Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi hahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
ÖMÜR İÇİN DÜNYA
Ömür için dünya doğmaya değmez
Kimisi dünyaya doğmaz doğamaz,
Yaşama güzeldir doğduysan eğer
Kimisinin ömrü dolmaz dolamaz.
Yaz ayı geldimi öter bülbüller
Sarp dağlarda olur güller, sümbüller
Dünya sefasına düşmüş gönüller
Öbür gönül bunu sevmez sevemez.
Talih kimisinin önünden kaçar
Kimisini sırtlar kuş gibi uçar
Kimisi asansörle evine çıkar
Kimisinin evi olmaz olamaz.
Çalışanlar daim murada ermiş
Bazıları maşuk diye aramış
Kul Allah yolundan sararmış solmuş
Kimisi Allahın anmaz anamaz.
Allah emreylemiş böyle olucu
Herkes cezasını elbet bulucu
Kimileri hasta yoktur ilacı
Bazıları hasta kalmaz kalamaz.
İSMAİL YILMAZ’da doğru söyledi
Hakk için hahklıya hakkı peyledi
Yalan olan dünya bizi eğledi
Kimisi dünyayı bilmez bilemez.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
BENİ BENİ
Doğru yollara göndersen
Bu dünyadan beni beni,
Yağıp yağıp tam dindirsen
Bu dünyadan beni beni.
İnanma bu dünya fani
Gözlerinden akıt kanı
Mevlam ümmet eyle beni
Bu dünyadan beni beni.
Seher vakti uyandırsan
Kalbini de nurlandırsan
Ölmeden evvel güldürsen
Bu dünyadan beni beni.
Hakiki aşk için yandır
Varlığına doyur kandır
Ecelimden önce öldür
Bu dünyadan beni beni.
Gidem dosta varam yâre
Yaralarım O yar sara
Bilseler de yâre çare
Bu dünyadan beni beni.
İSMAİL YILMAZ deseler
Hakka kurban eyleseler
Her an daim söyleseler
Bu dünyadan beni beni.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
GÖKÇEDAĞ NİC’OLDU
Sana derim sana dağlar kıralı
Hani senin adın şanın nic’oldu,
Issız kalmış yaylan bahtı karalı
Şu yaylanda yaylayanlar nic’oldu.
Yükseğine beyaz duman çökerdi
Soğuk sularından beyler içerdi
Pek çok aşiretler konar göçerdi
Konup göçen aşiretler nic’oldu.
Ak Oluk çeşmesi berrak akardı
Elini dokunsan soğuk yakardı
Her tarafın esans gibi kokardı
Menekşe sünbülün gülün nic’oldu.
Üzerinde büyük bir çınar vardı
Dibindeki sudan içen kanardı
Bütün hararetler derhal sönerdi
Şifa veren damarların nic’oldu.
Göğe doğru uzanmıştı boyları
Etrafa yayılmış onun kolları
Yel estikçe karışırdı dalları
O çınarın o heybeti nic’oldu.
Etrafın ormandan çıkılmaz idi
Tepeden tepeye geçilmez idi
Meşesi kavaktan seçilmez idi
Gök göstermez ormanların nic’oldu.
Üzerin bir düzlük geniş meydandı
Bir tarafın yüksek sarptı kayaydı
Çeşitli hayvanlar otlar mayaydı
Sürü ile ceylanların nic’oldu.
Dört yanında sana yollar çıkardı
Her çiçeğin bir mis gibi kokardı
Bozkıratlı beyler sana konardı
Misafirperverlik ünün nic’oldu.
Üzerinde uçar ördekler kazlar
Jimnastik yapardı gelinler kızlar
Kiraz gibi olur yanaklar yüzler
Senin o kuvvetin gücün nic’oldu.
Asırlarca kaldın bu kuvvetinle
Beslerdin insanı hep servetinle
Övünür dururdu herkes seninle
Şimdi övünenler nerde nic’oldu.
İslahiye Keller Kuşçu güneyde
Zincirli İntilli durur dibinde
Karaburçlu Dünek durur doğunda
Gölünde yaşayan kuşlar nic’oldu.
Kaypak Hasanbeyli Bahçe batında
Ayran Kızlaç Kaman vardır içinde
İnsanların yaşar çok hoş biçimde
Habidatda yeyip içen nic’oldu.
Kozdere Akçınar Mameler yolun
Zorla geçit verir dik duran belin
Sana varmak isteyene uzanır elin
İnsanı uçuran yelin nic’oldu.
Güneyinde Çavdırma çeşmesi çağlar
Engininde çoktu bahçeler bağlar
Sana varmak için çocuklar ağlar
Oğlak güden çoluk çocuk nic’oldu.
Yarım asır geçmiş yapılmış yollar
Bir uçtan bir uca geçer trenler
Gökçe dağ delinmiş olmuş tuneller
Emek verip çalışanlar nic’oldu.
Geçilmeyen yerler hep olmuş yollar
Bağlı birbirine ilçeler iller
Ötmez olmuş sana konan bülbüller
Güllerin aşığı bülbül nic’oldu.
Nerde sana gelip konup göçenler
Yaylanda yaylayıp suyun içenler
Sekiz on direkli çadır açanlar
Koyunlu kuzulu göçen nic’oldu.
Asırlardan evvel gayet şen idin
Kendinle övünen Gökçe Dağ idin
Bütün hayvanata sen acır idin
Bakıp büyüttüğün kurtlar nic’oldu.
Çıktım üzerine neler söyledim
946 da destan eyledim
Acıdım haline durdum ağladım
Benim gibi seven dostlar nic’oldu.
İSMAİL de derki böyle olacak
Kimi ağlayacak kimi gülecek
Bir gün olur sıra bana gelecek
Diyecekler bunu yazan nic’oldu.
1946 – Gökçedağı
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 1
Evvel bahar yaz ayları gelmeden
Sonbahar ayları geldi de geçti,
Bahçedeki güller domurcuk iken
Don vurdu açmadan soldu da geçti.
Çocuk iken elden ele dolandım
Ağladıkça beşiklerde sallandım
Allah lisan verdi ben de dillendim
Ahrazlık devresi geldi de geçti.
Ayaklandım sağdan sola saldırdım
Neyi gördüm ise ona daldırdım
Yaşımı yaşadım onu doldurdum
Çapkınlık devresi geldi de geçti.
Bu yaş arasında ya neler gördüm
Zaman geldi öldüm öldüm dirildim
Anasız babasız öksüz büyüdüm
Evlatlık devresi geldi de geçti.
Yaşım üçtü şehit edildi babam
Dört yaşında bizi terk etti anam
Nenemiz yanında kaldık bir zaman
Yavruluk devresi geldi de geçti.
İsmail YILMAZ der benzimiz soldu
Babam Mehm Çavuş düşmana vurdu
Kanlı Geçit mevki de Şehit oldu.
Evlatlık devresi geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 2
Sekiz yaşındayken nenem de öldü
Ağlaya ağlaya gözüm yoruldu
Her birimiz bir amcaya verildi
Torunluk devresi geldi de geçti.
Onbeşine doğru yolum alındı
Aşk peşine düştüm bu da görüldü
Onyedi yaşında yuvam kuruldu
Bekarlık devresi geldi de geçti.
Bağlandı ayağın gidersin nere
Geçim telaşıdır düşmüştür sere
Yaşım yirmi oldu gittim askere
Askerlik devresi geldi de geçti.
Baba oldum ama bir gün görmedim
Eşimle beraber sefa sürmedim
Bu günüme kadar bir gün gülmedim
Acı bir hayattı geldi de geçti.
Yaşım otuz oldu başladı hayat
Gönül istiyordu artık saltanat
Allah vurdu bana tek koydu kanat
Uçmak arzularım geldi de geçti.
İsmail YILMAZ’ım Ortaysa yurdum
Oguz’larda soyum Selçuklu boyum
İntilli denilen Kozdere köyüm
Gençlik devreleri geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 3
Güneş değmez oldu benim üstüme
Çok kırıldım ahbabıma dostuma
Bilmem ki feleğin bana kastı ne
Felek kılıcını vurdu da geçti.
Ulaşmıştı otuz altıya yaşım
Gönlüm dinçti artık rahattı başım
Yoktu bir sıkıntım mesuttu eşim
Sıkıntılı günüm geldi de geçti.
Yaşım kırka kadar çok güzel gitti
Birgün zannettim ki ecelim yetti
Bir yılan soktuda beni felç etti
Zehriyle vücudumu yaktı da geçti.
Yaşım kırkı geçti ağladı gözüm
Etrafa bakmaya dayanmaz özüm
Etmedim tövbeyi tutmuyor yüzüm
Onunda zamanı geldi de geçti.
Yaşım kırk yedidir geldim buraya
Sene altmış altı geldi araya
Bundan sonrasını koydum sıraya
Yarım bir asırlık geldi de geçti.
Bir asırı yarıladım yaşadım
Şiir yazdım yaşamaya başladım
İsmail YILMAZ’ım çok şey düşledim
Kalpde düzensizlik geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 4
Bundan evvel neler geldi başıma
Kimse bakmaz gözden akan yaşıma
Kelpeten dişçiyle değdi dişime
Beş dişim sıradan geldi de geçti.
Birden bire gözüm nasıl ağrıdı
İçerim inledi kalbim ağladı
İki sene sürdü devam eyledi
Sonra o günlerde geldi de geçti.
Bu sefer üç kaza geçirdi özüm
Taş çivi odunla kanadı gözüm
Çektim cefaları gülmedi yüzüm.
Sabrettim bunlarda geldi de geçti.
Bir kaza ile de kolum kırıldı
Sandım gök gürledi yerler yarıldı
Yavrular ağladı dediler noldu
Buda hayal gibi geldi de geçti.
Acı çektim zahmet çektim gülmedim
Sevildim sayıldım geri durmadım
Sevgi sundum kötülüğü bilmedim
Sevgimiz yüksekte geldi de geçti.
İsmail YILMAZ’ım iyilik özüm
Türk İslam sentezi söylenen sözüm
Yüce Türk Milleti ülküsü izim
Türk’ün kötü bahtı geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 5
Asıl hayatıma şimdi geleyim
Olanlara ağlayım mı güleyim
Son olarak beni tekrardinleyin
Hayat indiçıktı geldi de geçti.
Dört yavrum annesiz kaldığı zaman
O benim hallerim olmuştuduman
İkinci bir yuva kuruldu heman
En büyük kara gün geldi de geçt.
Bu geçen günlerim geri gelmesin
Hiç kimse de benim gibi olmasın
Çocuk olsun anne baba ölmesin
Günler yüreğimi deldi de geçti.
Ol bari Hüda’dan sağlık isterdim
Şimdi tekrar bir genç olmak isterdim
Geçen günlerimi bir bir gösterdim
Bir çok acı günler geldi de geçti.
Çocuk oldum ortalıkta süründüm
Dedem Ahmet Çavuş yüzon yaş gördüm
Babam Şehit oldu ben gururlandım
Hayatımda boşluk geldide geçti.
Adım İsmail’dir soy adım YILMAZ
Başıma gelenler romana sığmaz
Kara günlerim de yazmakla bitmez
Nice kara günler geldide geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
SEVMEK VE SEVİLMEK
Dertliyem derdime ulunmaz çare
Dudu dilden kader beni ayırdı,
Eller ister benim yaremi sara
O ellerden kader beni ayırdı.
Ben severdim yâri candan gönülden
Çok hatalar çıktı zalim dilimden
Ayrı düştüm beni seven yârimden
Sevenlerden kader beni ayırdı.
Ne söylesem boştur bulunmaz çare
Can dayanmaz her gün figana zara
Son bir sözüm kaldı svgili yâre
Yarenlerden kader beni ayırdı.
En ettim sevgilim san ana etme
Biz beşeriz aman kusura bakma
Af et günahımı narından yakma
Bilenlerden kader beni ayıdı.
Yürü bire dünya sonun yalanmış
Seni candan seven elbet aldanmış
Faniye aldanan hem de betbahtmış
Zalimlerden kader beni ayırdı.
Akıl geldi başa İSMAİL YILMAZ
Günler gitti boşa bir daha gelmez
Yaşım kırkı geçti tövbem tutulmaz
Af edenden kader beni ayırdı.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
AĞLAMA
Ecel gelip baş yastığa düşmüştür,
Fırsat gitti elden gözüm ağlama.
Ana, baba, kardeş burada kalmıştır
Yalvarmak çaresiz boşa ağlama.
Nerde kaldı oğlun kızın evladın
Malın mülkün hani onca servetin
Peygamberin yapman nice sünnetin
Zaman geçti diye sakın ağlama.
Hararetten yanar dimağın kurur
Ezrail karşıda su ile durur
Yok ise amelin imanın alır
Yardımcı yok diye sakın ağlama.
İSMAİL YILMAZ der bana o günde
Sureyi Yasini okut o anda
Tövbem kabul ola Yüce katında
Ömür gitti gönül sakın ağlama.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 2
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 2
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
UYARMA
Ne zamandan beri şair olmuşsun?
Pek nice hoşuma gitti sözlerin.
Bilmiyorum kime aşık olmuşsun?
Ateşli aşıka benzer sözlerin.
Söyleyin arkadaş ben de bileyim
Azmış yaranıza merhem olayım
Beraberce ağlayalım, gülelim
Yaktı içerimi dağlar sözlerin.
Davranışın başka, duruşun tuhaf
Herkes sayılırken sen bundan muaf
Bilğiler toplamış, olmuşsun sahaf
Zorlukları çözüp, sağlar sözlerin.
Yüksek dağlar başı çok serin olur
Herkes sevdiğini arar da bulur
Güzel sevmeyenler ecelsiz ölür
Beni sana sıkı bağlar sözlerin.
Uzatmak istemem bu kadar yeter
Avcılar avına okunu atar
Seninkinden benin derdim çok beter
Bunu mu söyletmek, ister sözlerin.
İSMAİL YILMAZ’ın bitiyor sözü
Gözü değil ağlar her zaman özü
Sırrını diyemez sararmış yüzü
Ahınan vahınan geçer sözlerin.
—- 01.02.1974 – Fevzipaşa/İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
AĞLARIM – 1
İntilli Köyünde fakir doğmuşum
Baba ocağını bilmez ağlarım.
Amcalarıma da evlat olmuşum
Babam şehit, ana bilmez ağlarım.
Ben beni bileli el diyarında
Ümidim kalmadı artık yarında
Samimi arkadaş çoktu varımda
Şimdi yapayalnız kaldım ağlarım.
Derdim çoktur söylemekle tükenmez
Ev hasreti kolay değil çekilmez
Gurbet elde kimse kimseyi bilmez
Beni bir bilen yok ona ağlarım.
Çalışmaya çıktım İskenderun’a
Eş evlat hasreti kokar buruna
Uzak olmam eşin gider zoruna
Gurbette çarem yok ona ağlarım.
Beklediğim boşa çıktı ümitler
İşsiz gezer nice babayiğitler
Zengin giyer kutnu ile ipekler
Bana çul bulunmaz titrer ağlarım.
İSMAİL’im gezdim gurbet elini
Küçük yaşta yokluk kırdı belimi
Anlatacak kimsem yoktur derdimi
Ev halkından uzak kaldım ağlarım.
—- 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
ARTIK
-Şule YÜKSEL’e-
Okurdum yazını ederdim ahı
Aktıkça akardı gözümün yaşı.
Geçen günlerime ederim vahı
Öyle günlerimiz gelmesin artık.
Şule YÜKSEL kardeş İslam yazarı
Maksad bilgi sunmak biz acizleri
Okuyanın ağlar her an gözleri
Durmadan ağlasın o gözler artık.
Kalemi durmadan yazı yazıyor
Gereksizler bir kül olmuş tozuyor
Sizleri üzenler bizi üzüyor
Allah ıslah etsin onları artık.
Allah der alırsın eline kalem
Gözyaşı tutamaz onu okuyan
Dünya işi için yapmazsın eylem
Sizlere dualar ederiz artık.
Allah için yazan bütün yazını
Hak yolunda söylen bütün sözünü
İsmail YILMAZ’da sürer izini
Topluca izine gideriz artık.
10.05.1965 – Bursa
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
ASİL AZMAZ
’Asil azmaz’ derler bu ata sözü
Pek doğru söz insan azmamalıdır.
Mertoğlu mertin hem doğrudur özü
Yüze gülenlere kanmamalıdır.
Namerdin elini sakın ha tutma
Sır var ise sırrı sakın ha satma
Cambaza kündeyi sakın ha atma
Şeytanla güreşi tutmamalıdır.
Fırsatın bulursa biner omuza
Çehresi azgındır hiç gülmez yüze
Yediği ekmeği göstermez göze
Bunlar iyi insan sanmamalıdır.
Hasta insanların içleri yanar
Sarhoş kimselerin kafası döner
Menfaat uğruna elini sunar
Bunun ateşine yanmamalıdır.
Vatanın sevgisi üstün her şeyden
Sırrını her zaman gizle herkesden
Annenden, babandan hem kardeşinden
Gizleyip her yerde anmamalıdır.
İSMAİL YILMAZ’da söyler bu sözü
Birçok kimselere kararmış özü
Siması sararmış ağlıyor gözü
Düşmanın aşına banmamalıdır.
—- 13. 02.1971 – İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GÖRÜLMÜŞ MÜDÜR
Seni sevdiğimi görüp bilmezler
Gizliyi bilenler görülmüş müdür?
Fakir diye seni bana vermezler
Yoksulu sevenler görülmüş müdür?
Fakir hayat boyu yürüyemez mi?
Eşine giysiyi bürüyemez mi?
Bir it bir deriyi sürüyemez mi?
Açlıktan ölenler görülmüş müdür?
Sevenlere olur samanlık seyran
Yar severse ben de olurum hayran
Kuru ekmek bir de bulursak ayran
İsteksiz içenler görülmüş müdür?
Sevdiğimi başa taç da ederim
Koyun olsa çoban olur güderim
Nere gitse peşi sıra giderim
Sevgiden dönenler görülmüş müdür?
Sevgilinin ince belde sarmadan
Kutsal bildiğini üzüp, kırmadan
Mürşit kapısına pişip varmadan
Yüceye erenler görülmüş müdür?
İsmail Yılmaz der sevdim burada
Elde kimse tutmaz kaldım arada
Dört kişi omuzlar olun orada
Gidip de gelenler görülmüş müdür?
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
BURSA GÜZELLERİ – 1
İstanbuldan daha ince modeli
Ne güzel yaratmış Mevlam Bursa’da,
Sözümü dinleyin pek de önemli
Tipler, sima birdir hepsi Bursa’da
Sıra geldi Bursa güzellerine
Musade etseler yazarlarına
Yabancılar girse pazarlarına
Seçemezler birbirini Bursa’da.
Saç sarışın, yüzler beyaz nur topu
Fidan gibi, sülün gibi, bir yapı
Gönül verse çıkarılır bir tapu
Böyle düşünürsün her an Bursa’da.
Kınalanmış sanki nazik elleri
İnsanı mest eder şirin dilleri
Çembere alınmış ince belleri
Yürüyüşler gayet sade Bursa’da.
Görmedik orada şişman bir bayan
Gözleri bir badem, kaşlara hayran
Sarışın ziyade, esmeri olan
Vücutlar normaldir hepsi Bursa’da.
Seçilmez hiç biri sanki bir gülman
Zariftir dudaklar bakmaya kıyman
Olsa helalinde sevmeye doyman
Güzelle doludur Yeşil Bursa’da.
—- 02.09.1966 – Bursa
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
BURSA GÜZELLERİ – 2
Esmer güzelleri söyleyim size
Değişik huyları görünür göze,
Severler hem de terslerler yüze
Dil imaj gayrisi budur Bursa’da.
Bunlardan başkası hepsi bir sima
Ceylan gibi gezer benzerler aya
Yanaklar kırmızı gözleri ela
Bu nasıl güzellik Yeşil Bursa’da.
Cümlesi harika narin dudaklar
Göğüsler ileri, çökük yanaklar
Altın bilezikle dolu bilekler
Görenleri hayran kalır Bursa’da.
Atalar Avrupa gören kişiler
Ellerde marifet sanatı işler
İncilere benzer dizilmiş dişler
Tertemiz bakımlı kızlar Bursa’da.
Ne kadar metetsem yine az olur
Etmeyin nazarı değer göz olur
Hepsi birbirinden çok güzel olur
Bitmez ve tükenmez sözler Bursa’da.
İsmail YILMAZ der bu kadar yeter
Her taraf yeşildir bülbüller öter
Bütün güzelleri gül gibi kokar
Esansa ihtiyaç yoktur Bursa’da.
—- 02.09.1966 – Bursa
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
BÜLBÜL FİĞAN EDER
Bülbül figan eder gül yapragında
Yaprağa mı yoksa güle ağlarsın?
Ayrı düşmüş vatanında elinde
Vatana mı yoksa yare ağlarsın?
Ötme bülbül ötme nedir bu halin?
Seller gibi akar gözünden yaşın
Darıldı mı sana yarenin eşin?
Yarene mi yoksa eşe ağlarsın?
Ne ötersin bülbül bahtı karalı
Okla mı vuruldun göksün yaralı?
Çok oldu mu bu yarayı alalı?
Yaraya mı yoksa dosta ağlarsın?
Birgün geldi doğdun emir böyledir
Aşka düşenleri derdi ağlatır
Ayrılık ateşi her an söyletir
Ayrılığa yoksa nara ağlarsın?
Avcıların gelmiş gözlüyor seni
Halâ mı edersin zarı fiğanı?
Gelmiş midir yoksa ölüm fermanı?
Fermana mı yoksa aşka ağlarsın?
Bu dünya bakidir kimseye kalmaz
Kervan göç eylemiş bir daha dönmez
Ağlamanı sorar İSMAİL YILMAZ
Az ömre mi yoksa göçe ağlarsın?
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
GELİR – 1
Önceleri duygusuzca bakarken
Baktıkça güzele bakasım gelir.
Aslı olup Kerem diye yakarken
Yandıkça güzeli yakasım gelir.
Sallanı sallanı gider suyuna
Eğdirmiş boynunu bakar sağına
O güzel elleri vermiş elime
Tuttukça ellerim yanasım gelir.
İncedir beli de siyahtır saçı
Güzeller içinde nazlıdır nazlı
Önceden küçüktü sevdiğim gülü
Sordukça arayıp bulasım gelir.
Keklik misin yücelerden uçarsın
Turna mısın gerdanını açarsın
Şahin gibi kanadını saçarsın
Sevdikçe yüzünü göresim gelir.
Bakınca halinden beter olmalı
Amcam pederine haber vermeli
Altınlarla kıymetini bilmeli
Çektikçe ayrılık evesim gelir.
İsmim İSMAİL’dir soy adım YILMAZ
İki seven canı ayırmak olmaz
Vuslada ersekde gaygımız kalmaz
Ömrümce güzeli sevesim gelir.
—- 1938 İntilli Köyü/İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GELİR – 2
Öksüz oldum aralarda tozarım
Tozdukça güzeli göresim gelir.
O güzelin sevgisini sezerim
Sezdikçe güzeli göresim gelir.
Gökçe Dağ’ın dik başları çok yüksek
Göztepe’nin üzerinde bir tümsek
Harlı Bağ’da Gavur Göl’e bir insek
İndikçe güzeli göresim gelir.
Del’olmuşum sağdan soldan gezerim
Uçan kuşlardan da haber sorarım
Sensiz bu dünyada canı neylerim
Sessizce yüzünü göresim gelir.
Amca kızı deli gibi sevmeli
Ayın ışığında nerde bulmalı
Küçük kardeşiyin gönlün görmeli
Andıkça yüzünü göresim gelir.
Güzeller güzeli eşim olmalı
Çıkıp Akçınar’da yari bulmalı
Annacımda amca kızı durmalı
Durdukça yüzünü göresim gelir.
Bindokuzyüz otuz sekiz senesi
İSMAİL YILMAZ’ın aşk pervanesi
Sevdiği Sultan da tek birtanesi
Sevdikçe yüzünü göresim gelir.
—- 1938 İntilli Köyü/İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
DAİM PARA
Dertlilere deva verir
Para para daim para,
Hastalara şifa verir
Para para daim para.
Sevdirmiştir kendisini
Söyleyim en doğrusunu
Yaşattırır yuvasını
Para para daim para.
Fukaranın hakkın verir
Hasenetin hayrın bilir
İyi amel yapmış olur
Para para daim para.
Batıl inanca bağlanan
Onunla her işi sanan
Doğru değil hep de yalan
Para para daim para.
Mazlumları haksız yeren
Zalimleri haklı gören
Zavallıyı mahkum eden
Para para daim para.
Yapmadığı hiç iş yoktur
Hayırında şerri çoktur
Kalplere saplanan oktur
Para para daim para.
Anayı kızdan ayırtan
Mümin olanı darıltan
Münafıkları bağırtan
Para para daim para.
İSMAİL YILMAZ’ı bulsan
Boş olan keseye dolsan
Karnı açları doyursan
Para para daim para.
—- 11.12.1973 – İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GAFİL OLMA İNSANOĞLU
Gafil olma insanoğlu sonra halin perişan
Bir gün giden bu faniden, pişman olun o zaman
Çalış, fırsat elde iken, değerlendir ol ehil
Görün narı cehennemi yalvarırsın o zaman.
Ecel gelir bir gün başa, gözün aç gafil insan
İster vali, ister paşa, öleceksin bir zaman
Hepsi senden sorulacak bulamazsın bir kefil
Ne yaptınsa göreceksin karşılığın o zaman.
Ahirete çalışmalı dünyayı boştur satman
İkisini bir tutmazsan ziyan eden o zaman
Annen, baban, oğlun, kızın emanettir bunlar bil
Çalış bunların rızkına, muhtaç etme bir zaman.
Namaz, oruç farz olmuştur Hac’ın zekadın her an
Müslümansan ede eyle, sorumlusun her zaman
Eğer kul hakkın boynuna aldın ise ey gafil
Ara bul hak sahibini, helal etsin şu zaman.
Küfür, gıybet ettin ise, çeken bol olur cezan
Eğer zengin, eğer fakir göreceksin, et iman
Sorulacak bunun hepsi, yatarsan hakkın sebil
Seher vakti ağlayarak tövbe eyle her zaman.
Ver benim muradımı sen, yarabbel el alemin
Yar et beni sevdiğine, sevdir beni her zaman
Yüzü kara bu kuluyun, çoktur günahı, cahil
Sensin ancak af tanrısı, af et beni el aman.
Ol Muhammet Mustafa’ya, ümmet eyle bizi sen
Gece gündüz ağlayarak, yol alırım her zaman.
Dert çok İSMAİL YILMAZ’ın huzurda durur sefil
Ret etme sözümü yarap, çağırırım her zaman.
—- 01.01.1960 – İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
GELİNİM OLUR
Adana’da bir kız gördüm
Gelinim olur İnşallah.
Saygı ve hürmeti gördüm
Gelinim olur inşallah.
Ben isterim oğlum ne der
İleride dua eder
Bu güzel olmasın heder
Gelinim olur inşallah.
Oğlumu ikna etmeli
Güzele düğür gitmeli
Bu işler olup bitmeli
Gelinim olur inşallah.
Boyu oğlumun boyunda
Huyu oğlumun huyunda
Suyu oğlumun suyunda
Gelinim olur inşallah.
Allah özenip yaratmış
İyiye güzellik katmış
Varlığa, nimete batmış
Gelinim olur inşallah.
Babasını tam bilirim
Uğruna köle olurum
Oğluma gelin alırım
Gelinim olur inşallah.
İsmail YILMAZ ne ister
Yalvarır, yakarır sesler
Allah’ım iyilik göster
Gelinim olur inşallah…
—- İslahiye –
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GEREK
Nedim İLGÜN’e
Anaların ayak altı cennete giden tek yol,
Atalara sayğı gerek bilğeyi saymak gerek.
Ana baba ihtiyarlar, tutmaz ayak ne de kol,
Sev küçüğü say büyüğü atayı sevmek gerek.
Hoş tutasın her gönülü sadakat baki gerek,
Derindir manası ismin bunları bilmek gerek,
Şefahattır yüze gülen terki def etmek gerek,
İstikbalin menbasını fark edip bilmek gerek.
Menbaalar birkaç koldan menzile akar gider,
Menzil uzak, yollar sarptır, ol menbaa var eder,
Ağlar sızlar konuşmaya halk içinde ar eder,
Atın hazır, yolun uzak, menzile koşmak gerek.
Bu bir emri ilahidir, çalışan mahrum olmaz,
Hoş tutasın sen atanı duası yerden kalmaz,
Kırma gönlünü onların, onlardan zarar gelmez,
Ana baba emanettir, kıymetin bilmek gerek.
Ol Allah’ı seven kişi lütfuna mazhar olur,
Burası bir imtihandır, çalışan serdar olur,
Hoş tutmazsan ata gönlün emekler heder olur,
Baba ana dünyadayken duasın almak gerek.
Çok küçükken sevmiş idim, görüşmemiz güç oldu,
Felek bana yar olmadı her işimiz felç oldu,
Neler geldi, neler geçti, bunun hepsi hiç oldu
Aşık İsmail YILMAZ’ı, atayla anmak gerek.
—- 10.07.1965 – Maltepe/İstanbul
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
ASKER ŞİİRİNE CEVAP
Yeğenim Selahattin YILMAZ’a
Kardeşimin oğlusun sen, asker oldun piyade
Sınırları bekle her an güven olsun günlerde.
Çok severim bilirsin sen gönle doldun ziyade
Aileni bekliyorsun güven duysun onlarda.
Mektubunu alır almaz gönlüm güldü şad oldu
Şiirini okudum da gözüm ağlar yaş doldu
Bize kutsal vazifedir cümle alem kul oldu
Askerliği herkes sever şunlar, bunlar, onlar da.
Vatan bize emanettir çalışırız elbette
Gazi çıkar, şehit çıkar bu fedakar millette
Vatan için uyanık ol, olmayasın gaflette
Ondan bundan, kötülükten söz edersin onlarda.
Unut artık o geçmişi, düşme sarhoş peşine
Ölse dahi tükürürler o sarhoşun naşına.
Yaşamaksa tam niyetin, acı kendi yaşına,
Meyhane ne? sarhoşluk ne? söz edersin onlarda.
Temiz bir aslın var senin, neden böyle yaparsın?
Gelecek o temiz nesle, kötü ahlak katarsın.
Yarın sen de baba olun, ahlaksıza çatarsın,
Yaşamak var, yaşatmak var, ne istersin onlarda?
Geçmişe bir göz atmalı, o tarihde neler var?
Fatih’ler var, Yavuz’lar var, sultanlar var, hanlar var.
Fatma’lar var, Asena var, Göv Mehmet Çavuş’lar var.
Vazifeyi yapar iken ibret alın onlarda.
Ecel gelip baş yastığa düşmüştür,
Fırsat gitti elden gözüm ağlama.
Ana, baba, kardeş burda kalmıştır
Yalvarmak çaresiz boşa ağlama.
Nerde kaldı oğlun kızın evladın
Malın mülkün hani onca servetin
Peygamberin yapman nice sünnetin
Zaman geçti diye sakın ağlama.
Hararetten yanar dimağın kurur
Ezrail karşıda su ile durur
Yok ise amelin imanın alır
Yardımcı yok diye sakın ağlama.
İSMAİL YILMAZ der bana o günde
Sureyi Yasini okut o anda
Tövbem kabul ola Yüce katında
Ömür gitti gönül sakın ağlama.
—- 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
BU GÜNLER KENDİME
Bu günler kendime bir hal oluyor
Kimseye bu sırrı açamıyorum,
Badeler dolarak bana geliyor
İzin verilmezse içemiyorum.
Halden bilen yok da neler söyleyim
Yoluna bu canı feda edeyim
Sen gelmezsen söyle ben mi geleyim
Bu teklifi sana edemiyorum.
Bütün kötülükten kaçınmalıdır
Dünyaya iyilik saçılmalıdır
Seven sevdiğine açılmalıdır
Eşe dosta haber veremiyorum.
Aşka düşen kişi severek yanar
Bade sunulunca içerek kanar
Bu hararet bilmem ne vakit söner
Aşkın ateşinden duramıyorum.
Bir ah çeksem bunu kimler bilecek
El alem gıybetle bana gülecek
Bilsen belki gönlün beni sevecek
Bu aşkımı sana açamıyorum.
İsmail YILMAZ der gün gelir solar
Allâh’ın emri de yerini bulur
Gücenme sözüme böylece olur
Bana güven yalan söylemiyorum.
—- 05.02.1940 – İntilli köyü/İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 3
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – 3
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1916 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
GÖNLÜME NASİHAT – 1
Gönlüme nasihat etmek isterim
Dinle beni canım ciğerim gönül,
Paşa, patişah mı, vezir mi oldun
Etme kuru kibir kimseye gönül.
Nedir ne değilsin tartıya konsan
Yükselip, yücelip yükseği bulsan
En sonunda arşa çıkıp otursan
Bir damla mendedir varlığın gönül
Gönül bir kuş gibi yuvadan uçtu
Gayri meşru yola her zaman koştu
Hem darıldın bana hemi de küstün
Nedir bu yaptığın ey zalim gönül.
Zenginim diyerek gurur ederdin
Yiğidim diyerek kusur ederdin
Fakire yoksula önem vermezdin
Bunların cezasın çekersin gönül.
Ey gönül aldanma bu dünya fani
Cabucak bitiyor sayılı günü
Bunca yaşayanlar nerdeler hani
Sende onlar gibi olursun gönül.
İSMAİL YILMAZ der boş yere koştum
Her şey bozuk düzen israfa coştum
Uyuştu bedenim bazan da hoştum
Ne istersen hakta bulursun gönül
– 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GÖNLÜME NASİHAT – 2
Gönlüme nasihat etmek isterim
Her şeyi yerine yerleştir gönül,
Doğruyu doğruya yormak isterim
İnsan ayrıştırma birleştir gönül.
Söyle bana gönlüm nedir bu işin
Benimle beraber eşittir yaşın
Ne kadar zalimsin yoktur bir eşin
Sen seni dünyaya kaptırdın gönül.
İstersinki alem sende dinlesin
Elpençe divanla tazim eylesin
Dersin ben güleyim onlar gülmesin
Bunların cezasın çekersin gönül.
Fakire kızarsın etmen merhamet
Dost gibi görünün yapan hıyanet
Hiç kimseye etmez oldun siyanet
Sen de bir gün pişman olursun gönül.
Gönlüm gönül oldun hem sultan oldun
Küçüktün büyüdün al pirhan oldun
Yar aşkına her an sarardın soldun
Sevdin ve sevildin dostuna gönül.
Çalış hiç durmadan ne yapım deme
Çömert ol her zaman kem kibir olma
İSMAİL YILMAZ der gönüle uyma
Beni de yolumda şaşırtma gönül.
– 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
————————
BU CAN USANIK
Zaman kış mevsimi şubat ayında
Havalar bulanık kafam bulanık,
Nasıl tarif edem ehval halinde
Bu can bedenimden tenden usanık.
Gül koklarım gülün kokusu gelmez
Gençler büyüklerin halini bilmez
Ne kadar uğraşsam talihim gülmez
Bu can gülden, günden, andan usanık.
Bazısı tok olur bilmez açları
Bazısı aç olur bilmez tokları
Bazısı uyuşmuş bilmez yokları
Bu can azdan, çoktan, yoktan usanık
Dünyaya aldanmış binmiş atına
Çıkmış semaların yüce katına
Çok kıymet verildi açık kadına
Bu can şundan, bundan, ondan usanık.
Nasıl ah etmessin giden günleri
Hiç mi hatırlaman o gidenleri
Koltuğuna girip dost olanları
Bu can eşten, dostdan, halden usanık.
İSMAİL YILMAZ der perişan halin
Uzaklardan kaldı yetişmez kolun
Ölürsün geride kalacak malın
Bu can maldan, mülkten, vardan usanık.
– 12.10.1963 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
EY BENİM KIYMETLİ
Ey benim kıymetli sevgili kardeş
Devasız dertlere sabreden kimdir
Sabret selamete gönülde kardeş
Şükürle murada erenler kimdir.
Kurt düştü çürüdü kalmadı özüm
Kafayı yormasın bu benim sözüm
Aşkla ağlamaktan kör oldu gözüm
Sonradan gözlerin bulanlar kimdir.
Köleyken Mısıra patişah oldu
Ağlamakla gözler hem ağma oldu
Biz yapmadık diye içtiler andı
Huzur Nebi de and içenler kimdir.
İSMAİL YILMAZ’ın sözüne inan
Gayem muhabbettir değil imtihan
Düşme üzerime düşünme güman
Dostların sırrını örtenler kimdir.
-17.02.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GÖNÜL GİBİ BİR KİMSEYE
Gönül gibi bir kimseye yar oldum
Her dediğin baş üstüne can gönül,
Yaşıyorum hayat buldum can buldum
Her şey iyi yaşam olsun can gönül.
Gönlüm yükseklerde uçar havada
Boyun eğmez o takdire murada
Hani sıhhat hani servet nerede
Bir gün olur hepsi biter can gönül.
Uğraş verdim her an ettim nasihat
Yaptın bütün işret hem de sefahat
Sen o nefse uydun ettin itaat
Yoktur bana kahrın sözün can gönül.
Bülbül gibi daldan dala atladın
Şahin gibi sen avına dalardın
Dünyalara acı ferman salardın
Kuvvet, kutret bitti artık can gönül.
Yanlışlarım, isyanlarım yok olsun
Yüksek katta tövbelerim bulunsun
Günahlarım isterim ki durulsun
Allahıma yalvarırım can gönül.
İSMAİL YILMAZ der her şey boşuna
Tövbem gitsin Allahımın hoşuna
Acısınlar gözlerimin yaşına
Sapma gönül, korkma gönül can gönül.
– 11.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
KADİR MEVLAM
Kadir mevlam senden bir isteğim var
Yüce sevginden ve senden ayırma,
Arayıp bulunmaz senin gibi yar
Acı bana yarab senden ayırma.
Sen af Tanrısısın hududun yoktur
Hazırsın, nazırsın şerikin yoktur
Bağışlayan sensin rahmetin çoktur
Rahmetinden aman beni ayırma.
El aman yarabbi illa elaman
Boştur bu dünyaya gönül bağlayan
Emrolup huzura vardığım zaman
Suçlarımı af et sende ayırma.
Şükredelim haktan gelen nimete
Sarılalım hem de farza sünnete
Ne büyük varlıktır bakın hikmete
Biçara biçare halim biçare.
Önümüz karanlık nasıl yapmalı
Çalışıp yollara anpul takmalı
Sıtkı hulis ile hakka tapmalı
Biçara biçare halim biçare.
Yetmiş iki millet buçuğu ile
Herkes herkese de yapıyor hile
Acizlik yapılır hep bile bile
Biçara biçare halim biçare.
Ben bir şey bilemem kalem yazıyor
Gönül abdal olmuş neler söylüyor
Selamete sabrı bulan eriyor
Biçara biçare halim biçare,
Çok söylemek olmaz bu kadar olsun
Manalar verilsin satırlar dolsun
İSMAİL YILMAZ’dan hatıra kalsın
Biçara biçare halim biçare.
– 10.08.1950 İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
KİMİSİ BULAMAZ
Ömür için dünya doğmaya değmez
Kimisi dünyaya doğmaz, doğamaz,
Yaşamak güzeldir doğduysan eğer
Kimisinin ömrü dolmaz dolamaz.
Yaz ayı geldimi öter bülbüller
Sarp dağlarda olur güller, sümbüller
Dünya sefasına düşmüş gönüller
Kimi gönül bunu sevmez sevemez.
Talih kimisinin önünden kaçar
Kimisini sırtlar kuş gibi uçar
Kimi asansörle evine çıkar
Kimisinin evi olmaz olamaz.
Çalışanlar daim murada ermiş
Bazı aşık maşuk diye aramış
Kul Allah yolundan sararmış solmuş
Kimisi Allah’ı anmaz anamaz.
Allah emreylemiş böyle olucu
Herkes cezasını elbet bulucu
Bazıları hasta yoktur ilacı
Kim hasta yatakta yatmaz yatamaz.
İSMAİL YILMAZ’da doğru söyledi
Hak için haklıya hakkın peyledi
Yalan olan dünya bizi eyledi
Kimisi dünyayı bilmez bilemez.
– 10.05.1969 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
TALİH
Merak etme ey güzelim arzu emel sendedir
Nasip eden bari hüda bütün takdir ondadır,
Ağlamalar fuzulidir hakka boyun eğmeli
Ne sendedir ne bendedir hakkın emri böyledir.
