Cami Cemaatinin Son Olaylara Bakışı

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Havalar günlük güneşlik; bahardan bir gün gibi… Öğle namazına az vakit kalmış; caminin bahçesinde oturuyoruz. Malum, yerel seçimler… Konu ister istemez kendiliğinden gelişiyor. Duramam ya; hemen laf attım karşımda oturan seksen beşlik Hacı Efendi’ye. “Hacı nasıl görüyorsun?” der demez, sanki lafın kapağını açmamı beklermiş gibi, hemen başladı söze…

“Eski zamanlarda, köylünün biri tarlasını karasabanla sürmeye gitmiş. Akşama kadar uğraşmış tarlasından bir evlek bile sürememiş. Niçin süremediğine bakmış ki ne görsün. Öküzleri çifte bağlarken ters bağlamış. Yani öküzün birinin yönünü kendisine doğru, öbürünü de karşıya doğru bağlamış. Elindeki mesesle ne kadar uğraşsa olmuyor. Öküzlerin biri ileriye itiyor, diğeri kendine doğru çekiyor. Kısaca tarlayı süremeden eve geliyor. Evde hanımı sorar: ‘Bey, tarlayı kolayladın mı?’ dediğinde, ‘Öküzleri ters bağlamışım, süreği yapamadım. Akşama kadar tarlayı süremediğime yanmıyorum da, yüzü bana bakan öküzün yaptığı çok zoruma gitti’ der.”

Yüzünde hafif bir tebessüm geçirdikten sonra titreyerek ayağa kalkarken “Ne edelim İsmet hoca, beni fazla söyletme.” diyebildi ancak. Böyle bir sonuç beklemediğim için hacının arkasından bakarken, cami cemaatinin, son olaylara umduğumdan daha farklı bakışını görmenin duygusu karşınında ezildim…

Bizim insanımız anlatacağı bir konuyu, başka bir hikaye, masal veya esprili, özlü bir sözle anlatmayı sever. Bunu niçin yapar? Bilemiyorum; ama böyle yapar. Belki anlatmak istediği konuyu daha kuvvetli, daha iyi anlaşılır hale getirmek içindir; belki anlatımına ilgi duysunlar diyedir; belki insanımızın kendisini ileriye atmadan “Bak ben demiyorum bu hikâye, masal, söz böyle” demek ister. Severken karşısındakinin beynine söylemek istediğini çiviyle adeta çakar. Tabi ki anlayana…

Ön yargısız, menfaat gözetmeden, Allah rızası için iman edenler, özellikle de inandığı kişi veya kişilerin yanlışlarının karşısında çabuk yıkılır; hatta umutsuzluğa düşerler. Bu inandığı kişiler inançla ilgili olduğunda, daha da umutsuz bir duruma düşer ve çözülürler. Aynı buzluktan çıkarılan etin çözülmesi gibidir.

İçimden bunları konuşmayı geçirirken, yanımda oturan diğer hacı söz aldı: “Yalanın bini bir para… Kirli, her gün gittikçe kirlenen bir hava… Avcıların yalanları gibi birbirlerinin yalanına kılıf da buluyorlar. İki avcı arkadaş varmış. Bu arkadaşlar beraber ava giderler, akşam olunca da köyün kahvesine gidip otururlar, başlarından geçen olayları hep biri anlatır, diğeri susarmış. Bir gün hiç konuşmayan avcı anlatmak istemiş. Rıza göstermiş arkadaşı. Kahvede hemen lafa başlamış. “Sabahleyin evden çıkarken evin önünde bir tavşan gördüm. Hemen sırtımdaki tek fişek olan tüfekle tavşana bir sıktım; tavşanın hem kulağından, hem de arka ayağından vurdum” demiş. Dinleyiciler hep birlikte “Olmaaaz!” demişler. “Nasıl olur hem kulağından hem arka ayağından vurursun? Bu kadar da yalan olmaz!” dediklerinde, avcının yanındaki arkadaşı; “Durun, benim arkadaşım yalan söylemiyor. Doğru! Ben de gördüm. Tavşan arka ayağı ile kulağını tam kaşıdığı zaman sıktı, ikisini birden vurdu” demiş. Dinleyiciler “Şimdi oldu. Böyle derse olur.” demişler.”

Bunları dedikten sonra durdu. “Hoca çok görme, bizlere öyle anlatıyor ve öyle tasdikliyorlar ki; inanmaktan başka çaremiz kalmıyor.” dedi.

Cami cemaatinin, yani tabanın, “ Kendisi gibi inançlı olarak bildiği kendisini idare edenler, yani kendilerine doğru bakanların yaptıkları çok zorlarına gittiğini, yalan ve dolanla yine üste çıkmak istendiğini” Kıssaların anlatılışından bu sonuca varıyoruz. Onun için;

Yakın zamanda yapılacak seçimleri biraz da iktidarın icraatlarının tasdik edilmesi olarak görmek lazım. Bu gün hazırdaki iktidarın: Gördüğüm kadarı ile icraatın ibrasını yapacak seçmenin içini boşaltan, kirleten, acımasız hayallerin karşısında, şaşırtma politikasını uygulamaktadır. Onun içindir ki muhalefet partileri, iktidarın üç, beş katı değil; belki on, yüz katı fazla çalışmak zorundadır. Bu insani görev olduğu gibi, memleketin, yüce milletin bekası için de gereklidir. Muhalefetin her ferdi “Üzüme çöplü, armuda saplı” deme lüksüne sahip değildir. Bu iş şahsi menfaatlerinin üzerinde bir konudur. Derhal gardımızı alarak gücümüz yettiğince çalışmak durumundayız. Aksi halde bu insanlara, bu devlete ve bu necip millete yazık olacak.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Cami Cemaatinin Son Olaylara Bakışı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir