408 Evlerde vefat eden,
    1-Mustafa Işın Hoca,
    2-Ahmet Güven,
    Hemşerilerime Allahtan rahmet,yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dilerim.

    Cevapla
  100. 28 Ocak 2013, 20:06

    Uzun bir zamandır olay gazetesinden tanıdığım Muzaffer ALTUNCU hocamla bugün GÖLCÜK’te görüştük.Çok mütavvazi ve değerli bir eğitimciyle yüz yüze görüşmekten memnun oldum.Kırıkhan’ı ve ortak tanıdıkları konuşup andık.Hocam bana ayırdığın zaman için teşekkür ediyorum.Sağlıklı güzel günler diliyorum.

    Cevapla
  101. 28 Ocak 2013, 18:24

    BUGÜN 28 OCAK 2013 PAZARTESİ,
    Gölcükten Kırıkhanlı gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

    Yaklaşık 5 yıl öncesinden beri sanalda tanıştığım Sevgili Kahraman Vardı ile bugün Gölcük Öğretmen evinde canlı ilk defa bir araya geldik.
    Kırıkhandaki gönül dostlarımı bol bol andık,bilmem kulağı çınlayan var mı ?

    Hatay Vatan gazetesi ve içinde dostların haberleşebileceği “Ziyaretçi defteri” olduğunu söyledi.Eve gelir gelmez açtım ve bu mesajı yazdım.
    Bu imkânı bizlere sağlayan Hatay Vatan Gazatesi ve elemanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

    Cevapla
  102. 10 gün önce kırıkhan zabıta müdürüne şahsen yüz yüze yapmış olduğum bir işletme hakkında daha doğrusu bir fırın hakkında şikayette bulundum.. FIRININ sağlık koşullarına uymadığı halde ekmek ürettiğini söledim Kendisine .. Bir ekip oluşturup denetliyeceğiz dedi ama bir sonuç görmedim ve 24.01.2013 tarıhınde 153 ü arayarak tekrar müdür beyle görüştüm ALDIĞIM CEVAP AYNEN ŞU ŞEKİLDE OLDU.. GİT EKMEĞİNİ BAŞKA BİR FIRINDAN AL… bu ne TERBİYESİZLİK YA akşama KADAR HİÇ BİR ŞEKİLDE bir iş yaptıkları yok ANA caddede sadeceGEZİYOLAR AKŞAMA KADAR….. Güvenlikj görevlisi ZABITA ARABASINI KULLANIYOR izinleri varmı acaba BUNU BEN kaymakamlığa , valiliğe , başbakanlığa dilekçe ve şikayatte bulundum…… NOT. kırıkhan zabıta müdürüyle şahsen yüz yüze görüştüğüm için dilekçe vermedim……0543 4578 98 26 bu benim tlf numaram

    Cevapla
  103. 15 Ocak 2013, 08:43

    K üheylanlar gibi şahlandı yürekler,
    I şıtıp karanlığı, ufuklar açıyorlar.
    R engi altın başaklar, desen desen çiçekler,
    I lgıt ılgıt esen garbi yeliyle cilveleşiyorlar.
    K ırlangıçlar öbek öbek, yuvalarına döndü leylekler;
    H alaya durmuş sevgiler, baharı yaşıyorlar.
    A mik ovasında ikbâl için cevherler,
    N ehir gibi çağlayıp, her bendi aşıyorlar…

    Cevapla
  104. 13 Ocak 2013, 06:33

    redhack’in yayınladığı belgeleri takip ediyor musunuz…

    Cevapla
  105. 9 Ocak 2013, 20:09

    Merhabalar
    Bu günlerde kış mevsimi iyiden iyiye kendini hissettirdi.
    Allah yeri-yurdu ısınmak için bir dalı olmayanlara yardım etsin.
    Ülkemizde öyle büyük gelir dağılımı var ki zenginle-fakir arasında ki uçurum
    Dünya da başka ülkede yok olamazda .Bir gecede zenginlik bizim gibi az gelişmiş
    Milletlerde oluyor.Kimse sormuyor kardeşim sen bu malı mülkü nereden hangi emeği harcayarak elde ettin ver şu hesabı diyen yok.Köşe dönmekle övünen bir toplumun böyle bir vicdan azabı olmaz .Çıta o kadar açık ki sobasına atacak çalı bulamayanların olduğu bir ülkede sabah kahvaltısı için ülkeden ülkeye uçanları basından okuyunca insan kendine sormadan edemiyor. Acaba ben mi aptalım.

    Soyun beyler yiyin beyler herkesin bir hesabı var ama….Biliniz ki Allah’ın hesap günüde var ve o hesap günü hepimize çok çok yakın.Biri yer biri bakar kıyamet bir gün kopar.
    Bu soyup çıplak bıraktığınız vatandaş size saldıra bilir bu saldırı fili bir saldırı olmasa bile
    Manevi saldırıdır.Haram yollardan elde ettiğiniz mallarınız size hayır vermeyecek.ZIKIMın
    KÖKÜNÜ yiyiniz.