Aşık olan kişilerin aşkı da baki olur
Unutulmaz bu mertliği takdire şayan olur
Olmaz dişisi erkeği arslanlar arslan olur
Bu kabahat bende değil hakkın emri böyledir.
Çağrıları dinler iken gözlerimden yaş geldi
Uzattın bana elini ne çareki boş geldi
Görülmemiş bu ayrılık bana gayet güç geldi
Hakkın emrin yerin bulur helallaşmak böyledir.
Bir gün olur kavuşuruz amma zamanı geçer
Ecel gelir bir gün başa kaftan gömleğin biçer,
İsterim helallik sende bu dünya böyle geçer
Ne inç kalır ne cins kalır hakkın emri böyledir.
Hasta olan şifa ister dertlilerse deva arar
Deva veren Cenabı Hak hekim ilaç ne yapar,
Sevdin beni ben de seni gönüller etti karar
Felek bize yar olmadı belki kısmet böyledir.
İSMAİL YILMAZdır adım yücedir Oğuz atam
Üç yaşında öksüz kaldım şehit edildi babam,
Olan oldu giden gitti hakkımı ettim helal
Felek bana ödül vermiş dört can ati bendedir.
– 1949 – İntilli köyü/İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————-
TALEBEYE ÖĞÜT – 1
Bir öğüdüm vardır talebelere
Okumak servettir kıymetin bilin,
Zahmetle, telaşla giden yollara
Sonu selamettir böylece bilin.
Okumakla gider bütün noksanlık
Okumakla gelir vücuda sağlık
Okumakla kalmaz fakirlik, darlık
Hayat böyle başlar iyice bilin.
Bugün küçük isen yârin büyüksün
Yaparsan tahsili her an ayıksın
Millete, vatana gurur layıksın
Fırsat elde iken kıymetin bilin.
Talebelik devrin tomurcuk gülü
Temizdir kanları çok nazik dili
Sanarlarki bitmez bu uzun yolu
Sonu pek aydınlık iyice bilin.
Hocan sever, bilgi verir her zaman
Gayretler gösterir koşar her zaman
Odası açıktır varsan ne zaman
Ödeşilmez hakkı bunu da bilin.
İSMAİL YILMAZ’ım bilği dokudum
Az da olsa biraz dersler okudum
İkazımla eşe dosta dokundum
Doğrunun menzili gönülde bilin.
– 10.11.1968 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
TALEBEYE ÖĞÜT – 2
Talebeler bana kulak veriniz
Vatan sizde hizmet bekliyor bilin,
Geleceğe asil insan veriniz
Örf adet hars’ını koruyup bilin.
Öğretmenler dersi verir haklıdır
Anadan, babadan daha farklıdır
Senin sevgin kutsal onda saklıdır
Bildirmezler fakat siz onu bilin.
Çocuk fidan gibi büyür de durur
Öğretmen öğretir çalışır durur
Öğüdüm sizlere hakikat budur
Çalışan sevilir yapın da bilin.
Oku aku her gün durmadan oku
Okudukça gelir bir güzel koku
Hep kötü huyların kesilir kökü
O zaman hayatın kıymetin bilin.
Fakat bu bilğiyi iyiye kullan
Hakikat yolunda söyleme yalan
Milliyetçi ol da Allah’a güven
Bu dava çok büyük bunu da bilin.
İSMAİL YILMAZ’ın söylüyor dili
Okumayan insan sayılır deli
Öğretmen bir vücut çocuklar kolu
Nereye dokunsan acıdır bilin.
– 10.11.1968 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
TALEBEYE ÖĞÜT – 3
Talebe dinlesin benim sözümü
Çalış, öğren, cahil kalma öğrenin
Dilim, gönlüm sana verdim özümü
Öğretmende bilgi alın öğrenin.
Okumaktır istikbalin kapısı
Öğretmendi hayatının hepisi
Evel Allah sonra odur yapısı
Olmak iste öğretmenlik öğrenin.
Öğretmen der çocuklara merhaba
Çalışmazsan olur emek berhava
Solda atma ulu orta hiç nara
Emeklerin yok olur da öğrenin.
Öğretmen der Atatürk’ü sev çocuk
Türk oğlusun Türk’lüğünü öv çocuk
Deden şehit düşmanını döv çocuk
Kara softa Türk’ü boğar öğrenin.
Öğütlerim doğru dürüst belleyin
İstiklal Marşını yüksek söyleyin
Andımızı can kulakla dinleyin
Vatan, millet, bayrak, Kuran öğrenin.
İSMAİL YILMAZ’ım şiir yazarım
Geçmişimi, geleceği söylerim
Talebeysem öğretmeni dinlerim
Can kulakla bütün dersi öğrenin.
– 11.11.1968 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————-
OĞLUM MUSTAFA
Oğlum şair, şiir yazmış
Devamlı yaz der beklerim,
Bilgi için çok okumuş
Oku bilgi ver beklerim.
Gördüm yavru eserini
Okudum hem şiirini
Bulamadım gerisini
Devamını tez beklerim.
Bozkurt sesi şiirinde
Hançeri vurmuş derinde
Feyzi almış Türk gölünde
Gölüne takdir beklerim.
Hemi yazmış hem söylemiş
Türküm demiş tam kükremiş
Şair diye de ünlenmiş
Allah’tan ömür dilerim.
Şiir yazmak güzel olur
İnsan gider eser kalır
Postalarsan beni bulur
Tez günden yolun beklerim
İSMAİL YILMAZ beğendi
Eseri iyi görendi
Evlada sevgi verendi
Hayır olsun der beklerim.
– 12.11.1964 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
OLSUN OĞLUM MUSTAFA – 1
Sana hitabım var oğlum Mustafa
Özledim sizleri haberin olsun,
Sizlere dileğim çekmeyin cefa
Yapdığım dualar yerini bulsun.
Bir mektup gönderdim almadım cevap
Baba sıfatıyla eyledim hitap
Allah’ım eylesin size hidayet
Şimdilik duamız bu kadar olsun.
Üzmez biliyorum bu benim yazı
Allah mesut etsin yuvada sizi
Siz de unutmayın ne olur bizi
Söyledim tembihim bu kadar olsun
Ramazanı Şerif geldi bizlere
Tükenmez dermanı verdi dizlere
Arzuladı şeref verdi sizlere
Namazla beraber emanet olsun.
Gelinimiz Hürü oğlum Mustafa
Allah ömür versin sürünüz sefa
Namazsız oruçlar gider berhava
Babalık vazifem duyurmak olsun.
İSMAİL YILMAZ der badeler içtim
Eğri yoldan dönüp doğruyu seçtim
Derin çukurlara devamlı düştüm
Evladın önünde çukur düz olsun.
– 15.11.1971 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
OLSUN OĞLUM MUSTAFA – 2
Sözlerim bitmedi oğlum Mustafa
Soyumuz Türk’lüktür bilğiniz olsun,
İslam sözü büyük düşmeyin gafa
Türk İslam sentezi düştürün olsun.
Öğünürüm her an olan amelle
Allah birleştirsin nuru imanla
Kıymet verirseniz elbet zamanla
Kıymeti zamanı geçmeden olsun.
Yazı yazdım size çeşitli yönden
Tutun nasihatım dinleyin benden
Yaparsanız memnun kalırım sizden
İlk ikazım şimdi bu kadar olsun.
Neden gelmezsiniz bizi görmeye
Beraberce hatır gönül almaya
Yoktur hakkın bir babayı üzmeye
İsterim yaptığın güzellik olsun.
Severim gönülden aşkım büyüktür
Görünüşe bakma yüzüm soğuktur
Evlatı şımartmak büyük kayıptır
Bu elinden büyük prensip olsun.
İSMAİL YILMAZ’ım ben böyle gördüm
Evladın gönlüne ahlakı ördüm
Seceremi yazdım ortaya koydum
Aslımın neslimin bilğisi olsun.
– 15.11.1971 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
——————–
KEMAL PAŞA ATATÜRK
Frenk gitti Ermeni de
Yaptıkları kötülüktür,
Kuvviyyeci memlekette
Kemal Paşa Atatürk’tür.
İntilli’de iki şehit
Ermeniler oldu yezit
Gövmehmet Çavuşa ağıt
Kemal Paşa Atatürk’tür.
Sütcü İmam dikçe durdu
Antep Şahin Beyin yurdu
Gövmehmet de çete kurdu
Kemal Paşa Atatürk’tür.
İslahiye ıslah ordu
İngiliz Frenk’i kovdu
Haklı durdu haksız soldu
Kemal Paşa Atatürk’tür.
Hatay düşmanın elinde
Halkın özlenen dilinde
Turnalar uçar gölünde
Kemal Paşa Atatürk’tür.
Düşmanıma sert vururum
Hatay için kudururum
İSMAİL YILMAZ gururum
Kemal Paşa Atatürk’tür.
– 10.11.1938 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
DAĞLARIM OVALARIM
Gökçe Dağı uluların ulusu
Damlara direkler orada gelir,
Tepesinde pınarların sulusu
Sarı yayla çayı orada gelir.
Gökçe Dağın garbisi var yeli var
Ovasında bataklığı gölü var
Sıtma yapan ivezi var sölük var
Sığır sürüleri orada gelir.
Yaman olur yaz sıcağı tozları.
Bol bulunur Akçınarın kozları
Yörüklerin yayılıyor yozları
Keçi sürüleri orada gelir.
Keçilerde sütlerini sağarlar
İçine de kerrik sütü koyarlar
Telemeyi tastas yapıp yiyorlar
Katıkla tarhana orada gelir.
Yoğurt ile pekmezide severim
Pekmezle yapılan bulamaç yerim
Karnım tok olsada isterim derim
Evlerin hezeni orada gelir.
İSMAİL YILMAZ’da söyler bal gibi
Suskun gezer zayıf durur dal gibi
Gölde geçer bazan yüzer sal gibi
Ördek, sakça angıt orada gelir.
– 1947 – İslahiye
Alman geldi patişahın emriyle
İnsanlarım çalıştılar kazmayla
Köprü kurdu kireç ile malayla
Akşam sabah çalışmaya alıştı.
Çalışanlar paraları bol gördü
Dağa derelere duvarlar ördü
At öküzle arabaları sürdü
Çalışmaya genç ihtiyar karıştı.
Alman mühendizi Türkün işçisi
Bizler olduk bu vatanın bekçisi
Destek oldu halkın uzun saçlısı
Frenk geldi Ermeniyle karıştı.
Uğraştılar bu vatanı bölmeye
İstekleri lokmamızı almaya
Çalışırlar bu vatanı soymaya
Soyguncular Ermeniyle kaçıştı.
İSMAİL YILMAZ der huzuru bulduk
Atatürk’ü sevdik askeri olduk
Hıyanet şerrini burada kovduk
Bu yurt için bütün millet yarıştı.
– 1944 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————–
EY ALLAHIM
Ey allahım ey allahım
Seni bulayım Allah’ım,
Yolundan tatlı canımı
Hemen vereyim Allah’ım.
Gönül daim seni ister
Lütfeyle cemalin göster
Her zaman affını ister
Af eyle beni Allah’ım.
Yürü sen doğru yolunla
Hakkı zikreyle dilinle
Arama sürme elinle
Sualin sorar Allah’ım.
Durma her an zikir eyler
Hakka duacıyız bizler
Ol zinaya bakan gözler
Cezasın çeker Allah’ım.
Hergün durma dua eyle
Daim işin olsun böyle
Kelime tevhit çok söyle
Sana yalvaram Allah’ım
Allah ola işin önü
Çokca ağla çağır anı
Gönül daim ister seni
Görüştür beni Allah’ım
İSMAİL YILMAZ aşina
Cemalini göster bana
Allah’ım aşığım sana
Beni ret etme Allah’ım.
– 12.05.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
MURADIMA EREYİM DERSEN
Eğer muradıma ereyim dersen
Sıdğiyle mevlaya tapınmak gerek,
Hakikat yolunu bulayım dersen
Arzulu gönülle çalışmak gerek.
Adı ile yazmış adını yarap
Bunu bilmeyenin işleri harap
Selavat daim çek bulasın sevap
Huzuru kalbiyle söylemek gerek.
Aşık isen çalış kalbten zikire
Zengin isen yardım eyle fakire
Hayır dile düşme kötü fikire
Yüceden şefaat istemek gerek.
Huzuru mahşerden sorgu sorulur
Cehennem münafık için kurulur
Mümin olanlara müjde verilir
Sıratı yel gibi an geçmek gerek.
Defteri uzanmış sağından alan
Ol kimki orada selamet bulan
Nice hurilere münasip olan
Ebedi cennette bulunmak gerek.
Tutmuş orucunu kılmış da namaz
Uymamış şeytana değil beynamaz
Sorgu meleğinde gelir bir avaz
Hayırlı habere sevinmek gerek.
İSMAİL YILMAZ der bakma yalana
Diyeceğim yoktur hakkı bilene
Emrini vahini yazmış KURAN’a
KURAN’a sımsıkı sarılmak gerek.
– 05.05.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
ÇAĞIRIRIM SENİ YARAP
Gece gündüz yalvarırım
Çağırırım seni Yarap
Seher vakti uyanırım
Çağırırım seni Yarap.
Allah söyler hiç durmadan
O ten candan ayrılmadan
Fani dünyadan göçmeden
Çağırırım seni Yarap.
Sabah erken çalıştırsan
Hem rüyadan görüştürsen
Muradıma kavuştursan
Çağırırım seni Yarap.
Dertlilere deva veren
Hastalara şifa veren
Sağ iken ölümü veren
Çağırırım seni Yarap.
Bu dünyanın sonu yalan
İnsan göçer olur viran
Ezraildir canlar alan
Çağırırım seni Yarap.
İSMAİL YILMAZ fermanı
Allah eyle amanını
Bulduk göçmek zamanını
Çağırırım seni Yarap.
– 13.05.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
————————-
SANATCI
Sana derim sana esmer güzeli
Sallanıp sahneye gel şöyle böyle,
Elinde mikrafon çeken gazeli
Sevilen kalplere gel şöyle böyle.
Umumi sahneye olmuşsun hakim
Çok güzelim diye verirsin hüküm
Şımarıklık yapma biraz ol sakin
Üstünlük fikrinle gel şöyle böyle.
Güzelsin güzele ne olur sözün
Güzel sevmemişsen ezilir özün
Bakarsın her yerde görünür izin
Birazda dostuna gel şöyle böyle.
Güzelsin de güzel olun bilinin
Güzel sözler hüneridir dilinin
Çalışmazsan bir gün olur silinin
Sanatın hakkına gel şöyle böyle.
İSMAİL YILMAZ’ım gözüne baksam
Yok ki servetim de hediye taksam
Irmak olsam sence ummana aksam
Demez misin bana gel şöyle böyle.
– 03.10.1953 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
UYARMA
Ne zamandan beri şair olmuşsun
Ne kadar hoşuma gider sözlerin,
Bilmiyorum neye aşık olmuşsun
Ateşli aşıka benzer sözlerin.
Söyleyin arkadaş ben de bileyim
Azmış yaranıza merhem olayım
Beraber ağlayıp hem de gülelim
Yaktı içerimi dağlar sözlerin.
Yüksek dağlar başı çok serin olur
Herkes sevdiğini arar da bulur
Gözel sevmeyenler ecelsiz ölür
Beni sana sıkı bağlar sözlerin.
Uzatmak istemem bu kadar yeter
Avcılar avına okunu atar
Seninkinden benim derdim çok beter
Bunu mu söyletmek dilbaz sözlerin.
İSMAİL YILMAZ’ın bitmiyor sözü
Gözü gibi ağlar her zaman özü
Sırrını diyemez sararmış yüzü
Ah ile vah ile geçer sözlerin.
– 01.02.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
SIR ALİ SIRRIDIR
Sır Ali sırrıdır asla söylenmez
Sırrını her yere saçar eyleme,
Saklamak yiğitlik minnet eylenmez
Sırrı sevdiğine açar eyleme.
Sırrı saklayanı yaradan sever
İfşa edenleri huzurdan kovar
Yarın o dilleri ateşten yanar
Dosta karşı bizi naçar eyleme.
Dostları sevmeli hemen her zaman
Sırların söyleme dahi bir zaman
İyiyi kötüden ayırmak güman
Beni hastalığa düçar eyleme.
Kendim hasta değil gönlüm pek hasta
Yenice rasladım iyi bir dosta
Sırrını açarsan koyarlar yasta
Akıldan fikirden kaçar eyleme.
İSMAİL YILMAZ der sırrımı açmam
Dostumun dostu var uluorta saçmam
Doğru söze karşı doğrudan kaçmam
Sır Ali sırrıyla uçar eyleme.
– 17.02.1971 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
NURİ TEPE’YE BİR RİCA
Ankara’ya uğrar yolun düşerse
Selam verip selam söylüyor dersin,
Biraz olup benden haber sorarsa
Sayğıyla elinden öpüyor dersin.
Bir rica edeyim bunu yapasın
Katlanıp zahmete gidip göresin
Benim hesabıma elin öpesin
Hürmetli tembihi ediyor dersin.
Kocatepe Camiinde bulunur
Diyanete sorsan derhal bilinir
Cami inşaatı ondan sorulur
Sizin dostunuzun dostuyum dersin.
Adı Hacı İlyas soy adı İlgün
Orta boylu kendi vücudu dolgun
Sizlere dualar ederim her gün
Hayırlı dualar bekliyor dersin.
İSMAİL YILMAZ’ım selam ederim
Dost bir adım gelse bin kat giderim
Dostuma güzellik başka ne derim
Allahtan iyilik diliyor dersin.
– 10.11.1966 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
————————–
GÜZELLER GÜZELİ
Güzelleri çok bol güzel ellerde
Güzeller güzeli bir güzel gördüm,
Eş değerde güzel güzel güllerde
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Salını salını gider yoluna
Hayran oldum ağzındaki diline
Nasıl hizmet etmiş selvi boyuna
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Kalem gibi ne incecik kaşları
Mercan gibi çok ufacık dişleri
Layık sana kıraliçe taçları
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Kemere gelmeyen ince beli var
Konuştukça baldan tatlı dili var
Açılmamış bir çift gonca gülü var
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Soramadım nere gider yolları
Parmakları narin beyaz elleri
Salınıyor selvi gibi boyları
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Selam verdim dalgın idi almadı
Sual sordum cevap verip durmadı
Tebessüm eyledi bir şey demedi
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
İSMAİL YILMAZ da güzeli bilir
Güzeller katına güzeller gelir
Selvi boylu selvi gibi sallanır
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
– 12.04.1948 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
ÖĞLEDEN UĞRADIM BEN BİR PINARA
Öğleden uğradım ben bir pınara
Seyir ettim gelen iki turnaya,
Gökten inmiş sanki ay ile güneş
Gözler kamaşıyor ona bakmaya.
Allahtan mı sürme sürmüş gözleri
Gürün elmasına benzer yüzleri
Hak nasip etse de görse bizleri
Utanırım her gün yâra varmaya.
İncecik beli de usul boyları
Sırmalanmış saçın bütün telleri
Solmuş yetirdiği açan gülleri
Yetişmez ellerim onu yolmaya.
Açıktır gerdanı turnaya benzer
Ağzındaki dili hurmaya benzer
Evvel bahar gelse yetişse yazlar
Ben de gitsem onlar ile kazmaya.
Kaleme benziyor siyah kaşların
İnciye misaldir beyaz dişlerin
Kadir mevlam güzel olur işlerin
Aramıza nazar gözler girmeye.
İsminiz anlamlı sabırlı olmak
Hiçbir şey değilmiş derdinden ölmek
Nasib değil bize dünyadan gülmek
Kavuşmamız ahir zaman kalmaya.
Kadir mevlam seni öğmüş yaratmış
Siyah zülfün tel tel etmiş uzatmış
İSMAİL YILMAZ’da seni met etmiş
Söylediği sözler güce gitmeye.
– 15.03.1948 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
HOCAM
Arzedeyim şimdi hali ahvali
Kimi ağlar kimi gülüyor hocam,
Kimi gaddar olmuş kimi zavallı
Kimi inim inim inliyor hocam.
Kimisi yaramaz, kimi kumarbaz
Kimi zina yapar, kimi beynamaz
Kimisi haramı yemekle doymaz
Bu haller bizleri üzüyor hocam.
Birçokları koşar servet peşine
Bir kısmı oturur masa başına
Utanmaz Allahtan bakmaz yaşına
Nasihat kâr etmez oluyor hocam.
İş zamanı gelir işine gitmez
Ezanlar okunur dönüpte bakmaz
Hakkın rahmetinden nasibin almaz
Allahtan hidayet bekliyor hocam.
İSMAİL YILMAZ’ı kötülük üzer
Kötüye bakarak iyiler bezer
İnsan iyi olsa kötüyü ezer
Benim gibi herkes biliyor hıcam.
– 21.10.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
——————-
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 4
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 4
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
HOCAM – 1
Arzedeyim şimdi hali ahvali
Kimi ağlar kimi gülüyor hocam,
Kimi gaddar olmuş kimi zavallı
Kimi inim inim inliyor hocam.
Kimisi yaramaz, kimi kumarbaz
Kimi zina yapar, kimi beynamaz
Kimisi haramı yemekle doymaz
Bu haller bizleri üzüyor hocam.
Facenin hilesini,
Meğerse hilesi var face denen illetin,
Takip kesme kilidi elindedir milletin,
Dostluk elden gidiyor siz onlara belletin,
Daha yeni öğrendim facenin hilesini.
**
Engelleme var zaten onu biraz anlarsın,
Takip kesme varımış sen arkadaş sanarsın,
Dostluğa güvenirsin gizli gizli kanarsın,
İnanın hiç sevmedim facenin hilesini.
**
Engelleme dediğin mertçe seni istemez,
Takibi kesmek ise istemiyorum demez,
Bu işten anlayanlar bu hileleri yemez,
Bunca yıl bilemedim facenin hilesini.
**
O kişi dost görünür yazdıklarını görmez,
Seni siler defterden bir daha sana dönmez,
Sen de zannedersin ki bu arkadaşlık ölmez,
Ben nasıl göremedim facenin hilesini.
**
Kimi haberi sevmez kimisi ise resim,
Ben de hep dost ararım önemli olan isim,
Arkadaş olduğumu kabul ederim hisim,
Nasılda sezemedim facenin hilesini.
**
Azda olsa kavradı Altuncu son günlerde,
Katıksız dostluk vardı arıyorum dünlerde,
Bütün dostların ismi yazılı defterlerde,
Demek ki çözemedim facenin hilesini.
Mustafa Alkan dostuma,
Acı haberi aldım sanki dünyam yıkıldı,
O ölüm halkasına bir yenisi takıldı,
Bak ölüm meşalesi Kırıkhanda yakıldı,
Beni çok etkiliyor ölüm haberi dostlar.
**
Mustafa Alkan adı “Temiz” derlerdi O’na,
Vade tamam olunca gelinmiş oldu sona,
Çok gelmek istiyordu gönül dostum Trabzon’a,
Bu ani ölümlere dayanmak güçtür dostlar.
**
Samimi konuşurduk biz inceden inceye,
Cümleler uzayınca sığınırdık heceye,
Sıkıştırırdım O’nu atlardı bilmeceye,
Gönlümün bir köşesi yara almıştır dostlar.
**
O’nu ziyaret ettim Mart ayı Çekmecede,
Hayat şartları O’nu fırlatmıştı gurbete,
Tarihi köprü üstü devam ettik sohbete,
O gezdiğimiz yerler hatırdan çıkmaz dostlar.
**
Dostluğumuz çok eski Kırıkhan’a dayanır,
Ömür uzayıp gider insanoğlu aldanır,
Hayat acımasızdır her zorluğa katlanır,
Bu dostumun hayatı hareketliydi dostlar.
**
Çok plânları vardı anlattı bana tek tek,
Çok yalnızdı hayatta yok idi O’na destek,
Aslında imkânsızlık önünde büyük köstek,
Böyle yol birden biter anlayamazsın dostlar.
**
Zaman çok kısa deriz bazen de çok uzuyor,
Alınan acı haber frekansları bozuyor,
Vurdumduymaz olanlar öyle gezip,tozuyor,
Ölüm gerçeği vardır unutmayalım dostlar.
**
Hanımı Nuran ile bir okulda çalıştık,
Ayrıldık Kırıkhandan ayrılığa alıştık,
Birbirinin işine zaman zaman karıştık,
Hakkımızı Temiz’e helâl edelim dostlar.
**
Altuncu zor durumda kimse de yok yanında,
Şu an olmak istiyor inanın Kırıkhanda,
Ölüm Allah’ın emri öyle yazar Kur’anda,
İkram Fatiha olsun okuyun hemen dostlar.
23.04.2015
Öncelikle bu gece idrak edeceğimiz Ragip Kandili hepimize mübarek olsun.
Rabbım bizleri af etsin.
İmanlı,sağlıklı ve huzurlu günler nasip etsin.
Amin.
Ayrıca bugün 23 Nisan,
Bu bayram da kutlu olsun.
Birlik ve beraberliğimiz daim olsun.
Bayraklar inmesin,ezanlar susmasın vatanımız bölünmesin inşallah.
Topkapı Sarayı;
Bir yanda Ayasofya diğer yan Sultanahmet,
Doya doya bakarsın aklına gelmez zahmet,
Ecdat yadigâr braktı bakanlar bilmez kıymet,
Allah’ım Fırsat verdi gezerim buraları.
**
Nihayet girebildim Topkapı Müzesine,
Kulak verin dostlarım Altuncu’nun sesine,
Bakıp durmayın onun başındaki fesine,
Tek başına dolaştım bu defa buraları.
**
El sallayarak girdim Topkapı Sarayına,
Yaş altmışbeş deyince işler girdi rayına,
Altuncu bekler sizi müzede beş çayına,
Bilmem ki okuyanlar gezdi mi buraları.
**
Girişte sol tarafta vardır eski kilise,
Giremezsin oraya paran kartın yok ise,
Bir yerinde de olsa ortaokul ve lise,
Kaç kişi görmek ister kimbilir buraları.
**
Üçüncü denemede girebildim saraya,
Hedef “Harem” bölümü güya koştum oraya,
Bence girmeğe değmez yazık olur paraya,
Eskiden göremedim o mahrem odaları.
**
Üç tane mescid vardır birisi kullanımda,
Girdim tabi oraya Kadıköy tam karşımda,
Manzarayı görünce bir şey oldu başımda,
Milyonlar gezdi durdu geçmişte buraları.
**
Saray mutfağı vardır bir de var “Arz odası”,
Üç tane köşk görmüşüm bir de sünnet odası,
Kutsal emanetlerdir en kıymetli noktası,
İstanbul’a gelenler görmeli buraları.
**
Altuncu tam o anda bunları düşünmüştür,
Hava soğuk olunca biraz da üşümüştür,
Hayalinde dostlarla el ele tutuşmuştur,
Dostlarla gezmek ister her zaman buraları.
Sevmiyorum;
Çok severim dostluğu devam etsin isterim,
Dostların karşısında kabarıyor hislerim,
İstenmeyen durumu sabır ile gizlerim,
Hiçbir gönül dostumu üzmeyi sevmiyorum.
***
Fikir zikir bir olsun budur benim dileğim,
Bu konuda şükrolsun çoktur benim emeğim,
Çok şey istemez gönlüm simit olsun yemeğim,
Yemek meclislerinde gezmeyi sevmiyorum.
***
Dedikodu kötü şey çalışırım olmasın,
Amel defterlerimiz günahlarla dolmasın,
Beni seven dostların hakkı bende kalmasın,
Mecliste olmayanı yermeyi sevmiyorum.
***
Severim ben gezmeği karnım aç olsa bile,
Müslüman müslümana düşünmemeli hile,
Yaşanan birçok olay veriyor bana çile,
Kenetlenmiş elleri çözmeyi sevmiyorum.
***
Altuncu dikkat eder dost kalbi kırmamağa,
Dost meclisi kaynarsa niyet eder kaçmağa,
Huzurlu bir ortamda hal hatırı sormağa,
Kötü kalple dostları süzmeyi sevmiyorum.
Kamil Şahin Dostuma;
Gönülden bağlanınca ağır geliyor ölüm,
Şahinkaya sitesi soldu kırmızı gülüm,
Nefis bazen insana yaşatır büyük zulüm,
Gönlümde yer etmişsin unutmam Kamil Şahin.
***
Ankara ziyaretim uzaktan baktım sana,
Sarılmak istemişsin biliyorum sen bana,
Sevdiğini kaybetmek sıkıntı verir cana,
Gönüllerde yerin var unutmam Kamil Şahin.
***
Her gün buluşuyorduk tatlı mesajlar ile,
Bir gün mesaj gelmese olurdu bize çile,
Koyduk seni toprağa gerçeği bile bile,
Sana rahmet dilerim unutmam Kamil Şahin.
***
İstanbul ziyaretim bakmadın tarafıma,
Gözlerini zor açtın cevap verdin lafıma,
İsterdim canım dostum katılasın safıma,
Hastalık sebep oldu unutmam Kamil Şahin.
***
Hakiki dost ölünce deprem oldu sanarsın,
Teselli veren olur çocuk gibi kanarsın,
İçine ateş düşer alev alev yanarsın,
Bütün bunları bana yaşattın Kamil Şahin.
***
Uzun zaman namazda hep dua ettim sana,
Çok istedim ben ama ulaşamadım sana,
Allah’ım rahmet etsin gönül dost daim sana,
Hafızamda yer ettin bilesin Kamil Şahin.
***
Gün boyu yağmur yağdı gözyaşı gibi aktı,
Ölümün dostlarının yüreklerini yaktı,
Tabutunun ardından seni sevenler baktı,
Ecel şerbeti içen dirilmez Kamil Şahin.
***
Seni seven dostların toplandı Çaykaraya,
Acı günde de olsa gelmişiz bir araya,
Eşin, oğlun ve kızın; dostlar girdi sıraya,
Biter mi bu acımız bilinmez Kamil Şahin.
***
Altuncu ne söylesin kaderin çizgisine,
İçime attım seni kabul edecek sine,
Mutlaka bazı şeyler dönecektir tersine,
Hafızamda yer ettin silinmez Kamil Şahin.
Lâyıksın Yükseklere !
Trabzonspor nereye, düşeceksin dereye,
Ne zaman çıkacaktır taraftar pencereye,
Bir adağımız vardır koyalım tencereye,
Belki faydası olur çıkarsın yükseklere.
***
Dörtte dört beraberlik arkasından yenilgi,
Taraftar bu takıma göstermelidir ilgi,
Aman ha kullanmayın bu takım için silgi,
Anlıyorum halinden bakarsın yükseklere.
***
Çok sayıda futbolcu aldın girdin sezona,
Her şeye rağmen tabi bağlanmışız biz sana,
Mağlubiyet her zaman eziyet verir cana,
Bordo Mavi bayrağı asarsın yükseklere,
***
Tarihinde en kötü günleri yaşıyorsun,
Taraftarı çok üzdün haddini aşıyorsun,
Uyuz mu tuttu sana başını kaşıyorsun,
Bordo Mavi rozeti takarsın yükseklere,
***
Altuncu bir taraftar, seviyor renklerini,
Takım oyunu oyna yok et rakiplerini,
Aman mekân eyleme liglerin tiplerini,
Aşağıda sürünme layıksın yükseklere,
Gönül bahçem,
Arar durur bu gönül sevdiği dostlarını,
İlla sormak isterim her zaman hallarını,
İlgisizlik kırıyor gönlümün dallarını,
Unutmayın açıktır sizlere gönül bahçem.
***
Bir zaman çok mutluydum arayanım çok idi,
Sevgim karşılık görür iskalayan yok idi,
Açlık uzaktı benden gözüm gönlüm tok idi,
Bir haller oldu bilmem gariptir gönül bahçem.
***
İnanın özlüyorum ilgi dolu günleri,
Yarınlarda umut yok arıyorum dünleri,
Herhalde o dostların çoğalmıştır ünleri,
Susuzluk kurutmuştur gülsüzdür gönül bahçem.
***
Bir gönül dostu için aşarım ben dağları,
Susuz kaldı kurudu bu gönlümün bağları,
Ölenler rahmetliktir özlüyorum sağları,
Gönül neşe bulursa nurlanır gönül bahçem.
***
Altuncu sen dertlenme dünyanın hali böyle,
Sen beni anlıyorsun ne olur bir şey söyle,
Teslim ol sen kadere öyle diyorsun öyle,
Bir gün huzur bulacak elbette gönül bahçem.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
1944 yılında Gazianteb’in İslahiye İlçesinin Fevzipaşa Bucağına bağlı Kozdere köyünde doğdu. İlkokulu dördüncü sınıfa kadar köyünde, dördüncü ve beşinci sınıfları İslahiye Merkez Cumhuriyet İlkokulunda, ortaokulu İslahiye Ortaokulu’nda okudu. Liseyi ise Gaziantep Lisesi, Afyonkarahisar Lisesi ve Adana Erkek Lisesinde okudu. Yüksek öğrenimini Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı.
Adana Devlet Su İşleri 6. Bölğe Müdürlüğü’nde 30 yıl Devlet memuru olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu. Evli ve dört evlat babasıdır. 40 yıl Adana’da yaşadıktan sonra; 2002 yılından bu yana İstanbul’da ikamet etmektedir.
Küçük yaşlardan beri şiirle ve müzikle uğraşmakta, 23 adet basılı eseri bir o kadar da bestelenmiş güfteleri yanı sıra besteleri bulunmaktadır.
1992 yılından beri Ozan Dergisi’nin sahibi ve Sanat Yönetmenliğini sürdürmektedir.
Afyon yaylasında duraklayınca
Herşey güzelleşir tatlı an gelir,
Hele bir de durup konaklayınca
İnsana bin ömür, uzva kan gelir.
”Afyon ortasında vardır kalesi
Kale ortasında kızlar kulesi”
Atatürk’le sönmez Türk meşalesi
İlk hedefte Akdeniz’e yön gelir.
Şifadır çamuru, Gazlıgöl suyu
Eber’den uçuşur ördek, kaz, kuğu
İnsanı mert olur güzeldir huyu
Yücelen başıyla dağ Sultan gelir.
Haşhaşı, susamı, meyvası olur
Dinar’da leblebi, çeşni kavrulur
Kaymağı, sucuğu dünya’lem bilir
Afyon’a her türlü şan, ünvan gelir.
Kültürün yücelip oluştuğu yer
İpek yollarının kavuştuğu yer
Cananın cananla buluştuğu yer
Afyon diye gönle bir mekan gelir.
İsmailoğlu’yum tahsili gördüm
Hocam bilgi verdi doldukça doldum
Nice hakan çıkar az bile övdüm
Yüce makamlara ün devran gelir.
30.08.1970 – Afyonkarahisar
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
VERESİ GELİR
Ümran Çetin’e
Öyle gönül dostu, öyle candan ki
Canını istesem veresi gelir,
İnsan yaşatacak öyle kandan ki
Kanını istesem veresi gelir.
Gözlerinin içi güler şikarsa
Herkesi güzellik isterki sarsa
Ömründe bir anlık zamanı varsa
Anını istesem veresi gelir.
Her sabah yeniden aşık olunca
Doğru samimice sevda dolunca
Gönlünde sağ yanı boşluk bulunca
Yanını istesem veresi gelir.
Öyle kal bu durum güle yakışır
Sanki sevdalı ki öyle bakışır
Varı var, yoku yok nokta çakışır
Varını istesem veresi gelir.
Güler tatlı dille canı kucaklar
Ele, dile, bele sahibi yoklar
Hünkarın bağında Yezid’i oklar
Dinini istesem veresi gelir.
Kara sevdalıyı der ki bulurum
”Her Sabah Yeniden Aşık Olurum”
İsmailoğlu der dilbaz bu durum
Dilini istesem veresi gelir.
15.04.2001- -İzmir
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
VEYSEL DİYE
– Aşık Veysel’e –
Gece, gündüz ağıt yakam
Veysel diye, Veysel diye.
Kara güne akca bakam
Veysel diye, Veysel diye.
Gözü ama görür idi
Her gönülü bilir idi
Bütün millet sever idi
Veysel diye, Veysel diye.
Yağmur yağar damla damla
Gönlüm ağlar her an gamla
Ağıt yükselir duamla
Veysel diye, Veysel diye.
Toprakta tohum zillendi
Yeşerdi dibi bellendi
Küçük çocuğum dillendi
Veysel diye, Veysel diye.
Sazın elde pas tutmadı
Ayrılığın soğutmadı
Dostlar daha unutmadı
Veysel diye, Veysel diye.
İSMAİLOĞLU yas saçtı
Başta duran yüce taçtı
Kara toprak kucak açtı
Veysel diye, Veysel diye.
16.10.1976 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
İSLAHİYE GÖKÇE DAĞIN DUMANLI
İslahiye Gökçedağın dumanlı
Garbilerin rüzgar olur savrulur,
Enginine kuşlar gelir zamanlı
Gölde berdi hasır olur serilir.
Bu işte !
Herkesin gönlünde bir aslan yatar,
Benimki de öyle bir şeydir işte.
Kalbim bordo-mavi aşkıyla atar,
Bir gariplik mı var söyle bu işte.
***
Kalbim hop hop eder devre arası,
Trabzonspor bizde yürek yarası,
Şimdi bunların değil sırası,
Gece yarısında yazarım işte.
***
Rakipler yenilir biz yenemeyiz,
Taraftar olarak hiç gülemeyiz,
Bir gün olsun rahat sevinemeyiz,
Bu ters durumlara kızarım işte.
***
Hak aramayı beceremeyiz,
Harakiri yapar biz ölemeyiz,
Dost ile düşmanı hiç bilemeyiz,
Çalışan saatı bozarım işte.
***
Suçlu ile suçsuz belirsiz halde,
Herkes çalıp oynar ayrı bir telde,
Bazıları yürür dersin ki çölde,
Suçluya bir mezar kazarım işte
***
Altuncu ne yapsın çaresiz hale,
Sahanın her yanı olsa da kale,
Şu gol konusunu yapsak ihale,
Hakem karşısında sızarım işte.
Bana kumpas kuruluyor dikkat et
Yakınların söylüyor bak anla net
Beni korumuyorsan ey vezir dost
Artık seni sevmiyorum çekil git!
18.12.2013 – İstanbul
DERTLİ, Kazım
Kazım DERTLİ
Kazım DERTLİ: 22.12.1931 tarihinde Adana’nın Yumurtalık İlçesi, Gölovası köyünde doğdu. Babası Yusuf, annesi Cennet Altınkayak’tır. 1938 yılında babası vefat edince annesiyle Hatay’ın Dörtyol İlçesine amcalarının yanına taşındılar. Orada İlkokula başladıysa da, dördüncü sınıftan terk etti. 16-17 yaşlarına gelmişti ki, bir akrabasının kızına aşık oldu. Şiirler yazmaya, türküler söylemeye başladı. Kızı kendine vermediler. Kahrederek annesi ve kardeşiyle tekrar Gölovası köyüne döndü. Köyünde başka bir kızla evlendi. Bir erkek çocuğu oldu. Çocuk bir yaşında vefat etti. Daha sonra eşinden ayrıldı. 1957 yılında İstanbula giderek İETT şehir içi Otobüs Şoförü olarak işe girdi. 1960’da ayrıldı. 1962’de Almanya’ya giderek Münih kentinde işçi olarak çalışmaya başladı. 1966’da İstanbula dönüp İETT otobüs şoförü oldu. 1979 da emekli olarak Gölovası köyüne döndü. Kendine bir hazır mezar yaptı. Şiir yazıp söylemeye başladı. Aşık Dertli Kazım olarak çevrede ünü yayıldı. Akademisyenler hayatını ve şiirlerini tez konusu yaptılar. Türkülerini notaya aldılar. Ayrıca ozan her sene mezarı başında Misafirlerine, davetlilere ve köy halkına huzurunda yemekli ve ikramlı Kuran ve mevlüt okudur. Daha sonraları Adana Kültür Müdürlüğü; “Gölovası Köyü ve Dertli KAZIM Şiir Şöleni”ne dönüştürdü. Şenliğin 29. si yapılmaktadır. Yayınlanmış 6 kitabı bulunmakta. Aldığı ödülleri, Plaketleri ve verilen hediyeler köyün Kütüphanesinde muhafaza ve sergilenmektedir. Boş zamanlarını, Köyün mezarlığının, okulun, caminin ve Ptt’nin bahçesindeki ağaçlarının ve çiçeklerinin bakımıyla uğraşmaktadır. 1997 yılında Altınkayak olan soy adını mahkeme kararıyla DERTLİ olarak değiştirdi.
