featured

Mardin’den Amik Ovasını Seyrediyorum

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kasımiye Medresesi’nin avlusundan, Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki bereketli geniş topraklara sahip Mezopotamya bölgesine bakıyorum. Tarih boyunca pek çok medeniyetlerin doğduğu, dünya tarihinin bu en eski coğrafyasına yerleşen ilk insanların beslendiği topraklara, medeniyetlerin kesiştiği kadim şehir, tarih kokan Mardin’den seyrediyorum Mezopotamya’yı. Muhteşem, uçsuz bucaksız, göz alabildiğince geniş… Bu muhteşem manzara karşısında ürpermemek, etkilenmemek elde değil.

Tam o an gözümün önüne Amik ovası geldi; içim geçti.

Mardin’in Artuklu Medeniyeti üzerine kitap yazmış bir tarihçi ve Diyarbakır’dan ikimizin ortak arkadaşı hep beraberiz. Böyle dalıp gittiğimi gören Mardinli arkadaş bana dönerek; “Ne oldu dalıp gittin İsmet hoca” deyince kendime geldim. Bu ovada ne ekildiğini sordum. “Pamuk, buğday, mısır” dedi. Sulama durumunu ve verimi de sorunca anlatmaya başladı: Yer altı sularıyla toprağın sulandığını, verimin düşük olduğunu, toprağın artık büyük kesiminin çoraklaştığını,GAP bölgesindeki suyun bu topraklarla buluşmasıyla, belki yeniden bu bölgenin ekmeği, aşı, hatta iş kaynağı ve sanayisinin olacağını söyledi. Bunları söylerken, ben Amik Ovası’nın durumunu anlatıyor zannettim. Kıcı virajından Amik Ovası’nı hayalimde canlandırdım. Sulama projelerini beklemekten çatlayan toprağı gözümün önüne getirerek dalıp gittim.

1950 – 1952 yılları arasında, güzelim ovanın suyu, vurulan ardiye kanalları marifeti ile boşaltılmış. Ardından, bük halinde olan kamışlık ve sazlıklar ateşe verilmiş; ateş günlerce, hatta aylarca toprakla birlikte yanmış. Sonunda toprak yerine kül, çoğu yerde de gübreler ortaya çıkmış. Sonra ovanın toprakları küçük parçalara bölünerek dağıtılmış ve uzun yıllar denetimsiz, bilinçsiz bir şekilde kullanılmış. Derken verim düşmeye başlamış ve gübre icat olmuş. Gübre sonrası, toprağın yıllarca ihtiyacı olmayan suya ihtiyaç duyulmaya başlanmış. İlk zamanlar, kolayca, 3 – 5 metreden 4 inçlik su alınırken, zamanla bu derinlik 5 – 8 – 10 – 12 derken 20 metrenin altına düşmüş. Su iyice derinlere gitmiş sonra. 80 – 90 metreye kadar su seviyesi düşmüş. Birkaç yıl sonra ise artık 200 – 300 metreden su almak mümkün olabilmiş. Bu süre içinde hiç kimse bir şey kazanmamış; toprak dâhil herkes kaybetmiş. Çünkü her iki üç yılda yeniden kuyular açılmış. Yeni boru, ona göre motor derken, kazanılan para tekrar toprağa konmuş. Zamanla canını dişine takıp çalışan, o sıcağın altında kavrulan insanlar pes etmiş, toprağı işlemez olmuşlar. Birilerine icara vermek zorunda kalmışlar hep. Bu arada toprağa atılan gübre, yanlış sulama ve drenaj kanalları ile toprağın temizlenmemesi gibi birçok nedenlerle, toprak taşlaşmaya ve kül gibi dağılmaya başlamış. Kısaca Amik Gölünün, Amik ovası, bir nevi çölleşmenin eşiğine gelmenin hikayesi böyle olmuş. Tıpkı Mardin ve Nusaybin Ovası gibi.

İkisinin de tek umudu kendisini öpecek, kucaklaşacak yeni su ve teknolojinin gelmesi.

Aynı kaderi paylaşan Mezopotamya ile Amik ovasının tatlı hayalinden, arkadaşımın “İkindi namazı geçiyor. Hadi namazımızı kılıp medreseyi de gezelim.” demesi ile uyandım. Belki bir başka gün anlatacaklarım bana ayrı bir haz verecektir. Mesela birbirlerinin görüş alanını kapatmayan ve yerleşim yerindeki eyvanından, diğer yerleşim yerinin oturacak yerini görmeyecek şekilde yapılmış, 6-7 bin yıllık taş binaları… Mesela Peygamber efendimizin postacısının Postacı Camiini… Mesela hocalarına olan saygıdan dolay her dersliğe girerken selamlamak için, medreselerdeki kapı girişlerinin, olduğundan çok daha engin yapıldığını…  Buralarda sadece dini bilgilerin değil fen bilgilerinin de verildiğini…  Sabahın ilk ışıkları ile son ışıkların devamlı dersliklerde durduğu bir mimari içindeki havuzları ve bu havuzlara geceleri ışıyan yıldızları, gök bilimini, uzayı incelediklerini… Göz ameliyatlarına kadar birçok müdahaleleri yaptıkları alet ve edevatın görülmeye değer olduğunu…

Sonuç olarak kadim şehir Mardin ve Mezopotamya’dan Amik ovasını seyretmek zevkini herkesin tatması dileklerimle bu günümüzü noktalıyorum.

Mardin’den selamlar…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Mardin’den Amik Ovasını Seyrediyorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 24 Mayıs 2013, 12:56

    üstat diline kalemine sağlık çok güzel tasfir etmişsin…

    Cevapla