    Cevapla
  106. 8 Ocak 2013, 22:05

    Borç verirken ya parani, ya dostunu kaybedersin.
    Arnavut atasözü

    Cesur adamin bakisi, korkagin kilicindan daha çok düsman titretir.
    Amerikan atasözü

    Vaadler memleketinde insan açliktan ölür.
    Danimarka atasözü

    Babalar,doganin yarattigi bankerlerdir.
    Fransiz atasözü

    Dagin tepesine hangi yoldan çikarsan çik,manzara aynidir.
    Çin atasözü

    Kabahatini itiraf ederek affini iste;zira bir suçu gizlemek o suçu ikilestirir.
    Arap atasözü

    Kuvvetine güvenerek zayiflari hor görenin kuvveti basina bela olur.
    Hint atasözü

    Gözler kendilerine,kulaklar baskalarina inanirlar.
    Alman atasözü

    Cevapla
  107. 8 Ocak 2013, 03:36

    Mustafa bey tam detaylı anlatın öğrenelim..

    Cevapla
  108. 8 Ocak 2013, 02:56

    Atatürk karabasamak çiftligi hazineye devir teslim tutanaklarının aslı nerede?erzin belediyesine baglı iken yeni yurt belediyesine devir edilmiş,ama devir teslim tutanakları yok. BEN BULAMADIM BULMAMA YARDIMCI OLURMUSUNUZ

    Cevapla
  109. Elinize saglik..

    Cevapla
  110. 7 Ocak 2013, 10:00

    Çıksak şöyle dağlara haykırsak ovalara
    Özlemler biter bir gün gidersek yaylalara
    Doğduk güzel yerlerde şimdi hep hayallerle
    Bir gün belki gideriz sevdiğimiz o yerlere…

    Cevapla
  111. 5 Ocak 2013, 09:29

    Günaydın güzel bir gün dileği ile herkese merhabalar.Dün yıllık enflasyon açıklandı ağlasa mi ? gülsem mi ? çarşı pazara ateş düşmüş malı götürenler enflasyonu %6 dolaylarında açıklıyorlar.Bu yalanla on yıldır yürüttüğünüz batmış geminizde siz ve yandaşlarınız değil,bu aziz millet batıyorrrr.Sizin gemicikleriniz,ihaleleriniz çocuklarınızın işi tıkırında ya size oy vererek iktidar yapanlar bir gün onları düşünecek misiniz.

    Cevapla
  112. 4 Ocak 2013, 23:38

    Merhabalar öncelikle bu web sayfasını Hataya kazandıran Rahmi Vardı bey’e teşekkür ediyorum, gün gün haberlerinizi takip ediyoruz. Gerekli kişilere de girmesi için bilgi veriyoruz inşallah herşey gönlünüzce olur her alanda. Herkese sevgiler

    Cevapla
  113. 4 Ocak 2013, 04:38

    Web siteniz hayırlı uğurlu olsun her gün takip edeceğiz inşallah ağrı/bekir.

    Cevapla
  114. 3 Ocak 2013, 16:41

    iskenderuna sevgiler…

    Cevapla
  115. 3 Ocak 2013, 01:54

    emeğinize sağlık cok güzel olmuş.başarılar diliyorum takipteyiz..

    Cevapla
  116. 3 Ocak 2013, 01:46

    Kahraman Amca hoşgeldin sayfamıza.. 🙂

    Cevapla
  117. 2 Ocak 2013, 23:27

    Hayırlı olsun dostlarla bu sitede buluşmak çok güzel.Başarılar diliyorum

    Cevapla
  118. Hatayvatana bu güncel siteyi yaptığı için teşekkür ederim… Her gün okumaya yorum yapmaya dikkat ediyorum.. Memleketime selamlar..

    Cevapla
  119. 2 Ocak 2013, 18:06

    tüm kırıkhana sevgilerimle / muhammet mursaloglu

    Cevapla
  120. 2 Ocak 2013, 17:32

    şerif molla demiş ki..
    “””
    Günbegün şöhreti şerefi artar
    Hiç görmediklerini gördü Kırıkhan
    Bir kolunu attı Maşrıka doğru
    Birini Mağribe gerdi Kırıkhan

    Düşünürüm aklım yetmez işine
    Çalışırlar kerpicine taşına
    Nedir bu kıymetin iki başına
    Kurulur mükemmel oldu Kırıkhan “””

    başka söz söylemeye gerek var mı??

    Cevapla
  121. 2 Ocak 2013, 17:15

    Tüm kırıkhan’a selamlar ve saygılar… hollandadan mehmet..

    Cevapla
  122. 2 Ocak 2013, 16:51

    Merhabalar,
    Bu alana ziyaretçilerimiz Hatay ile ilgili her notu yazabilirler.
    Belki gurbettesinizdir ve içinizden Hatay’a, Kırıkhan’a, Antakya’ya söylemek istedikleriniz vardır?

    Cevapla