Adres: Kazım DERTLİ Gölovası Köyü Yumurtalık – ADANA Tlf: (0.322) 6752018
BELİRSİZ YÖN
Dinleyin beni de tarif edeyim.
Nasıl devirdeyiz Hakk yardım etsin,
Avrupalı aydan alıyor arsa
Bizim sonumuza Hakk yardım etsin.
Belirsiz bir yola döndü yönümüz
Beş metelik yapmaz oldu gönümüz
Mum yakıp ararız geçen günümüz
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Aslı meçhul olan taraftar tanık
Gözlüğü taktımı bir Kıral Faruk
Belki de dedesi giymiştir çarık
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimi dipçik vurur kimi de coplar
Kimi de yatırır sırtında hoplar
Kimi karıştırır ne varsa toplar
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Kimileri sorar kimin nesisin
Kimin takkesisin kimin fesisin
Kimin ağasısın kimin sesisin
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimi poyraz olur fırtına yapar
Kimi de yatırır sırtına çıkar
Kimi cebindeki kartına bakar
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Kimi der kelepçe vurun eline
Kimi der bağlayın voltaj teline
Kimi der kızgın şiş basın diline
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimileri sorar nere gidersin
Kimi der aylığı kime ödersin
Kimi der hay Allah cezanı versin
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Kimi yılan başlı akrep kuyruklu
Kimi SAİT NURSİ, GÜLEN uyruklu
Kimisi KADDAFİ, SADDAM buyruklu
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimi çok havalı bilmiyor engin
Kimi çok dolaşır bulamaz dengin
Kimi SABANCI’dan KOÇ’tan da zengin
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Hani tarlalarda yattığım günler
Korkmadan malımı sattığım günler
Tereyagı bala kattığım günler
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Bu millet tatmıştır demokrasiyi
Birgün yıkacaktır başta asiyi
Elbet koruyacak (ATA vasiyi)
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
DERTLİ KAZIM yeter dilini ısır
Kimi İRAN ister kimi de MISIR
Bu millet kimseye olamaz esir
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
KARNI GÜP OLMUŞ
Birisi el etti çağırdı beni
Baktım pencerede tülü kalmamış,
Başımı çevirip iyice baktım
Bahçesinde gonca gülü kalmamış.
Gecekondu sanki yapının tipi
Her taraf yıkılmış virane gibi
Tepeden tırnağa vücudun kepi
Ele alınacak halı kalmamış.
Bahçedeki ayva nasıl çürümüş
İzlerinden belli hırsız yürümüş
Heryerler örümcek ağı örülmüş
O kulun tatacak halı kalmamış.
Bakımsız beslenmiş kuru çöp olmuş
Gözlerinin önü mavi gök olmuş
Göğüsler sallanmış karnı güp olmuş
Zevkle sarılacak beli kalmamış.
DERTLİ KAZIM bu bir kocaman höyük
Bacaklar zayıf ya kalçası büyük
Denize giderse taşımaz kayık
Bir yat yüzdürecek gölü kalmamış.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
DÜMENSİZ BOT
Ne bir dur diyen var ne hesap soran
Bu ilgisizliğe kızar vatandaş,
Korsanlarla dolu koca deryada
Dümensiz bot gibi yüzer vatandaş.
Peşpeşe geliyor zammın filosu
Dolmak bilmez esnafların silosu
Altından kıymetli etin kilosu
Bir deri bir kemik gezer vatandaş.
Evvel kırsal alan serbest yaşardı
Kuzu keser etin küpe basardı
Biraz çemen yapar ipe asardı
Şimdi ipe kemik dizer vatandaş.
Esnafların biraz insafı katı
Yoksulun önüne çekerler seti
Vatandaş kasapta gördü mü eti
Bir serçeyle perhiz bozar vatandaş.
Hafızamdan çıkmaz o eski günler
Bir uyluk alıpda gittiğim günler
DERTLİ KAZIM her gün maziyi ünler
Allah’a dilekçe yazar vatandaş.
Kazım ERTLİ – Yumurtalık
AĞLASAM MI
Dönüp geçmişime baktığım zaman
Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı?
Bu yalan dünyaya iki gözümü
Bilmem bağlasam mı bağlamasam mı?
Bu gavur dağını kül edip yaksam
Çekilip geriden haline baksam
Bir metre yüksekten aşağı aksam
Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı?
Balyozla kırsalar ince belimi
Baltayla kesseler iki elimi
Hiç susmak bilmeyen dertli dilimi
Bilmem dağlasam mı dağlamasam mı?
Pusatın takayım atın başına
Çekip getireyim binek taşına
Yârin bakmasını gözüm yaşına
Bilmem sağlasam mı sağlamasam mı?
DERTLİ KAZIM derki çok güttüm nahar
Seslerim kısıldı mevsim sonbahar
Ağzımı açsam da gırtlağa kadar
Bilmem yağlasam mı yağlamasam mı?
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
BOŞ ZAMANIM
Akşama dek otururum evimde
Bazı zaman biraz şiir yazarım,
Boş zamanım çalışırım bahçemde
Ne eğlencem ne de vardır pazarım.
Sormam benim hallerimi ne diye
Hergün mecbur bakıyorum kediye
Alan olsa vereceğim hediye
Bazı zaman onlara çok kızarım.
Bir evdeyim yaşıyorum emanet
Miras elin yapmıyorum hiyanet
Hiyanete çok günah der diyanet
Öldüğümde sıkar beni mezarım.
Bahçemde var üç dört zeytin ağacı
Yükledim de sarıverdim bağacı
İçirdiler aşk şarabı çok acı
Kimseye yok art niyetim nazarım.
DERTLİ KAZIM gezer eli sopalı
Hali düşkün biraz şaşkın kafalı
Termik denen bunu yaptı yapalı
Kışın yağar yaz günleri tozarım.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
ACIMA YARİM
Kılıcı kınından çek vur boynuma
Başımı koy ayak ucuna yarim,
Beni öldür sonra gel gir koynuma
Akacak kanıma acıma yarim.
Sen öldür de beni şehit olayım
Suç ve suçsuzluğa eşit kalayım
Davam yoktur diye şahit bulayım
Tek kan bulaşmasın saçıma yarim.
Benim aslım esas doğuda Ağrı
Bütün dostlarıma yapınız çağrı
Duysa hemen koşar yanarak bağrı
Harbiye Deniz’i bacıma yarim.
Senin kılıcınla öldüğüm saat
Yıkılıp düşerken tut beni fakat
Belimden kolumdan eyleme sakat
Allah şahit benim suçuma yarim.
Sen DERTLİ KAZIM’ın canısın diye
Damarda dolaşan kanısın diye
Gelen dostlar beni tanısın diye
Kurdela bağlatır saçıma yarim.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
İYİ BİR MEZAR
Ceylan gibi çıkıp gezinme dağda
Bülbül ol koklaşın güllerle bağda
Bir eliniz balda bir elin yağda
Gezdireyim dedim gezdiremedim.
Kınalı ceylansın gezersin yolda
Yeşilbaş ördeksin ne gezen çölde
Adana’da dalyan Van’daki gölde
Yüzdüreyim dedim yüzdüremedim.
Aşkın aktini yaz kendi elinle
İmzalat ver bana gonca gülünle
Gerçekse ikrar et bülbül dilinle
Yazdırayım dedim yazdıramadım.
Kayalı yerlerde benzen kekliğe
Pınar başlarında koşan ötlüğe
Liraları tek tek sırma ipliğe
Dizdireyim dedim dizdiremedim.
Yarim her çarşamba bazı gün pazar
Oturur bahçeye fermanım yazar
DERTLİ KAZIM’a da iyi bir mezar
Kazdırayım dedim kazdıramadım.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
YARE ÜNLEDİM
Karşıdan karşıya yare ünledim
Ne ses verdi ne de elin salladı,
Cevap versin diye durup dinledim
Ne ses verdi ne de elin salladı.
Yeleğin çıkardı beline sardı
Zaten biraz küçük bedeni dardı
Elinde kırmizı bir gülü vardı
Ne ses verdi ne de gülün salladı.
Bir keder mi vardır bana mı dargın
Elinde kazma var biraz da kırgın
Başında tül vardı sinirler gerğin
Ne ses verdi ne de tülün salladı.
Orada dikildim epey bekledim
Birkaç defa daha çağrı ekledim
Boğazım kısıldı bazen tekledim
Ne ses verdi ne de kolun salladı.
DERTLİ KAZIM elim Tanrıya açtım
En doğrusu kalkıp gitmeyi seçtim
Elden, gülden, tülden, koldan vazgeçtim
Ne ayağa kalkıp belin salladı.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOL
Siz de birgün gelirsiniz buraya
Gelişi var dönüşü yok bu yolun,
Yatırırlar sizi derin çukura
Yön kıbleye altta kalır sağ kolun.
Doldururlar üzerine toprağı
Biri diker başa yeşil yaprağı
Toparlarlar kazmaları küreği
Herkes gider orda yalnız sen kalın.
Biri derse kalk gidelim evine
Sen de dersin niçin sardın kefine
Sizde gelin arayalım define
Bu define azığıdır her kulun.
Geldiğinde hesap vermek zor burda
Hak adalet soranları var burda
Volkan dağlar kıpkırmızı nar burda
İşte burda sonu olur o yolun.
DERTLİ KAZIM yol burada nihayet
Burda biter saltanatlı her hayat
Bura için yaptın ise hasenet
Kolay hesap vermek için hür olun.
Yetkililer !
Yirmibeşinci sıra dünyadaki yerimiz,
Sevinemedik yazık bu işe hiçbirimiz,
Ölüler rahatsızdır verem oldu dirimiz,
Çaresine bakmalı mutlaka yetkililer.
Trabzonspor konumuz iyi değil sonumuz,
Acaba gülecek mi bu dünyada yüzümüz,
Otuz seneden beri kupadadır gözümüz,
Taraftarın sesini duymalı yetkililer.
Üzülüyorum tabi Onurun durumuna,
Burada ihtiyaç var taraftar yorumuna,
Takımda ruh olursa can gelecek formuna,
Olcan’a özel ilgi göstersin yetkililer.
Altuncu zaman zaman bu şekil dertleniyor,
Hastalık ilerledi derde dert ekleniyor,
Fırtına kopacaktır yakında bekleniyor,
Başarı ateşini yakmalı yetkililer.
Çocukluk arkadaşım,35 yıllık kapı komşum,gönül dostum Fahrettin Borazancı Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Acımız büyüktür.Cenazesinde bulunamayacağım için son derece üzgünüm.
Şu andaki durumumu izah edecek kelimeler bulamıyorum.
Ben kendisine Allahtan rahmet,başta eşi Rahime,oğulları Yaşar ve Hüseyin olmak üzere bütün yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
Yerin cennete olsun can dostum.
Ayrı Dünyalar,
Kimisi camidedir kimisi ise kahve,
Kimisi içki içer kimisi ise kahve,
Kırk yıl hatırı vardır ikram edelim kahve,
Kalbimden geçen o ki mevcut ayrı dünyalar.
Çok merak ediyorum bu farklılık nedendir,
Ruh gizli yerde ama açık olan bedendir,
Havadan sudanmıdır yoksa dostlar yerdendir,
Birlikte yaşıyoruz ama ayrı dünyalar.
Aynı su, aynı hava,aynı toprak,aynı yer,
Bekliyor bizi insan, bekliyor bizi mahşer,
Bu sergilenen durum hayır değil elbet şer,
Merak ediyorum ben nasıl ayrı dünyalar,
Kimisi çarşaf giyer kimi üryan durumda,
Ben hâlâ ısrarlıyım yönelttiğim sorumda,
Farklılıklar olacak yapılacak yorumda,
Hür yaşıyor insanlar çünkü ayrı dünyalar.
Altuncu kafa yorma Rabbim elbet görüyor,
Ahrette insanları iki yer de bekliyor,
Cennet ile Cehennem gelenleri ekliyor,
Orada da olacak elbet ayrı dünyalar.
İnsanlar;
Allah’ın bir hikmeti ayrı ayrı fikirler,
Kimisi umursamaz kimisinde zikirler,
Anlamadan insanlar defterlerini kirler,
Ne zaman anlayacak gerçekleri insanlar.
***
Bu dünyada hiçbir şey kendiliğinden olmaz,
Dökülen su kabına doldurulsa da dolmaz,
Yaratan istemeden hiçbir şey asla solmaz,
Dilerim görecektir gerçekleri insanlar.
***
Herkes kendine baksın eline ayağına,
Bir de aynadan baksın gözüne kulağına,
Herkes girmek istiyor bir huzur sokağına,
İnanırsa bulurlar o sokağı insanlar.
***
Gündüz güneşe bakın gece yıldıza aya,
Ayakların olmasa yürüyemezsin yaya,
Elsiz olan bir kişi söyleyin nasıl doya,
Bunların kıymetini bilmelidir insanlar.
***
Akılsız insan düşün bir de fehimsiz kafa,
Beyinsiz insanlara anlat bunu bin defa,
Gözlerini kör etmiş saltanat ve de sefa,
Aklının değerini iyi bilsin insanlar.
***
Sinesinin üstünde saat gibi yüreği,
Karaciğeri vardır bir de vardır böbreği,
Midesiz sindiremez o yediği yemeği,
Bunları düşünmez mi inanmayan insanlar.
***
Neler vardır insanda görünen görünmeyen,
Allah’ın verdiğini inceden düşünmeyen,
Bir de bunun peşinde Allah’a şükretmeyen,
Tesadüfen dünyaya gelmemiştir insanlar.
***
Altuncu yeter artık anlayan anlamıştır,
Yetişkin insan için bohçalar bağlanmıştır,
Uyarının defteri dostlara açılmıştır,
İnşallah gerçekleri görecektir insanlar.
Öğretmenin,
Bugün 24 Kasım Öğretmenler günüdür,
Bilen için bu unvan o insanın ünüdür,
Bu günde hatırlanmak bahtiyarlık yönüdür,
Bu gün dostlar biliniz Bayramı öğretmenin.
***
Her şeye maddi gözle insanlar bakmamalı,
Hiç olmasa her sene gönüller okşanmalı,
Hatırlayıp bir defa mutlaka aranmalı,
Her zaman hatırlanmak ilacı öğretmenin.
***
Öğretmen öğrenciyi hep yükseklerde ister,
Var mıdır böyle meslek arkadaş bana göster,
Öğrenci başarısı iç dünyasını süsler,
Vatana iyi nesil hülyası öğretmenin.
***
Kırkdört yıl bu unvanı taşıdım şeref ile,
Öğretmen öğrenciye asla düşünmez hile,
Korku saygı eskiden tersi olmazdı bile,
Öğrencinin saygısı aşısı öğretmenin.
***
Altuncu başka yönden bakmıştır bu yıl güne,
Sevgi saygı dışında gerek duymaz ki üne,
Azıcık hasret kaldı aziz dostlarım düne,
Sevgi,saygı ve ahlak hedefi öğretmenin.
Haydı Fırtınam Haydı !
Gündemde Trabzonspor taraftarı üzüyor,
Haliyle de taraftar bu takıma küsüyor,
Gurbetten görmek zordur orada ne oluyor,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
“Bize her yer Trabzon” dedik de çıktık yola,
Nerdeyse otuz sene bu takım verdi mola,
Taraftarla giriniz çok yakında kol kola,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Ha bugün ha da yarın düzelecek diyoruz,
Bordo mavi renkleri çok fazla seviyoruz,
Artık şampiyon olsun biz onu istiyoruz,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Eskiden dış sahada başarılı olurdu,
Avni Akere ise gelen mağlup olurdu,
Maçlarını seyreden inanın mest olurdu,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Yolgeçen hanı olduk gelen giden vuruyor,
Oyuncular sahada sanki dersin duruyor,
Bu takıma ne oldu herkes onu soruyor,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Öze dönelim dedik onu başaramadık,
Adam gibi bir golcü ne yazık alamadık,
Rakibin karşısında ayakta duramadık,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Başkan çok hızlı geldi nefesi çabuk durdu,
Hesap soracak idi soramadan yoruldu,
Ne yapsın bu taraftar esiyordu duruldu,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Avrupa macerası teselli oldu bize,
İnşallah devam eder gelmez orada göze,
Adalet sağlanırsa biz de başlarız söze,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Altuncu kafa yorma iş oluruna varır,
Başarılı olursa bu göğüsler kabarır,
Böyle devam ederse yüzlerimiz sararır,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
SEVGİSİ;
Bizi yoktan var edip hemide rızık veren,
İnancımız öyledir olamaz O’nu gören,
Huzur mutluluk bulur İslam dinine giren,
En başta gelmelidir dostlar Allah sevgisi,
Bize rehberlik eden fazladır mucizesi,
Büyüğü gerçekleşti tabi Kadir gecesi,
Onun yolunda gider insanların nicesi,
İçimizde olmalı Peygamberin sevgisi.
Dünyaya gelmemize aracıdır ikisi,
Baba gurbette idi ana evin reisi,
Yetişmemizde büyük ikilinin etkisi,
Bitmedi bitmemeli ana baba sevgisi.
Her işinde yardımcı evin odur direği,
Candan bağlıdır sana hop hop eder yüreği,
Tutumlu olur ise dönersinde direği,
Söylemeye gerek yok bitmez karı sevgisi.
Mutluluk verir sana senden dünyaya gelen,
Çok zahmetler çekersin varmıdır onu bilen,
Dünyalar onun olur evlatlarıyle gülen,
Yürekten eksik olmaz iyi evlat sevgisi.
Altuncu hele söyle başka sevgi yokmudur,
O küçük bebelerin sevgileri çokmudur,
Sevginin şiddetini acap ölçmek zormudur,
Şu anda ilk sırada elbet torun sevgisi.
Güzel olur,
Dertliyim efkârlıyım anlayan yok halimden,
Hiç kimse anlamıyor dertlilerin dilinden,
Bir şeyler almak ister zaman zaman ilimden,
Sevgiler karşılıklı olursa güzel olur.
***
Bazen hüzünlenirim kimi zaman ağlarım,
Durumlar karşısında karaları bağlarım,
Gönüldekini duymaz ağaç kaplı dağlarım,
Gönlümüzden geçenler duyulsa güzel olur.
***
Dert ortağımdır benim yazdığım dörtlüklerim,
Saatlerce yazarım neticeyi beklerim,
Bazen de boşa gider verdiğim emeklerim,
Gönüllerde sıkıntı olmasa güzel olur.
***
Soruyor bana dostlar sebebi anlatılmaz,
Bu gönül ferahlığı para ile satılmaz,
Haklı olarak herkes bu görüşe katılmaz,
Kafalar rahat olsa her şey çok güzel olur.
***
Altuncu rahatladı dörtlükleri yazınca,
Mezarcı gelip bana bir de mezar kazınca,
Elbet rahatsız olur nefis, şeytan azınca,
Ölçü İslâm olursa her şey çok güzel olur.
Bir Ramazan daha geride kaldı,
Gönül dostlarımdan ayrı kutlayacağım bu bayram inşallah istediğim gibi geçer.
Geçen yıl bayram namazını köyümün hatta mahallemin camisinde kılmıştım.
Bu sene gidemedim.
İnşallah Rabbim nasip eder de bayramlaşmaya giderim.
Bu konuda gönül dostlarımın duasını bekliyorum.
Ramazan Bayramınızı Kutlar,
Türk-İslâm alemine hayırlara vesile olmasını dilerim.
Dün başladık bugün AREFE,
Ve yarın inşallah BAYRAM.
30 gün Oruçlar tutuldu,teravihler kılındı.Elden geldiği kadar ibadetler yapıldı.
Zekatlar,Fitreler verildi.
Müslümana yakışır şekilde Ramazan ayı yaşandı ve bugün yolcu ediliyor.
Ne mutlu görevini en güzel şekilde yapanlara,
Ne mutlu günahlardan uzak duranlara,
Ne mutlu dedikodu yapmayanlara,
Ne mutlu kul hakkı üzerine geçirmeyenlere,
Ne mutlu İmanın 6 şartına inanıp, İslâmın 5 şartını yerine getirenlere,
Bu duygu ve düşüncelerle siz gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Allah’a emanet olunuz.
Dünyanın Çivisi Çıktı ?
Neden mi ?
Nedenler çoooooooook !
Nerden başlayayım, hangisini anlatayım.
Benim hoşlanmadığımdan sen hoşlanırsın,
Benim sevdiğimi, sen sevmezsin.
Ortası hiçbir zaman bulunamaz.
İnsanlar vurdumduymaz,
İnsanlar gayesiz,
İnsanlar bir acayip.
Şimdi sizlere madde madde sıralasam, sayfalar dolusu olur.
Ama siz her şeye rağmen benim ne demek istediğimi anlamışsınız.
Sizler de her gün onlarca şeyden rahatsız oluyorsunuzdur.
Bugün beş altı kız öğrencinin yaptığını görseydiniz çileden çıkardınız.
Elimde olmayarak onlara birkaç kelam yaptım ama rahatlayamadım.
Aile terbiyesi eksik,
Okul bir şey veremiyor,
Bu yüzden çevre çok bozuldu.
Çaresi,
Çaresi yooook ?
Bir ayrı pencereden bakarsak,
İnsanlar her şeye siyasi gözlükle bakıyor.
Allah aşkına neden gerçekler sahiplenilmiyor.
Şimdi üç örnek vereceğim.
Sigara ve içki sağlığa zararlı, değil mi ?
Peki onlar için alınan tedbirlerde neden birlik olunmaz.
Hiç kimse kimsenin özel hayatına karışamaz elbet,
Ama etrafı rahatsız etmeğe de kimsenin hakkı olmaması gerek.
İçki ve sigara reklâmlarını sevmiyorum,
Tabelalarda içki isimlerini görmek istemiyorum,
Ne olur benim bu düşünceme saygılı olun.
İçin, için ne kadar içerseniz için ama beni rahatsız etmeyin.
Ülkemin güneyinde ateş var,
Bu durum bile siyasi malzeme yapılıyor.
Her parti kendine göre açıklama yapıyor.
Ortak bir noktada buluşmak yine yok.
Gerçeği göremiyoruz.
Irak hal edildi,
Suriye de hal edilmek üzere,
Peki sonrası ?
Taksim olayları !
İlk günde ses vermek için yapılıyor dedik,
Ama uzadıkça uzadı.
Burada olanlara direnişçi denilmeğe başlandı,
Karşı duranlar ise devlet güçleri.
Peki size bu bir şeyi hatırlatıyor mu ?
Suriyede aynı ifadeler kullanılıyor.
Allah korusun,dilim varmıyor demeğe,
Ama iş korkarım oralara kadar gider.
Yani bu örnekleri vermeğe devam etsem kitap olur.
Diyorum ki !
Tek doğru vardır,o doğruda birleşelim.
Allah yardımcımız olsun.
Gönüldeki fırtına !
Gurbet zor geldiğinde döneriz biz sılaya,
Ama maruz kalırız çeşit çeşit olaya,
Nedense alınırız burada biz alaya,
Sabır veriyor Allah hayat devam ediyor.
***
Şakaların yarısı gerçektir bilirsiniz,
Gönüllere bu zulmü yine de veririsiniz,
Nefisler memnun olur fazla zevk alırsınız,
Kırmayın gönülleri dostunuz öyle diyor.
***
Psikolojik durum yaşamayan anlamaz,
Dolu olsa da sevgi gönül buna katlanmaz,
Dost sevgisi olmasa nefis asla uslanmaz,
Kırık olan o gönül kendi kendini yiyor.
***
Biraz da kendinizi koyun onun yerine,
Eğer seviyorsanız atman onu derine,
Sıcakta yaşayamaz gelir güya serine,
Elbette memleketi çok ama çok seviyor.
***
Diyebilir dostlarım o zaman katlanacak,
Deve hendeği sevmez illaki atlanacak,
Zaten köyünde olsa bir yere yaslanacak,
Haliyle zaman zaman her şeye boş veriyor.
***
Gönülde eser durur her zaman fırtınalar,
Eski gün hatırlanır gelir gözleri dolar,
Onun gibi olanlar durumu ancak anlar,
Basit olaylar bile bu gönülü geriyor.
***
Bu internet olmasa ne olurdu halimiz,
İyi değil bu günler halimiz ahvalimiz,
Gönül karar veremez karışıyor Valimiz,
Köy hasreti olunca günden güne eriyor.
***
Şükrolsun alıyoruz Çaykara havasını,
İnan aramıyoruz hamsinin tavasını,
Teselliler temizler gönüllerin pasını,
Her yer ateş içinde burda hava esiyor.
***
Altuncu ne anlatsın anlayan olmayacak,
Hiçbir zaman çilesi ne yazık dolmayacak,
Dua yaparsa dostlar çiçeği solmayacak,
Azıcık teselliler efkârını kesiyor.
[b]İnsanlar yanlış yapabilir,önemli olan o yanlışları mümkün mertebe görmemek ve her zaman huzur kapısını aralamaktır.
Huzur insanları gençleştirir.
Muhabbet insana can suyu gibidir.
Dostunun kusurunu örtmektir güzel olan,yoksa dosta kusur ararsan elbette çok bulursun, bulursun ama o zaman da huzur değil,huzursuzlukla karşılaşırsın.
Biz burada güzel bir muhabbet kapısı açtık.O kapıyı açık tutmaya çalışalım.
Gönülleri kırmamağa çalışalım.
Hep yapıcı olalım,yıkıcı olmayalım.
Ben bu buluşmalardan son derece zevk alıyorum.Sanıyorum sizlerde zevk aldığınız için buradasınız.
O halde devaaaaaaaaaaaaaaaaaam.
Çaykaradan gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.[/b]
Huzurun olmadığı yerde gönüllerde sıkıntı var,
Huzurun bol olduğu yerlerde ise rahatlama var,
İnsanoğlunu huzura kavuşturan çeşitli olaylar vardır.Her nasılsa herkesin rahatlaması başka başkadır.
Birinin hoşlandığından ötekisi hoşlanmaz,birinin sevdiğini ötekisi sevmez.
Bugünlerde öylesi olaylar yaşanıyor.
Her nedense karşı taraflar oluşturulmaya çalışılıyor.
Bunun ne derece tehlikeli olduğunu her nedense ya anlayamıyoruz,ya da düşünemiyoruz.
Senin kalabalıkların fazla,benim ki daha fazla.
Bütün Türkiyeyi bir meydana toplasan ne işe yarar.
O memlekette çatışmalar olduktan sonra !
Önemli olan bir şekilde huzuru sağlamaktır.Yangına körükle gitmenin bir alemi yoktur.
Allah ülkemize birlik beraberlik nasip etsin.
Ülkemizi bölmek isteyenler Rabbim fırsat vermesin.
Ben şahsen çok üzülüyorum.
Sanal alemdeki hitabet kirliliği,
Meydanlardaki hakaretler,
Her şey kötüye gidiyor,zıtlaşmalar oluyor.
Bunu anlamıyormusunuz ?
Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin.
Amin.
Bugün inşallah uzun bir yolculuğa çıkıyorum,duanızı eksik etmeyin.Kazasız belasız gideceğim yere ulaşırım inşallah.
Gölcükten bütün gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Arar;
Gözden ırak olunca gönülden ırak olduk,
Gençler beni unuttu bu evrende kaybolduk,
Gül gibi açmış iken son günlerde hep solduk,
Gönül ferman dinlemez daim gençleri arar.
Gece gündüz beklerim sanal kapılarında,
Gençler hayat sürüyor süslü yapılarında,
Güneş hayat buluyor yüksek çatılarında,
Gözler gözlük arkası hep o gençleri arar.
Gökyüzünde uçuşan kuşlara soruyorum,
Gülemedim son günler efkârdan ağlıyorum,
Gönül yaşım otuzdur her an haykırıyorum,
Geceleri rüyamda ruh hep onları arar.
Garip kaldım onlarsız izleri de kayboldu,
Gurbet elde halsizim anlayın yüzüm soldu,
Gözlerime yaş değil şu günlerde kan doldu,
Görmek için onları şu gönül daim arar.
Gölcükten yazıyorum Muzaffer benim adım,
Gülü elime aldım gece gündüz aradım,
Gökyüzünü ve yeri karış karış taradım,
Güz mevsimi,Yaz ve Kış;İlkbaharda da arar.
Mübarek gecenin sonrasında biz yine buradayız.
Hayat olduğu gibi devam ediyor.
Değişen bir şey yok.
Değişecek olan bizim davranışlarımız,hareketlerimiz ve dostlara bakışımız,
Değişecek olan kötüyü düşünmeden hep iyiye koşuşumuz,
Değişecek olan madde ile manaya doğru açıdan bakışımız,
Allah bizleri af etsin,
Allah iyi kulları arasına katsın,
Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin.
Sevgili Vasi,başın sağ olsun.
Bu anlamda geçmiş Kandiliniz tekrar mübarek olsun,
Gölcükten bütün gönül dostlarıma selam olsun.
Allah’a emanet olun.
Bazen yenik düştük zamana, esiri olduk anlamsız koşturmaların,rüzgar sağa sola savurduysa adını yüreğimize yazdığımız dostlarımızı,arkadaşlarımızı hiç unutmadık. Kandiliniz mübarek olsun.
DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK ?
Türkiyede sergilenen olaylar sonrası sanal alemde yapılan yorumlara yorum eklemek doğrusu çok zor iş.
Yorumlara bakıldığında 40 yıl öncesine göre değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz.
Kafalar aynı kafa.
Yani her iki tarafta da değişen bir şey yok.
Olaylara o gün hangi gözlükle bakılıyorduysa bugün de aynı gözlükle bakılıyor.
Yanlışı sahiplenen yok.
Herkes kendi penceresinden olayları hep doğru sanıyor.
Peki haklı olan kim ?
Peki haklının dahi haksızlık yaptığı olmuyor mu ?
Anlayacağınız beyaza beyaz,karaya kara demesini maalesef öğrenemedik.
Bir kör doğuş devam edip gidiyor.
Hakaretler takla atıyor.
Ortada bir ülke var, onun bütünlüğü var,
O ülkedeki insanların hakları var,
Hak ararken de asayişi sağlarken de dikkat edilecek hususlar var.
Ne olur herkes elini başına koysun ve düşünsün.
Bu ülke öyle kolay kazanılmadı.
Sabırlı ve daha seviyeli olalım.
Unutmayalım ki başka TÜRKİYE yoktur.
Hayat bir çiçek gibi açıp sonra solarken zaman su gibi akıp gidiyor ve o acılı gün geldiğinde üzüntüler hakim geliyor.Bu fani dünyadan diğer aleme göçen Değerli eğitimci Nuriye KÖSEY ‘ e Allah’tan rahmet Vasi KÖSE abime sabırlar diliyorum.Mekanı cennet günahları af olsun.
Bugün sizlere Karamürselden selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bir Cuma gününe daha bizi ulaştıran Rabbime şükürler olsun.
Bu mübarek günde Allah yar ve yardımcınız olsun.
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
GÜYA OVA GAZETESİ KIRIKHAN DAKİ BELEDİYİ BAŞKAN ADAYLARIYLA ALAKALI BİR ANKET YAPMIŞ VE YAZMIŞLAR Kİ BİR BİLGİSAYARDAN BİR TEK DEFA OY KULLANABİLİYORMUŞUZ AMA BEN HER BİLGİSAYARI AÇIP KAPATTIĞIMDA OY KULLANIYORUM
BU KIRIKHANDAKİ ADAYLARI AŞK ŞEVKİNİ KIRMA YA
DA POHPOHLAMA DEĞİLDE NEDİR BENİM İÇİN OVA GAZETESİNİN HİÇ BİR GÜVENİRLİĞİ KALMAMIŞTIR…
11 MAYIS,Üç ayların başladığı bugün bütün gönül dostlarıma sağlık ve mutluluklar dilerim.
Bu üç ayların Milletimize ve Memleketimize hayırlara vesile olmasını da dilerim.
Cezayı Kime Kesmek lazım ?
Sanal alemde en fazla üzerinde durduğum konulardan birisidir Temizlik,
Bu vücut temizliği ile karşımıza çıkar,
Bu ev temizliği ile karşımıza çıkar,
Bu çevre temizliği ile karşımıza çıkar,
Ama beni en fazla yoran, üzen, çileden çıkaran “Çevre Temizliği” dir.
Hergün çevremdeki kirliliğe bakar ve şaşar dururum.
Çöplerin peşinde elimde poşetle koşar dururum,
Ve ister istemez şöyle bir düşünürüm.
Çevre temizliğinde cezayı kime kesmek lazım ?
-Çocuğu bu konuda eğitmeyen ana babaya mı ?
-Eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere mi ?
-Çevreyi kirleten o ürünü üreten fabrika sahiplerine mi ?
-O ürünü satan market, bakkal sahiplerine mi ?
-Çevre temizliğinde yeterli olamayan belediyelere mi ?
-Çevre temizliğine önem vermeyen Vali ve Kaymakamlara mı ?
-Hatta bu konuda etkili olabilecek kanunu çıkaramayan TBMM mi ?
ALLAH aşkına söyleyin kime ?
Bizim ceza kesmeye ne hakkımız,ne yetkimiz var ne de gücümüz.
Bu bir serzeniştir.
Bu konuda bir sonuca maalesef varamadım.
Ama sonuca vardığım bir şey var.
Bu konuda kadını-erkeği,yaşlısı-genci,görevlisi-görevsizi yedisinden yetmişine hepsi bir şeyler yapması lazım.
Yapılacak şey tek,
Çevreyi kirletmemek.
Zor bir şey değil,elindeki çöpü yere atmayacaksın o kadar.
Eeee neden yapamıyoruz ?
Neden çevreyi kirletiyoruz ?
Neden,neden,neden ?
Anaya-babaya, öğretmene-eğitmene,valiye-kaymakama,belediyeye-merketçiye,TBMM ne hülasa herkese sesleniyorum,
Bu çileden beni ve benim gibi düşünenleri kurtarın.
Umut ederim ki sesim duyulur,
Ve umut ederim ki bu sorun hal edilir.
Unutmayalım ki “Temizlik İmandandır.”
vardıların suriyelilere yardım konsunda duyarlılığından dolayı vardılar ailesin ve kemep’e kırıkhan olarak ne kadar teşekkür etsek azdır.böyle iyi yüreklii ve duyarlı insanları Allah kırıkhanından eksik etmesin .
gerçekten vardı medyaya çok teşekkür ederiz kırıkhanı türkiyeye tanıtma adına yerel yöneticilerimize söz vererek bizim onları tanımamız adına çok büyük gayretlerinden dolayı ama vardıların kırıkhanda yerel yönetim lerde aday olup kırıkhana bilfiil hizmet etmelerini istiyoruz çünkü vardılar eline aldığı her işi hakkını vererek yapıyor
Rahim bey belkede sebebin 10% ola biler amma tam sebeb bu degildi. Rus ordusunda Azerbaycanli generallar yüksek çinli subaylar var ben kendim motopiyada alayinin subayiyam! Asl sebebler bunlardi 1. sovetin yikilmasina eski devlet insanlari inanmuyordular ve sovet korkusu canlarindan çikmuyordu.2 ortada olan hürriyetçilerin devlet ve ordu kurmak başarisi yokdu.3 harb merkezleşdirilmemişdi yani ayri-ayri örgütler savaşirdi! 4 Harici devletlerin istikbaret teşkilatlari Azerbaycani bölmeye çalişiyordular ve kendilerinin isdedikleri devleti kurmak istiyordular! 5 kurulmuş Abulfaz devletinin insanlarinin bazilari Türkiyeni bazilari İrani,Bazilari ise Rusiyani destekliyordu. bu orduda ösünü gösteriyordu! 6 ermeniler önce bizim kibi başladilar ve 1990 may ayinda tüm örgütler silahi devlete verib Rusiyaninn tefine keçdiler ve 1990 dan ortada kalmiş Azerbaycan kendi hiç kimin yardimi olmadan hem iç hem de dişariyla savaş apardi. ermeniler rus olmasa idi qalib ola bilmezdiler..
TAZİYE:
BULANIK BİR ÇINARINI DAHA YİTİRDİ O DA SÜLEYMAN ÖZMEN BEY EFENDİDİR.
36 Yıllık İl Genel Meclisi üyesi
Tam 36 yıl Bulanık ilçemizin bağımsız il genel meclisi üyesi olarak politik yaşamını sürdürmüştür. Bu kadar yıl bu görevi yapması nedeniyle en çok seçilen il genel meclisi üyeliği ünvanı da almış oluyor. Karizmatik bir yapıya sahipti, kürsüye çıktımı kürsüyü yumruklayarak konuşurdu. Önüne gelen partileri silip süpürürdü. Vali kaymakam milletvekili kim konuşursa konuşsun halkımızın alkışını en çok o alırdı. Bu nedenle o bir halk hatibiydi. Takım elbisesi papyon kravatı, başında fötr şapkası, tam takım, resmi giyim kuşamlı ve şıktı. Seçimlerde bütün partilerin korkulu rüyasıydı.
İlginç bir politik yaşamı olan ÖZMEN Beyefendi İstanbul’dan evlenerek Muşa ilk kez İstanbul’dan gelin getiren o olmuştur. Düğünü muhteşemdi, köy kent ilçelerde dâhil herkes o gün İstanbul’dan gelen bu gelini görmek için Muş’a akın ederler, ilimize üç dört kilometre kala trenin önü kesilerek durdurulur. Herkes meraklı gözlerle bu şanslı gelini görmek için gayret ederler. Tren oldukça süslenmiştir. O gün devlet daireleri bile ister istemez kendiliğinden tatil edilmek zorunda kalmıştır. Düğünü bir hafta gece ve gündüz devam eder, dillere destan bir şölen şeklinde geçer. 1957 yılında evlenen Sayın Süleyman ÖZMEN Muş ilinden, eşi Aynur hanım ise, Bulanık ilçemizden aday olurlar. Süleyman Bey az bir farkla seçimi kaybeder. Böylece 36 yıllık il genel meclisi üyeliğini eşi Aynur hanıma bırakmış olur.
AİLESİ DOST VE YAKINLARINA MUŞ İLİ VE BULANIK HALKINA TAZİYELERİMİZİ SUNAR MERHUMA ALLAH’TAN RAHMET DİLERİZ
Kırıkhan’a ve Hatay’a selamlar bizden de. Web sitemizin ziyaretçi defteri ile ilgili yorumların onaylanmasında bir problem vardı giderildi şuanda. Ve söylediğiniz gibi ana sayfada duyurma ile ilgili görüşünüzü dikkate alıp bir kaç gün içinde gereken düzenlemeleri yapacağız..
Bir zamanlar bu sayfalarda Kırıkhanlı dostlarla ne güzel buluşuyorduk.
Şimdi pek uğrayan olmuyor.
Öyle sanıyorum ki bu sayfa burada bulunamıyor.
Baş tarafta bir yere yerleştirilse daha güzel olurdu diye düşünüyorum.
[b]TRABZONSPOR
Sıradan takım olduk gelen giden vuruyor,
Maşallah olsun başkan hala orda duruyor,
Sırtımızda yük oldu artık fazla yoruyor,
Daha fazla üzmesin bizleri Trabzonspor.
***
Mevsimlermi değişti fırtınalar esmiyor,
Oynadığın o futbol artık bizi kesmiyor,
Alıştı bizi herkes eski gibi tırsmıyor,
Fırtına kopsun artık özledik Trabzonspor.
***
Artık çocuklarımız başka takım tutuyor,
Kendi çöplüğümüzde başka horoz ötüyor,
Küme düşersin diye hep taraftar korkuyor,
Korkuların kaynağı olmasın Trabzonspor.
***
Milyonlarca taraftar ne olacak soruyor,
Hayaller aleminde çok hayaller kuruyor,
Bahçedeki ağaçlar teker teker kuruyor,
Ağaçlara can suyu ver artık Trabzonspor.
***
Yazana değil dostlar yazdırana bakınız,
Karanlıkta bıraktılar ışıkları yakınız,
Yerlere düşürmeyin rozetleri takınız,
Bekletme taraftarı ne olur Trabzonspor.
***
Takmayayım diyorum takıyorum kafama,
Takım bu halde iken bakamam ki sefama,
Yakınımdaki dostlar şahit olur cefama,
Bu durundan bizleri gel kurtar Trabzonspor.
***
Her hafta heyecandan kalplerimiz atıyor,
Kötü giden bu durum dertlere dert katıyor,
O anda kafamızda sanki şimşek çakıyor,
Gel yeri göğü inlet rahatlat Trabzonspor.
***
Neden anlamıyorsun taraftar kan ağlıyor,
Her zaman boynu bükük karaları bağlıyor,
Ender galibiyetler yürekleri dağlıyor,
Ağlatma güldür bizi her zaman Trabzonspor.
***
Yinede bu Altuncu daim sizi koruyor,
Dizde takat kalmadı zar zor yolda yürüyor,
Fırtına kopar diye ortalığı gözlüyor,
Bekletme taraftarı ne olur Trabzonspor.
23 Nisan 1920 günü Meclis açılmış. İstiklal harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu’yu işgal edenlerle savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş. Meclis bu ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması açılıyor.
Katılımcılara 6 ay süre veriliyor.
İstiklal Marşı yarışmasına bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adıyla Maarif Vekaleti, yani Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon kuruyor. O dönemin Türkiye’sinde iletişim olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor.
Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para.
O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara’ da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)’ dan da bir şiir istiyor.
Bunun üzerine Mehmet Akif Bey “Ben mebusum (milletvekiliyim), müsabakaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm” diyor.
Evinde yazmaya başlıyor ve “Kahraman ordumuza” ithaf ettiği şiir bittiğinde, Maarif Vekaleti’ ne teslim ediyor.
Böylece yarışmaya 7. şiir de katılmış oluyor.
Müsabaka sonuçlanıyor. Mehmet Akif Bey‘ in şiiri Meclis kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor.
Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile İstiklal Marşı olarak kabul ediliyor.
Tarih 12 Mart 1921.
İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra, kürsüden bir kez daha okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor. Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey’ e 500 liralık para ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor.
“Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir ve bana ait değildir” diyor.
Meclis yetkilileri ısrar ediyor. “Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın, isterseniz bir yere bağışlayın” diyorlar. Mehmet Akif Bey bunun üzerine parayı alıyor ve hastanede yatmakta olan gazilerimize bağışlıyor.
Trabzonspor- (2012-2013)
Üzülmüyorum artık kümeye düşsen bile,
Ne varki varoluşun Altuncu için çile,
Şimdilik tesellimiz bindörtyüzaltmışbirle,
İçimden atabilsem rahat ederim Trabzon.
Girmişsin karanlığa güneşin battı yazık,
Oyuncuya ruh lazım o da kayboldu yazık,
Tesellimiz sen idin onu katlettin yazık,
Yoksa değimli artık “bize her yer Trabzon.”
Uçurum kenarında, sana gönül verenler,
Dizlerine vuruyor oyununu görenler,
Hâlâ görmüyor musun çalar oldu sirenler,
Yolunu mu şaşırdın nere gidersin Trabzon.
Gün geldi neşelendik gün geldi üzdün bizi,
Maceralı yolculuk yakında olur dizi,
Şu anda taraftarın içinde büyük sızı,
Ne olur aslına dön bitirdin bizi Trabzon.
Üzülmüyorum dedim ama siz inanmayın,
Gülümseme yalancık o gülüşe kanmayın,
Güneş bir gün doğacak kafanıza takmayın,
Altuncu yanındadır ruhunu kazan Trabzon.
8 Mart 1957’de ABD’nin New York kentinde dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret istemi ile başlattığı mücadelede 129 işçinin hayatını kaybettikleri gündür. Alman Sosyal Demokrat Partisi’nden Clara Zetkin’in, 1910 yılında 8 Mart gününü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması yönünde karar çıkartmıştır
“Kadınların her alanda eşitçe var olabilme mücadelesi, aynı zamanda emek-sermaye çelişkisi düzleminde emeğin de özgürleşme mücadelesidir. Kadın emeğinin mevcut ekonomik ve sosyo-kültürel yapıda daha şiddetli bir sömürüye tabi kalması, sadece kadınların değil, tüm işçi sınıfının, tüm emekçilerin sorunudur. Emeğin mücadelesi ancak toplumsallaşmış kadın emeğinin de örgütlü mücadelesi ile başarıya ulaşabilecektir. Bugün çalışma yaşamında güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretli istihdama doğru hızla yönelen yapısal dönüşüm , en fazla kadın emeğini vurmaktadır” “8 Mart, Dünya Kadınlarının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kadın hareketinin bir simgesidir, bugün kapitalizmin iç boşaltıcı/kavram karıştırıcı operasyonlarının ardından ana akım medya aracılığı ile dünya genelinde sadece kutlanan bir gün haline geldi. Kapitalizmin sömürüsüne, erkek egemenliğine karşı direnişin ve eşitsizliğe karşı bir mücadele günüdür. 8 Mart dünya kadınlarının günlerini kutluyorum.
Hic dusundundunuz mu RABBİMİN insanin nefsinin arzu ettigi her seyi yaratmis , nasil ki midenin varligi yemegin varligina delalet(ispat) eder oyle ki insanin ebedi yasama arzusunun varligi da AHİRETİN VARLİGİNA delalet eder..
Üzülüyorum;
Biri bana söylesin ne oluyor dünyada,
Ben bazen sanıyorum yaşıyoruz Kenyada,
Bilemem nasıl hava Konyada ve Hanyada,
Yaşanan olaylara fazla üzülüyorum.
Kadın kıyafetiyle erkekler dolaşıyor,
Pantolon modasına nefisler alışıyor,
Haliyle Altuncunun kafası karışıyor,
Gelenekler yok oldu ona üzülüyorum.
Kadın ile erkeği kıyafet ayıracak,
Günah işleyenleri Yaratan kayıracak,
Karşı cinsler sanırım yinede yarışacak,
Kıyafetler karıştı ona üzülüyorum.
Kadını anlıyorum erkeğe ne demeli,
Uzun saçlı dolaşır kulakları küpeli,
Sokaklarda cümbüş var bilemem ne etmeli,
Ayırt etmek zorlaştı ona üzülüyorum.
Altuncu doğru dersin varmı yanında olan,
Bir tarafa not edin dostlarım dünya yalan,
Herkes göçüp gidiyor olmaz dünyada kalan,
Hiç kimse aldırmıyor ona üzülüyorum.
Merhabalar
İki günlük yalancı baharın ardında bugün Dikil’de yağışlı bir hava ile güne başladık.Yağmura rağmen hava ılık ağaçlar çiçek açmış arkası iyi gelirse bu sene bahar ve yaz meyvesi bol olur.
Muzaffer hocam paylaştığınız resimleri izledim o güzellikler sadece Gölcük’te yok bizim buralarda orası gibi.herkese sağlıklı iyi günler diliyorum…….
İSLAM’IN ŞARTI
terekeme ormanda agaç keserken orman memuru yakalar
-yaptıgın suç ama bir soru soracam bılırsen cezada yok odunlarda senın
demiş
-tamam sor efendı demış bızımkı,
sormuş
-islamın şartı gaşdı ama bılemezsen dayak atacam demiş
bızımkı
-20 dır demış dayak yemış
-30 dur demış dayak yemış
-aya öldüm 50 di demiş
memur odunuda almış kovmuş bızımkını adam eve gelmış.
hanımı
-bey bu ne haldı demış
-sorma arvat memur yakaladı bır soru sordu bılmedım döydü menı
-ne sorduki bey
-islamın şartı gaşdı dedı
hanımı
-buna ne var bey 5 dır demış
adam
-a başın ölsün 50’ye razı olmadı beş desem öldürerdi meni…
Kurnaz bir tat saf bir terekeme’nin evine misafir gelir,aradan üç beş,onbeş gün geçer ve hiçbir şeye adlırmadan tam tamına üç ay kendisini terekeme’ye besletir.
Misafirin bu haline kızan terekeme ona:”Ay gardeş gonah dediğin üç gün,bilemedin beş gün olar,sen üç aydır burdasın.” dediğinde kurnaz tat” sen meni tanımadın mı Men Allah’ın emisinin oğluyum” diye cevap verir.
Tat’ın bu sözü üzerine O’nun elinden tutup götürüp caminin kapısının önüne bırakır ve derki:
-Madem sen haşa Allah’ın oğlusan,İşte gördüğün bu konah Allah’ındır…Burda yat,burda kalkh garnını burda doyur…Bir daha bize gelme.
[b]BUGÜN 18 ŞUBAT 2013 PAZARTESİ,
Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Yeni bir hafta yeni bir gün ve ben buradayım.
Buralarda buluşmanın ne derece hoş ne derece güzel olduğunu sanırım gönül dostlarım da biliyordur.
Birilerinin bunu çocuksu bir şey olarak görmesi, kimilerinin görmemekte ısrar etmesi,işin önemine asla ve asla gölge düşürmez.İnandığımız şeye devam edelim.
Buluşalım,yazışalım,dost kalalım.
Tamam mı ?
[/b]
Doymaz insanın gözü;
Biraz düşünürseniz anlarsınız bu sözü
Ne kadar varlık olsa doymaz insanın gözü,
Nefis ile yoğruldu bedenimizin özü,
Ne kadar bolluk olsa doymaz insanın gözü.
***
Yaratan verir rızık insanoğlu hep ister,
Hakkına razı olan varmıdır bana göster,
Şu nefise dostlarım vurmak lazımdır neşter,
Katlar yatlar olsa da doymaz insanın gözü.
***
Şöyle bir düşünürsek hiç bitmiyor arzular,
Şükür döl verdi bize meleşiyor kuzular,
İman versin onlara su korkarım buzular,
Lüks eşyalar olsa da doymaz insanın gözü.
***
Bir verince Allah’ım bin isteriz her zaman,
Biraz sıkıntı olsa hemen diyoruz aman,
İsrafta eğlencede insanoğlu çok yaman,
Kasalar dolu olsa doymaz insanın gözü.
***
Altuncu bu durumu hatırlattı sizlere,
Şükür edemiyoruz, nasip olsun bizlere,
Kıtlığı yoksuzluğu göstermesin gözlere,
Şükür fazla olursa doyar insanın gözü.
Uzun bir zamandır olay gazetesinden tanıdığım Muzaffer ALTUNCU hocamla bugün GÖLCÜK’te görüştük.Çok mütavvazi ve değerli bir eğitimciyle yüz yüze görüşmekten memnun oldum.Kırıkhan’ı ve ortak tanıdıkları konuşup andık.Hocam bana ayırdığın zaman için teşekkür ediyorum.Sağlıklı güzel günler diliyorum.
BUGÜN 28 OCAK 2013 PAZARTESİ,
Gölcükten Kırıkhanlı gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Yaklaşık 5 yıl öncesinden beri sanalda tanıştığım Sevgili Kahraman Vardı ile bugün Gölcük Öğretmen evinde canlı ilk defa bir araya geldik.
Kırıkhandaki gönül dostlarımı bol bol andık,bilmem kulağı çınlayan var mı ?
Hatay Vatan gazetesi ve içinde dostların haberleşebileceği “Ziyaretçi defteri” olduğunu söyledi.Eve gelir gelmez açtım ve bu mesajı yazdım.
Bu imkânı bizlere sağlayan Hatay Vatan Gazatesi ve elemanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
10 gün önce kırıkhan zabıta müdürüne şahsen yüz yüze yapmış olduğum bir işletme hakkında daha doğrusu bir fırın hakkında şikayette bulundum.. FIRININ sağlık koşullarına uymadığı halde ekmek ürettiğini söledim Kendisine .. Bir ekip oluşturup denetliyeceğiz dedi ama bir sonuç görmedim ve 24.01.2013 tarıhınde 153 ü arayarak tekrar müdür beyle görüştüm ALDIĞIM CEVAP AYNEN ŞU ŞEKİLDE OLDU.. GİT EKMEĞİNİ BAŞKA BİR FIRINDAN AL… bu ne TERBİYESİZLİK YA akşama KADAR HİÇ BİR ŞEKİLDE bir iş yaptıkları yok ANA caddede sadeceGEZİYOLAR AKŞAMA KADAR….. Güvenlikj görevlisi ZABITA ARABASINI KULLANIYOR izinleri varmı acaba BUNU BEN kaymakamlığa , valiliğe , başbakanlığa dilekçe ve şikayatte bulundum…… NOT. kırıkhan zabıta müdürüyle şahsen yüz yüze görüştüğüm için dilekçe vermedim……0543 4578 98 26 bu benim tlf numaram
K üheylanlar gibi şahlandı yürekler,
I şıtıp karanlığı, ufuklar açıyorlar.
R engi altın başaklar, desen desen çiçekler,
I lgıt ılgıt esen garbi yeliyle cilveleşiyorlar.
K ırlangıçlar öbek öbek, yuvalarına döndü leylekler;
H alaya durmuş sevgiler, baharı yaşıyorlar.
A mik ovasında ikbâl için cevherler,
N ehir gibi çağlayıp, her bendi aşıyorlar…
Merhabalar
Bu günlerde kış mevsimi iyiden iyiye kendini hissettirdi.
Allah yeri-yurdu ısınmak için bir dalı olmayanlara yardım etsin.
Ülkemizde öyle büyük gelir dağılımı var ki zenginle-fakir arasında ki uçurum
Dünya da başka ülkede yok olamazda .Bir gecede zenginlik bizim gibi az gelişmiş
Milletlerde oluyor.Kimse sormuyor kardeşim sen bu malı mülkü nereden hangi emeği harcayarak elde ettin ver şu hesabı diyen yok.Köşe dönmekle övünen bir toplumun böyle bir vicdan azabı olmaz .Çıta o kadar açık ki sobasına atacak çalı bulamayanların olduğu bir ülkede sabah kahvaltısı için ülkeden ülkeye uçanları basından okuyunca insan kendine sormadan edemiyor. Acaba ben mi aptalım.
Soyun beyler yiyin beyler herkesin bir hesabı var ama….Biliniz ki Allah’ın hesap günüde var ve o hesap günü hepimize çok çok yakın.Biri yer biri bakar kıyamet bir gün kopar.
Bu soyup çıplak bıraktığınız vatandaş size saldıra bilir bu saldırı fili bir saldırı olmasa bile
Manevi saldırıdır.Haram yollardan elde ettiğiniz mallarınız size hayır vermeyecek.ZIKIMın
KÖKÜNÜ yiyiniz.
Atatürk karabasamak çiftligi hazineye devir teslim tutanaklarının aslı nerede?erzin belediyesine baglı iken yeni yurt belediyesine devir edilmiş,ama devir teslim tutanakları yok. BEN BULAMADIM BULMAMA YARDIMCI OLURMUSUNUZ
Çıksak şöyle dağlara haykırsak ovalara
Özlemler biter bir gün gidersek yaylalara
Doğduk güzel yerlerde şimdi hep hayallerle
Bir gün belki gideriz sevdiğimiz o yerlere…
Günaydın güzel bir gün dileği ile herkese merhabalar.Dün yıllık enflasyon açıklandı ağlasa mi ? gülsem mi ? çarşı pazara ateş düşmüş malı götürenler enflasyonu %6 dolaylarında açıklıyorlar.Bu yalanla on yıldır yürüttüğünüz batmış geminizde siz ve yandaşlarınız değil,bu aziz millet batıyorrrr.Sizin gemicikleriniz,ihaleleriniz çocuklarınızın işi tıkırında ya size oy vererek iktidar yapanlar bir gün onları düşünecek misiniz.
Merhabalar öncelikle bu web sayfasını Hataya kazandıran Rahmi Vardı bey’e teşekkür ediyorum, gün gün haberlerinizi takip ediyoruz. Gerekli kişilere de girmesi için bilgi veriyoruz inşallah herşey gönlünüzce olur her alanda. Herkese sevgiler
Merhabalar,
Bu alana ziyaretçilerimiz Hatay ile ilgili her notu yazabilirler.
Belki gurbettesinizdir ve içinizden Hatay’a, Kırıkhan’a, Antakya’ya söylemek istedikleriniz vardır?
çok başarılısınız devamını diliyorum
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – 1
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 1
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi hahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
ÖMÜR İÇİN DÜNYA
Ömür için dünya doğmaya değmez
Kimisi dünyaya doğmaz doğamaz,
Yaşama güzeldir doğduysan eğer
Kimisinin ömrü dolmaz dolamaz.
Yaz ayı geldimi öter bülbüller
Sarp dağlarda olur güller, sümbüller
Dünya sefasına düşmüş gönüller
Öbür gönül bunu sevmez sevemez.
Talih kimisinin önünden kaçar
Kimisini sırtlar kuş gibi uçar
Kimisi asansörle evine çıkar
Kimisinin evi olmaz olamaz.
Çalışanlar daim murada ermiş
Bazıları maşuk diye aramış
Kul Allah yolundan sararmış solmuş
Kimisi Allahın anmaz anamaz.
Allah emreylemiş böyle olucu
Herkes cezasını elbet bulucu
Kimileri hasta yoktur ilacı
Bazıları hasta kalmaz kalamaz.
İSMAİL YILMAZ’da doğru söyledi
Hakk için hahklıya hakkı peyledi
Yalan olan dünya bizi eğledi
Kimisi dünyayı bilmez bilemez.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
BENİ BENİ
Doğru yollara göndersen
Bu dünyadan beni beni,
Yağıp yağıp tam dindirsen
Bu dünyadan beni beni.
İnanma bu dünya fani
Gözlerinden akıt kanı
Mevlam ümmet eyle beni
Bu dünyadan beni beni.
Seher vakti uyandırsan
Kalbini de nurlandırsan
Ölmeden evvel güldürsen
Bu dünyadan beni beni.
Hakiki aşk için yandır
Varlığına doyur kandır
Ecelimden önce öldür
Bu dünyadan beni beni.
Gidem dosta varam yâre
Yaralarım O yar sara
Bilseler de yâre çare
Bu dünyadan beni beni.
İSMAİL YILMAZ deseler
Hakka kurban eyleseler
Her an daim söyleseler
Bu dünyadan beni beni.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
GÖKÇEDAĞ NİC’OLDU
Sana derim sana dağlar kıralı
Hani senin adın şanın nic’oldu,
Issız kalmış yaylan bahtı karalı
Şu yaylanda yaylayanlar nic’oldu.
Yükseğine beyaz duman çökerdi
Soğuk sularından beyler içerdi
Pek çok aşiretler konar göçerdi
Konup göçen aşiretler nic’oldu.
Ak Oluk çeşmesi berrak akardı
Elini dokunsan soğuk yakardı
Her tarafın esans gibi kokardı
Menekşe sünbülün gülün nic’oldu.
Üzerinde büyük bir çınar vardı
Dibindeki sudan içen kanardı
Bütün hararetler derhal sönerdi
Şifa veren damarların nic’oldu.
Göğe doğru uzanmıştı boyları
Etrafa yayılmış onun kolları
Yel estikçe karışırdı dalları
O çınarın o heybeti nic’oldu.
Etrafın ormandan çıkılmaz idi
Tepeden tepeye geçilmez idi
Meşesi kavaktan seçilmez idi
Gök göstermez ormanların nic’oldu.
Üzerin bir düzlük geniş meydandı
Bir tarafın yüksek sarptı kayaydı
Çeşitli hayvanlar otlar mayaydı
Sürü ile ceylanların nic’oldu.
Dört yanında sana yollar çıkardı
Her çiçeğin bir mis gibi kokardı
Bozkıratlı beyler sana konardı
Misafirperverlik ünün nic’oldu.
Üzerinde uçar ördekler kazlar
Jimnastik yapardı gelinler kızlar
Kiraz gibi olur yanaklar yüzler
Senin o kuvvetin gücün nic’oldu.
Asırlarca kaldın bu kuvvetinle
Beslerdin insanı hep servetinle
Övünür dururdu herkes seninle
Şimdi övünenler nerde nic’oldu.
İslahiye Keller Kuşçu güneyde
Zincirli İntilli durur dibinde
Karaburçlu Dünek durur doğunda
Gölünde yaşayan kuşlar nic’oldu.
Kaypak Hasanbeyli Bahçe batında
Ayran Kızlaç Kaman vardır içinde
İnsanların yaşar çok hoş biçimde
Habidatda yeyip içen nic’oldu.
Kozdere Akçınar Mameler yolun
Zorla geçit verir dik duran belin
Sana varmak isteyene uzanır elin
İnsanı uçuran yelin nic’oldu.
Güneyinde Çavdırma çeşmesi çağlar
Engininde çoktu bahçeler bağlar
Sana varmak için çocuklar ağlar
Oğlak güden çoluk çocuk nic’oldu.
Yarım asır geçmiş yapılmış yollar
Bir uçtan bir uca geçer trenler
Gökçe dağ delinmiş olmuş tuneller
Emek verip çalışanlar nic’oldu.
Geçilmeyen yerler hep olmuş yollar
Bağlı birbirine ilçeler iller
Ötmez olmuş sana konan bülbüller
Güllerin aşığı bülbül nic’oldu.
Nerde sana gelip konup göçenler
Yaylanda yaylayıp suyun içenler
Sekiz on direkli çadır açanlar
Koyunlu kuzulu göçen nic’oldu.
Asırlardan evvel gayet şen idin
Kendinle övünen Gökçe Dağ idin
Bütün hayvanata sen acır idin
Bakıp büyüttüğün kurtlar nic’oldu.
Çıktım üzerine neler söyledim
946 da destan eyledim
Acıdım haline durdum ağladım
Benim gibi seven dostlar nic’oldu.
İSMAİL de derki böyle olacak
Kimi ağlayacak kimi gülecek
Bir gün olur sıra bana gelecek
Diyecekler bunu yazan nic’oldu.
1946 – Gökçedağı
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 1
Evvel bahar yaz ayları gelmeden
Sonbahar ayları geldi de geçti,
Bahçedeki güller domurcuk iken
Don vurdu açmadan soldu da geçti.
Çocuk iken elden ele dolandım
Ağladıkça beşiklerde sallandım
Allah lisan verdi ben de dillendim
Ahrazlık devresi geldi de geçti.
Ayaklandım sağdan sola saldırdım
Neyi gördüm ise ona daldırdım
Yaşımı yaşadım onu doldurdum
Çapkınlık devresi geldi de geçti.
Bu yaş arasında ya neler gördüm
Zaman geldi öldüm öldüm dirildim
Anasız babasız öksüz büyüdüm
Evlatlık devresi geldi de geçti.
Yaşım üçtü şehit edildi babam
Dört yaşında bizi terk etti anam
Nenemiz yanında kaldık bir zaman
Yavruluk devresi geldi de geçti.
İsmail YILMAZ der benzimiz soldu
Babam Mehm Çavuş düşmana vurdu
Kanlı Geçit mevki de Şehit oldu.
Evlatlık devresi geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 2
Sekiz yaşındayken nenem de öldü
Ağlaya ağlaya gözüm yoruldu
Her birimiz bir amcaya verildi
Torunluk devresi geldi de geçti.
Onbeşine doğru yolum alındı
Aşk peşine düştüm bu da görüldü
Onyedi yaşında yuvam kuruldu
Bekarlık devresi geldi de geçti.
Bağlandı ayağın gidersin nere
Geçim telaşıdır düşmüştür sere
Yaşım yirmi oldu gittim askere
Askerlik devresi geldi de geçti.
Baba oldum ama bir gün görmedim
Eşimle beraber sefa sürmedim
Bu günüme kadar bir gün gülmedim
Acı bir hayattı geldi de geçti.
Yaşım otuz oldu başladı hayat
Gönül istiyordu artık saltanat
Allah vurdu bana tek koydu kanat
Uçmak arzularım geldi de geçti.
İsmail YILMAZ’ım Ortaysa yurdum
Oguz’larda soyum Selçuklu boyum
İntilli denilen Kozdere köyüm
Gençlik devreleri geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 3
Güneş değmez oldu benim üstüme
Çok kırıldım ahbabıma dostuma
Bilmem ki feleğin bana kastı ne
Felek kılıcını vurdu da geçti.
Ulaşmıştı otuz altıya yaşım
Gönlüm dinçti artık rahattı başım
Yoktu bir sıkıntım mesuttu eşim
Sıkıntılı günüm geldi de geçti.
Yaşım kırka kadar çok güzel gitti
Birgün zannettim ki ecelim yetti
Bir yılan soktuda beni felç etti
Zehriyle vücudumu yaktı da geçti.
Yaşım kırkı geçti ağladı gözüm
Etrafa bakmaya dayanmaz özüm
Etmedim tövbeyi tutmuyor yüzüm
Onunda zamanı geldi de geçti.
Yaşım kırk yedidir geldim buraya
Sene altmış altı geldi araya
Bundan sonrasını koydum sıraya
Yarım bir asırlık geldi de geçti.
Bir asırı yarıladım yaşadım
Şiir yazdım yaşamaya başladım
İsmail YILMAZ’ım çok şey düşledim
Kalpde düzensizlik geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 4
Bundan evvel neler geldi başıma
Kimse bakmaz gözden akan yaşıma
Kelpeten dişçiyle değdi dişime
Beş dişim sıradan geldi de geçti.
Birden bire gözüm nasıl ağrıdı
İçerim inledi kalbim ağladı
İki sene sürdü devam eyledi
Sonra o günlerde geldi de geçti.
Bu sefer üç kaza geçirdi özüm
Taş çivi odunla kanadı gözüm
Çektim cefaları gülmedi yüzüm.
Sabrettim bunlarda geldi de geçti.
Bir kaza ile de kolum kırıldı
Sandım gök gürledi yerler yarıldı
Yavrular ağladı dediler noldu
Buda hayal gibi geldi de geçti.
Acı çektim zahmet çektim gülmedim
Sevildim sayıldım geri durmadım
Sevgi sundum kötülüğü bilmedim
Sevgimiz yüksekte geldi de geçti.
İsmail YILMAZ’ım iyilik özüm
Türk İslam sentezi söylenen sözüm
Yüce Türk Milleti ülküsü izim
Türk’ün kötü bahtı geldi de geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GELDİ DE GEÇTİ – 5
Asıl hayatıma şimdi geleyim
Olanlara ağlayım mı güleyim
Son olarak beni tekrardinleyin
Hayat indiçıktı geldi de geçti.
Dört yavrum annesiz kaldığı zaman
O benim hallerim olmuştuduman
İkinci bir yuva kuruldu heman
En büyük kara gün geldi de geçt.
Bu geçen günlerim geri gelmesin
Hiç kimse de benim gibi olmasın
Çocuk olsun anne baba ölmesin
Günler yüreğimi deldi de geçti.
Ol bari Hüda’dan sağlık isterdim
Şimdi tekrar bir genç olmak isterdim
Geçen günlerimi bir bir gösterdim
Bir çok acı günler geldi de geçti.
Çocuk oldum ortalıkta süründüm
Dedem Ahmet Çavuş yüzon yaş gördüm
Babam Şehit oldu ben gururlandım
Hayatımda boşluk geldide geçti.
Adım İsmail’dir soy adım YILMAZ
Başıma gelenler romana sığmaz
Kara günlerim de yazmakla bitmez
Nice kara günler geldide geçti.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
SEVMEK VE SEVİLMEK
Dertliyem derdime ulunmaz çare
Dudu dilden kader beni ayırdı,
Eller ister benim yaremi sara
O ellerden kader beni ayırdı.
Ben severdim yâri candan gönülden
Çok hatalar çıktı zalim dilimden
Ayrı düştüm beni seven yârimden
Sevenlerden kader beni ayırdı.
Ne söylesem boştur bulunmaz çare
Can dayanmaz her gün figana zara
Son bir sözüm kaldı svgili yâre
Yarenlerden kader beni ayırdı.
En ettim sevgilim san ana etme
Biz beşeriz aman kusura bakma
Af et günahımı narından yakma
Bilenlerden kader beni ayıdı.
Yürü bire dünya sonun yalanmış
Seni candan seven elbet aldanmış
Faniye aldanan hem de betbahtmış
Zalimlerden kader beni ayırdı.
Akıl geldi başa İSMAİL YILMAZ
Günler gitti boşa bir daha gelmez
Yaşım kırkı geçti tövbem tutulmaz
Af edenden kader beni ayırdı.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
AĞLAMA
Ecel gelip baş yastığa düşmüştür,
Fırsat gitti elden gözüm ağlama.
Ana, baba, kardeş burada kalmıştır
Yalvarmak çaresiz boşa ağlama.
Nerde kaldı oğlun kızın evladın
Malın mülkün hani onca servetin
Peygamberin yapman nice sünnetin
Zaman geçti diye sakın ağlama.
Hararetten yanar dimağın kurur
Ezrail karşıda su ile durur
Yok ise amelin imanın alır
Yardımcı yok diye sakın ağlama.
İSMAİL YILMAZ der bana o günde
Sureyi Yasini okut o anda
Tövbem kabul ola Yüce katında
Ömür gitti gönül sakın ağlama.
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 2
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 2
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
UYARMA
Ne zamandan beri şair olmuşsun?
Pek nice hoşuma gitti sözlerin.
Bilmiyorum kime aşık olmuşsun?
Ateşli aşıka benzer sözlerin.
Söyleyin arkadaş ben de bileyim
Azmış yaranıza merhem olayım
Beraberce ağlayalım, gülelim
Yaktı içerimi dağlar sözlerin.
Davranışın başka, duruşun tuhaf
Herkes sayılırken sen bundan muaf
Bilğiler toplamış, olmuşsun sahaf
Zorlukları çözüp, sağlar sözlerin.
Yüksek dağlar başı çok serin olur
Herkes sevdiğini arar da bulur
Güzel sevmeyenler ecelsiz ölür
Beni sana sıkı bağlar sözlerin.
Uzatmak istemem bu kadar yeter
Avcılar avına okunu atar
Seninkinden benin derdim çok beter
Bunu mu söyletmek, ister sözlerin.
İSMAİL YILMAZ’ın bitiyor sözü
Gözü değil ağlar her zaman özü
Sırrını diyemez sararmış yüzü
Ahınan vahınan geçer sözlerin.
—- 01.02.1974 – Fevzipaşa/İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
AĞLARIM – 1
İntilli Köyünde fakir doğmuşum
Baba ocağını bilmez ağlarım.
Amcalarıma da evlat olmuşum
Babam şehit, ana bilmez ağlarım.
Ben beni bileli el diyarında
Ümidim kalmadı artık yarında
Samimi arkadaş çoktu varımda
Şimdi yapayalnız kaldım ağlarım.
Derdim çoktur söylemekle tükenmez
Ev hasreti kolay değil çekilmez
Gurbet elde kimse kimseyi bilmez
Beni bir bilen yok ona ağlarım.
Çalışmaya çıktım İskenderun’a
Eş evlat hasreti kokar buruna
Uzak olmam eşin gider zoruna
Gurbette çarem yok ona ağlarım.
Beklediğim boşa çıktı ümitler
İşsiz gezer nice babayiğitler
Zengin giyer kutnu ile ipekler
Bana çul bulunmaz titrer ağlarım.
İSMAİL’im gezdim gurbet elini
Küçük yaşta yokluk kırdı belimi
Anlatacak kimsem yoktur derdimi
Ev halkından uzak kaldım ağlarım.
—- 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
ARTIK
-Şule YÜKSEL’e-
Okurdum yazını ederdim ahı
Aktıkça akardı gözümün yaşı.
Geçen günlerime ederim vahı
Öyle günlerimiz gelmesin artık.
Şule YÜKSEL kardeş İslam yazarı
Maksad bilgi sunmak biz acizleri
Okuyanın ağlar her an gözleri
Durmadan ağlasın o gözler artık.
Kalemi durmadan yazı yazıyor
Gereksizler bir kül olmuş tozuyor
Sizleri üzenler bizi üzüyor
Allah ıslah etsin onları artık.
Allah der alırsın eline kalem
Gözyaşı tutamaz onu okuyan
Dünya işi için yapmazsın eylem
Sizlere dualar ederiz artık.
“Huzur Sokağı”dır sütun yazılar
Bilal’lar, Feyza’lar ağlar dadılar
Hıra Altay’larla dolsun dualar
Beş vakit Namazda anarız artık.
Allah için yazan bütün yazını
Hak yolunda söylen bütün sözünü
İsmail YILMAZ’da sürer izini
Topluca izine gideriz artık.
10.05.1965 – Bursa
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
ASİL AZMAZ
’Asil azmaz’ derler bu ata sözü
Pek doğru söz insan azmamalıdır.
Mertoğlu mertin hem doğrudur özü
Yüze gülenlere kanmamalıdır.
Namerdin elini sakın ha tutma
Sır var ise sırrı sakın ha satma
Cambaza kündeyi sakın ha atma
Şeytanla güreşi tutmamalıdır.
Fırsatın bulursa biner omuza
Çehresi azgındır hiç gülmez yüze
Yediği ekmeği göstermez göze
Bunlar iyi insan sanmamalıdır.
Hasta insanların içleri yanar
Sarhoş kimselerin kafası döner
Menfaat uğruna elini sunar
Bunun ateşine yanmamalıdır.
Vatanın sevgisi üstün her şeyden
Sırrını her zaman gizle herkesden
Annenden, babandan hem kardeşinden
Gizleyip her yerde anmamalıdır.
İSMAİL YILMAZ’da söyler bu sözü
Birçok kimselere kararmış özü
Siması sararmış ağlıyor gözü
Düşmanın aşına banmamalıdır.
—- 13. 02.1971 – İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GÖRÜLMÜŞ MÜDÜR
Seni sevdiğimi görüp bilmezler
Gizliyi bilenler görülmüş müdür?
Fakir diye seni bana vermezler
Yoksulu sevenler görülmüş müdür?
Fakir hayat boyu yürüyemez mi?
Eşine giysiyi bürüyemez mi?
Bir it bir deriyi sürüyemez mi?
Açlıktan ölenler görülmüş müdür?
Sevenlere olur samanlık seyran
Yar severse ben de olurum hayran
Kuru ekmek bir de bulursak ayran
İsteksiz içenler görülmüş müdür?
Sevdiğimi başa taç da ederim
Koyun olsa çoban olur güderim
Nere gitse peşi sıra giderim
Sevgiden dönenler görülmüş müdür?
Sevgilinin ince belde sarmadan
Kutsal bildiğini üzüp, kırmadan
Mürşit kapısına pişip varmadan
Yüceye erenler görülmüş müdür?
İsmail Yılmaz der sevdim burada
Elde kimse tutmaz kaldım arada
Dört kişi omuzlar olun orada
Gidip de gelenler görülmüş müdür?
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
BURSA GÜZELLERİ – 1
İstanbuldan daha ince modeli
Ne güzel yaratmış Mevlam Bursa’da,
Sözümü dinleyin pek de önemli
Tipler, sima birdir hepsi Bursa’da
Sıra geldi Bursa güzellerine
Musade etseler yazarlarına
Yabancılar girse pazarlarına
Seçemezler birbirini Bursa’da.
Saç sarışın, yüzler beyaz nur topu
Fidan gibi, sülün gibi, bir yapı
Gönül verse çıkarılır bir tapu
Böyle düşünürsün her an Bursa’da.
Kınalanmış sanki nazik elleri
İnsanı mest eder şirin dilleri
Çembere alınmış ince belleri
Yürüyüşler gayet sade Bursa’da.
Görmedik orada şişman bir bayan
Gözleri bir badem, kaşlara hayran
Sarışın ziyade, esmeri olan
Vücutlar normaldir hepsi Bursa’da.
Seçilmez hiç biri sanki bir gülman
Zariftir dudaklar bakmaya kıyman
Olsa helalinde sevmeye doyman
Güzelle doludur Yeşil Bursa’da.
—- 02.09.1966 – Bursa
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
BURSA GÜZELLERİ – 2
Esmer güzelleri söyleyim size
Değişik huyları görünür göze,
Severler hem de terslerler yüze
Dil imaj gayrisi budur Bursa’da.
Bunlardan başkası hepsi bir sima
Ceylan gibi gezer benzerler aya
Yanaklar kırmızı gözleri ela
Bu nasıl güzellik Yeşil Bursa’da.
Cümlesi harika narin dudaklar
Göğüsler ileri, çökük yanaklar
Altın bilezikle dolu bilekler
Görenleri hayran kalır Bursa’da.
Atalar Avrupa gören kişiler
Ellerde marifet sanatı işler
İncilere benzer dizilmiş dişler
Tertemiz bakımlı kızlar Bursa’da.
Ne kadar metetsem yine az olur
Etmeyin nazarı değer göz olur
Hepsi birbirinden çok güzel olur
Bitmez ve tükenmez sözler Bursa’da.
İsmail YILMAZ der bu kadar yeter
Her taraf yeşildir bülbüller öter
Bütün güzelleri gül gibi kokar
Esansa ihtiyaç yoktur Bursa’da.
—- 02.09.1966 – Bursa
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
BÜLBÜL FİĞAN EDER
Bülbül figan eder gül yapragında
Yaprağa mı yoksa güle ağlarsın?
Ayrı düşmüş vatanında elinde
Vatana mı yoksa yare ağlarsın?
Ötme bülbül ötme nedir bu halin?
Seller gibi akar gözünden yaşın
Darıldı mı sana yarenin eşin?
Yarene mi yoksa eşe ağlarsın?
Ne ötersin bülbül bahtı karalı
Okla mı vuruldun göksün yaralı?
Çok oldu mu bu yarayı alalı?
Yaraya mı yoksa dosta ağlarsın?
Birgün geldi doğdun emir böyledir
Aşka düşenleri derdi ağlatır
Ayrılık ateşi her an söyletir
Ayrılığa yoksa nara ağlarsın?
Avcıların gelmiş gözlüyor seni
Halâ mı edersin zarı fiğanı?
Gelmiş midir yoksa ölüm fermanı?
Fermana mı yoksa aşka ağlarsın?
Bu dünya bakidir kimseye kalmaz
Kervan göç eylemiş bir daha dönmez
Ağlamanı sorar İSMAİL YILMAZ
Az ömre mi yoksa göçe ağlarsın?
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
GELİR – 1
Önceleri duygusuzca bakarken
Baktıkça güzele bakasım gelir.
Aslı olup Kerem diye yakarken
Yandıkça güzeli yakasım gelir.
Sallanı sallanı gider suyuna
Eğdirmiş boynunu bakar sağına
O güzel elleri vermiş elime
Tuttukça ellerim yanasım gelir.
İncedir beli de siyahtır saçı
Güzeller içinde nazlıdır nazlı
Önceden küçüktü sevdiğim gülü
Sordukça arayıp bulasım gelir.
Keklik misin yücelerden uçarsın
Turna mısın gerdanını açarsın
Şahin gibi kanadını saçarsın
Sevdikçe yüzünü göresim gelir.
Bakınca halinden beter olmalı
Amcam pederine haber vermeli
Altınlarla kıymetini bilmeli
Çektikçe ayrılık evesim gelir.
İsmim İSMAİL’dir soy adım YILMAZ
İki seven canı ayırmak olmaz
Vuslada ersekde gaygımız kalmaz
Ömrümce güzeli sevesim gelir.
—- 1938 İntilli Köyü/İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GELİR – 2
Öksüz oldum aralarda tozarım
Tozdukça güzeli göresim gelir.
O güzelin sevgisini sezerim
Sezdikçe güzeli göresim gelir.
Gökçe Dağ’ın dik başları çok yüksek
Göztepe’nin üzerinde bir tümsek
Harlı Bağ’da Gavur Göl’e bir insek
İndikçe güzeli göresim gelir.
Del’olmuşum sağdan soldan gezerim
Uçan kuşlardan da haber sorarım
Sensiz bu dünyada canı neylerim
Sessizce yüzünü göresim gelir.
Amca kızı deli gibi sevmeli
Ayın ışığında nerde bulmalı
Küçük kardeşiyin gönlün görmeli
Andıkça yüzünü göresim gelir.
Güzeller güzeli eşim olmalı
Çıkıp Akçınar’da yari bulmalı
Annacımda amca kızı durmalı
Durdukça yüzünü göresim gelir.
Bindokuzyüz otuz sekiz senesi
İSMAİL YILMAZ’ın aşk pervanesi
Sevdiği Sultan da tek birtanesi
Sevdikçe yüzünü göresim gelir.
—- 1938 İntilli Köyü/İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
DAİM PARA
Dertlilere deva verir
Para para daim para,
Hastalara şifa verir
Para para daim para.
Sevdirmiştir kendisini
Söyleyim en doğrusunu
Yaşattırır yuvasını
Para para daim para.
Fukaranın hakkın verir
Hasenetin hayrın bilir
İyi amel yapmış olur
Para para daim para.
Batıl inanca bağlanan
Onunla her işi sanan
Doğru değil hep de yalan
Para para daim para.
Mazlumları haksız yeren
Zalimleri haklı gören
Zavallıyı mahkum eden
Para para daim para.
Yapmadığı hiç iş yoktur
Hayırında şerri çoktur
Kalplere saplanan oktur
Para para daim para.
Anayı kızdan ayırtan
Mümin olanı darıltan
Münafıkları bağırtan
Para para daim para.
İSMAİL YILMAZ’ı bulsan
Boş olan keseye dolsan
Karnı açları doyursan
Para para daim para.
—- 11.12.1973 – İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GAFİL OLMA İNSANOĞLU
Gafil olma insanoğlu sonra halin perişan
Bir gün giden bu faniden, pişman olun o zaman
Çalış, fırsat elde iken, değerlendir ol ehil
Görün narı cehennemi yalvarırsın o zaman.
Ecel gelir bir gün başa, gözün aç gafil insan
İster vali, ister paşa, öleceksin bir zaman
Hepsi senden sorulacak bulamazsın bir kefil
Ne yaptınsa göreceksin karşılığın o zaman.
Ahirete çalışmalı dünyayı boştur satman
İkisini bir tutmazsan ziyan eden o zaman
Annen, baban, oğlun, kızın emanettir bunlar bil
Çalış bunların rızkına, muhtaç etme bir zaman.
Namaz, oruç farz olmuştur Hac’ın zekadın her an
Müslümansan ede eyle, sorumlusun her zaman
Eğer kul hakkın boynuna aldın ise ey gafil
Ara bul hak sahibini, helal etsin şu zaman.
Küfür, gıybet ettin ise, çeken bol olur cezan
Eğer zengin, eğer fakir göreceksin, et iman
Sorulacak bunun hepsi, yatarsan hakkın sebil
Seher vakti ağlayarak tövbe eyle her zaman.
Ver benim muradımı sen, yarabbel el alemin
Yar et beni sevdiğine, sevdir beni her zaman
Yüzü kara bu kuluyun, çoktur günahı, cahil
Sensin ancak af tanrısı, af et beni el aman.
Ol Muhammet Mustafa’ya, ümmet eyle bizi sen
Gece gündüz ağlayarak, yol alırım her zaman.
Dert çok İSMAİL YILMAZ’ın huzurda durur sefil
Ret etme sözümü yarap, çağırırım her zaman.
—- 01.01.1960 – İslahiye
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
GELİNİM OLUR
Adana’da bir kız gördüm
Gelinim olur İnşallah.
Saygı ve hürmeti gördüm
Gelinim olur inşallah.
Ben isterim oğlum ne der
İleride dua eder
Bu güzel olmasın heder
Gelinim olur inşallah.
Oğlumu ikna etmeli
Güzele düğür gitmeli
Bu işler olup bitmeli
Gelinim olur inşallah.
Boyu oğlumun boyunda
Huyu oğlumun huyunda
Suyu oğlumun suyunda
Gelinim olur inşallah.
Allah özenip yaratmış
İyiye güzellik katmış
Varlığa, nimete batmış
Gelinim olur inşallah.
Babasını tam bilirim
Uğruna köle olurum
Oğluma gelin alırım
Gelinim olur inşallah.
İsmail YILMAZ ne ister
Yalvarır, yakarır sesler
Allah’ım iyilik göster
Gelinim olur inşallah…
—- İslahiye –
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ
GEREK
Nedim İLGÜN’e
Anaların ayak altı cennete giden tek yol,
Atalara sayğı gerek bilğeyi saymak gerek.
Ana baba ihtiyarlar, tutmaz ayak ne de kol,
Sev küçüğü say büyüğü atayı sevmek gerek.
Hoş tutasın her gönülü sadakat baki gerek,
Derindir manası ismin bunları bilmek gerek,
Şefahattır yüze gülen terki def etmek gerek,
İstikbalin menbasını fark edip bilmek gerek.
Menbaalar birkaç koldan menzile akar gider,
Menzil uzak, yollar sarptır, ol menbaa var eder,
Ağlar sızlar konuşmaya halk içinde ar eder,
Atın hazır, yolun uzak, menzile koşmak gerek.
Bu bir emri ilahidir, çalışan mahrum olmaz,
Hoş tutasın sen atanı duası yerden kalmaz,
Kırma gönlünü onların, onlardan zarar gelmez,
Ana baba emanettir, kıymetin bilmek gerek.
Ol Allah’ı seven kişi lütfuna mazhar olur,
Burası bir imtihandır, çalışan serdar olur,
Hoş tutmazsan ata gönlün emekler heder olur,
Baba ana dünyadayken duasın almak gerek.
Çok küçükken sevmiş idim, görüşmemiz güç oldu,
Felek bana yar olmadı her işimiz felç oldu,
Neler geldi, neler geçti, bunun hepsi hiç oldu
Aşık İsmail YILMAZ’ı, atayla anmak gerek.
—- 10.07.1965 – Maltepe/İstanbul
İslahiyeli Aşık İsmail YILMAZ – İslahiye
ASKER ŞİİRİNE CEVAP
Yeğenim Selahattin YILMAZ’a
Kardeşimin oğlusun sen, asker oldun piyade
Sınırları bekle her an güven olsun günlerde.
Çok severim bilirsin sen gönle doldun ziyade
Aileni bekliyorsun güven duysun onlarda.
Mektubunu alır almaz gönlüm güldü şad oldu
Şiirini okudum da gözüm ağlar yaş doldu
Bize kutsal vazifedir cümle alem kul oldu
Askerliği herkes sever şunlar, bunlar, onlar da.
Vatan bize emanettir çalışırız elbette
Gazi çıkar, şehit çıkar bu fedakar millette
Vatan için uyanık ol, olmayasın gaflette
Ondan bundan, kötülükten söz edersin onlarda.
Unut artık o geçmişi, düşme sarhoş peşine
Ölse dahi tükürürler o sarhoşun naşına.
Yaşamaksa tam niyetin, acı kendi yaşına,
Meyhane ne? sarhoşluk ne? söz edersin onlarda.
Temiz bir aslın var senin, neden böyle yaparsın?
Gelecek o temiz nesle, kötü ahlak katarsın.
Yarın sen de baba olun, ahlaksıza çatarsın,
Yaşamak var, yaşatmak var, ne istersin onlarda?
Geçmişe bir göz atmalı, o tarihde neler var?
Fatih’ler var, Yavuz’lar var, sultanlar var, hanlar var.
Fatma’lar var, Asena var, Göv Mehmet Çavuş’lar var.
Vazifeyi yapar iken ibret alın onlarda.
Mecbur ettin İSMAİL’i söylettin bu sözleri,
Merak ettim şiirini düşündürdün özleri.
Tut sözümü bırakma sen büyüğüyün izini,
Sakın olha yapmayasın hiyanetlik anlarda…
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
AĞLAMA – 2
Ecel gelip baş yastığa düşmüştür,
Fırsat gitti elden gözüm ağlama.
Ana, baba, kardeş burda kalmıştır
Yalvarmak çaresiz boşa ağlama.
Nerde kaldı oğlun kızın evladın
Malın mülkün hani onca servetin
Peygamberin yapman nice sünnetin
Zaman geçti diye sakın ağlama.
Hararetten yanar dimağın kurur
Ezrail karşıda su ile durur
Yok ise amelin imanın alır
Yardımcı yok diye sakın ağlama.
İSMAİL YILMAZ der bana o günde
Sureyi Yasini okut o anda
Tövbem kabul ola Yüce katında
Ömür gitti gönül sakın ağlama.
—- 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
BU GÜNLER KENDİME
Bu günler kendime bir hal oluyor
Kimseye bu sırrı açamıyorum,
Badeler dolarak bana geliyor
İzin verilmezse içemiyorum.
Halden bilen yok da neler söyleyim
Yoluna bu canı feda edeyim
Sen gelmezsen söyle ben mi geleyim
Bu teklifi sana edemiyorum.
Bütün kötülükten kaçınmalıdır
Dünyaya iyilik saçılmalıdır
Seven sevdiğine açılmalıdır
Eşe dosta haber veremiyorum.
Aşka düşen kişi severek yanar
Bade sunulunca içerek kanar
Bu hararet bilmem ne vakit söner
Aşkın ateşinden duramıyorum.
Bir ah çeksem bunu kimler bilecek
El alem gıybetle bana gülecek
Bilsen belki gönlün beni sevecek
Bu aşkımı sana açamıyorum.
İsmail YILMAZ der gün gelir solar
Allâh’ın emri de yerini bulur
Gücenme sözüme böylece olur
Bana güven yalan söylemiyorum.
—- 05.02.1940 – İntilli köyü/İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 3
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – 3
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1916 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
GÖNLÜME NASİHAT – 1
Gönlüme nasihat etmek isterim
Dinle beni canım ciğerim gönül,
Paşa, patişah mı, vezir mi oldun
Etme kuru kibir kimseye gönül.
Nedir ne değilsin tartıya konsan
Yükselip, yücelip yükseği bulsan
En sonunda arşa çıkıp otursan
Bir damla mendedir varlığın gönül
Gönül bir kuş gibi yuvadan uçtu
Gayri meşru yola her zaman koştu
Hem darıldın bana hemi de küstün
Nedir bu yaptığın ey zalim gönül.
Zenginim diyerek gurur ederdin
Yiğidim diyerek kusur ederdin
Fakire yoksula önem vermezdin
Bunların cezasın çekersin gönül.
Ey gönül aldanma bu dünya fani
Cabucak bitiyor sayılı günü
Bunca yaşayanlar nerdeler hani
Sende onlar gibi olursun gönül.
İSMAİL YILMAZ der boş yere koştum
Her şey bozuk düzen israfa coştum
Uyuştu bedenim bazan da hoştum
Ne istersen hakta bulursun gönül
– 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GÖNLÜME NASİHAT – 2
Gönlüme nasihat etmek isterim
Her şeyi yerine yerleştir gönül,
Doğruyu doğruya yormak isterim
İnsan ayrıştırma birleştir gönül.
Söyle bana gönlüm nedir bu işin
Benimle beraber eşittir yaşın
Ne kadar zalimsin yoktur bir eşin
Sen seni dünyaya kaptırdın gönül.
İstersinki alem sende dinlesin
Elpençe divanla tazim eylesin
Dersin ben güleyim onlar gülmesin
Bunların cezasın çekersin gönül.
Fakire kızarsın etmen merhamet
Dost gibi görünün yapan hıyanet
Hiç kimseye etmez oldun siyanet
Sen de bir gün pişman olursun gönül.
Gönlüm gönül oldun hem sultan oldun
Küçüktün büyüdün al pirhan oldun
Yar aşkına her an sarardın soldun
Sevdin ve sevildin dostuna gönül.
Çalış hiç durmadan ne yapım deme
Çömert ol her zaman kem kibir olma
İSMAİL YILMAZ der gönüle uyma
Beni de yolumda şaşırtma gönül.
– 10.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
————————
BU CAN USANIK
Zaman kış mevsimi şubat ayında
Havalar bulanık kafam bulanık,
Nasıl tarif edem ehval halinde
Bu can bedenimden tenden usanık.
Gül koklarım gülün kokusu gelmez
Gençler büyüklerin halini bilmez
Ne kadar uğraşsam talihim gülmez
Bu can gülden, günden, andan usanık.
Bazısı tok olur bilmez açları
Bazısı aç olur bilmez tokları
Bazısı uyuşmuş bilmez yokları
Bu can azdan, çoktan, yoktan usanık
Dünyaya aldanmış binmiş atına
Çıkmış semaların yüce katına
Çok kıymet verildi açık kadına
Bu can şundan, bundan, ondan usanık.
Nasıl ah etmessin giden günleri
Hiç mi hatırlaman o gidenleri
Koltuğuna girip dost olanları
Bu can eşten, dostdan, halden usanık.
İSMAİL YILMAZ der perişan halin
Uzaklardan kaldı yetişmez kolun
Ölürsün geride kalacak malın
Bu can maldan, mülkten, vardan usanık.
– 12.10.1963 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
EY BENİM KIYMETLİ
Ey benim kıymetli sevgili kardeş
Devasız dertlere sabreden kimdir
Sabret selamete gönülde kardeş
Şükürle murada erenler kimdir.
Kurt düştü çürüdü kalmadı özüm
Kafayı yormasın bu benim sözüm
Aşkla ağlamaktan kör oldu gözüm
Sonradan gözlerin bulanlar kimdir.
Köleyken Mısıra patişah oldu
Ağlamakla gözler hem ağma oldu
Biz yapmadık diye içtiler andı
Huzur Nebi de and içenler kimdir.
İSMAİL YILMAZ’ın sözüne inan
Gayem muhabbettir değil imtihan
Düşme üzerime düşünme güman
Dostların sırrını örtenler kimdir.
-17.02.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
GÖNÜL GİBİ BİR KİMSEYE
Gönül gibi bir kimseye yar oldum
Her dediğin baş üstüne can gönül,
Yaşıyorum hayat buldum can buldum
Her şey iyi yaşam olsun can gönül.
Gönlüm yükseklerde uçar havada
Boyun eğmez o takdire murada
Hani sıhhat hani servet nerede
Bir gün olur hepsi biter can gönül.
Uğraş verdim her an ettim nasihat
Yaptın bütün işret hem de sefahat
Sen o nefse uydun ettin itaat
Yoktur bana kahrın sözün can gönül.
Bülbül gibi daldan dala atladın
Şahin gibi sen avına dalardın
Dünyalara acı ferman salardın
Kuvvet, kutret bitti artık can gönül.
Yanlışlarım, isyanlarım yok olsun
Yüksek katta tövbelerim bulunsun
Günahlarım isterim ki durulsun
Allahıma yalvarırım can gönül.
İSMAİL YILMAZ der her şey boşuna
Tövbem gitsin Allahımın hoşuna
Acısınlar gözlerimin yaşına
Sapma gönül, korkma gönül can gönül.
– 11.01.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
KADİR MEVLAM
Kadir mevlam senden bir isteğim var
Yüce sevginden ve senden ayırma,
Arayıp bulunmaz senin gibi yar
Acı bana yarab senden ayırma.
Sen af Tanrısısın hududun yoktur
Hazırsın, nazırsın şerikin yoktur
Bağışlayan sensin rahmetin çoktur
Rahmetinden aman beni ayırma.
El aman yarabbi illa elaman
Boştur bu dünyaya gönül bağlayan
Emrolup huzura vardığım zaman
Suçlarımı af et sende ayırma.
Nasip eyle yarap bizlere Hicaz
Yüzleri sürerek edelim niyaz
Yalvarır daima İSMAİL YILMAZ
Seni seven kullarından ayırma.
– 15.02.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————–
NE FAYDA
Kalemi, kağıdı alıp gelsene
Katip değilsin ki amma ne fayda,
Kibir verme, gurur verme kendine
Bir katre mendedir aslın ne fayda.
Kuşlar gibi havalarda uçardın
Ceylan gibi dağdan dağa kaçardın
Meşhur yaylalarda konup göçerdin
Kervanın yollarda kaldı ne fayda.
Hem Peygamber hem de patişah idi
Mührünün sultanı Süleyman idi
İnse, cinse dahi hükümdar idi
Kendi gitti mührü kaldı ne fayda.
Ahir zaman nebisidir Mustafa
Bu fani dünyada sürmedi sefa
Ümmet için çekti durmadan cefa
Sen de ümmet olmadıysan ne fayda.
Kış aylar bitmeden everdi yaza
Düldüle binerdi giderdi ize
Zülfikar elinde ederdi kaza
Ali gibi yiğit gitti ne fayda.
Düşmana daima okurdu ferman
Arslan gibi döğüşürdü her zaman
Kılıcı çekince vermezdi aman
Kılıç, kalkan devri geçti ne fayda.
Hazreti Hasan’a zehir verildi
Hazreti Hüseyin şehit edildi
Yezidi zalime mel’un denildi
Lanetler okundu ama ne fayda.
Muaviye yaptı büyük hatayı
Ehli Beyte karşı etti nidayı
Oğlu Yezit attı kökten baltayı
Narı cehenneme gitti ne fayda.
Bir gün olur Allah emir verecek
İsrafil surunu bir üfürecek
Ezrail canını kendi alacak
Can tatlı diyecek amma ne fayda.
İSMAİL YILMAZ’da söyler sözünü
Hakka daim bağlamıştır özünü
Tövbe eder siler yaşlı gözünü
Yaşım kırkı geçti ama ne fayda.
– 10.11.1962 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
“KUYUNUN DOLMASINI DEĞİL
KAYNAĞINI SEVERİM”
Göksüme sapladın büyük bir bıçak
Ağırdır yaralar ölmez mi dersin?
Musade olursa bohçayı açak
Halis olan kumaş solmaz mı dersin?
Baş tutmuş yaramı kanattın bu gün
Sözünüz kalbime saplanır her gün
Bana hatırlattı geçmişten sürgün
O güne bir değer vermez mi dersin?
İnsanoğlu beşer suç işlemez mi?
Ömür boyu ağlar hiç gülemez mi?
Dipten başa kadar varlık solmaz mı?
Dalı budağı hiç kalmaz mı dersin?
Kuyunun dolması kolay iş değil
Sevmeyeni sevmek kolay iş değil
Başa gelen işler hiç de boş değil
Taktirin tepdili olmaz mı dersin?
“Kaynağın severim” edersin hitap
Hak Tanrı gönderdi dört büyük kitap
Ya görürsün sefa ya düşen bitap
Taşımakla kuyu dolmaz mı dersin?
Nerde yazdın böyle birkaç cümleyi
Çok düşündüm ona mana vermeyi
Acımadın bana yaptın hamleyi
Karşındaki cevap bilmez mi dersin?
İyi inceleyin benim yazımı
Kaynağı seversin hem de özümü
Kurşunla vursalar çekmem sözümü
Doğruyu söyleyen gülmez mi dersin?
Çok söyledim kardeş beni mazur gör
İster darıl ister gel tokatla vur
Halin nedir diye bir gün olsun sor
Buna da mı imkan bulmaz mı dersin?
Ben dilerim her söz doğru olsada
Haklı hakkın alıp haksız solsada
Boş vaatler o an doğru bulsa da
Haksız maskesini atar mı dersin.
İSMAİL YILMAZ der oldu olacak
Bu sözün kalbimde gizli kalacak
Bir gün olup sıra bana gelecek
Bu fırsat elime geçmez mi dersin?
– 14.01.1974 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————
BİÇARE
Arzedeyim şimdi benim halimi
Biçara biçare halim biçare,
Uzattım sizlere tutun elimi
Biçara biçare halim biçare.
Şükredelim haktan gelen nimete
Sarılalım hem de farza sünnete
Ne büyük varlıktır bakın hikmete
Biçara biçare halim biçare.
Önümüz karanlık nasıl yapmalı
Çalışıp yollara anpul takmalı
Sıtkı hulis ile hakka tapmalı
Biçara biçare halim biçare.
Yetmiş iki millet buçuğu ile
Herkes herkese de yapıyor hile
Acizlik yapılır hep bile bile
Biçara biçare halim biçare.
Ben bir şey bilemem kalem yazıyor
Gönül abdal olmuş neler söylüyor
Selamete sabrı bulan eriyor
Biçara biçare halim biçare,
Çok söylemek olmaz bu kadar olsun
Manalar verilsin satırlar dolsun
İSMAİL YILMAZ’dan hatıra kalsın
Biçara biçare halim biçare.
– 10.08.1950 İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
KİMİSİ BULAMAZ
Ömür için dünya doğmaya değmez
Kimisi dünyaya doğmaz, doğamaz,
Yaşamak güzeldir doğduysan eğer
Kimisinin ömrü dolmaz dolamaz.
Yaz ayı geldimi öter bülbüller
Sarp dağlarda olur güller, sümbüller
Dünya sefasına düşmüş gönüller
Kimi gönül bunu sevmez sevemez.
Talih kimisinin önünden kaçar
Kimisini sırtlar kuş gibi uçar
Kimi asansörle evine çıkar
Kimisinin evi olmaz olamaz.
Çalışanlar daim murada ermiş
Bazı aşık maşuk diye aramış
Kul Allah yolundan sararmış solmuş
Kimisi Allah’ı anmaz anamaz.
Allah emreylemiş böyle olucu
Herkes cezasını elbet bulucu
Bazıları hasta yoktur ilacı
Kim hasta yatakta yatmaz yatamaz.
İSMAİL YILMAZ’da doğru söyledi
Hak için haklıya hakkın peyledi
Yalan olan dünya bizi eyledi
Kimisi dünyayı bilmez bilemez.
– 10.05.1969 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
TALİH
Merak etme ey güzelim arzu emel sendedir
Nasip eden bari hüda bütün takdir ondadır,
Ağlamalar fuzulidir hakka boyun eğmeli
Ne sendedir ne bendedir hakkın emri böyledir.
Aşık olan kişilerin aşkı da baki olur
Unutulmaz bu mertliği takdire şayan olur
Olmaz dişisi erkeği arslanlar arslan olur
Bu kabahat bende değil hakkın emri böyledir.
Çağrıları dinler iken gözlerimden yaş geldi
Uzattın bana elini ne çareki boş geldi
Görülmemiş bu ayrılık bana gayet güç geldi
Hakkın emrin yerin bulur helallaşmak böyledir.
Bir gün olur kavuşuruz amma zamanı geçer
Ecel gelir bir gün başa kaftan gömleğin biçer,
İsterim helallik sende bu dünya böyle geçer
Ne inç kalır ne cins kalır hakkın emri böyledir.
Hasta olan şifa ister dertlilerse deva arar
Deva veren Cenabı Hak hekim ilaç ne yapar,
Sevdin beni ben de seni gönüller etti karar
Felek bize yar olmadı belki kısmet böyledir.
İSMAİL YILMAZdır adım yücedir Oğuz atam
Üç yaşında öksüz kaldım şehit edildi babam,
Olan oldu giden gitti hakkımı ettim helal
Felek bana ödül vermiş dört can ati bendedir.
– 1949 – İntilli köyü/İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————-
TALEBEYE ÖĞÜT – 1
Bir öğüdüm vardır talebelere
Okumak servettir kıymetin bilin,
Zahmetle, telaşla giden yollara
Sonu selamettir böylece bilin.
Okumakla gider bütün noksanlık
Okumakla gelir vücuda sağlık
Okumakla kalmaz fakirlik, darlık
Hayat böyle başlar iyice bilin.
Bugün küçük isen yârin büyüksün
Yaparsan tahsili her an ayıksın
Millete, vatana gurur layıksın
Fırsat elde iken kıymetin bilin.
Talebelik devrin tomurcuk gülü
Temizdir kanları çok nazik dili
Sanarlarki bitmez bu uzun yolu
Sonu pek aydınlık iyice bilin.
Hocan sever, bilgi verir her zaman
Gayretler gösterir koşar her zaman
Odası açıktır varsan ne zaman
Ödeşilmez hakkı bunu da bilin.
İSMAİL YILMAZ’ım bilği dokudum
Az da olsa biraz dersler okudum
İkazımla eşe dosta dokundum
Doğrunun menzili gönülde bilin.
– 10.11.1968 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
TALEBEYE ÖĞÜT – 2
Talebeler bana kulak veriniz
Vatan sizde hizmet bekliyor bilin,
Geleceğe asil insan veriniz
Örf adet hars’ını koruyup bilin.
Öğretmenler dersi verir haklıdır
Anadan, babadan daha farklıdır
Senin sevgin kutsal onda saklıdır
Bildirmezler fakat siz onu bilin.
Çocuk fidan gibi büyür de durur
Öğretmen öğretir çalışır durur
Öğüdüm sizlere hakikat budur
Çalışan sevilir yapın da bilin.
Oku aku her gün durmadan oku
Okudukça gelir bir güzel koku
Hep kötü huyların kesilir kökü
O zaman hayatın kıymetin bilin.
Fakat bu bilğiyi iyiye kullan
Hakikat yolunda söyleme yalan
Milliyetçi ol da Allah’a güven
Bu dava çok büyük bunu da bilin.
İSMAİL YILMAZ’ın söylüyor dili
Okumayan insan sayılır deli
Öğretmen bir vücut çocuklar kolu
Nereye dokunsan acıdır bilin.
– 10.11.1968 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
TALEBEYE ÖĞÜT – 3
Talebe dinlesin benim sözümü
Çalış, öğren, cahil kalma öğrenin
Dilim, gönlüm sana verdim özümü
Öğretmende bilgi alın öğrenin.
Okumaktır istikbalin kapısı
Öğretmendi hayatının hepisi
Evel Allah sonra odur yapısı
Olmak iste öğretmenlik öğrenin.
Öğretmen der çocuklara merhaba
Çalışmazsan olur emek berhava
Solda atma ulu orta hiç nara
Emeklerin yok olur da öğrenin.
Öğretmen der Atatürk’ü sev çocuk
Türk oğlusun Türk’lüğünü öv çocuk
Deden şehit düşmanını döv çocuk
Kara softa Türk’ü boğar öğrenin.
Öğütlerim doğru dürüst belleyin
İstiklal Marşını yüksek söyleyin
Andımızı can kulakla dinleyin
Vatan, millet, bayrak, Kuran öğrenin.
İSMAİL YILMAZ’ım şiir yazarım
Geçmişimi, geleceği söylerim
Talebeysem öğretmeni dinlerim
Can kulakla bütün dersi öğrenin.
– 11.11.1968 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————-
OĞLUM MUSTAFA
Oğlum şair, şiir yazmış
Devamlı yaz der beklerim,
Bilgi için çok okumuş
Oku bilgi ver beklerim.
Gördüm yavru eserini
Okudum hem şiirini
Bulamadım gerisini
Devamını tez beklerim.
Bozkurt sesi şiirinde
Hançeri vurmuş derinde
Feyzi almış Türk gölünde
Gölüne takdir beklerim.
Hemi yazmış hem söylemiş
Türküm demiş tam kükremiş
Şair diye de ünlenmiş
Allah’tan ömür dilerim.
Şiir yazmak güzel olur
İnsan gider eser kalır
Postalarsan beni bulur
Tez günden yolun beklerim
İSMAİL YILMAZ beğendi
Eseri iyi görendi
Evlada sevgi verendi
Hayır olsun der beklerim.
– 12.11.1964 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
OLSUN OĞLUM MUSTAFA – 1
Sana hitabım var oğlum Mustafa
Özledim sizleri haberin olsun,
Sizlere dileğim çekmeyin cefa
Yapdığım dualar yerini bulsun.
Bir mektup gönderdim almadım cevap
Baba sıfatıyla eyledim hitap
Allah’ım eylesin size hidayet
Şimdilik duamız bu kadar olsun.
Üzmez biliyorum bu benim yazı
Allah mesut etsin yuvada sizi
Siz de unutmayın ne olur bizi
Söyledim tembihim bu kadar olsun
Ramazanı Şerif geldi bizlere
Tükenmez dermanı verdi dizlere
Arzuladı şeref verdi sizlere
Namazla beraber emanet olsun.
Gelinimiz Hürü oğlum Mustafa
Allah ömür versin sürünüz sefa
Namazsız oruçlar gider berhava
Babalık vazifem duyurmak olsun.
İSMAİL YILMAZ der badeler içtim
Eğri yoldan dönüp doğruyu seçtim
Derin çukurlara devamlı düştüm
Evladın önünde çukur düz olsun.
– 15.11.1971 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
OLSUN OĞLUM MUSTAFA – 2
Sözlerim bitmedi oğlum Mustafa
Soyumuz Türk’lüktür bilğiniz olsun,
İslam sözü büyük düşmeyin gafa
Türk İslam sentezi düştürün olsun.
Öğünürüm her an olan amelle
Allah birleştirsin nuru imanla
Kıymet verirseniz elbet zamanla
Kıymeti zamanı geçmeden olsun.
Yazı yazdım size çeşitli yönden
Tutun nasihatım dinleyin benden
Yaparsanız memnun kalırım sizden
İlk ikazım şimdi bu kadar olsun.
Neden gelmezsiniz bizi görmeye
Beraberce hatır gönül almaya
Yoktur hakkın bir babayı üzmeye
İsterim yaptığın güzellik olsun.
Severim gönülden aşkım büyüktür
Görünüşe bakma yüzüm soğuktur
Evlatı şımartmak büyük kayıptır
Bu elinden büyük prensip olsun.
İSMAİL YILMAZ’ım ben böyle gördüm
Evladın gönlüne ahlakı ördüm
Seceremi yazdım ortaya koydum
Aslımın neslimin bilğisi olsun.
– 15.11.1971 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
——————–
KEMAL PAŞA ATATÜRK
Frenk gitti Ermeni de
Yaptıkları kötülüktür,
Kuvviyyeci memlekette
Kemal Paşa Atatürk’tür.
İntilli’de iki şehit
Ermeniler oldu yezit
Gövmehmet Çavuşa ağıt
Kemal Paşa Atatürk’tür.
Sütcü İmam dikçe durdu
Antep Şahin Beyin yurdu
Gövmehmet de çete kurdu
Kemal Paşa Atatürk’tür.
İslahiye ıslah ordu
İngiliz Frenk’i kovdu
Haklı durdu haksız soldu
Kemal Paşa Atatürk’tür.
Hatay düşmanın elinde
Halkın özlenen dilinde
Turnalar uçar gölünde
Kemal Paşa Atatürk’tür.
Düşmanıma sert vururum
Hatay için kudururum
İSMAİL YILMAZ gururum
Kemal Paşa Atatürk’tür.
– 10.11.1938 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
DAĞLARIM OVALARIM
Gökçe Dağı uluların ulusu
Damlara direkler orada gelir,
Tepesinde pınarların sulusu
Sarı yayla çayı orada gelir.
Gökçe Dağın garbisi var yeli var
Ovasında bataklığı gölü var
Sıtma yapan ivezi var sölük var
Sığır sürüleri orada gelir.
Yaman olur yaz sıcağı tozları.
Bol bulunur Akçınarın kozları
Yörüklerin yayılıyor yozları
Keçi sürüleri orada gelir.
Keçilerde sütlerini sağarlar
İçine de kerrik sütü koyarlar
Telemeyi tastas yapıp yiyorlar
Katıkla tarhana orada gelir.
Yoğurt ile pekmezide severim
Pekmezle yapılan bulamaç yerim
Karnım tok olsada isterim derim
Evlerin hezeni orada gelir.
İSMAİL YILMAZ’da söyler bal gibi
Suskun gezer zayıf durur dal gibi
Gölde geçer bazan yüzer sal gibi
Ördek, sakça angıt orada gelir.
– 1947 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
DAĞLARI DELDİLER
Dağları deldiler tünel yaptılar
Dedelerim oralarda çalıştı,
Bulanıkbahçede Kellere tünel
Demir dizdi takavile alıştı.
Alman geldi patişahın emriyle
İnsanlarım çalıştılar kazmayla
Köprü kurdu kireç ile malayla
Akşam sabah çalışmaya alıştı.
Çalışanlar paraları bol gördü
Dağa derelere duvarlar ördü
At öküzle arabaları sürdü
Çalışmaya genç ihtiyar karıştı.
Alman mühendizi Türkün işçisi
Bizler olduk bu vatanın bekçisi
Destek oldu halkın uzun saçlısı
Frenk geldi Ermeniyle karıştı.
Uğraştılar bu vatanı bölmeye
İstekleri lokmamızı almaya
Çalışırlar bu vatanı soymaya
Soyguncular Ermeniyle kaçıştı.
İSMAİL YILMAZ der huzuru bulduk
Atatürk’ü sevdik askeri olduk
Hıyanet şerrini burada kovduk
Bu yurt için bütün millet yarıştı.
– 1944 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
———————–
EY ALLAHIM
Ey allahım ey allahım
Seni bulayım Allah’ım,
Yolundan tatlı canımı
Hemen vereyim Allah’ım.
Gönül daim seni ister
Lütfeyle cemalin göster
Her zaman affını ister
Af eyle beni Allah’ım.
Yürü sen doğru yolunla
Hakkı zikreyle dilinle
Arama sürme elinle
Sualin sorar Allah’ım.
Durma her an zikir eyler
Hakka duacıyız bizler
Ol zinaya bakan gözler
Cezasın çeker Allah’ım.
Hergün durma dua eyle
Daim işin olsun böyle
Kelime tevhit çok söyle
Sana yalvaram Allah’ım
Allah ola işin önü
Çokca ağla çağır anı
Gönül daim ister seni
Görüştür beni Allah’ım
İSMAİL YILMAZ aşina
Cemalini göster bana
Allah’ım aşığım sana
Beni ret etme Allah’ım.
– 12.05.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
MURADIMA EREYİM DERSEN
Eğer muradıma ereyim dersen
Sıdğiyle mevlaya tapınmak gerek,
Hakikat yolunu bulayım dersen
Arzulu gönülle çalışmak gerek.
Adı ile yazmış adını yarap
Bunu bilmeyenin işleri harap
Selavat daim çek bulasın sevap
Huzuru kalbiyle söylemek gerek.
Aşık isen çalış kalbten zikire
Zengin isen yardım eyle fakire
Hayır dile düşme kötü fikire
Yüceden şefaat istemek gerek.
Huzuru mahşerden sorgu sorulur
Cehennem münafık için kurulur
Mümin olanlara müjde verilir
Sıratı yel gibi an geçmek gerek.
Defteri uzanmış sağından alan
Ol kimki orada selamet bulan
Nice hurilere münasip olan
Ebedi cennette bulunmak gerek.
Tutmuş orucunu kılmış da namaz
Uymamış şeytana değil beynamaz
Sorgu meleğinde gelir bir avaz
Hayırlı habere sevinmek gerek.
İSMAİL YILMAZ der bakma yalana
Diyeceğim yoktur hakkı bilene
Emrini vahini yazmış KURAN’a
KURAN’a sımsıkı sarılmak gerek.
– 05.05.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
ÇAĞIRIRIM SENİ YARAP
Gece gündüz yalvarırım
Çağırırım seni Yarap
Seher vakti uyanırım
Çağırırım seni Yarap.
Allah söyler hiç durmadan
O ten candan ayrılmadan
Fani dünyadan göçmeden
Çağırırım seni Yarap.
Sabah erken çalıştırsan
Hem rüyadan görüştürsen
Muradıma kavuştursan
Çağırırım seni Yarap.
Dertlilere deva veren
Hastalara şifa veren
Sağ iken ölümü veren
Çağırırım seni Yarap.
Bu dünyanın sonu yalan
İnsan göçer olur viran
Ezraildir canlar alan
Çağırırım seni Yarap.
İSMAİL YILMAZ fermanı
Allah eyle amanını
Bulduk göçmek zamanını
Çağırırım seni Yarap.
– 13.05.1949 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
————————-
SANATCI
Sana derim sana esmer güzeli
Sallanıp sahneye gel şöyle böyle,
Elinde mikrafon çeken gazeli
Sevilen kalplere gel şöyle böyle.
Umumi sahneye olmuşsun hakim
Çok güzelim diye verirsin hüküm
Şımarıklık yapma biraz ol sakin
Üstünlük fikrinle gel şöyle böyle.
Güzelsin güzele ne olur sözün
Güzel sevmemişsen ezilir özün
Bakarsın her yerde görünür izin
Birazda dostuna gel şöyle böyle.
Güzelsin de güzel olun bilinin
Güzel sözler hüneridir dilinin
Çalışmazsan bir gün olur silinin
Sanatın hakkına gel şöyle böyle.
İSMAİL YILMAZ’ım gözüne baksam
Yok ki servetim de hediye taksam
Irmak olsam sence ummana aksam
Demez misin bana gel şöyle böyle.
– 03.10.1953 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
UYARMA
Ne zamandan beri şair olmuşsun
Ne kadar hoşuma gider sözlerin,
Bilmiyorum neye aşık olmuşsun
Ateşli aşıka benzer sözlerin.
Söyleyin arkadaş ben de bileyim
Azmış yaranıza merhem olayım
Beraber ağlayıp hem de gülelim
Yaktı içerimi dağlar sözlerin.
Yüksek dağlar başı çok serin olur
Herkes sevdiğini arar da bulur
Gözel sevmeyenler ecelsiz ölür
Beni sana sıkı bağlar sözlerin.
Uzatmak istemem bu kadar yeter
Avcılar avına okunu atar
Seninkinden benim derdim çok beter
Bunu mu söyletmek dilbaz sözlerin.
İSMAİL YILMAZ’ın bitmiyor sözü
Gözü gibi ağlar her zaman özü
Sırrını diyemez sararmış yüzü
Ah ile vah ile geçer sözlerin.
– 01.02.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
SIR ALİ SIRRIDIR
Sır Ali sırrıdır asla söylenmez
Sırrını her yere saçar eyleme,
Saklamak yiğitlik minnet eylenmez
Sırrı sevdiğine açar eyleme.
Sırrı saklayanı yaradan sever
İfşa edenleri huzurdan kovar
Yarın o dilleri ateşten yanar
Dosta karşı bizi naçar eyleme.
Dostları sevmeli hemen her zaman
Sırların söyleme dahi bir zaman
İyiyi kötüden ayırmak güman
Beni hastalığa düçar eyleme.
Kendim hasta değil gönlüm pek hasta
Yenice rasladım iyi bir dosta
Sırrını açarsan koyarlar yasta
Akıldan fikirden kaçar eyleme.
İSMAİL YILMAZ der sırrımı açmam
Dostumun dostu var uluorta saçmam
Doğru söze karşı doğrudan kaçmam
Sır Ali sırrıyla uçar eyleme.
– 17.02.1971 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
NURİ TEPE’YE BİR RİCA
Ankara’ya uğrar yolun düşerse
Selam verip selam söylüyor dersin,
Biraz olup benden haber sorarsa
Sayğıyla elinden öpüyor dersin.
Bir rica edeyim bunu yapasın
Katlanıp zahmete gidip göresin
Benim hesabıma elin öpesin
Hürmetli tembihi ediyor dersin.
Kocatepe Camiinde bulunur
Diyanete sorsan derhal bilinir
Cami inşaatı ondan sorulur
Sizin dostunuzun dostuyum dersin.
Adı Hacı İlyas soy adı İlgün
Orta boylu kendi vücudu dolgun
Sizlere dualar ederim her gün
Hayırlı dualar bekliyor dersin.
İSMAİL YILMAZ’ım selam ederim
Dost bir adım gelse bin kat giderim
Dostuma güzellik başka ne derim
Allahtan iyilik diliyor dersin.
– 10.11.1966 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
————————–
GÜZELLER GÜZELİ
Güzelleri çok bol güzel ellerde
Güzeller güzeli bir güzel gördüm,
Eş değerde güzel güzel güllerde
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Salını salını gider yoluna
Hayran oldum ağzındaki diline
Nasıl hizmet etmiş selvi boyuna
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Kalem gibi ne incecik kaşları
Mercan gibi çok ufacık dişleri
Layık sana kıraliçe taçları
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Kemere gelmeyen ince beli var
Konuştukça baldan tatlı dili var
Açılmamış bir çift gonca gülü var
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Soramadım nere gider yolları
Parmakları narin beyaz elleri
Salınıyor selvi gibi boyları
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
Selam verdim dalgın idi almadı
Sual sordum cevap verip durmadı
Tebessüm eyledi bir şey demedi
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
İSMAİL YILMAZ da güzeli bilir
Güzeller katına güzeller gelir
Selvi boylu selvi gibi sallanır
Güzeller güzeli bir güzel gördüm.
– 12.04.1948 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
ÖĞLEDEN UĞRADIM BEN BİR PINARA
Öğleden uğradım ben bir pınara
Seyir ettim gelen iki turnaya,
Gökten inmiş sanki ay ile güneş
Gözler kamaşıyor ona bakmaya.
Allahtan mı sürme sürmüş gözleri
Gürün elmasına benzer yüzleri
Hak nasip etse de görse bizleri
Utanırım her gün yâra varmaya.
İncecik beli de usul boyları
Sırmalanmış saçın bütün telleri
Solmuş yetirdiği açan gülleri
Yetişmez ellerim onu yolmaya.
Açıktır gerdanı turnaya benzer
Ağzındaki dili hurmaya benzer
Evvel bahar gelse yetişse yazlar
Ben de gitsem onlar ile kazmaya.
Kaleme benziyor siyah kaşların
İnciye misaldir beyaz dişlerin
Kadir mevlam güzel olur işlerin
Aramıza nazar gözler girmeye.
İsminiz anlamlı sabırlı olmak
Hiçbir şey değilmiş derdinden ölmek
Nasib değil bize dünyadan gülmek
Kavuşmamız ahir zaman kalmaya.
Kadir mevlam seni öğmüş yaratmış
Siyah zülfün tel tel etmiş uzatmış
İSMAİL YILMAZ’da seni met etmiş
Söylediği sözler güce gitmeye.
– 15.03.1948 – İskenderun
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
HOCAM
Arzedeyim şimdi hali ahvali
Kimi ağlar kimi gülüyor hocam,
Kimi gaddar olmuş kimi zavallı
Kimi inim inim inliyor hocam.
Kimisi yaramaz, kimi kumarbaz
Kimi zina yapar, kimi beynamaz
Kimisi haramı yemekle doymaz
Bu haller bizleri üzüyor hocam.
Kimisi şaşırmış bilmez yolunu
İçkiye kaptırmış kırmış kolunu
Acımaz soldurmuş gonca gülünü
Gül benzi açmadan soluyor hocam.
Birçokları koşar servet peşine
Bir kısmı oturur masa başına
Utanmaz Allahtan bakmaz yaşına
Nasihat kâr etmez oluyor hocam.
İş zamanı gelir işine gitmez
Ezanlar okunur dönüpte bakmaz
Hakkın rahmetinden nasibin almaz
Allahtan hidayet bekliyor hocam.
İSMAİL YILMAZ’ı kötülük üzer
Kötüye bakarak iyiler bezer
İnsan iyi olsa kötüyü ezer
Benim gibi herkes biliyor hıcam.
– 21.10.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
——————-
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 4
İSLAHİYELİ OZAN İSMAİL YILMAZ – 4
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ
Ozanımız İslahiye’li Ozan İsmail YILMAZ; 1920 yılında Gaziantep’in İslahiye ilçesinin Kozdere (İntilli) köyünde doğdu. 3 yaşında iken babası Çete Reisi Göv Mehmet Çavuş Gavur Dağlarının Kanlı Geçit, Kızıldere mevkiinde Fransızlarla yapılan bir çatışma esnasında iki akrabası ile birlikte şehit düşünce öksüz kalır. Kendinden iki yaş küçük kardeşi Ahmet’le birlikte dedesi ve amcaları tarafından büyütülür. Askere gider gelir ve evlenir. İlk eşinde 4 çocuk babası olur. İlk eşi vefat edince ikinci evliliğini yapar 5 çocuk da ikinci eşinden olmak üzere 9 evlat babası olur.
Devlet Demir Yollarında memur olur. 54 yaşında vazife başında 54 yaşında bir kalp Krizi sonunda vefat eder. Mezarı İslahiye’nin Kozdere Köyündeki Göztepe mezarlığındadır.
Gençlik yıllarında başladığı şiir ve hikaye söylemeye ve yazmaya ölümüne kadar devam eder. Şiirleri Bazı dergi ve gazetelerde yayınlanır. “Şakkışefe” ve “Toros Seyahatı” isimli basılı iki şiir kitabı bulunmaktadır. Hayatı ve şiirleri pek çok Edebiyat öğrencileri ve Öğretim Üyeleri tarafından Tez konusu olarak işlenmiş ve hazırlanmıştır. İsmailoğlu Mustafa YILMAZ, İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ’ın oğludur.
HOCAM – 1
Arzedeyim şimdi hali ahvali
Kimi ağlar kimi gülüyor hocam,
Kimi gaddar olmuş kimi zavallı
Kimi inim inim inliyor hocam.
Kimisi yaramaz, kimi kumarbaz
Kimi zina yapar, kimi beynamaz
Kimisi haramı yemekle doymaz
Bu haller bizleri üzüyor hocam.
Kimisi şaşırmış bilmez yolunu
İçkiye kaptırmış kırmış kolunu
Acımaz soldurmuş gonca gülünü
Gül benzi açmadan soluyor hocam.
Birçokları koşar servet peşine
Bir kısmı oturur masa başına
Utanmaz Allah’tan bakmaz yaşına
Nasihat kâr etmez oluyor hocam.
İş zamanı gelir işine gitmez
Ezanlar okunur dönüpte bakmaz
Hakkın rahmetinden nasibin almaz
Allahtan hidayet bekliyor hocam.
İSMAİL YILMAZ’ı kötülük üzer
Kötüye bakarak iyiler bezer
İnsan iyi olsa kötüyü ezer
Benim gibi herkes biliyor hıcam.
—- 21.10.1973 – İslahiye
İslahiyeli Ozan İsmail YILMAZ – İslahiye
HOCAM – 2
Hocalar doğruyu söyler bilirim
Haksızlar önlere çıkıyor hocam,
Suçsuz suspus olur ağlar görürüm
Namertler yüksekte bakıyor hocam.
Her cins bacağından kendi asılır
Bir an gelir ceman mizan kurulur
Ne yaptınsa tek tek hesap sorulur
Zalime, mazluma, soruyor hocam.
Bölük bölük insan orda olacak
Günahı olanlar nara yanacak
Cömertler cennete önce girecek
Müjdeyi buradan veriyor hocam.
Dünya aldatıyor bütün alemi
İ
Love the website– very individual friendly and great deals to see!
http://odzywkidorzesranking.eu
You have fantastic information on this web-site.
Facenin hilesini,
Meğerse hilesi var face denen illetin,
Takip kesme kilidi elindedir milletin,
Dostluk elden gidiyor siz onlara belletin,
Daha yeni öğrendim facenin hilesini.
**
Engelleme var zaten onu biraz anlarsın,
Takip kesme varımış sen arkadaş sanarsın,
Dostluğa güvenirsin gizli gizli kanarsın,
İnanın hiç sevmedim facenin hilesini.
**
Engelleme dediğin mertçe seni istemez,
Takibi kesmek ise istemiyorum demez,
Bu işten anlayanlar bu hileleri yemez,
Bunca yıl bilemedim facenin hilesini.
**
O kişi dost görünür yazdıklarını görmez,
Seni siler defterden bir daha sana dönmez,
Sen de zannedersin ki bu arkadaşlık ölmez,
Ben nasıl göremedim facenin hilesini.
**
Kimi haberi sevmez kimisi ise resim,
Ben de hep dost ararım önemli olan isim,
Arkadaş olduğumu kabul ederim hisim,
Nasılda sezemedim facenin hilesini.
**
Azda olsa kavradı Altuncu son günlerde,
Katıksız dostluk vardı arıyorum dünlerde,
Bütün dostların ismi yazılı defterlerde,
Demek ki çözemedim facenin hilesini.
11.11.2015
Muzaffer Mustafa Altuncu
-Gölcük-
Mustafa Alkan dostuma,
Acı haberi aldım sanki dünyam yıkıldı,
O ölüm halkasına bir yenisi takıldı,
Bak ölüm meşalesi Kırıkhanda yakıldı,
Beni çok etkiliyor ölüm haberi dostlar.
**
Mustafa Alkan adı “Temiz” derlerdi O’na,
Vade tamam olunca gelinmiş oldu sona,
Çok gelmek istiyordu gönül dostum Trabzon’a,
Bu ani ölümlere dayanmak güçtür dostlar.
**
Samimi konuşurduk biz inceden inceye,
Cümleler uzayınca sığınırdık heceye,
Sıkıştırırdım O’nu atlardı bilmeceye,
Gönlümün bir köşesi yara almıştır dostlar.
**
O’nu ziyaret ettim Mart ayı Çekmecede,
Hayat şartları O’nu fırlatmıştı gurbete,
Tarihi köprü üstü devam ettik sohbete,
O gezdiğimiz yerler hatırdan çıkmaz dostlar.
**
Dostluğumuz çok eski Kırıkhan’a dayanır,
Ömür uzayıp gider insanoğlu aldanır,
Hayat acımasızdır her zorluğa katlanır,
Bu dostumun hayatı hareketliydi dostlar.
**
Çok plânları vardı anlattı bana tek tek,
Çok yalnızdı hayatta yok idi O’na destek,
Aslında imkânsızlık önünde büyük köstek,
Böyle yol birden biter anlayamazsın dostlar.
**
Zaman çok kısa deriz bazen de çok uzuyor,
Alınan acı haber frekansları bozuyor,
Vurdumduymaz olanlar öyle gezip,tozuyor,
Ölüm gerçeği vardır unutmayalım dostlar.
**
Hanımı Nuran ile bir okulda çalıştık,
Ayrıldık Kırıkhandan ayrılığa alıştık,
Birbirinin işine zaman zaman karıştık,
Hakkımızı Temiz’e helâl edelim dostlar.
**
Altuncu zor durumda kimse de yok yanında,
Şu an olmak istiyor inanın Kırıkhanda,
Ölüm Allah’ın emri öyle yazar Kur’anda,
İkram Fatiha olsun okuyun hemen dostlar.
20.05.2015
Muzaffer Mustafa Altuncu
-Gölcük-
23.04.2015
Öncelikle bu gece idrak edeceğimiz Ragip Kandili hepimize mübarek olsun.
Rabbım bizleri af etsin.
İmanlı,sağlıklı ve huzurlu günler nasip etsin.
Amin.
Ayrıca bugün 23 Nisan,
Bu bayram da kutlu olsun.
Birlik ve beraberliğimiz daim olsun.
Bayraklar inmesin,ezanlar susmasın vatanımız bölünmesin inşallah.
Bu duygularla selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Topkapı Sarayı;
Bir yanda Ayasofya diğer yan Sultanahmet,
Doya doya bakarsın aklına gelmez zahmet,
Ecdat yadigâr braktı bakanlar bilmez kıymet,
Allah’ım Fırsat verdi gezerim buraları.
**
Nihayet girebildim Topkapı Müzesine,
Kulak verin dostlarım Altuncu’nun sesine,
Bakıp durmayın onun başındaki fesine,
Tek başına dolaştım bu defa buraları.
**
El sallayarak girdim Topkapı Sarayına,
Yaş altmışbeş deyince işler girdi rayına,
Altuncu bekler sizi müzede beş çayına,
Bilmem ki okuyanlar gezdi mi buraları.
**
Girişte sol tarafta vardır eski kilise,
Giremezsin oraya paran kartın yok ise,
Bir yerinde de olsa ortaokul ve lise,
Kaç kişi görmek ister kimbilir buraları.
**
Üçüncü denemede girebildim saraya,
Hedef “Harem” bölümü güya koştum oraya,
Bence girmeğe değmez yazık olur paraya,
Eskiden göremedim o mahrem odaları.
**
Üç tane mescid vardır birisi kullanımda,
Girdim tabi oraya Kadıköy tam karşımda,
Manzarayı görünce bir şey oldu başımda,
Milyonlar gezdi durdu geçmişte buraları.
**
Saray mutfağı vardır bir de var “Arz odası”,
Üç tane köşk görmüşüm bir de sünnet odası,
Kutsal emanetlerdir en kıymetli noktası,
İstanbul’a gelenler görmeli buraları.
**
Altuncu tam o anda bunları düşünmüştür,
Hava soğuk olunca biraz da üşümüştür,
Hayalinde dostlarla el ele tutuşmuştur,
Dostlarla gezmek ister her zaman buraları.
12.03.2015
Muzaffer Altuncu
-İstanbul-
Sevmiyorum;
Çok severim dostluğu devam etsin isterim,
Dostların karşısında kabarıyor hislerim,
İstenmeyen durumu sabır ile gizlerim,
Hiçbir gönül dostumu üzmeyi sevmiyorum.
***
Fikir zikir bir olsun budur benim dileğim,
Bu konuda şükrolsun çoktur benim emeğim,
Çok şey istemez gönlüm simit olsun yemeğim,
Yemek meclislerinde gezmeyi sevmiyorum.
***
Dedikodu kötü şey çalışırım olmasın,
Amel defterlerimiz günahlarla dolmasın,
Beni seven dostların hakkı bende kalmasın,
Mecliste olmayanı yermeyi sevmiyorum.
***
Severim ben gezmeği karnım aç olsa bile,
Müslüman müslümana düşünmemeli hile,
Yaşanan birçok olay veriyor bana çile,
Kenetlenmiş elleri çözmeyi sevmiyorum.
***
Altuncu dikkat eder dost kalbi kırmamağa,
Dost meclisi kaynarsa niyet eder kaçmağa,
Huzurlu bir ortamda hal hatırı sormağa,
Kötü kalple dostları süzmeyi sevmiyorum.
09.09.2014
Muzaffer Altuncu
-Çaykara-
Kamil Şahin Dostuma;
Gönülden bağlanınca ağır geliyor ölüm,
Şahinkaya sitesi soldu kırmızı gülüm,
Nefis bazen insana yaşatır büyük zulüm,
Gönlümde yer etmişsin unutmam Kamil Şahin.
***
Ankara ziyaretim uzaktan baktım sana,
Sarılmak istemişsin biliyorum sen bana,
Sevdiğini kaybetmek sıkıntı verir cana,
Gönüllerde yerin var unutmam Kamil Şahin.
***
Her gün buluşuyorduk tatlı mesajlar ile,
Bir gün mesaj gelmese olurdu bize çile,
Koyduk seni toprağa gerçeği bile bile,
Sana rahmet dilerim unutmam Kamil Şahin.
***
İstanbul ziyaretim bakmadın tarafıma,
Gözlerini zor açtın cevap verdin lafıma,
İsterdim canım dostum katılasın safıma,
Hastalık sebep oldu unutmam Kamil Şahin.
***
Hakiki dost ölünce deprem oldu sanarsın,
Teselli veren olur çocuk gibi kanarsın,
İçine ateş düşer alev alev yanarsın,
Bütün bunları bana yaşattın Kamil Şahin.
***
Uzun zaman namazda hep dua ettim sana,
Çok istedim ben ama ulaşamadım sana,
Allah’ım rahmet etsin gönül dost daim sana,
Hafızamda yer ettin bilesin Kamil Şahin.
***
Gün boyu yağmur yağdı gözyaşı gibi aktı,
Ölümün dostlarının yüreklerini yaktı,
Tabutunun ardından seni sevenler baktı,
Ecel şerbeti içen dirilmez Kamil Şahin.
***
Seni seven dostların toplandı Çaykaraya,
Acı günde de olsa gelmişiz bir araya,
Eşin, oğlun ve kızın; dostlar girdi sıraya,
Biter mi bu acımız bilinmez Kamil Şahin.
***
Altuncu ne söylesin kaderin çizgisine,
İçime attım seni kabul edecek sine,
Mutlaka bazı şeyler dönecektir tersine,
Hafızamda yer ettin silinmez Kamil Şahin.
20.10.2014
Muzaffer Altuncu
-Çaykara-
Lâyıksın Yükseklere !
Trabzonspor nereye, düşeceksin dereye,
Ne zaman çıkacaktır taraftar pencereye,
Bir adağımız vardır koyalım tencereye,
Belki faydası olur çıkarsın yükseklere.
***
Dörtte dört beraberlik arkasından yenilgi,
Taraftar bu takıma göstermelidir ilgi,
Aman ha kullanmayın bu takım için silgi,
Anlıyorum halinden bakarsın yükseklere.
***
Çok sayıda futbolcu aldın girdin sezona,
Her şeye rağmen tabi bağlanmışız biz sana,
Mağlubiyet her zaman eziyet verir cana,
Bordo Mavi bayrağı asarsın yükseklere,
***
Tarihinde en kötü günleri yaşıyorsun,
Taraftarı çok üzdün haddini aşıyorsun,
Uyuz mu tuttu sana başını kaşıyorsun,
Bordo Mavi rozeti takarsın yükseklere,
***
Altuncu bir taraftar, seviyor renklerini,
Takım oyunu oyna yok et rakiplerini,
Aman mekân eyleme liglerin tiplerini,
Aşağıda sürünme layıksın yükseklere,
10.10.2014
Muzaffer Altuncu
-Çaykara-
İSKENDERUN – 1
Yurdun güneyinde bakir kıyınla
Beni kucağına al İskenderun,
İncecik kumunla temiz suyunla
Senelerce böyle kal İskenderun.
Van’dan bu tarafın tek denizisin
Atik’de Oluk’ta kış iklimisin
Bir saat içinde dört mevsimlisin
Sürer bu durumun yıl İskenderun.
Palmiye, portakal meşhurlarında
Kayabalığı’nla humus sofranda
Şarkında türkünde ve konuşmanda
İstanbul şivesi dil İskenderun.
İhracat tırlarla dolu grajın
Tertemiz kıyılar bütün plajın
Vilayet olmaktır artık imajın
İl ol, ilçe ismin sil İskenderun.
Demirçelik sende tam yükseliyor
Sanayi canısın dünya biliyor
İlçe demek bize çok zor geliyor
İlçe değil hakkın il İskenderun.
İskenderunluyum Belen’de izim
Karaoğlanoğlu dedemiz bizim
İSMAİLOĞLU der doğrudur sözüm
Candan sevdiğimi bil İskenderun.
05.05.1990 – İskenderun
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
Yunus
Tamamıyla yokum desen
Hakka hizmet güne daldın,
Miskin hale de bürünsen
Hak bildiğin dine daldın.
Bizden hürmet seni sayış
Senden kalan bu yaşayış
İnsanlığı kucaklayış
Gönüllerden yana geldin.
Günlerini etmen heba
Bildin dokuz göğü baba
Toprak, ateş, su, yel ana
Dört unsuru ana bildin.
Tapduğ’ın bir güzel kızı
Sana verdi aşktan sızı
Nere varsan orda izi
O’nu yakın cana aldın.
Halk diliyle halka hitap
Hak buyrulmuş O dört kitap
Çalışarak oldun bitap
Coştun kana kana soldun.
İSMAİLOĞLU dolaşır
Uçar gibi helallaşır
Sevgi saygı dost bulaşır
Aşkı bana bana doydun.
Adana – 15.10.1964
İsmailoğlu Mustafa Yılmaz
Atamızı Bilmeliyiz
Türk olmanın sevincini
İçimizden duymalıyız,
Büyüklüğün övüncünü
Gönlümüzden bulmalıyız.
Çalış, kavuş en ön yere
Kıymet verip Türk öndere
Türk Bayrağı’n ta göndere
Dikenleri sevmeliyiz.
Dünya yarış içinde bak
Meşaleyi kaldır ve yak
Durma büyü, arşa ta kalk
Yükseklerden olmalıyız.
Tüm yurdumu sevenleri
Vatan için ölenleri
Kendini Türk bilenleri
Kucak açıp sarmalıyız.
Hür düzene atanları
Milletime çatanları
Vatanımı satanları
Birlik olup kovmalıyız.
İSMAİLOĞLU ben buyum
Ortasya’dan gelir soyum
Yüksek, ulu Oğuz boyum
Atamızı bilmeliyiz.
Afyon – 05.02.1962
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
Gönül bahçem,
Arar durur bu gönül sevdiği dostlarını,
İlla sormak isterim her zaman hallarını,
İlgisizlik kırıyor gönlümün dallarını,
Unutmayın açıktır sizlere gönül bahçem.
***
Bir zaman çok mutluydum arayanım çok idi,
Sevgim karşılık görür iskalayan yok idi,
Açlık uzaktı benden gözüm gönlüm tok idi,
Bir haller oldu bilmem gariptir gönül bahçem.
***
İnanın özlüyorum ilgi dolu günleri,
Yarınlarda umut yok arıyorum dünleri,
Herhalde o dostların çoğalmıştır ünleri,
Susuzluk kurutmuştur gülsüzdür gönül bahçem.
***
Bir gönül dostu için aşarım ben dağları,
Susuz kaldı kurudu bu gönlümün bağları,
Ölenler rahmetliktir özlüyorum sağları,
Gönül neşe bulursa nurlanır gönül bahçem.
***
Altuncu sen dertlenme dünyanın hali böyle,
Sen beni anlıyorsun ne olur bir şey söyle,
Teslim ol sen kadere öyle diyorsun öyle,
Bir gün huzur bulacak elbette gönül bahçem.
04.04.2014
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
YILMAZ, İsmailoğlu Mustafa
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
1944 yılında Gazianteb’in İslahiye İlçesinin Fevzipaşa Bucağına bağlı Kozdere köyünde doğdu. İlkokulu dördüncü sınıfa kadar köyünde, dördüncü ve beşinci sınıfları İslahiye Merkez Cumhuriyet İlkokulunda, ortaokulu İslahiye Ortaokulu’nda okudu. Liseyi ise Gaziantep Lisesi, Afyonkarahisar Lisesi ve Adana Erkek Lisesinde okudu. Yüksek öğrenimini Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı.
Adana Devlet Su İşleri 6. Bölğe Müdürlüğü’nde 30 yıl Devlet memuru olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu. Evli ve dört evlat babasıdır. 40 yıl Adana’da yaşadıktan sonra; 2002 yılından bu yana İstanbul’da ikamet etmektedir.
Küçük yaşlardan beri şiirle ve müzikle uğraşmakta, 23 adet basılı eseri bir o kadar da bestelenmiş güfteleri yanı sıra besteleri bulunmaktadır.
1992 yılından beri Ozan Dergisi’nin sahibi ve Sanat Yönetmenliğini sürdürmektedir.
UCU YANIK MEKTUPLAR
Beni hergün oyalayan, yaşatan
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar,
Ağlıyorken teskin edip avutan
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
Kalem ile ak kağıda kazdığım
Özlemimi satır satır dizdiğim
Sabah vermek için gece yazdığım
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
Boşunaymış bunca telaş, evmeye
Dil tutulur, söz bulamaz demeye
Sabah olur cesaret yok vermeye
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
Ateşini kucağıma doldurdum
Söndü ise tekrar tekrar yandırdım
Sevdaları tomar tomar kondurdum
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
Kalpler çizdim satırların altına
Öpücükle katlayarak itina
Pulsuz sundum yükseklerin katına
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
Benden sana duyguları anlatan
Dilsizleri yazı ile söyleten
İsmailoğlu’nu böyle inleten
Sevda yüklü ucu yanık mektuplar.
05.02.1960 – İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
ASLIMI SORARSAN
Aslımı sorarsan Bozok Beyi’nden
Karaoğlan Hasan Dedemiz bizim,
Belen’den ikamet, Oğuz soyundan
Şehitlerle dolu secemiz bizim.
Vilayetim Antep ünvanı gazi
Kazam İslahiye gönlümde hazı
Kozdere Köyü’nden çaldığım sazı
Ol makamdan dinler yücemiz bizim.
Bozkurt düştü bir ayağın kırdırdı
Yedi millet çakal oldu saldırdı
Göv Mehmet dedemi Frenk öldürdü
Savaşta dev olur cücemiz bizim.
Aşık İsmail’dir babamın ismi
Bir anlık uçmağa mevt oldu cismi
Şair olmak babam için bir iş mi?
Tellere sert vurur nicemiz bizim.
Müslümanız bir Tanrıya taparız
Türküz devir açar devir kaparız
Töremize göre düğün yaparız
Sinsinle doludur gecemiz bizim.
İsmailoğlu der yükseleceğim
Büyürse Türkiye sevineceğim
Mutlu yaşamalı Türk geleceğim
Dilde destan olur hecemiz bizim.
08.10.1975 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbl
ŞİİR DEDİM
Şiir dedim ekin bildim
Gözlerinin ışığını…
Doğdum kendimi salladım
Cananla can beşiğini.
Şiir sevmek aslı oldu
Güldüm Hıra, Tanrı dağda
İbrahim sofrası doldu
Şiir aşım gönül bağda.
Yüreğime damla damla
Şiirin düştüğü anı
Unutmam ilk sevdam gibi
Şah damarda akan kanı.
Seyhan, Ceyhan nehri doldu,
Kirpiklerin vuruşunda…
Gözbebeğin şiir oldu
Boğulurum akışında.
Ben senden bir parça oldum
Gülsen soyum töreyecek
Galübeladan atiye
Ceddime gen sürüyecek…
Dualarım şiir oldu
Ferhat, Kerem geldi dile,
Bütün dünya rızkla doldu
Avuç açıp şükür ile.
10.11.1970 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
ONDÖRT YAŞTA
Sevdalandım ilk şiiri yazdım da
Çocukluğun defterini dürerken,
Şahin gibi yücelere kondum da
Ondört yaşda onbeşine girerken.
Bir kuş gibi titremeni duyardım
Kalp atışın yüregimle sayardım
Sevgimizi en yükseğe koyardım
Ondört yaşda onbeşine girerken.
Bir gururdun, bin fiğandın gönlümde
Senin gibi göremedim ömrümde
Kurşun gibi hissederim böğrümde
Ondört yaşda onbeşine girerken.
Günler geçer hatırlamam dünümü
Bakışınca şaşırırım yönümü
Ateş basar hiç göremem önümü
Ondört yaşda onbeşine girerken.
Sana gelen her belaya kol açtım
Yollarına toplayarak gül saçtım
Sanki senle kördüğümce dolaştım
Ondört yaşda onbeşine girerken.
Velhasılı sana neler besledim
İSMAİLOĞLU’nu senle eşledim
Geleceği gözlerine işledim
Ondört yaşda onbeşine girerken.
20.08.1960 – İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
AFYONKARAHİSAR
Afyon yaylasında duraklayınca
Herşey güzelleşir tatlı an gelir,
Hele bir de durup konaklayınca
İnsana bin ömür, uzva kan gelir.
”Afyon ortasında vardır kalesi
Kale ortasında kızlar kulesi”
Atatürk’le sönmez Türk meşalesi
İlk hedefte Akdeniz’e yön gelir.
Şifadır çamuru, Gazlıgöl suyu
Eber’den uçuşur ördek, kaz, kuğu
İnsanı mert olur güzeldir huyu
Yücelen başıyla dağ Sultan gelir.
Haşhaşı, susamı, meyvası olur
Dinar’da leblebi, çeşni kavrulur
Kaymağı, sucuğu dünya’lem bilir
Afyon’a her türlü şan, ünvan gelir.
Kültürün yücelip oluştuğu yer
İpek yollarının kavuştuğu yer
Cananın cananla buluştuğu yer
Afyon diye gönle bir mekan gelir.
İsmailoğlu’yum tahsili gördüm
Hocam bilgi verdi doldukça doldum
Nice hakan çıkar az bile övdüm
Yüce makamlara ün devran gelir.
30.08.1970 – Afyonkarahisar
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
VERESİ GELİR
Ümran Çetin’e
Öyle gönül dostu, öyle candan ki
Canını istesem veresi gelir,
İnsan yaşatacak öyle kandan ki
Kanını istesem veresi gelir.
Gözlerinin içi güler şikarsa
Herkesi güzellik isterki sarsa
Ömründe bir anlık zamanı varsa
Anını istesem veresi gelir.
Her sabah yeniden aşık olunca
Doğru samimice sevda dolunca
Gönlünde sağ yanı boşluk bulunca
Yanını istesem veresi gelir.
Öyle kal bu durum güle yakışır
Sanki sevdalı ki öyle bakışır
Varı var, yoku yok nokta çakışır
Varını istesem veresi gelir.
Güler tatlı dille canı kucaklar
Ele, dile, bele sahibi yoklar
Hünkarın bağında Yezid’i oklar
Dinini istesem veresi gelir.
Kara sevdalıyı der ki bulurum
”Her Sabah Yeniden Aşık Olurum”
İsmailoğlu der dilbaz bu durum
Dilini istesem veresi gelir.
15.04.2001- -İzmir
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
VEYSEL DİYE
– Aşık Veysel’e –
Gece, gündüz ağıt yakam
Veysel diye, Veysel diye.
Kara güne akca bakam
Veysel diye, Veysel diye.
Gözü ama görür idi
Her gönülü bilir idi
Bütün millet sever idi
Veysel diye, Veysel diye.
Yağmur yağar damla damla
Gönlüm ağlar her an gamla
Ağıt yükselir duamla
Veysel diye, Veysel diye.
Toprakta tohum zillendi
Yeşerdi dibi bellendi
Küçük çocuğum dillendi
Veysel diye, Veysel diye.
Sazın elde pas tutmadı
Ayrılığın soğutmadı
Dostlar daha unutmadı
Veysel diye, Veysel diye.
İSMAİLOĞLU yas saçtı
Başta duran yüce taçtı
Kara toprak kucak açtı
Veysel diye, Veysel diye.
16.10.1976 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
İSLAHİYE GÖKÇE DAĞIN DUMANLI
İslahiye Gökçedağın dumanlı
Garbilerin rüzgar olur savrulur,
Enginine kuşlar gelir zamanlı
Gölde berdi hasır olur serilir.
Yükseğinde kartalların uçuşur
Yamaçlarda kekliklerin kaçışır
Gavurgöl’de ördek turna yarışır
Höyüklerde nergizlerin görülür.
İslahiye Hınzır yaylan çok serin
Vadisine dağda baksan pek derin
Yaşamayı ister isen tam yerin
Hava, suyu sağlık verir bilinir.
Buğdayların bulgur olur pilavda
Başakların firik olur yemekte
Mayan Bağ’da üzüm pekmez külekte
Bahçelerde meyve, sebze yenilir.
Sakcagöz’de, Zincirli’de tarih var
Örtülü’de Karasuy’un göz çıkar
Yesemek’de taslak halde heykel var
Turislerce gelip gezip görülür.
İSMAİLOĞLU’yum burada doğdum
İslahiye için kafa hep yordum
Doğruluğu, güzelliği bol buldum
Hayat biter ölüm gelir gömülür.
13.08.1960 – İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
YUNUS
Tamamıyla yokum desen
Hakka hizmet güne daldın,
Miskin hale de bürünsen
Hak bildiğin dine daldın.
Bizden hürmet seni sayış
Senden kalan bu yaşayış
İnsanlığı kucaklayış
Gönüllerden yana geldin.
Günlerini etmen heba
Bildin dokuz göğü baba
Toprak, ateş, su, yel ana
Dört unsuru ana bildin.
Tapduğ’ın bir güzel kızı
Sana verdi aşktan sızı
Nere varsan orda izi
O’nu yakın cana aldın.
Halk diliyle halka hitap
Hak buyrulmuş O dört kitap
Çalışarak oldun bitap
Coştun kana kana soldun.
İSMAİLOĞLU dolaşır
Uçar gibi helallaşır
Sevgi saygı dost bulaşır
Aşkı bana bana doydun.
15.10.1964 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
ALLAH BİRDİR
İyilik yapana bin iyilik yap
Kötülük yapana tek karşılık ver,
Allah birdir yalnız Allah’ına tap
Adında bulunur tüm güzellikler.
Yeri göğü altı günde yarattı
Gece verdi yeri, göğü kararttı
Güneş verdi yeri, göğü ağarttı
Günlerde bulunur tüm aydınlıklar.
Toprağı yuğurup bir şekil verdi
Adem’i halk etti bir akıl verdi
Havva’yı Adem’de bölüp kul verdi
Canlarda bulunur tüm canlılıklar.
İlk emiri dinle oku! ha oku!
Dikersen gülleri saçılır koku
Durmaz çalışırsan tanıman yoku
Bunlarda bulunur tüm zenginlikler.
Dargını barıştır düşman kalmasın
Elin, dilin, belin kötü olmasın
Narı Cehennemde daim yanmasın
Onlarda bulunur tüm erdemlikler.
İSMAİLOĞLU der onca yaşadım
Yaşadım yaşadım bunca yaşadım
Birşeyler yaptımsa anca yaşadım
İnsanda bulunur tüm bilginlikler.
20.10.1971 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
BERABER GİDİLEN
Beraber gidilen doğru yollarda
Yolu bükülene yuh olsun yuh yuh.
Hasretle sarılan mutlu anlarda
Kolu bükülene yuh olsun yuh yuh.
Değer vermez başka kendi canında
Dedikodu, fitne, gıybet hanında
Yalan söyleyerek halkın yanında
Dili bükülene yuh olsun yuh yuh.
Bütün istediği kendi alsın da
Bire al ona ver kâr çarşısında
Çıkar için kula kul karşısında
Beli bükülene yuh olsun yuh yuh.
Mürşit kapısında pişip erirken
Sevdiklerine kol, kanat gererken
Haklıya hakkını peşin verirken
Eli bükülene yuh olsun yuh yuh.
Sevdiceğin için düşersen derde
Aradaki artık kalkarken perde
Nakış nakış örgü işlenen yerde
Mili bükülene yuh olsun yuh yuh.
İSMAİLOĞLU’yum sevip sayarım
Altın isem yirmi dörttür ayarım
Hasbahçede güller olur kokarım
Dalı bükülene yuh olsun yuh yuh.
10.10.1979 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
KADERİ YENEMEDİM
Doğdum büyüdüm işte
Kaderi yenemedim,
Güçlüye değer eşte
Kaderi yenemedim.
Kötüye attım tokat
Haksızı ettim sakat
Hasmımı yendim fakat
Kaderi yenemedim.
Oku dedi okudum
Bilge oldum dokudum
Er meydanda çok idim
Kaderi yenemedim.
Karşımıza dizilmiş
Anlımıza çizilmiş
Bahtımıza yazılmış
Kaderi yenemedim.
Çok uğraştım olmadı
Boşa koydum dolmadı
Çabaladım durmadı
Kaderi yenemedim.
İSMAİLOĞLU ağa
Eşimle kurdum yuva
Dört çocuk önüm ova
Kaderi yenemedim.
10.03.1998 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
YİRMİBEŞ BAHAR
Yirmibeş baharı sayıp da geldim
Kokunu vermiyor çiçek ne de gül,
Güzeller içinde ben seni sevdim
Tadını vermiyor menekşe sümbül.
Bence sana kıymet biçmekse eğer
Bir tek duruşun da dünyaymış meğer
Cennet güzelliği sana eş değer
Senin kadar ancak güzel İstanbul.
Cilveli tebessüm yüzü güldürür
Çekimser nazların ocak söndürür
Bakışın can alır gözün öldürür
Elinde can bulur şakıyan bülbül.
Daima sorarım sözler içinde
Aşkınla yanarım közler içinde
Aydınlık ararım gözler içinde
Sabah seherinde şafak bul tan bul.
Ak gerdanda gonca güllerin açtı
Miski amber gibi kokular saçtı
Kenan’ı Yusuf’a eş değer taçtı.
İyilik içinde bakışın makbul.
İSMAİLOĞLU’yum namert beslemem
Senden gayri hiçbir şeyi düşlemem
Karun gibi zengin dünya istemem
Sen bana düşersen o zaman kabul.
07.08.1969 – Kozan
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
HERŞEYDEN İLERİ
Herşeyden ileri bildiğim güzel
Sevdiğimi bilip bana he desen,
Çocukca aşkımla sevdiğm güzel
Aşkıma kapılıp bana he desen.
Işmarda anlaman yaşın da küçük
Akgerdanın serbest gördüm de açık
Darmadağın olmuş saçların saçık
Bundan bir tel verip bana he desen.
Senle şor edelim derde yanarak
Yudum yudum içip aşka kanarak
Kendin gibi beni sevip sanarak
Aşkımda eriyip bana he desen.
Sen olmazsan mahsun boyun bükerim
Karşımda olsan da hasret çekerim
Gönüllere sayğı sevgi ekerim
Geleceği görüp bana he desen.
Gökçedağ’ın başı sisli dumanlı
Bana gönül vermen biraz gümanlı
Bakışın ok olup göze zamanlı
Yay gibi gerilip bana he desen.
İSMAİLOĞLU’yum ben seni seçtim
Aşkın badesini elinden içtim
Akgerdanı görüp kendimden geçtim
Gönlüme serpilip bana he desen.
20.02.1959 – İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
DİLE BENDEN
İste dünyayı vereyim
Dile benden ne dilersen,
Güneş, ayı indireyim
Dile benden ne dilersen.
İste malımı vereyim
İste kanımı vereyim
İste canımı vereyim
Dile benden ne dilersen
İste yolundan öleyim
İste uğrundan öleyim
İste kolundan öleyim
Dile benden ne dilersen
İste yolun ben olayım
İste pulun ben olayım
İste kulun ben olayım
Dile benden ne dilersen.
İste resmini alayım
İste ismini alayım
İste cismini alayım
Dile benden ne dilersen.
İSMAİLOĞLU seveyim
İste gülünü seveyim
İste ölünü seveyim
Dile benden ne dilersen.
15.11.1968 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
YAR DİLİYLE SORULDUM
Yar diliyle soruldum
Sorulmak bana yetmez,
Bulanıktım duruldum
Durulmak bana yetmez.
Bilekleri bükendim
Mert bileği öpendim
Hizmet ettim tükendim
Tükenmek bana yetmez.
Sayılarda asaldım
Yollarımda yasaldım
Doldum doldum boşaldım
Boşalmak bana yetmez.
Her gönüle bol oldum
Boş gönüle tam doldum
Herkes için kahroldum
Kahrolmak bana yetmez.
Eğri yolda olmadım
Haram malı sevmadim
İnsanları soymadım
Soyulmak bana yetmez.
İSMAİLOĞLU gider
Sevdaları saf eder
Ters yüreği def eder
Def olmak bana yetmez.
03.05.1995 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
GÜZELİM SEN AĞLAMA
Güzelim sen ağlama
Üzülürüm üzülür,
Acı acı söyleme
Kırılırım kırılır.
Uzaklara gitme sen
Benim gibi översen
Beni sevmek istersen
Sevilirim sevilir.
Sen heyecan şaşkında
Bana durun suskunda
Beni yakan aşkında
Kavrulurum kavrulur.
Narin güzel kollara
Sevilecek ellere
Ö incecik bellere
Sarılırım sarılır.
Tuttuğum pak elinde
Sarıldığım belinde
Yüz vermezsen hemen de
Bayılırım bayılır.
İSMAİLOĞLU bunda
Bulunduğum yanında
Korkarım ki kapında
Kovulurum kovulur.
12.05.1969 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
AŞK YOLUNDA
Aşk yolunda sevdalansam
Yâr sevgime değer’mola,
Arkasında gidip koşsam
Yorulmama değer’mola.
İnce belde sırma olsam
Kollarında burma olsam
Kesesinde sürme olsam
Yar gözüne sürer’mola.
Sıcacıkca ocak olsam
Eteğinde saçak olsam
Bohçada giyecek olsam
Yar sırtına giyer’mola.
Miski amberlerce olsam
Bahçede ıtırca olsam
Dallarında gülce olsam
Koklamaya eğer’mola.
Yâr teninde nabız olsam
Bastığı yerde iz olsam
Kenger olup sakız olsam
Yar dişiyle gever’mola.
İsmailoğlu yar olsam
Maşûkunu sever olsam
Onbeş yaşında er olsam
Yâr gönlünce sever’mola.
01.08.1968 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
ÇOCUKLARIM
İlk emir okuyla başlar
Çocuklarım çocullarım.
Okumalı bütün başlar
Çocuklarım çocuklarım.
İlim Çin’deyse gitmeli
İnsan ham ise yetmeli
Hastayı iyi etmeli
Çocuklarım çocuklarım.
Bilgi olsun söylenenler
Öğretmeli öğrenenler
Tam öğrenir dinleyenler
Çocuklarım çocuklarım.
Öğretenler bilgi seli
Baldan tatlı söyler dili
Öpülmeli güzel eli
Çocuklarım çocuklarım.
Bilginin kötüsü olmaz
Kötülük bilgide kalmaz
Çok bilenler geri durmaz
Çocuklarım çocuklarım.
İSMAİLOĞLU söyledi
İsteyenler de dinledi
Kötü kişi hiç bilmedi
Çocuklarım çocuklarım.
12.08.1985 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
İÇTEN GÜLEN
İçten gülen bakışınla
Aklı baştan çekip aldın,
Bana ışmar yapışında
Başımdan taç olup kaldın.
Tatlı sesin can alıcı
Gönlünde gönlüm kalıcı
Beni sevdaya salıcı
Diyerek kalbime daldın.
Yücelerde inme sakın
Ben bakarım sen de bakın
Kavuşmamız çok da yakın
Hal hatırla benle haldın.
Bana işveli gülerek
Gözünle gel gel diyerek
Bunu vallahi bilerek
Beni ateşlere saldın.
Ateşlerde ben yandıkça
Kalbin kalbimde kaldıkça
Zikredip seni andıkça
İşte sen de benle yandın.
İsmailoğlu bilesin
Ben gittikçe sen gelesin
Benimle sende ölesin
Canıma can veren candın.
20.08.2009 – İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
DİYEMİYORUM
Ayrılırken bile veda etmedin
Geri dönmeyesin diyemiyorum,
Bir selamı bile layık görmedin
Pişman olmayasın diyemiyorum.
Arkana bakmadan çekerek gittin
Beni gözü yaşlı zavallı ettin
Seni sevdiğimi neden ret ettin
Sevilemiyesin diyemiyorum.
Küçüktün hevesin bana uymadı
Bu devin aşkını tutkun duymadı
Kara sevdam bile uyandırmadı
Uyanamayasın diyemiyorum.
Umutsuz dünyama mum alevisin
Gönül bahçeme de gül fidesisin
Bilmiş ol kalbimin tek sahibisin
Sahipsiz olasın diyemiyorum.
İslahiye sana nasıl dar geldi
Sevda rüzgarları sana zor geldi
Onbeş yaşın aşkı sanma köreldi
Kör olasın diye diyemiyorum.
Ankara’ya gittin mesken mi tuttun?
Hangi bağ bozanın aşkını yuttun
İsmailoğlu’nu yoksa unuttun
Hatırlanmayasın diyemiyorum.
25.06.1967 – İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
TANE TANE
Baharı terk eden aylar gidince
Yeşile çöküşür pus tane tane,
Gündüzü küstürüp gece gelince
Uykunun içinde düş tane tane.
Taşmedrese titrer misali gerçek
Bir korku var haklı haksız çıkacak
Sanki sehpasında ipi çekecek
Ölümün içinde küs tane tane.
Onbeş yaşta sevda gelirse başa
İstersen yüzüncü yaşını yaşa
Göze sürme, kalem çekilir kaşa
Sevginin içinde süs tane tane.
Mutluluk rüyası için yatarken
Kötülüğü, atıp iyi tutarken
Hayat kündesini bana atarken
Yarışın içinde tuş tane tane.
İyi görünmeyen hastadır hasta
İyi sevilmeyen yastadır yasta
Akıl yaşta değil baştadır başta.
İzanın içinde, us tane tane.
İsmailoğlu’yum işte ben buyum
Aşktan yana gezgin olmuştur huyum
Ta ezelden beri bellidir soyum
Geçmişin içinde üs tane tane.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
BEN BİR DEDİM
Ben bir dedim sen de iki
Gel ortada eşleşelim,
Uzlaştırmaz sözün diki
Güzellikle hallaşelim.
Neyi umdum neyi buldum
Seni gördüm sever oldum
Doldum senle senle doldum
Dostça sevip dertleşelim.
Gözler anlar gözü bulan
Mutlulukla gönle dolan
Birleşmenin akti olan
Tak yüzüğü sözleşelim.
Ben isterim sen ecem ol
Gündüzüm ol sen gecem ol
Dilimdeki tek hecem ol
Gitme gel ki birleşelim.
Burdan gittin tam gideli
Yokluğundan oldum deli
Her aşkın var bir bedeli
Al canımı uzlaşalım.
İsmailoğlu ne’tmeli
Peşi sıra mı gitmeli
Nefes mi can mı bitmeli
Namert değil mertleşelim.
10.02.1968 – Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
SEN GELMEZSİN
Sen gelmezsin öfkeliyim
Kızarım var kızarım var,
Söylenirim sevdalıyım
Azarım var azarım var.
Tatlı nağme o sözlerde
Aşkın od’u o közlerde
Alev alev o gözlerde
Nazarım var nazarım var.
Sen olmazsan düşem dara
Halim benzer ahuzara
Kara yazgım bahtım kara
Yazarım var yazarım var.
Yürek yanar kar bulmaya
Sen uzakta zor ermeye
Satlık olan yar almaya
Pazarım var pazarım var.
Aşık olup sevenlerde
Beni seven gönüllerde
Yarim ile yadellerde
Mezarım var mezarım var.
İsmailoğlu kalplere
Nakış nakış sevgilere
Mezarımı gurbetele
Kazanım var kazanım var.
01.02.2009 – İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
Bu işte !
Herkesin gönlünde bir aslan yatar,
Benimki de öyle bir şeydir işte.
Kalbim bordo-mavi aşkıyla atar,
Bir gariplik mı var söyle bu işte.
***
Kalbim hop hop eder devre arası,
Trabzonspor bizde yürek yarası,
Şimdi bunların değil sırası,
Gece yarısında yazarım işte.
***
Rakipler yenilir biz yenemeyiz,
Taraftar olarak hiç gülemeyiz,
Bir gün olsun rahat sevinemeyiz,
Bu ters durumlara kızarım işte.
***
Hak aramayı beceremeyiz,
Harakiri yapar biz ölemeyiz,
Dost ile düşmanı hiç bilemeyiz,
Çalışan saatı bozarım işte.
***
Suçlu ile suçsuz belirsiz halde,
Herkes çalıp oynar ayrı bir telde,
Bazıları yürür dersin ki çölde,
Suçluya bir mezar kazarım işte
***
Altuncu ne yapsın çaresiz hale,
Sahanın her yanı olsa da kale,
Şu gol konusunu yapsak ihale,
Hakem karşısında sızarım işte.
03.03.2014
Muzaffer Altuncu
-Kırıkhan-
BANA KUMPAS
Bana kumpas kuruluyor dikkat et
Yakınların söylüyor bak anla net
Beni korumuyorsan ey vezir dost
Artık seni sevmiyorum çekil git!
18.12.2013 – İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
DERTLİ, Kazım
Kazım DERTLİ
Kazım DERTLİ: 22.12.1931 tarihinde Adana’nın Yumurtalık İlçesi, Gölovası köyünde doğdu. Babası Yusuf, annesi Cennet Altınkayak’tır. 1938 yılında babası vefat edince annesiyle Hatay’ın Dörtyol İlçesine amcalarının yanına taşındılar. Orada İlkokula başladıysa da, dördüncü sınıftan terk etti. 16-17 yaşlarına gelmişti ki, bir akrabasının kızına aşık oldu. Şiirler yazmaya, türküler söylemeye başladı. Kızı kendine vermediler. Kahrederek annesi ve kardeşiyle tekrar Gölovası köyüne döndü. Köyünde başka bir kızla evlendi. Bir erkek çocuğu oldu. Çocuk bir yaşında vefat etti. Daha sonra eşinden ayrıldı. 1957 yılında İstanbula giderek İETT şehir içi Otobüs Şoförü olarak işe girdi. 1960’da ayrıldı. 1962’de Almanya’ya giderek Münih kentinde işçi olarak çalışmaya başladı. 1966’da İstanbula dönüp İETT otobüs şoförü oldu. 1979 da emekli olarak Gölovası köyüne döndü. Kendine bir hazır mezar yaptı. Şiir yazıp söylemeye başladı. Aşık Dertli Kazım olarak çevrede ünü yayıldı. Akademisyenler hayatını ve şiirlerini tez konusu yaptılar. Türkülerini notaya aldılar. Ayrıca ozan her sene mezarı başında Misafirlerine, davetlilere ve köy halkına huzurunda yemekli ve ikramlı Kuran ve mevlüt okudur. Daha sonraları Adana Kültür Müdürlüğü; “Gölovası Köyü ve Dertli KAZIM Şiir Şöleni”ne dönüştürdü. Şenliğin 29. si yapılmaktadır. Yayınlanmış 6 kitabı bulunmakta. Aldığı ödülleri, Plaketleri ve verilen hediyeler köyün Kütüphanesinde muhafaza ve sergilenmektedir. Boş zamanlarını, Köyün mezarlığının, okulun, caminin ve Ptt’nin bahçesindeki ağaçlarının ve çiçeklerinin bakımıyla uğraşmaktadır. 1997 yılında Altınkayak olan soy adını mahkeme kararıyla DERTLİ olarak değiştirdi.
Adres: Kazım DERTLİ Gölovası Köyü Yumurtalık – ADANA Tlf: (0.322) 6752018
BELİRSİZ YÖN
Dinleyin beni de tarif edeyim.
Nasıl devirdeyiz Hakk yardım etsin,
Avrupalı aydan alıyor arsa
Bizim sonumuza Hakk yardım etsin.
Belirsiz bir yola döndü yönümüz
Beş metelik yapmaz oldu gönümüz
Mum yakıp ararız geçen günümüz
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Aslı meçhul olan taraftar tanık
Gözlüğü taktımı bir Kıral Faruk
Belki de dedesi giymiştir çarık
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimi dipçik vurur kimi de coplar
Kimi de yatırır sırtında hoplar
Kimi karıştırır ne varsa toplar
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Kimileri sorar kimin nesisin
Kimin takkesisin kimin fesisin
Kimin ağasısın kimin sesisin
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimi poyraz olur fırtına yapar
Kimi de yatırır sırtına çıkar
Kimi cebindeki kartına bakar
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Kimi der kelepçe vurun eline
Kimi der bağlayın voltaj teline
Kimi der kızgın şiş basın diline
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimileri sorar nere gidersin
Kimi der aylığı kime ödersin
Kimi der hay Allah cezanı versin
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Kimi yılan başlı akrep kuyruklu
Kimi SAİT NURSİ, GÜLEN uyruklu
Kimisi KADDAFİ, SADDAM buyruklu
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kimi çok havalı bilmiyor engin
Kimi çok dolaşır bulamaz dengin
Kimi SABANCI’dan KOÇ’tan da zengin
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
Hani tarlalarda yattığım günler
Korkmadan malımı sattığım günler
Tereyagı bala kattığım günler
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Bu millet tatmıştır demokrasiyi
Birgün yıkacaktır başta asiyi
Elbet koruyacak (ATA vasiyi)
Böyle bir zamana Hakk yardım etsin.
DERTLİ KAZIM yeter dilini ısır
Kimi İRAN ister kimi de MISIR
Bu millet kimseye olamaz esir
Böyle bir devire Hakk yardım etsin.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
KARNI GÜP OLMUŞ
Birisi el etti çağırdı beni
Baktım pencerede tülü kalmamış,
Başımı çevirip iyice baktım
Bahçesinde gonca gülü kalmamış.
Gecekondu sanki yapının tipi
Her taraf yıkılmış virane gibi
Tepeden tırnağa vücudun kepi
Ele alınacak halı kalmamış.
Bahçedeki ayva nasıl çürümüş
İzlerinden belli hırsız yürümüş
Heryerler örümcek ağı örülmüş
O kulun tatacak halı kalmamış.
Bakımsız beslenmiş kuru çöp olmuş
Gözlerinin önü mavi gök olmuş
Göğüsler sallanmış karnı güp olmuş
Zevkle sarılacak beli kalmamış.
DERTLİ KAZIM bu bir kocaman höyük
Bacaklar zayıf ya kalçası büyük
Denize giderse taşımaz kayık
Bir yat yüzdürecek gölü kalmamış.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
DÜMENSİZ BOT
Ne bir dur diyen var ne hesap soran
Bu ilgisizliğe kızar vatandaş,
Korsanlarla dolu koca deryada
Dümensiz bot gibi yüzer vatandaş.
Peşpeşe geliyor zammın filosu
Dolmak bilmez esnafların silosu
Altından kıymetli etin kilosu
Bir deri bir kemik gezer vatandaş.
Evvel kırsal alan serbest yaşardı
Kuzu keser etin küpe basardı
Biraz çemen yapar ipe asardı
Şimdi ipe kemik dizer vatandaş.
Esnafların biraz insafı katı
Yoksulun önüne çekerler seti
Vatandaş kasapta gördü mü eti
Bir serçeyle perhiz bozar vatandaş.
Hafızamdan çıkmaz o eski günler
Bir uyluk alıpda gittiğim günler
DERTLİ KAZIM her gün maziyi ünler
Allah’a dilekçe yazar vatandaş.
Kazım ERTLİ – Yumurtalık
AĞLASAM MI
Dönüp geçmişime baktığım zaman
Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı?
Bu yalan dünyaya iki gözümü
Bilmem bağlasam mı bağlamasam mı?
Bu gavur dağını kül edip yaksam
Çekilip geriden haline baksam
Bir metre yüksekten aşağı aksam
Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı?
Balyozla kırsalar ince belimi
Baltayla kesseler iki elimi
Hiç susmak bilmeyen dertli dilimi
Bilmem dağlasam mı dağlamasam mı?
Pusatın takayım atın başına
Çekip getireyim binek taşına
Yârin bakmasını gözüm yaşına
Bilmem sağlasam mı sağlamasam mı?
DERTLİ KAZIM derki çok güttüm nahar
Seslerim kısıldı mevsim sonbahar
Ağzımı açsam da gırtlağa kadar
Bilmem yağlasam mı yağlamasam mı?
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
BOŞ ZAMANIM
Akşama dek otururum evimde
Bazı zaman biraz şiir yazarım,
Boş zamanım çalışırım bahçemde
Ne eğlencem ne de vardır pazarım.
Sormam benim hallerimi ne diye
Hergün mecbur bakıyorum kediye
Alan olsa vereceğim hediye
Bazı zaman onlara çok kızarım.
Bir evdeyim yaşıyorum emanet
Miras elin yapmıyorum hiyanet
Hiyanete çok günah der diyanet
Öldüğümde sıkar beni mezarım.
Bahçemde var üç dört zeytin ağacı
Yükledim de sarıverdim bağacı
İçirdiler aşk şarabı çok acı
Kimseye yok art niyetim nazarım.
DERTLİ KAZIM gezer eli sopalı
Hali düşkün biraz şaşkın kafalı
Termik denen bunu yaptı yapalı
Kışın yağar yaz günleri tozarım.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
ACIMA YARİM
Kılıcı kınından çek vur boynuma
Başımı koy ayak ucuna yarim,
Beni öldür sonra gel gir koynuma
Akacak kanıma acıma yarim.
Sen öldür de beni şehit olayım
Suç ve suçsuzluğa eşit kalayım
Davam yoktur diye şahit bulayım
Tek kan bulaşmasın saçıma yarim.
Benim aslım esas doğuda Ağrı
Bütün dostlarıma yapınız çağrı
Duysa hemen koşar yanarak bağrı
Harbiye Deniz’i bacıma yarim.
Senin kılıcınla öldüğüm saat
Yıkılıp düşerken tut beni fakat
Belimden kolumdan eyleme sakat
Allah şahit benim suçuma yarim.
Sen DERTLİ KAZIM’ın canısın diye
Damarda dolaşan kanısın diye
Gelen dostlar beni tanısın diye
Kurdela bağlatır saçıma yarim.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
İYİ BİR MEZAR
Ceylan gibi çıkıp gezinme dağda
Bülbül ol koklaşın güllerle bağda
Bir eliniz balda bir elin yağda
Gezdireyim dedim gezdiremedim.
Kınalı ceylansın gezersin yolda
Yeşilbaş ördeksin ne gezen çölde
Adana’da dalyan Van’daki gölde
Yüzdüreyim dedim yüzdüremedim.
Aşkın aktini yaz kendi elinle
İmzalat ver bana gonca gülünle
Gerçekse ikrar et bülbül dilinle
Yazdırayım dedim yazdıramadım.
Kayalı yerlerde benzen kekliğe
Pınar başlarında koşan ötlüğe
Liraları tek tek sırma ipliğe
Dizdireyim dedim dizdiremedim.
Yarim her çarşamba bazı gün pazar
Oturur bahçeye fermanım yazar
DERTLİ KAZIM’a da iyi bir mezar
Kazdırayım dedim kazdıramadım.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
YARE ÜNLEDİM
Karşıdan karşıya yare ünledim
Ne ses verdi ne de elin salladı,
Cevap versin diye durup dinledim
Ne ses verdi ne de elin salladı.
Yeleğin çıkardı beline sardı
Zaten biraz küçük bedeni dardı
Elinde kırmizı bir gülü vardı
Ne ses verdi ne de gülün salladı.
Bir keder mi vardır bana mı dargın
Elinde kazma var biraz da kırgın
Başında tül vardı sinirler gerğin
Ne ses verdi ne de tülün salladı.
Orada dikildim epey bekledim
Birkaç defa daha çağrı ekledim
Boğazım kısıldı bazen tekledim
Ne ses verdi ne de kolun salladı.
DERTLİ KAZIM elim Tanrıya açtım
En doğrusu kalkıp gitmeyi seçtim
Elden, gülden, tülden, koldan vazgeçtim
Ne ayağa kalkıp belin salladı.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOL
Siz de birgün gelirsiniz buraya
Gelişi var dönüşü yok bu yolun,
Yatırırlar sizi derin çukura
Yön kıbleye altta kalır sağ kolun.
Doldururlar üzerine toprağı
Biri diker başa yeşil yaprağı
Toparlarlar kazmaları küreği
Herkes gider orda yalnız sen kalın.
Biri derse kalk gidelim evine
Sen de dersin niçin sardın kefine
Sizde gelin arayalım define
Bu define azığıdır her kulun.
Geldiğinde hesap vermek zor burda
Hak adalet soranları var burda
Volkan dağlar kıpkırmızı nar burda
İşte burda sonu olur o yolun.
DERTLİ KAZIM yol burada nihayet
Burda biter saltanatlı her hayat
Bura için yaptın ise hasenet
Kolay hesap vermek için hür olun.
Kazım DERTLİ – Yumurtalık
Yetkililer !
Yirmibeşinci sıra dünyadaki yerimiz,
Sevinemedik yazık bu işe hiçbirimiz,
Ölüler rahatsızdır verem oldu dirimiz,
Çaresine bakmalı mutlaka yetkililer.
Trabzonspor konumuz iyi değil sonumuz,
Acaba gülecek mi bu dünyada yüzümüz,
Otuz seneden beri kupadadır gözümüz,
Taraftarın sesini duymalı yetkililer.
Taraftar paketini tazeledim bugünler,
Takım mağlup oluyor zehir oluyor günler,
Teselli kaynağımız unutulmayan dünler,
Trabzonspor ruhunu diriltsin yetkililer.
Üzülüyorum tabi Onurun durumuna,
Burada ihtiyaç var taraftar yorumuna,
Takımda ruh olursa can gelecek formuna,
Olcan’a özel ilgi göstersin yetkililer.
Altuncu zaman zaman bu şekil dertleniyor,
Hastalık ilerledi derde dert ekleniyor,
Fırtına kopacaktır yakında bekleniyor,
Başarı ateşini yakmalı yetkililer.
02.02.2014
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
Fahri Borazancı Kardeşime;
Nereden başlayayım hangini anlatayım,
İyi bir dost kaybettim onun için yastayım.
Şöyle bir uzanalım elli yıl öncesine,
Trabzon vilâyetinin Çaykara ilçesine.
Dostlarım kulak versin Altuncu’nun sesine,
Son günler bir şey oldu ne yazık nefesine.
Çaykara ilçesinin Şahinkaya köyünde,
Bizler dünyaya geldik Hadi mahallesinde.
Aynı mahalledeydi memlekette evimiz,
Çok defa kesişmiştir bizim hayat çizgimiz.
Bize Altuncı derler onlara da Borzancı,
Gönül dostu kaybetmek bilsenizki ne acı.
Çok oyunlar oynadık ilkokul yollarında,
Kendimizi bulurduk ağacın dallarında.
Önce evde okuduk sonrasında baraka,
O günlerde büyükler küçüklere hep arka.
Beraber gidip geldik evlerden çok uzağa.
Destektik birbirine düşmedik hiç tuzağa.
Böylesi zamanlarda canlanır hatıralar,
Birleştirilmiş sınıf paylaşıldı sıralar.
Ortaokul günleri yine biz beraberiz,
Hadidan Çaykaraya araba yok gezeriz.
Sadece o günlerde yaylalarımız ayrı,
Çocukluk yazlarının bize olmadı hayrı.
Bindokuzüzaltmışbeş göç ettik Kırıkhana,
Kaderin cilvesi ki evlerimiz yan yana.
Otuzbeş yıl orada tatlı günler yaşadık,
Birgüne bir gün dostlar kötü gün yaşamadık.
Çoğu zaman oldu ki sofralar hep birleşti,
Karşılıklı sevgiler yüreklere yerleşti.
Üç yaz ise Belende aynı yerde oturduk,
Kardeşlik sevgisini yüreklere doldurduk.
Hanımlarımız bile bizden daha samimi,
Onun için verirdim zor zamanda canımı.
İyi bir komşu idi çok iyi de arkadaş,
Daha da ötesinde olmuştuk iki kardaş.
İkibin yılı geldi kader ayırdı bizi,
Şu gurbet ellerinde içimde oldu sızı.
Ondört yıl oldu dostlar ayrı idik ikimiz,
Fakat hep birlikteydi inan olsun kalbimiz.
Bu defa ebediyen ayırdı bizi kader,
Vadesi dolan ise dostlar ahrete gider.
Çok dua ediyorum Rabbim af etsin bizi,
Sevgili kardeşimin gönlümde kaldı izi.
Kaderin cilvesidir mezarlığımız aynı,
O yerini almıştır benimki meçhul gayri.
Altuncu son günlerde hayalde Kırıkhanda,
Bazı dostlar canlıdır bazıları mezarda.
22.02.2014
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
Çocukluk arkadaşım,35 yıllık kapı komşum,gönül dostum Fahrettin Borazancı Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Acımız büyüktür.Cenazesinde bulunamayacağım için son derece üzgünüm.
Şu andaki durumumu izah edecek kelimeler bulamıyorum.
Ben kendisine Allahtan rahmet,başta eşi Rahime,oğulları Yaşar ve Hüseyin olmak üzere bütün yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
Yerin cennete olsun can dostum.
Ayrı Dünyalar,
Kimisi camidedir kimisi ise kahve,
Kimisi içki içer kimisi ise kahve,
Kırk yıl hatırı vardır ikram edelim kahve,
Kalbimden geçen o ki mevcut ayrı dünyalar.
Çok merak ediyorum bu farklılık nedendir,
Ruh gizli yerde ama açık olan bedendir,
Havadan sudanmıdır yoksa dostlar yerdendir,
Birlikte yaşıyoruz ama ayrı dünyalar.
Aynı su, aynı hava,aynı toprak,aynı yer,
Bekliyor bizi insan, bekliyor bizi mahşer,
Bu sergilenen durum hayır değil elbet şer,
Merak ediyorum ben nasıl ayrı dünyalar,
Kimisi çarşaf giyer kimi üryan durumda,
Ben hâlâ ısrarlıyım yönelttiğim sorumda,
Farklılıklar olacak yapılacak yorumda,
Hür yaşıyor insanlar çünkü ayrı dünyalar.
Altuncu kafa yorma Rabbim elbet görüyor,
Ahrette insanları iki yer de bekliyor,
Cennet ile Cehennem gelenleri ekliyor,
Orada da olacak elbet ayrı dünyalar.
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
CAN CAN KIRIKHAN
Bir ömür yıllarım, seninle geçti
Unutmak mümkün mü, can can Kırıkhan
Hasretin bağrımı, deldi de geçti
Aklım fikrim sende, can can Kırıkhan
Bir bilsen ki ne çok, özlerim seni
Elden kıskanırım, gizlerim seni
Boynu bükük her gün, izlerim seni
Özümün özüdür, can can Kırıkhan
Höyükten öteye, Reyhanlı yolu
Toprağında bolluk, bereket dolu
Harıl harıl akar, Üngüzlü kolu
Damarımda gezen, can can Kırıkhan
Solda Hassa yolu, Asri Mezarlık
Beyazıd Bestami, taktın nazarlık
Edebinle olmaz, asla pazarlık
Şanımsın canımsın, can can Kırıkhan
Ceviz yokuşunda, Karataş’ında
Delibekirli’de, suyun başında
Bin bir lezzet ekmeğinde aşında
Damağımda tadsın, can can Kırıkhan
Kurtlusoğuksu’nun, bahçe bağına
Topboğazı’ndan, Belen dağına
Aktepe’den gelen, zeytinyağına
Sofralara şenlik, can can Kırıkhan
İnsanın merttir, kahpelik bilmez
Düşenin sırtına, binip te gülmez
Tükürüp yalamaz, yazdığın silmez
Delikanlı gibi, can can Kırıkhan
Dörtyüz sekiz evler, mahallem benim
Amik’te gerildi, bronzlaştı tenim
Kırıkhan ruhuyla, yoğruldu genim
Yüreğimde nakış, can can Kırıkhan
Kanatlı caddesi, boylu boyuna
Seksen sekiz evler, Alakoyun’a
Kurban olam senin, asil soyuna
Yüreğimde nakış, can can Kırıkhan
Kurtuluş Barbaros, Gazi’yi gezdim
Sensizlik çok zormuş, gurbette sezdim
Elin memleketi, kahrettim bezdim
Ruhumun içisin, can can Kırıkhan
Yılanlı Gölbaşı, Aktaş iskanı
Özlüyor da insan, çekiyor canı
Salı pazarının, otogar yanı
İçimde geziyor, can can Kırıkhan
Hacaloğlu der ki, bir umut versen
Gurbette şu halim, gelipte görsen
Bir ferman çıkarıp, hadi gel dersen
Koşar da gelirim, can can Kırıkhan
Hacaloğlu
Kasım 2013
İnsanlar;
Allah’ın bir hikmeti ayrı ayrı fikirler,
Kimisi umursamaz kimisinde zikirler,
Anlamadan insanlar defterlerini kirler,
Ne zaman anlayacak gerçekleri insanlar.
***
Bu dünyada hiçbir şey kendiliğinden olmaz,
Dökülen su kabına doldurulsa da dolmaz,
Yaratan istemeden hiçbir şey asla solmaz,
Dilerim görecektir gerçekleri insanlar.
***
Herkes kendine baksın eline ayağına,
Bir de aynadan baksın gözüne kulağına,
Herkes girmek istiyor bir huzur sokağına,
İnanırsa bulurlar o sokağı insanlar.
***
Gündüz güneşe bakın gece yıldıza aya,
Ayakların olmasa yürüyemezsin yaya,
Elsiz olan bir kişi söyleyin nasıl doya,
Bunların kıymetini bilmelidir insanlar.
***
Akılsız insan düşün bir de fehimsiz kafa,
Beyinsiz insanlara anlat bunu bin defa,
Gözlerini kör etmiş saltanat ve de sefa,
Aklının değerini iyi bilsin insanlar.
***
Sinesinin üstünde saat gibi yüreği,
Karaciğeri vardır bir de vardır böbreği,
Midesiz sindiremez o yediği yemeği,
Bunları düşünmez mi inanmayan insanlar.
***
Neler vardır insanda görünen görünmeyen,
Allah’ın verdiğini inceden düşünmeyen,
Bir de bunun peşinde Allah’a şükretmeyen,
Tesadüfen dünyaya gelmemiştir insanlar.
***
Altuncu yeter artık anlayan anlamıştır,
Yetişkin insan için bohçalar bağlanmıştır,
Uyarının defteri dostlara açılmıştır,
İnşallah gerçekleri görecektir insanlar.
12.12.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN.
PENGUENLE
Şapka düştü keli görüldü,
Bütün sırlar ele verildi,
İtibar bitti sona yürüdü.
Nerde kaldı bu penguenler.
Eşi,dosttu ağa bey etti.
Algı vergi Barış’a gitti.
Onur,haya eridi bitti.
Nerde kaldı bu penguenler.
Haram helal demdi yuttu.
Köylüyü on yıldır avuttu.
Evler yıktı, suyu kuruttu.
Nerde kaldı bu penguenler.
Enflasyon aileyi böldü.
Cadde sokak nataşa doldu.
Yaşlı,genç ecelsiz öldü.
Nerde kaldı bu penguenler.
Oğlu,kızı suyun başında.
Yandaş medya yalan peşinde.
Bizim reis Cennet düşünde.
Nerde kaldı bu penguenler.
Bir gün biter bu saltanatın.
Bıktık bundan bir tokat atın.
Say say bitmez çok yatın, katın,
Nerde kaldı bu penguenler.
V.K
O YÜZÜNE TÜKÜREYİM
Boş mideden atıyorsun
Hep halkına çatıyorsun
Konuştukça batıyorsun
O yüzüne tüküreyim
Yıllarca sen çalıp durdun
Fakire darbeyi vurdun
Ne tuzaklar bize kurdun
O yüzüne tüküreyim
Hayallere dalıyorsun
Dul yetimden çalıyorsun
Hep bizleri yoluyorsun
O yüzüne tüküreyim
Hiç yok iken oldu yatın
Dubleks villa çoktur katın
Hiç durmuyor kişner atın
O yüzüne tüküreyim
Orda burada geziyorsun
Vatandaşı eziyorsun
Derimizi yüzüyorsun
O yüzüne tüküreyim
Ne verdin ki söyle bize
Soktun inan hep krize
Yana yana döndük köze
O yüzüne tüküreyim
Gani gani dolu malın
Sahillerde vardır yalın
Kırılacak bir gün dalın
O yüzüne tüküreyim
Yüzün dönder halktan yana
Kast edersin tatlı cana
Ne verdin ki bu vatana
O yüzüne tüküreyim
Su alıyor artık çatı
Bırak artık köşkü katı
Çok kızdırdın şu murat.’ı
O yüzüne tüküreyim
Murat ÇAKIR
sitenizi bize sunduğunuz için teşekkürler.
Bütün öğretmenlerin öğretmen günü kutlu olsun,
Öğretmenin,
Bugün 24 Kasım Öğretmenler günüdür,
Bilen için bu unvan o insanın ünüdür,
Bu günde hatırlanmak bahtiyarlık yönüdür,
Bu gün dostlar biliniz Bayramı öğretmenin.
***
Her şeye maddi gözle insanlar bakmamalı,
Hiç olmasa her sene gönüller okşanmalı,
Hatırlayıp bir defa mutlaka aranmalı,
Her zaman hatırlanmak ilacı öğretmenin.
***
Öğretmen öğrenciyi hep yükseklerde ister,
Var mıdır böyle meslek arkadaş bana göster,
Öğrenci başarısı iç dünyasını süsler,
Vatana iyi nesil hülyası öğretmenin.
***
Kırkdört yıl bu unvanı taşıdım şeref ile,
Öğretmen öğrenciye asla düşünmez hile,
Korku saygı eskiden tersi olmazdı bile,
Öğrencinin saygısı aşısı öğretmenin.
***
Altuncu başka yönden bakmıştır bu yıl güne,
Sevgi saygı dışında gerek duymaz ki üne,
Azıcık hasret kaldı aziz dostlarım düne,
Sevgi,saygı ve ahlak hedefi öğretmenin.
Muzaffer ALTUNCU
-Gölcük-
Haydı Fırtınam Haydı !
Gündemde Trabzonspor taraftarı üzüyor,
Haliyle de taraftar bu takıma küsüyor,
Gurbetten görmek zordur orada ne oluyor,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
“Bize her yer Trabzon” dedik de çıktık yola,
Nerdeyse otuz sene bu takım verdi mola,
Taraftarla giriniz çok yakında kol kola,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Ha bugün ha da yarın düzelecek diyoruz,
Bordo mavi renkleri çok fazla seviyoruz,
Artık şampiyon olsun biz onu istiyoruz,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Eskiden dış sahada başarılı olurdu,
Avni Akere ise gelen mağlup olurdu,
Maçlarını seyreden inanın mest olurdu,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Yolgeçen hanı olduk gelen giden vuruyor,
Oyuncular sahada sanki dersin duruyor,
Bu takıma ne oldu herkes onu soruyor,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Öze dönelim dedik onu başaramadık,
Adam gibi bir golcü ne yazık alamadık,
Rakibin karşısında ayakta duramadık,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Başkan çok hızlı geldi nefesi çabuk durdu,
Hesap soracak idi soramadan yoruldu,
Ne yapsın bu taraftar esiyordu duruldu,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Avrupa macerası teselli oldu bize,
İnşallah devam eder gelmez orada göze,
Adalet sağlanırsa biz de başlarız söze,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
***
Altuncu kafa yorma iş oluruna varır,
Başarılı olursa bu göğüsler kabarır,
Böyle devam ederse yüzlerimiz sararır,
Haydı fırtınam haydi esme zamanı geldi.
11.11.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
CUMHURİYAT BAYRAMI,Vatanımıza Miletimize hayırlara vesile olur inşallah.
DAHA NİCE 90 YILLARA !
Gölcükten selam ve sevgilerimle.
Merhaba, geçmiş bayramınız mübarek olsun kardeşlerim. Saygılar.
Gölcükten gönül dostlarıma selam Ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bugün arife,yarın inşallah Bayram,
KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN.
SEVGİSİ;
Bizi yoktan var edip hemide rızık veren,
İnancımız öyledir olamaz O’nu gören,
Huzur mutluluk bulur İslam dinine giren,
En başta gelmelidir dostlar Allah sevgisi,
Bize rehberlik eden fazladır mucizesi,
Büyüğü gerçekleşti tabi Kadir gecesi,
Onun yolunda gider insanların nicesi,
İçimizde olmalı Peygamberin sevgisi.
Dünyaya gelmemize aracıdır ikisi,
Baba gurbette idi ana evin reisi,
Yetişmemizde büyük ikilinin etkisi,
Bitmedi bitmemeli ana baba sevgisi.
Her işinde yardımcı evin odur direği,
Candan bağlıdır sana hop hop eder yüreği,
Tutumlu olur ise dönersinde direği,
Söylemeye gerek yok bitmez karı sevgisi.
Mutluluk verir sana senden dünyaya gelen,
Çok zahmetler çekersin varmıdır onu bilen,
Dünyalar onun olur evlatlarıyle gülen,
Yürekten eksik olmaz iyi evlat sevgisi.
Altuncu hele söyle başka sevgi yokmudur,
O küçük bebelerin sevgileri çokmudur,
Sevginin şiddetini acap ölçmek zormudur,
Şu anda ilk sırada elbet torun sevgisi.
09.09.2013
Muzaffer Altuncu
-Çaykara-
Merhaba, Hayat’ıma selamlar.
Güzel olur,
Dertliyim efkârlıyım anlayan yok halimden,
Hiç kimse anlamıyor dertlilerin dilinden,
Bir şeyler almak ister zaman zaman ilimden,
Sevgiler karşılıklı olursa güzel olur.
***
Bazen hüzünlenirim kimi zaman ağlarım,
Durumlar karşısında karaları bağlarım,
Gönüldekini duymaz ağaç kaplı dağlarım,
Gönlümüzden geçenler duyulsa güzel olur.
***
Dert ortağımdır benim yazdığım dörtlüklerim,
Saatlerce yazarım neticeyi beklerim,
Bazen de boşa gider verdiğim emeklerim,
Gönüllerde sıkıntı olmasa güzel olur.
***
Soruyor bana dostlar sebebi anlatılmaz,
Bu gönül ferahlığı para ile satılmaz,
Haklı olarak herkes bu görüşe katılmaz,
Kafalar rahat olsa her şey çok güzel olur.
***
Altuncu rahatladı dörtlükleri yazınca,
Mezarcı gelip bana bir de mezar kazınca,
Elbet rahatsız olur nefis, şeytan azınca,
Ölçü İslâm olursa her şey çok güzel olur.
08.08.2013
Muzaffer Altuncu
-Çaykara-
17 Ağustos 1999 depreminde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Allah öylesi durumu bir daha yaşatmasın inşallah.
Bir Ramazan daha geride kaldı,
Gönül dostlarımdan ayrı kutlayacağım bu bayram inşallah istediğim gibi geçer.
Geçen yıl bayram namazını köyümün hatta mahallemin camisinde kılmıştım.
Bu sene gidemedim.
İnşallah Rabbim nasip eder de bayramlaşmaya giderim.
Bu konuda gönül dostlarımın duasını bekliyorum.
Ramazan Bayramınızı Kutlar,
Türk-İslâm alemine hayırlara vesile olmasını dilerim.
Dün başladık bugün AREFE,
Ve yarın inşallah BAYRAM.
30 gün Oruçlar tutuldu,teravihler kılındı.Elden geldiği kadar ibadetler yapıldı.
Zekatlar,Fitreler verildi.
Müslümana yakışır şekilde Ramazan ayı yaşandı ve bugün yolcu ediliyor.
Ne mutlu görevini en güzel şekilde yapanlara,
Ne mutlu günahlardan uzak duranlara,
Ne mutlu dedikodu yapmayanlara,
Ne mutlu kul hakkı üzerine geçirmeyenlere,
Ne mutlu İmanın 6 şartına inanıp, İslâmın 5 şartını yerine getirenlere,
Bu duygu ve düşüncelerle siz gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Allah’a emanet olunuz.
KADİR GECESİ BÜTÜN GÖNÜL DOSTLARIMA MÜBAREK OLSUN.
MEMLEKETİMİZ VE MİLLETİMİZ İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİM.
Çaykaradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum
hatayın ve kırıkhanın guru reşat arslan yeni albüm çalışmalarına başadı saygı ve sevgi dileklerinde bulunuyorum.
Dünyanın Çivisi Çıktı ?
Neden mi ?
Nedenler çoooooooook !
Nerden başlayayım, hangisini anlatayım.
Benim hoşlanmadığımdan sen hoşlanırsın,
Benim sevdiğimi, sen sevmezsin.
Ortası hiçbir zaman bulunamaz.
İnsanlar vurdumduymaz,
İnsanlar gayesiz,
İnsanlar bir acayip.
Şimdi sizlere madde madde sıralasam, sayfalar dolusu olur.
Ama siz her şeye rağmen benim ne demek istediğimi anlamışsınız.
Sizler de her gün onlarca şeyden rahatsız oluyorsunuzdur.
Bugün beş altı kız öğrencinin yaptığını görseydiniz çileden çıkardınız.
Elimde olmayarak onlara birkaç kelam yaptım ama rahatlayamadım.
Aile terbiyesi eksik,
Okul bir şey veremiyor,
Bu yüzden çevre çok bozuldu.
Çaresi,
Çaresi yooook ?
Bir ayrı pencereden bakarsak,
İnsanlar her şeye siyasi gözlükle bakıyor.
Allah aşkına neden gerçekler sahiplenilmiyor.
Şimdi üç örnek vereceğim.
Sigara ve içki sağlığa zararlı, değil mi ?
Peki onlar için alınan tedbirlerde neden birlik olunmaz.
Hiç kimse kimsenin özel hayatına karışamaz elbet,
Ama etrafı rahatsız etmeğe de kimsenin hakkı olmaması gerek.
İçki ve sigara reklâmlarını sevmiyorum,
Tabelalarda içki isimlerini görmek istemiyorum,
Ne olur benim bu düşünceme saygılı olun.
İçin, için ne kadar içerseniz için ama beni rahatsız etmeyin.
Ülkemin güneyinde ateş var,
Bu durum bile siyasi malzeme yapılıyor.
Her parti kendine göre açıklama yapıyor.
Ortak bir noktada buluşmak yine yok.
Gerçeği göremiyoruz.
Irak hal edildi,
Suriye de hal edilmek üzere,
Peki sonrası ?
Taksim olayları !
İlk günde ses vermek için yapılıyor dedik,
Ama uzadıkça uzadı.
Burada olanlara direnişçi denilmeğe başlandı,
Karşı duranlar ise devlet güçleri.
Peki size bu bir şeyi hatırlatıyor mu ?
Suriyede aynı ifadeler kullanılıyor.
Allah korusun,dilim varmıyor demeğe,
Ama iş korkarım oralara kadar gider.
Yani bu örnekleri vermeğe devam etsem kitap olur.
Diyorum ki !
Tek doğru vardır,o doğruda birleşelim.
Allah yardımcımız olsun.
06.06.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
site cok güzel kırıkhanla ilgili daha cok resimler yayınlarsanız mutlu oluruz
İnsanların sende görmesini istemediğin şeyi, yalnız kaldığın zaman da yapma!
>>>Hadîs-i şerîf
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
Gönüldeki fırtına !
Gurbet zor geldiğinde döneriz biz sılaya,
Ama maruz kalırız çeşit çeşit olaya,
Nedense alınırız burada biz alaya,
Sabır veriyor Allah hayat devam ediyor.
***
Şakaların yarısı gerçektir bilirsiniz,
Gönüllere bu zulmü yine de veririsiniz,
Nefisler memnun olur fazla zevk alırsınız,
Kırmayın gönülleri dostunuz öyle diyor.
***
Psikolojik durum yaşamayan anlamaz,
Dolu olsa da sevgi gönül buna katlanmaz,
Dost sevgisi olmasa nefis asla uslanmaz,
Kırık olan o gönül kendi kendini yiyor.
***
Biraz da kendinizi koyun onun yerine,
Eğer seviyorsanız atman onu derine,
Sıcakta yaşayamaz gelir güya serine,
Elbette memleketi çok ama çok seviyor.
***
Diyebilir dostlarım o zaman katlanacak,
Deve hendeği sevmez illaki atlanacak,
Zaten köyünde olsa bir yere yaslanacak,
Haliyle zaman zaman her şeye boş veriyor.
***
Gönülde eser durur her zaman fırtınalar,
Eski gün hatırlanır gelir gözleri dolar,
Onun gibi olanlar durumu ancak anlar,
Basit olaylar bile bu gönülü geriyor.
***
Bu internet olmasa ne olurdu halimiz,
İyi değil bu günler halimiz ahvalimiz,
Gönül karar veremez karışıyor Valimiz,
Köy hasreti olunca günden güne eriyor.
***
Şükrolsun alıyoruz Çaykara havasını,
İnan aramıyoruz hamsinin tavasını,
Teselliler temizler gönüllerin pasını,
Her yer ateş içinde burda hava esiyor.
***
Altuncu ne anlatsın anlayan olmayacak,
Hiçbir zaman çilesi ne yazık dolmayacak,
Dua yaparsa dostlar çiçeği solmayacak,
Azıcık teselliler efkârını kesiyor.
07.07.2013
Muzaffer Altuncu
-Çaykara-
Sevgili Ahmet Üstünbaş ağabeyin baldızı vefat etmiştir.
Merhumeye Allahtan rahmet,başta Muhtarım olmak üzere bütün yakınlarına başsağlığı dilerim.
ÇAYKARADA SAHUR ZAMANI,
Ramazan resmen ve de manen başlamıştır,
Gönül dostlarıma HAYIRLI RAMAZANLAR diliyorum.
Çok güzel bir site elinize sağlık..
[b]İnsanlar yanlış yapabilir,önemli olan o yanlışları mümkün mertebe görmemek ve her zaman huzur kapısını aralamaktır.
Huzur insanları gençleştirir.
Muhabbet insana can suyu gibidir.
Dostunun kusurunu örtmektir güzel olan,yoksa dosta kusur ararsan elbette çok bulursun, bulursun ama o zaman da huzur değil,huzursuzlukla karşılaşırsın.
Biz burada güzel bir muhabbet kapısı açtık.O kapıyı açık tutmaya çalışalım.
Gönülleri kırmamağa çalışalım.
Hep yapıcı olalım,yıkıcı olmayalım.
Ben bu buluşmalardan son derece zevk alıyorum.Sanıyorum sizlerde zevk aldığınız için buradasınız.
O halde devaaaaaaaaaaaaaaaaaam.
Çaykaradan gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.[/b]
Huzurun olmadığı yerde gönüllerde sıkıntı var,
Huzurun bol olduğu yerlerde ise rahatlama var,
İnsanoğlunu huzura kavuşturan çeşitli olaylar vardır.Her nasılsa herkesin rahatlaması başka başkadır.
Birinin hoşlandığından ötekisi hoşlanmaz,birinin sevdiğini ötekisi sevmez.
Bugünlerde öylesi olaylar yaşanıyor.
Her nedense karşı taraflar oluşturulmaya çalışılıyor.
Bunun ne derece tehlikeli olduğunu her nedense ya anlayamıyoruz,ya da düşünemiyoruz.
Senin kalabalıkların fazla,benim ki daha fazla.
Bütün Türkiyeyi bir meydana toplasan ne işe yarar.
O memlekette çatışmalar olduktan sonra !
Önemli olan bir şekilde huzuru sağlamaktır.Yangına körükle gitmenin bir alemi yoktur.
Allah ülkemize birlik beraberlik nasip etsin.
Ülkemizi bölmek isteyenler Rabbim fırsat vermesin.
Ben şahsen çok üzülüyorum.
Sanal alemdeki hitabet kirliliği,
Meydanlardaki hakaretler,
Her şey kötüye gidiyor,zıtlaşmalar oluyor.
Bunu anlamıyormusunuz ?
Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin.
Amin.
Bugün inşallah uzun bir yolculuğa çıkıyorum,duanızı eksik etmeyin.Kazasız belasız gideceğim yere ulaşırım inşallah.
Gölcükten bütün gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Arar;
Gözden ırak olunca gönülden ırak olduk,
Gençler beni unuttu bu evrende kaybolduk,
Gül gibi açmış iken son günlerde hep solduk,
Gönül ferman dinlemez daim gençleri arar.
Gece gündüz beklerim sanal kapılarında,
Gençler hayat sürüyor süslü yapılarında,
Güneş hayat buluyor yüksek çatılarında,
Gözler gözlük arkası hep o gençleri arar.
Gökyüzünde uçuşan kuşlara soruyorum,
Gülemedim son günler efkârdan ağlıyorum,
Gönül yaşım otuzdur her an haykırıyorum,
Geceleri rüyamda ruh hep onları arar.
Garip kaldım onlarsız izleri de kayboldu,
Gurbet elde halsizim anlayın yüzüm soldu,
Gözlerime yaş değil şu günlerde kan doldu,
Görmek için onları şu gönül daim arar.
Gölcükten yazıyorum Muzaffer benim adım,
Gülü elime aldım gece gündüz aradım,
Gökyüzünü ve yeri karış karış taradım,
Güz mevsimi,Yaz ve Kış;İlkbaharda da arar.
06.06.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
Recep ayının son, Haziran ayının ilk Cuması,
Bütün gönül dostlarımın Cuması mübarek olsun.
Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
.
Mübarek gecenin sonrasında biz yine buradayız.
Hayat olduğu gibi devam ediyor.
Değişen bir şey yok.
Değişecek olan bizim davranışlarımız,hareketlerimiz ve dostlara bakışımız,
Değişecek olan kötüyü düşünmeden hep iyiye koşuşumuz,
Değişecek olan madde ile manaya doğru açıdan bakışımız,
Allah bizleri af etsin,
Allah iyi kulları arasına katsın,
Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin.
Sevgili Vasi,başın sağ olsun.
Bu anlamda geçmiş Kandiliniz tekrar mübarek olsun,
Gölcükten bütün gönül dostlarıma selam olsun.
Allah’a emanet olun.
Sn Vasi Köse beye baş sağlığı diliyorum. Allah sabırlar versin..
MÎRÂÇ KANDİLİ’NİZ MÜBÂREK OLSUN.
.
Bazen yenik düştük zamana, esiri olduk anlamsız koşturmaların,rüzgar sağa sola savurduysa adını yüreğimize yazdığımız dostlarımızı,arkadaşlarımızı hiç unutmadık. Kandiliniz mübarek olsun.
DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK ?
Türkiyede sergilenen olaylar sonrası sanal alemde yapılan yorumlara yorum eklemek doğrusu çok zor iş.
Yorumlara bakıldığında 40 yıl öncesine göre değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz.
Kafalar aynı kafa.
Yani her iki tarafta da değişen bir şey yok.
Olaylara o gün hangi gözlükle bakılıyorduysa bugün de aynı gözlükle bakılıyor.
Yanlışı sahiplenen yok.
Herkes kendi penceresinden olayları hep doğru sanıyor.
Peki haklı olan kim ?
Peki haklının dahi haksızlık yaptığı olmuyor mu ?
Anlayacağınız beyaza beyaz,karaya kara demesini maalesef öğrenemedik.
Bir kör doğuş devam edip gidiyor.
Hakaretler takla atıyor.
Ortada bir ülke var, onun bütünlüğü var,
O ülkedeki insanların hakları var,
Hak ararken de asayişi sağlarken de dikkat edilecek hususlar var.
Ne olur herkes elini başına koysun ve düşünsün.
Bu ülke öyle kolay kazanılmadı.
Sabırlı ve daha seviyeli olalım.
Unutmayalım ki başka TÜRKİYE yoktur.
.
Hayat bir çiçek gibi açıp sonra solarken zaman su gibi akıp gidiyor ve o acılı gün geldiğinde üzüntüler hakim geliyor.Bu fani dünyadan diğer aleme göçen Değerli eğitimci Nuriye KÖSEY ‘ e Allah’tan rahmet Vasi KÖSE abime sabırlar diliyorum.Mekanı cennet günahları af olsun.
Bugün sizlere Karamürselden selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bir Cuma gününe daha bizi ulaştıran Rabbime şükürler olsun.
Bu mübarek günde Allah yar ve yardımcınız olsun.
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
GÜYA OVA GAZETESİ KIRIKHAN DAKİ BELEDİYİ BAŞKAN ADAYLARIYLA ALAKALI BİR ANKET YAPMIŞ VE YAZMIŞLAR Kİ BİR BİLGİSAYARDAN BİR TEK DEFA OY KULLANABİLİYORMUŞUZ AMA BEN HER BİLGİSAYARI AÇIP KAPATTIĞIMDA OY KULLANIYORUM
BU KIRIKHANDAKİ ADAYLARI AŞK ŞEVKİNİ KIRMA YA
DA POHPOHLAMA DEĞİLDE NEDİR BENİM İÇİN OVA GAZETESİNİN HİÇ BİR GÜVENİRLİĞİ KALMAMIŞTIR…
Buluşmanın güzelliğini bilen birisi olarak Cuma buluşmasının daha da güzel olduğunu hatırlatmak isterim.
HAYIRLI CUMALAR,
Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Mübarek gece sonrası yine karşı karşıyayız.
İnşallah af edilenlerden olduk.
Rabbim bütün gönül dostlarımın yar ve yardımcısı olsun inşallah.
Amin.
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
Gölcükten sizlere selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bu mübarek gün ve gecede gönül dostlarımdan hayırlı dualar bekliyorum.
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.
Bugün 12 Mayıs – ANNELER GÜNÜ
Bütün anaların analar gününü kutlar;imanlı,sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.
Bir vesile gönül dostlarıma Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderirim.
11 MAYIS,Üç ayların başladığı bugün bütün gönül dostlarıma sağlık ve mutluluklar dilerim.
Bu üç ayların Milletimize ve Memleketimize hayırlara vesile olmasını da dilerim.
Gölcükten selam ve sevgilerimle.
Cezayı Kime Kesmek lazım ?
Sanal alemde en fazla üzerinde durduğum konulardan birisidir Temizlik,
Bu vücut temizliği ile karşımıza çıkar,
Bu ev temizliği ile karşımıza çıkar,
Bu çevre temizliği ile karşımıza çıkar,
Ama beni en fazla yoran, üzen, çileden çıkaran “Çevre Temizliği” dir.
Hergün çevremdeki kirliliğe bakar ve şaşar dururum.
Çöplerin peşinde elimde poşetle koşar dururum,
Ve ister istemez şöyle bir düşünürüm.
Çevre temizliğinde cezayı kime kesmek lazım ?
-Çocuğu bu konuda eğitmeyen ana babaya mı ?
-Eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere mi ?
-Çevreyi kirleten o ürünü üreten fabrika sahiplerine mi ?
-O ürünü satan market, bakkal sahiplerine mi ?
-Çevre temizliğinde yeterli olamayan belediyelere mi ?
-Çevre temizliğine önem vermeyen Vali ve Kaymakamlara mı ?
-Hatta bu konuda etkili olabilecek kanunu çıkaramayan TBMM mi ?
ALLAH aşkına söyleyin kime ?
Bizim ceza kesmeye ne hakkımız,ne yetkimiz var ne de gücümüz.
Bu bir serzeniştir.
Bu konuda bir sonuca maalesef varamadım.
Ama sonuca vardığım bir şey var.
Bu konuda kadını-erkeği,yaşlısı-genci,görevlisi-görevsizi yedisinden yetmişine hepsi bir şeyler yapması lazım.
Yapılacak şey tek,
Çevreyi kirletmemek.
Zor bir şey değil,elindeki çöpü yere atmayacaksın o kadar.
Eeee neden yapamıyoruz ?
Neden çevreyi kirletiyoruz ?
Neden,neden,neden ?
Anaya-babaya, öğretmene-eğitmene,valiye-kaymakama,belediyeye-merketçiye,TBMM ne hülasa herkese sesleniyorum,
Bu çileden beni ve benim gibi düşünenleri kurtarın.
Umut ederim ki sesim duyulur,
Ve umut ederim ki bu sorun hal edilir.
Unutmayalım ki “Temizlik İmandandır.”
05.05.2013
Muzaffer Altuncu
-İstanbul-
SEVGİLİ VARDI,TEŞEKKÜR EDERİM !
vardıların suriyelilere yardım konsunda duyarlılığından dolayı vardılar ailesin ve kemep’e kırıkhan olarak ne kadar teşekkür etsek azdır.böyle iyi yüreklii ve duyarlı insanları Allah kırıkhanından eksik etmesin .
gerçekten vardı medyaya çok teşekkür ederiz kırıkhanı türkiyeye tanıtma adına yerel yöneticilerimize söz vererek bizim onları tanımamız adına çok büyük gayretlerinden dolayı ama vardıların kırıkhanda yerel yönetim lerde aday olup kırıkhana bilfiil hizmet etmelerini istiyoruz çünkü vardılar eline aldığı her işi hakkını vererek yapıyor
Rahim bey belkede sebebin 10% ola biler amma tam sebeb bu degildi. Rus ordusunda Azerbaycanli generallar yüksek çinli subaylar var ben kendim motopiyada alayinin subayiyam! Asl sebebler bunlardi 1. sovetin yikilmasina eski devlet insanlari inanmuyordular ve sovet korkusu canlarindan çikmuyordu.2 ortada olan hürriyetçilerin devlet ve ordu kurmak başarisi yokdu.3 harb merkezleşdirilmemişdi yani ayri-ayri örgütler savaşirdi! 4 Harici devletlerin istikbaret teşkilatlari Azerbaycani bölmeye çalişiyordular ve kendilerinin isdedikleri devleti kurmak istiyordular! 5 kurulmuş Abulfaz devletinin insanlarinin bazilari Türkiyeni bazilari İrani,Bazilari ise Rusiyani destekliyordu. bu orduda ösünü gösteriyordu! 6 ermeniler önce bizim kibi başladilar ve 1990 may ayinda tüm örgütler silahi devlete verib Rusiyaninn tefine keçdiler ve 1990 dan ortada kalmiş Azerbaycan kendi hiç kimin yardimi olmadan hem iç hem de dişariyla savaş apardi. ermeniler rus olmasa idi qalib ola bilmezdiler..
TAZİYE:
BULANIK BİR ÇINARINI DAHA YİTİRDİ O DA SÜLEYMAN ÖZMEN BEY EFENDİDİR.
36 Yıllık İl Genel Meclisi üyesi
Tam 36 yıl Bulanık ilçemizin bağımsız il genel meclisi üyesi olarak politik yaşamını sürdürmüştür. Bu kadar yıl bu görevi yapması nedeniyle en çok seçilen il genel meclisi üyeliği ünvanı da almış oluyor. Karizmatik bir yapıya sahipti, kürsüye çıktımı kürsüyü yumruklayarak konuşurdu. Önüne gelen partileri silip süpürürdü. Vali kaymakam milletvekili kim konuşursa konuşsun halkımızın alkışını en çok o alırdı. Bu nedenle o bir halk hatibiydi. Takım elbisesi papyon kravatı, başında fötr şapkası, tam takım, resmi giyim kuşamlı ve şıktı. Seçimlerde bütün partilerin korkulu rüyasıydı.
İlginç bir politik yaşamı olan ÖZMEN Beyefendi İstanbul’dan evlenerek Muşa ilk kez İstanbul’dan gelin getiren o olmuştur. Düğünü muhteşemdi, köy kent ilçelerde dâhil herkes o gün İstanbul’dan gelen bu gelini görmek için Muş’a akın ederler, ilimize üç dört kilometre kala trenin önü kesilerek durdurulur. Herkes meraklı gözlerle bu şanslı gelini görmek için gayret ederler. Tren oldukça süslenmiştir. O gün devlet daireleri bile ister istemez kendiliğinden tatil edilmek zorunda kalmıştır. Düğünü bir hafta gece ve gündüz devam eder, dillere destan bir şölen şeklinde geçer. 1957 yılında evlenen Sayın Süleyman ÖZMEN Muş ilinden, eşi Aynur hanım ise, Bulanık ilçemizden aday olurlar. Süleyman Bey az bir farkla seçimi kaybeder. Böylece 36 yıllık il genel meclisi üyeliğini eşi Aynur hanıma bırakmış olur.
AİLESİ DOST VE YAKINLARINA MUŞ İLİ VE BULANIK HALKINA TAZİYELERİMİZİ SUNAR MERHUMA ALLAH’TAN RAHMET DİLERİZ
Sayın Mustafa Altuncu,
Kırıkhan’a ve Hatay’a selamlar bizden de. Web sitemizin ziyaretçi defteri ile ilgili yorumların onaylanmasında bir problem vardı giderildi şuanda. Ve söylediğiniz gibi ana sayfada duyurma ile ilgili görüşünüzü dikkate alıp bir kaç gün içinde gereken düzenlemeleri yapacağız..
Selamlar…
Bir zamanlar bu sayfalarda Kırıkhanlı dostlarla ne güzel buluşuyorduk.
Şimdi pek uğrayan olmuyor.
Öyle sanıyorum ki bu sayfa burada bulunamıyor.
Baş tarafta bir yere yerleştirilse daha güzel olurdu diye düşünüyorum.
Gölcükten selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
.
SİTEYLE İLGİLENEN YOK SANIRIM,
UZUN ZAMANDIR GİRİYORUM AYNI YAZILAR.
YAZIK DOĞRUSU ?
[b]TRABZONSPOR
Sıradan takım olduk gelen giden vuruyor,
Maşallah olsun başkan hala orda duruyor,
Sırtımızda yük oldu artık fazla yoruyor,
Daha fazla üzmesin bizleri Trabzonspor.
***
Mevsimlermi değişti fırtınalar esmiyor,
Oynadığın o futbol artık bizi kesmiyor,
Alıştı bizi herkes eski gibi tırsmıyor,
Fırtına kopsun artık özledik Trabzonspor.
***
Artık çocuklarımız başka takım tutuyor,
Kendi çöplüğümüzde başka horoz ötüyor,
Küme düşersin diye hep taraftar korkuyor,
Korkuların kaynağı olmasın Trabzonspor.
***
Milyonlarca taraftar ne olacak soruyor,
Hayaller aleminde çok hayaller kuruyor,
Bahçedeki ağaçlar teker teker kuruyor,
Ağaçlara can suyu ver artık Trabzonspor.
***
Yazana değil dostlar yazdırana bakınız,
Karanlıkta bıraktılar ışıkları yakınız,
Yerlere düşürmeyin rozetleri takınız,
Bekletme taraftarı ne olur Trabzonspor.
***
Takmayayım diyorum takıyorum kafama,
Takım bu halde iken bakamam ki sefama,
Yakınımdaki dostlar şahit olur cefama,
Bu durundan bizleri gel kurtar Trabzonspor.
***
Her hafta heyecandan kalplerimiz atıyor,
Kötü giden bu durum dertlere dert katıyor,
O anda kafamızda sanki şimşek çakıyor,
Gel yeri göğü inlet rahatlat Trabzonspor.
***
Neden anlamıyorsun taraftar kan ağlıyor,
Her zaman boynu bükük karaları bağlıyor,
Ender galibiyetler yürekleri dağlıyor,
Ağlatma güldür bizi her zaman Trabzonspor.
***
Yinede bu Altuncu daim sizi koruyor,
Dizde takat kalmadı zar zor yolda yürüyor,
Fırtına kopar diye ortalığı gözlüyor,
Bekletme taraftarı ne olur Trabzonspor.
07.04.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-[/b]
Mesut kardeşim teşekkür ederim ama benim hangi yazım yayınlandı.sağ olsun amca oğulları yorumlarımı dahi siliyorlar………..
Kahraman Hocama gazetemizde bir köşe tahsis edilse de bu güzel yazılarını orada okusak daha iyi olmaz mı?
Televizyon icad oldu ahlak bozuldu.. Malesef bizler teknolojiyi kullanmasini bilemiyoruz..
Thanks a lot for sharing your cool web-site.
ÇANAKKALE
Bir iki değil binlerce top tüfek
Karşısında korkusuz tek yürek
El açmış Allah’a vatan diyerek.
Çanakkale mezar oldu yol olmadı.
Ne amaçla gelip genç yaşta öldüler.
Türk milletini korkar mı sandılar.
Gece gündüz siperlere saldırdılar.
Çanakkale mezar oldu yol olmadı.
Tarihe bir destan bırakıp gidenler.
Vatanıma saldırıp atamı şehit edenler.
Genç yaşta toprağa düşen o bedenler.
Çanakkale mezar oldu yol olmadı.
Sözün değil,topun,tüfeğin bittiği yerde.
Mehmetçik kelle koltukta durdu siperde.
Tarih yazmadı Türk tutsak oldu diye.
Çanakkale mezar oldu yol olmadı.
Ey ! evimize habersiz gelen sinekler.
Ölmedi Türk milleti elde bayrak bekler.
Erkekler şehit, kadınlar sıra bekler.
Çanakkale mezar oldu yol olmadı.
Bir devrin battığı yer diye yazıldı.
Şehitlere toplu mezarlar kazıldı.
Çanakkale’ye çok destanlar yazıldı
Çanakkale mezar oldu yol olmadı.
Kahraman VARDI
BARIŞ SÜRECİ
Kardeşimin adı Savaş,
Barış isterim gel barış.
Özgürlüğün adı savaş,
Barış isterim gel barış.
Kavga dinsin dursun savaş
Bizi güçlendirir barış,
Bayrağa saygıda yarış.
Barış isterim gel barış.
Şehitler,gaziler ölmez,
Bayrak birdir asla inmez,
Yara derin acı dinmez,
Barış isterim gel barış.
Silah ile barış olmaz,
Kırık testi suyla dolmaz,
Birdir vatan iki olmaz,
Barış isterim gel barış.
Elde silah dağa çıktı,
Çok haneyi ateş yaktı,
Bu millet uykudan kalktı,
Barış isterim gel barış.
Savaşı kütükten sildim.
Barış yazdım,kini ittim.
Rehber Atatürk’üm dedim.
Barış isterim gel barış.
Kahraman VARDI
İstiklal Marşının Kabulü
(İstiklal Marşı)
23 Nisan 1920 günü Meclis açılmış. İstiklal harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu’yu işgal edenlerle savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş. Meclis bu ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması açılıyor.
Katılımcılara 6 ay süre veriliyor.
İstiklal Marşı yarışmasına bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adıyla Maarif Vekaleti, yani Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon kuruyor. O dönemin Türkiye’sinde iletişim olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor.
Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para.
O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara’ da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)’ dan da bir şiir istiyor.
Bunun üzerine Mehmet Akif Bey “Ben mebusum (milletvekiliyim), müsabakaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm” diyor.
Evinde yazmaya başlıyor ve “Kahraman ordumuza” ithaf ettiği şiir bittiğinde, Maarif Vekaleti’ ne teslim ediyor.
Böylece yarışmaya 7. şiir de katılmış oluyor.
Müsabaka sonuçlanıyor. Mehmet Akif Bey‘ in şiiri Meclis kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor.
Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile İstiklal Marşı olarak kabul ediliyor.
Tarih 12 Mart 1921.
İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra, kürsüden bir kez daha okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor. Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey’ e 500 liralık para ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor.
“Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir ve bana ait değildir” diyor.
Meclis yetkilileri ısrar ediyor. “Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın, isterseniz bir yere bağışlayın” diyorlar. Mehmet Akif Bey bunun üzerine parayı alıyor ve hastanede yatmakta olan gazilerimize bağışlıyor.
Trabzonspor- (2012-2013)
Üzülmüyorum artık kümeye düşsen bile,
Ne varki varoluşun Altuncu için çile,
Şimdilik tesellimiz bindörtyüzaltmışbirle,
İçimden atabilsem rahat ederim Trabzon.
Girmişsin karanlığa güneşin battı yazık,
Oyuncuya ruh lazım o da kayboldu yazık,
Tesellimiz sen idin onu katlettin yazık,
Yoksa değimli artık “bize her yer Trabzon.”
Uçurum kenarında, sana gönül verenler,
Dizlerine vuruyor oyununu görenler,
Hâlâ görmüyor musun çalar oldu sirenler,
Yolunu mu şaşırdın nere gidersin Trabzon.
Gün geldi neşelendik gün geldi üzdün bizi,
Maceralı yolculuk yakında olur dizi,
Şu anda taraftarın içinde büyük sızı,
Ne olur aslına dön bitirdin bizi Trabzon.
Üzülmüyorum dedim ama siz inanmayın,
Gülümseme yalancık o gülüşe kanmayın,
Güneş bir gün doğacak kafanıza takmayın,
Altuncu yanındadır ruhunu kazan Trabzon.
04.03.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
MART DÜNYA KADINLARINI GÜNLERİNİ KUTLUYORUM
8 Mart 1957’de ABD’nin New York kentinde dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret istemi ile başlattığı mücadelede 129 işçinin hayatını kaybettikleri gündür. Alman Sosyal Demokrat Partisi’nden Clara Zetkin’in, 1910 yılında 8 Mart gününü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması yönünde karar çıkartmıştır
“Kadınların her alanda eşitçe var olabilme mücadelesi, aynı zamanda emek-sermaye çelişkisi düzleminde emeğin de özgürleşme mücadelesidir. Kadın emeğinin mevcut ekonomik ve sosyo-kültürel yapıda daha şiddetli bir sömürüye tabi kalması, sadece kadınların değil, tüm işçi sınıfının, tüm emekçilerin sorunudur. Emeğin mücadelesi ancak toplumsallaşmış kadın emeğinin de örgütlü mücadelesi ile başarıya ulaşabilecektir. Bugün çalışma yaşamında güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretli istihdama doğru hızla yönelen yapısal dönüşüm , en fazla kadın emeğini vurmaktadır” “8 Mart, Dünya Kadınlarının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kadın hareketinin bir simgesidir, bugün kapitalizmin iç boşaltıcı/kavram karıştırıcı operasyonlarının ardından ana akım medya aracılığı ile dünya genelinde sadece kutlanan bir gün haline geldi. Kapitalizmin sömürüsüne, erkek egemenliğine karşı direnişin ve eşitsizliğe karşı bir mücadele günüdür. 8 Mart dünya kadınlarının günlerini kutluyorum.
BUGÜN 8 MART 2013 CUMA,
Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
ÇARE DEDE
Tarlalar kurudu,gülleri soldu.
Sütümüz bozuldu,bakteri doldu.
Hormonlu meyveler pazarı buldu.
Derdime bir çare olasın dede .
Kavun,karpuz kelek tadı kalmadı.
Ambara,mereğe buğday dolmadı.
Bu yılda domates,tatlı olmadı.
Derdime bir çare olasın dede .
Salata uzamış,bahçeye sığmaz.
Diktiğim soğanlar,bir türlü çıkmaz.
Karpuz kabak gibi çekirdek vermez.
Derdime bir çare olasın dede .
Üzümün tadı yok,çilek ağlıyor.
Çağlada koku yok, kaysı yanıyor.
Tarımı unuttuk, tarla kuruyor.
Derdime bir çare olasın dede .
Tarlaya,toprağa değer verilmez.
Çiftçi tarlasını bir daha sürmez.
Patates çok ucuz kimseler ekmez.
Derdime bir çare olasın dede .
Balda tat kalmadı ,şeker tadıyor.
Beyaz undan güzel helva çıkmıyor.
Dereler kirlendi,temiz akmıyor
Derdime bir çare olasın dede .
Kahraman VARDI
Hic dusundundunuz mu RABBİMİN insanin nefsinin arzu ettigi her seyi yaratmis , nasil ki midenin varligi yemegin varligina delalet(ispat) eder oyle ki insanin ebedi yasama arzusunun varligi da AHİRETİN VARLİGİNA delalet eder..
Üzülüyorum;
Biri bana söylesin ne oluyor dünyada,
Ben bazen sanıyorum yaşıyoruz Kenyada,
Bilemem nasıl hava Konyada ve Hanyada,
Yaşanan olaylara fazla üzülüyorum.
Kadın kıyafetiyle erkekler dolaşıyor,
Pantolon modasına nefisler alışıyor,
Haliyle Altuncunun kafası karışıyor,
Gelenekler yok oldu ona üzülüyorum.
Kadın ile erkeği kıyafet ayıracak,
Günah işleyenleri Yaratan kayıracak,
Karşı cinsler sanırım yinede yarışacak,
Kıyafetler karıştı ona üzülüyorum.
Kadını anlıyorum erkeğe ne demeli,
Uzun saçlı dolaşır kulakları küpeli,
Sokaklarda cümbüş var bilemem ne etmeli,
Ayırt etmek zorlaştı ona üzülüyorum.
Altuncu doğru dersin varmı yanında olan,
Bir tarafa not edin dostlarım dünya yalan,
Herkes göçüp gidiyor olmaz dünyada kalan,
Hiç kimse aldırmıyor ona üzülüyorum.
03.03.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
Merhabalar
İki günlük yalancı baharın ardında bugün Dikil’de yağışlı bir hava ile güne başladık.Yağmura rağmen hava ılık ağaçlar çiçek açmış arkası iyi gelirse bu sene bahar ve yaz meyvesi bol olur.
Muzaffer hocam paylaştığınız resimleri izledim o güzellikler sadece Gölcük’te yok bizim buralarda orası gibi.herkese sağlıklı iyi günler diliyorum…….
İSLAM’IN ŞARTI
terekeme ormanda agaç keserken orman memuru yakalar
-yaptıgın suç ama bir soru soracam bılırsen cezada yok odunlarda senın
demiş
-tamam sor efendı demış bızımkı,
sormuş
-islamın şartı gaşdı ama bılemezsen dayak atacam demiş
bızımkı
-20 dır demış dayak yemış
-30 dur demış dayak yemış
-aya öldüm 50 di demiş
memur odunuda almış kovmuş bızımkını adam eve gelmış.
hanımı
-bey bu ne haldı demış
-sorma arvat memur yakaladı bır soru sordu bılmedım döydü menı
-ne sorduki bey
-islamın şartı gaşdı dedı
hanımı
-buna ne var bey 5 dır demış
adam
-a başın ölsün 50’ye razı olmadı beş desem öldürerdi meni…
Kurnaz bir tat saf bir terekeme’nin evine misafir gelir,aradan üç beş,onbeş gün geçer ve hiçbir şeye adlırmadan tam tamına üç ay kendisini terekeme’ye besletir.
Misafirin bu haline kızan terekeme ona:”Ay gardeş gonah dediğin üç gün,bilemedin beş gün olar,sen üç aydır burdasın.” dediğinde kurnaz tat” sen meni tanımadın mı Men Allah’ın emisinin oğluyum” diye cevap verir.
Tat’ın bu sözü üzerine O’nun elinden tutup götürüp caminin kapısının önüne bırakır ve derki:
-Madem sen haşa Allah’ın oğlusan,İşte gördüğün bu konah Allah’ındır…Burda yat,burda kalkh garnını burda doyur…Bir daha bize gelme.
Not :terekemeler kibabı sayfa 206.
BUGÜN 22 ŞUBAT 2013 CUMA,
Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Sigara konusu yıllardır benim gündemimdedir.
Erkekleri azalttık ama maalesef kadınları da çoğalttık.
Allah kurtarsın.
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
[b]BUGÜN 18 ŞUBAT 2013 PAZARTESİ,
Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Yeni bir hafta yeni bir gün ve ben buradayım.
Buralarda buluşmanın ne derece hoş ne derece güzel olduğunu sanırım gönül dostlarım da biliyordur.
Birilerinin bunu çocuksu bir şey olarak görmesi, kimilerinin görmemekte ısrar etmesi,işin önemine asla ve asla gölge düşürmez.İnandığımız şeye devam edelim.
Buluşalım,yazışalım,dost kalalım.
Tamam mı ?
[/b]
sayfanız guzel olmus devamının dılegımle
Doymaz insanın gözü;
Biraz düşünürseniz anlarsınız bu sözü
Ne kadar varlık olsa doymaz insanın gözü,
Nefis ile yoğruldu bedenimizin özü,
Ne kadar bolluk olsa doymaz insanın gözü.
***
Yaratan verir rızık insanoğlu hep ister,
Hakkına razı olan varmıdır bana göster,
Şu nefise dostlarım vurmak lazımdır neşter,
Katlar yatlar olsa da doymaz insanın gözü.
***
Şöyle bir düşünürsek hiç bitmiyor arzular,
Şükür döl verdi bize meleşiyor kuzular,
İman versin onlara su korkarım buzular,
Lüks eşyalar olsa da doymaz insanın gözü.
***
Bir verince Allah’ım bin isteriz her zaman,
Biraz sıkıntı olsa hemen diyoruz aman,
İsrafta eğlencede insanoğlu çok yaman,
Kasalar dolu olsa doymaz insanın gözü.
***
Altuncu bu durumu hatırlattı sizlere,
Şükür edemiyoruz, nasip olsun bizlere,
Kıtlığı yoksuzluğu göstermesin gözlere,
Şükür fazla olursa doyar insanın gözü.
02.02.2013
Muzaffer Altuncu
-Gölcük-
Gölcük’de ikinci günüm bugün İstanbul’a gittim.Hava güzel fakat yağmurluydu.Herkese hayırlı günler diliyorum.
Kırıkhan 408 Evlerde vefat eden,
1-Mustafa Işın Hoca,
2-Ahmet Güven,
Hemşerilerime Allahtan rahmet,yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
Uzun bir zamandır olay gazetesinden tanıdığım Muzaffer ALTUNCU hocamla bugün GÖLCÜK’te görüştük.Çok mütavvazi ve değerli bir eğitimciyle yüz yüze görüşmekten memnun oldum.Kırıkhan’ı ve ortak tanıdıkları konuşup andık.Hocam bana ayırdığın zaman için teşekkür ediyorum.Sağlıklı güzel günler diliyorum.
BUGÜN 28 OCAK 2013 PAZARTESİ,
Gölcükten Kırıkhanlı gönül dostlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Yaklaşık 5 yıl öncesinden beri sanalda tanıştığım Sevgili Kahraman Vardı ile bugün Gölcük Öğretmen evinde canlı ilk defa bir araya geldik.
Kırıkhandaki gönül dostlarımı bol bol andık,bilmem kulağı çınlayan var mı ?
Hatay Vatan gazetesi ve içinde dostların haberleşebileceği “Ziyaretçi defteri” olduğunu söyledi.Eve gelir gelmez açtım ve bu mesajı yazdım.
Bu imkânı bizlere sağlayan Hatay Vatan Gazatesi ve elemanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
10 gün önce kırıkhan zabıta müdürüne şahsen yüz yüze yapmış olduğum bir işletme hakkında daha doğrusu bir fırın hakkında şikayette bulundum.. FIRININ sağlık koşullarına uymadığı halde ekmek ürettiğini söledim Kendisine .. Bir ekip oluşturup denetliyeceğiz dedi ama bir sonuç görmedim ve 24.01.2013 tarıhınde 153 ü arayarak tekrar müdür beyle görüştüm ALDIĞIM CEVAP AYNEN ŞU ŞEKİLDE OLDU.. GİT EKMEĞİNİ BAŞKA BİR FIRINDAN AL… bu ne TERBİYESİZLİK YA akşama KADAR HİÇ BİR ŞEKİLDE bir iş yaptıkları yok ANA caddede sadeceGEZİYOLAR AKŞAMA KADAR….. Güvenlikj görevlisi ZABITA ARABASINI KULLANIYOR izinleri varmı acaba BUNU BEN kaymakamlığa , valiliğe , başbakanlığa dilekçe ve şikayatte bulundum…… NOT. kırıkhan zabıta müdürüyle şahsen yüz yüze görüştüğüm için dilekçe vermedim……0543 4578 98 26 bu benim tlf numaram
K üheylanlar gibi şahlandı yürekler,
I şıtıp karanlığı, ufuklar açıyorlar.
R engi altın başaklar, desen desen çiçekler,
I lgıt ılgıt esen garbi yeliyle cilveleşiyorlar.
K ırlangıçlar öbek öbek, yuvalarına döndü leylekler;
H alaya durmuş sevgiler, baharı yaşıyorlar.
A mik ovasında ikbâl için cevherler,
N ehir gibi çağlayıp, her bendi aşıyorlar…
redhack’in yayınladığı belgeleri takip ediyor musunuz…
Merhabalar
Bu günlerde kış mevsimi iyiden iyiye kendini hissettirdi.
Allah yeri-yurdu ısınmak için bir dalı olmayanlara yardım etsin.
Ülkemizde öyle büyük gelir dağılımı var ki zenginle-fakir arasında ki uçurum
Dünya da başka ülkede yok olamazda .Bir gecede zenginlik bizim gibi az gelişmiş
Milletlerde oluyor.Kimse sormuyor kardeşim sen bu malı mülkü nereden hangi emeği harcayarak elde ettin ver şu hesabı diyen yok.Köşe dönmekle övünen bir toplumun böyle bir vicdan azabı olmaz .Çıta o kadar açık ki sobasına atacak çalı bulamayanların olduğu bir ülkede sabah kahvaltısı için ülkeden ülkeye uçanları basından okuyunca insan kendine sormadan edemiyor. Acaba ben mi aptalım.
Soyun beyler yiyin beyler herkesin bir hesabı var ama….Biliniz ki Allah’ın hesap günüde var ve o hesap günü hepimize çok çok yakın.Biri yer biri bakar kıyamet bir gün kopar.
Bu soyup çıplak bıraktığınız vatandaş size saldıra bilir bu saldırı fili bir saldırı olmasa bile
Manevi saldırıdır.Haram yollardan elde ettiğiniz mallarınız size hayır vermeyecek.ZIKIMın
KÖKÜNÜ yiyiniz.
Borç verirken ya parani, ya dostunu kaybedersin.
Arnavut atasözü
Cesur adamin bakisi, korkagin kilicindan daha çok düsman titretir.
Amerikan atasözü
Vaadler memleketinde insan açliktan ölür.
Danimarka atasözü
Babalar,doganin yarattigi bankerlerdir.
Fransiz atasözü
Dagin tepesine hangi yoldan çikarsan çik,manzara aynidir.
Çin atasözü
Kabahatini itiraf ederek affini iste;zira bir suçu gizlemek o suçu ikilestirir.
Arap atasözü
Kuvvetine güvenerek zayiflari hor görenin kuvveti basina bela olur.
Hint atasözü
Gözler kendilerine,kulaklar baskalarina inanirlar.
Alman atasözü
Mustafa bey tam detaylı anlatın öğrenelim..
Atatürk karabasamak çiftligi hazineye devir teslim tutanaklarının aslı nerede?erzin belediyesine baglı iken yeni yurt belediyesine devir edilmiş,ama devir teslim tutanakları yok. BEN BULAMADIM BULMAMA YARDIMCI OLURMUSUNUZ
Elinize saglik..
Çıksak şöyle dağlara haykırsak ovalara
Özlemler biter bir gün gidersek yaylalara
Doğduk güzel yerlerde şimdi hep hayallerle
Bir gün belki gideriz sevdiğimiz o yerlere…
Günaydın güzel bir gün dileği ile herkese merhabalar.Dün yıllık enflasyon açıklandı ağlasa mi ? gülsem mi ? çarşı pazara ateş düşmüş malı götürenler enflasyonu %6 dolaylarında açıklıyorlar.Bu yalanla on yıldır yürüttüğünüz batmış geminizde siz ve yandaşlarınız değil,bu aziz millet batıyorrrr.Sizin gemicikleriniz,ihaleleriniz çocuklarınızın işi tıkırında ya size oy vererek iktidar yapanlar bir gün onları düşünecek misiniz.
Merhabalar öncelikle bu web sayfasını Hataya kazandıran Rahmi Vardı bey’e teşekkür ediyorum, gün gün haberlerinizi takip ediyoruz. Gerekli kişilere de girmesi için bilgi veriyoruz inşallah herşey gönlünüzce olur her alanda. Herkese sevgiler
Web siteniz hayırlı uğurlu olsun her gün takip edeceğiz inşallah ağrı/bekir.
iskenderuna sevgiler…
emeğinize sağlık cok güzel olmuş.başarılar diliyorum takipteyiz..
Kahraman Amca hoşgeldin sayfamıza.. 🙂
Hayırlı olsun dostlarla bu sitede buluşmak çok güzel.Başarılar diliyorum
Hatayvatana bu güncel siteyi yaptığı için teşekkür ederim… Her gün okumaya yorum yapmaya dikkat ediyorum.. Memleketime selamlar..
tüm kırıkhana sevgilerimle / muhammet mursaloglu
şerif molla demiş ki..
“””
Günbegün şöhreti şerefi artar
Hiç görmediklerini gördü Kırıkhan
Bir kolunu attı Maşrıka doğru
Birini Mağribe gerdi Kırıkhan
Düşünürüm aklım yetmez işine
Çalışırlar kerpicine taşına
Nedir bu kıymetin iki başına
Kurulur mükemmel oldu Kırıkhan “””
başka söz söylemeye gerek var mı??
Tüm kırıkhan’a selamlar ve saygılar… hollandadan mehmet..
Merhabalar,
Bu alana ziyaretçilerimiz Hatay ile ilgili her notu yazabilirler.
Belki gurbettesinizdir ve içinizden Hatay’a, Kırıkhan’a, Antakya’ya söylemek istedikleriniz vardır?